25▪︎ Hain Haseki

458 25 4
                                    

Telaşla Şehzademin beşiğine baktığımda Mustafanın orada olmadığını gördüm. "NİHAL!" boğazımı parçalarcasına bağırmıştım. Nihal korkuyla içeri girdiğinde Mihrişahı yatağına bırakmıştı. "Ne oldu Sultanım?"

"ŞEHZADEM, MUSTAFA YOK! SEN BÖYLE Mİ BAKIYORSUN EVLATLARIMA!" elimi kaldırıp sertçe hatuna vurduğumda yere kapaklandı.  Eliyle yanağını tutarken gözleri dolmuştu lakin mesele bu değildi. Mustafam yoktu. "NEREDE EVLADIM!" elimle boğazını tutup sıkmaya başladığımda nefessizlikten kızarmaya başlamıştı. "AĞALAR!" içeri giren iki ağa merakla bana bakıyordu. "Şehzadem Mustafa yok! Derhal evladımı bulun." Ağalar şaşkınlıkla birbirine bakarken "HADİ!" Ağalar iki koridora koşmaya başlarken bende Valide Sultanın dairesine gitmiştim. Destur beklemeden dan diye içeri girdiğimde bakışlar bana dönmüştü. "Sen benim olduğum adireye destursuz nasıl girersin, hadsiz!" Valide Sultan Kucağındaki Meylişah Sultanı hatuna verdiğinde bana yaklaşıyordu. Nefes nefese kalmışken konuştum. "Şehzadem, Mustafa yok." Oda benim kadar şaşırmıştı. "Ne demek yok?"

"Dairemde yok, hatunların hiçbiri görmemiş."

"Afife Kalfa, herkese haber yayın Şehzademiz Mustafa kayıp." Endişeli şekilde bana bakarken içeri Hatice Sultan ve Hüma hatun; Gevher Sultan ve Sanavber Kalfa girmişti. "Validem yetişin, Şehzadem Kasım yok."

"Validem Musamı da almışlar. Kimse görmemiş." Ardarda gelen haberler Gülnuş Sultana ağır gelmişti. Kendinden geçmişti. Yere yığılırken zorda olsa onu tutmuştum. "Ağalar tez Hünkarma haber edin, Hanedanın Şehzadeleri kayıp." Kapı ağası koşarak koridordan ayrılmıştı. Bütün Sultanlar Valide Sultanın dairesine getirilmişti. İki kızımı İki kucağıma almış için için ağlıyorken içeri Arslan girmişti. Kimsede kalkıp eğilmeye tâkât yoktu. Arslan da bunu umursamadı üç şehzadesi aynı anda kaçırılmıştı. Validesinin yatağının yanına gitmiş yeni ayılan Gülnuş Sultanla konuşuyordu. "Nasıl olur Validem? Kim neden evlatlarımı alsın?"

"Oğlum bu iş sıradan birinin boyunu aşar bunu yapsa yapsa hanedan mensubu yada yüksek mevkili biri yapabilir." İçeri giren ağa Cahit paşanın geldiğini iletince hepimiz umutlanmıştık. "Musa'm evladım gitti." Hatice kendini kaybetmişti. Benim ve Gevherinde ondan farkı yoktu. Asiye Sultan haberi alsa gerek saraya gelmişi. "Bi haber var mı?"

"Yok, ne Kasımımdan, ne Musadan nede Mustafadan haber yok." Gevher elindeki mendille yanaklarından akan yaşları silerken dizine uzanan Hanzadeyi uyandırmamaya çalışıyordu.

"Kardeşlerim nereye gitti Validem?" Uykusundan uyanan küçük Sultanım sersem bakışlarla etrafı süzüyordu.

"Şhh uyu Mihrişah."

"Afife Kalfa, Hanzade Sultanı, Kamer Sultanı, Mihrişah Sultanı ve Meylişah Sultanı benim eski daireme getir. Başlarına da ağa kalfa cariye dik. Haremdeki en güvenli daire olsun."

"Emredersiniz Asiye Sultanım." Afife Kalfa kızlarımı almıştı. Yanımda kalmalarını istesemde güvende olmaları daha iyiydi. "Sultanım."

"Söyle Gazanfer ağa."

"Hünkarımız yanına Sadrazamı Selim Paşa ve Has oda başı Cahit Paşayı alıp saraydan çıktı."

"Bir haber mi gelmiş?"

"Bilmiyorum Sultanım bir havadis yok."

"Tamam Gazanfer Ağa sen kı kızlarımın yanından ayrılma." Ağa daireden gidince içerisini derin bir sessizlik almıştı. Kimse konuşmaya cesaret edemiyordu.  En sonunda Hatice ayaklandı. "Asiye Sultanım ben daireme gitmek isterim beklemekten başka çaremiz yok."

"Tamam Dilaşub çekilebilirsin." Hatice yanına Hüma hatunuda alıp çıkmıştı. Daire kapısının yanında bekleyen Aygül Hatuna işaret ettiğimde hemen arkalarından gitmişti. İçim sıkıntıdan dolarken hiçbir haberin gelmemesi yüreğimdeki ateşi körüklüyordu. "Mahenver sende gidesin. Kamer kötü görünüyordu."

"Tamam Sultanım, bir havadis gelir ise hemen haber edin."

"İletirim." Minderimden kalkıp eğildikten sonra daireden çıktım. Kötü düşünceleri aklımdan silmeye çalışsamda içim içimi yiyordu. Mustafaya bir şey olmamalıydı. Daha küçüktü çok küçüktü. Belki açtı yada üşüyordu. Ne haldeydi bilmiyordum. Hıçkırıklar bedenimi sarsmaya başlamıştı. Arkamdan gelen hatun elindeki mendili uzatmıştı. Oya işlemeli mendille yüzümü silsemde yeni yaşlar yanaklarımı ıslatıyordu. Haremin üst katındaki balkondan geçerken taslağın ilk defa bu denli sessiz olduğunu fark etmiştim. Ellerimi korkulukları dayadım. Ne gelen vardı nede giden. Kalfalar bile odalarına çekilmişti.

Adım sesleri gelince arkamı döndüm. Behran ağa endişeyle bana bakıyordu. "Ne oldu ağam? Mustafamdan bir havadis mi var yoksa?"

"Nasil desem ki Sultanım. Şehzadelerimizden haber yok lakin görmeniz icap eden bir şey var." Başımı salladım. Ne görecektim bilmiyorum ama pekte iyi olmadığı belliydi. Meşalelerin soluk aydınlattığı koridorda şifahanenin önüne gelmiştik. İçeri girdiğimde yatakta yatan hatunun Ceylan olduğunu görmüştüm. Koşarak yanına gitmiştim. "Ceylan iyi misin?"

"İ-iyiyim sultanım."

"Bu halinde ne?"

"Bir hatun gelmişti dairenize. Valide Sultanın şehzade Mustafayı has bahçenin ağaçlık kısmında beklediğini söyledi. Bende Şehzadenizi hazırladım. Ağaçlık bahçeye giden tek yol vardı. Oradan giderken arkamdan biri sertçe sırtıma vurdu. Sonrasını tam net olmasada hatırlıyorum. Bir ağa şehzade Mustafayı kucağımdan aldı sonra koridorun sonundaki kapıya doğru gittiler."

"Kimdi peki yüzlerini gördün mü?"

"Evet, hatun haremden biriydi epey tanidıktı yüzü lakin ağayı ilk defa gördüm."

"Hatun nasıl biriydi peki?"

"Sultanım, benden kısaydı uzun gür siyah saçlı iri yeşil gözlü kalın kaşlı iricene bir hatundu. Yeni gelenlerdendir muhtemelen." Behran ağaya döndüm.

"Bu hatunu derhal bul."

"Sultanım haremde onlarca hatun var nasıl-"

"Sana bul dedim, benim emrimi ikiletme cüretini kimden alıyorsun!"

"Af buyurun hemen aramaya başlayacağım hatunu." Ağanın şifahaneden çıkmasıyla tekrar Ceylan Hatuna döndüm. Mahçup bakışlarla yatağa oturmuş ellerini önünde toplamıştı. "Ceylan dinlen en kısa vakitte seni tekrar dairemde görmek istiyorum." Başını onaylar şekilde  aşağı yukarı sallamıştı. Şifahaneden çıktığımda belki bi haber gelmiştir diye Aygül hatunu ararken tenha koridordan gelen sesleri işittim. "Sultanımız tembihlediler kendi şehzadesine zinhar bir hal gelmeyecek anladın değil mi ağa?"

"Anladım dedim ya hatun! Sultanımıza ilet şehzadesi emin ellerde. Akıllı Hasekiymiş vesselam sırtını sağlam kişiye yasladı."

"Sen koğuşuna dön, Sultanımız ödemeyi sonra yapacaklarını bildirdi."

"İnşallah sultanımız sözlerinde dururlar zira bu iş açığa çıkarsa çok kelle gider."

"Yerin kulağı var, ne dediğini ölç biç öyle konuş."

"Kim duyacak sanki beni? Her neyse ben gidiyorum. Üç gün sonra burada ödememi alacağım."

"Tamam ağam. Sultanımız sizleri aç açıkta bırakacak değil."

"Hayırlı akşamlar Hatun."

"Hayırlı akşamlar ağa." Adım sesleri gitgide azalırken nefes nefese kalmıştım. Şehzademi kaçıran bir casus değil Hasekiydi, Kendi evladını kör ateşlere atabilecek kadar gözü dönen bir Sultan! Allahım sen aklıma mukayyet ol. Bedenim titremeye başlamıştı. Kendimi kontrol edemiyor kesik kesik nefesler alıyordum. Sırtımı duvara yasaladığımda çoktan bilincim kapanmıştı.

▪︎▪︎▪︎
Sizce şehzadeleri kaçırttıran Sultan kim?

Votelemeyi ve yorum yapmayı unutmayınn

Sarayın YansımasıWhere stories live. Discover now