30▪︎ Ruhsar

464 27 18
                                    

Trabzondan gelen at arabaları has bahçede durmuştu. İlk Büşra Sultan ardından kızı Ruhsar Sultan inmişti. Yıllar geçsede Ruhsar Sultanın güzelliğinden almamış aksine katbekat güzelleşmişti. Üzerine giydiği siyah kaftanı ve kavuğuyla yanımıza gelmişti bile. Arkasındaki Ruhsar Sultansa validesine benziyordu. Uzun boyu kalıplı vücudu vardı. Deniz mavisi gözleri kömür karası saçlarıyla Osmanlı kadınıyım diyordu. Giydiği mavi kaftan gözlerinin rengini öne çıkarsada validesinin yanında sönük kalıyordu. "Valide Sultanım." Büşra Sultan Valide Gülnuş Sultan'ın elini öpmüştü.

"Büşra Sultan, hoş geldin sefa getirdin." Valide Sultan, Büşra Sultana sarılmış hal hatır sormuştu.

"Hoş bulduk Validem, şükür kazasız belasız geldik."

"Ne âlâ."

"Valide Sultanım." Ruhsar kuma bulanan kaftanını tutup Validenin yanına gelmişti. Hemen elini öpmüştü.

"Ruhsarım güzel sultanım."

"Nasılsınız Validem?"

"İyiyim Ruhsar sen nasılsın?"

"Sağlığınıza duacıyım"

"Ne güzel, ne güzel." Sırayla herkes Büşra Sultanın eli öpmüş kızı Ruhsarda sadece sarılmak ile yetinmişti. Gencecikti hanım sultan belki on beş yada on altısındaydı. Omzuna saldığı saçlarını kavuğuyla toplanmıştı.
"Sizler için daire hazırlattım yol yorgunusunuz hamamda aynı şekilde emrinize âmade."

"Saolun validem zahmet etmişsiniz." Saraydan içeri girdiğimizde herkes kendi dairelerine çekilmişti bile. Akşam eğlence olacağından bende hazırlanmaya başladım. Yeni terziden aldığım mor kumaştan yaptırdığım laftanımı giydim. Omuzlarımdan aşağı doğru inen kalın kumaşlara çekidüzen verdim. Evet güzel olmuştum, bir o kadarda iddialı. Bir şeyler eksik gibiydi. Aygülün arkadan getirdiğim muntazam taca baktım. İstediğim gibi yakut, elmas, pırlatlar ile donatılmış her bir yeri özenle işlenmişti. Başımı tamamen kaplıyor başımdan da hafif uzundu. Harem kaidelerinede aykırı değildi. Valide Sultan tacından kısa ve düşüktü. Hiç kimse laf edemez, yargılayamazdı.

...

"Destur Haseki Hatice Dilaşub Sultan Hazretleri!" İçeride ben ve dahi Büşra Sultan ile kızı Ruhsar Sultan varken hareme takdim ile girmişti. Elbette ayağa kalmamıştım. Sinirlenmişti sinirlenmesine lakin onu koruyup gözedecek biri yoktu burada. Büşra Sultanın beni desteklediğinin farkındaydı. "Hatice neden hala buradasın! Ben sana gideceksin demedim mi!"

"Gideceğim elbet, hünkarımız izin vermediler kış olduğunu hastalığın halk arasinda hızla arttığını-" bir an durdu. Gözlerini kısmış kulağıma eğilmişti. "Ben neden sana izahat verir oldum ki! Ben senden üstünüm-"

"Destur çek bre gafil, karşında hünkarın nikahlı zevci, üç evladının anası dururken ne böbürdenmesiymiş bu!"

"Dur sen dur, hele evladım tahta çıksın. İlk işim seni ve evlatlarını sürmek olacak."

"Sen bu düşüncelerle bırak Valide Sultan olmayı iki hatunu dize getiremezsin." Başımı kenara çekmiş hatuna işaret etmiştim. "Hatun, Valide Sultan gözdeleri nerede?"

"Şey sultanım, bu akşam hünkar eğlencesi varmış gözdelerden biri mor mendil almış. Gözdeler raks ediyorlar akşam vakti gelince halvet olacaklarmış."

"Kim düzenlemiş?"

"Valide Sultan-"

"Destur Valide Sultan Hazretleri!" Gülnuş Sultan ardında Asiye Sultan ve Hanzade Sultan en arkada Baş Haseki hareme girmişti. Elbet eğilecektim. O an fark ettim ki tamda istediğim gibi haremde yıldız edasıyla parlıyordum. Ben varım buradayım diyordum.

Sarayın YansımasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin