40▪︎ Güllü

398 27 7
                                    

Yıllar önce
Manisa Sancağı/Saruhan Sarayı

Gevher Sultan ve Şehzade Arslan'ın nikahından aylar sonraydı. Sarayda Hanzade Sultan'ın doğumu kutlanmış, Şehzadenin emri ile halk arasına aşevleri kurulmuş, ilk evladı adına Cami inşasına başlanmıştı.

Gevher Sultan kız doğurması haremde alay konusu olmuştu. Kırım Güzeli oldukça içerlemişti. Gebe iken bütün hatun ve gözdelere kök söktürmüş, türlü hakaretlerle onları aşağılamıştı. Şimdiyse aynı laflara maruz kalmıştı. Arslansa zaten onu önemsemiyor sadece kızı için arada odasına çağırıyordu.

Şehzade, kızının olmasından hayli mesuttu. Her gelen paşa bir sonraki evladının şehzade olması hakkında temmennilerde bulunsada Arslan bundan rahatsız oluyordu. Hiç evladın kızı erkeği olur muydu. Olmazdı elbet  lakin o osmanlının veliaht şehzadesiydi. Tahtın en güçlü varisi babasının bizzat yetiştirip derslerini izlediği oğlu, annesinin tek şehzadesi ve umuduydu. Annesine göre Manisada sancak sehzadesi olan her şehzadenin bir erkek evladı olmalıydı.

...

Şehzade Arslan, kızı Hanzade Sultanın doğumundan sonra Gevher Sultanı hiç çağırmamaya başlamıştı. Bu durum başta Gevher olmak üzere Gülnuş Sultan, Asiye Sultan ve Saliha Sultanı huzursuz ediyordu.

Şehzade Arslansa aradığı huzuru yeni cariyesi Acem diyarının misk-i amberi Güllü hatunda bulmuştu. Uzun boylu iri, topalak hatun orman yeşili gözleri, koyu buğday tarlaları gibi sık ve uzun kaşları. Kıvrık kirpikleri de bakanı büyüler cinstendi. Neredeyse her gece şehzadenin yatağına girerdi. Yine öyle geçen bir gecenin sabahıydı. "Şehzadem her gece yanınızdayım lakin sizi görmediğim her an sizin yüzünüzü, kokunuzu özlerim."

"Güllü'm." Hatun üzerine saten kumaşı çekip yatakta oturur hale gelmişti. Şehzade sırtını yastığa dayamış hatununu izliyordu. Güllü hayli şehvetli ve kadınsıydı. Elini Arslanın gömleğine getirmiş açık düğmelerin arasından parmaklarını tenine deydirmişti. Anında ikisininde kalp atışları hızlanmıştı. Şehzade, Güllü'nün çıplak belini tutup kendine çekmişti. "Amber-i derya'm."

Sabahı zor eden çift yinede birbirlerine doyamamıştı.

...

Güllü sırtını şehzadeye yaslamış kahvaltı ediyordu. Bir kaç vakittir şehzade onu dairesine çağırmıyor çağırsada sabah erkenden yolluyordu. Güllü bu duruma içerlesede sorma cüretini kendinde bulamıyordu. "Güllü'm birkaç vakit sonra Hünkarımız ile sefere çıkacağım."

"Kaç vakit sürecek bu sefer, sizden kaç vakit ayrı kalacağım?"

"Çok Güllü'm, çok vakit. Öyle ki hünkar babam büyük bir hazırlık içerisinde." Üzülüyordu Güllü. Eğer şehzadesi giderse onu bu sarayda kimse korumazdı. Asiye Sultan onu hiç sevmez her halvet sonrası yanına çağırır onu Gevherin yanında rencide ederdi. Bazen hamamda kendisine hizmet ettirir Gevher Sultanın sofrasını kurdurturdu. Ses çıkaramazdı hatun. Kendi kendine bu günlerin de geçeceğini şehzadeye evlat verince düzeleceğini düşünsede nafileydi. Bir türlü kabul görmüyordu.

...

Şehzadenin sefere çıkmasıyla sarayı ona zindan etmişlerdi. Deyim olarak değil cidden mahkum gibiydi. Asiye Sultan, şehzade Manisadan gittiği anda Güllüyü bizzat seçtiği sarayın en soğuk, pis ve gün ışığını görmeyen yerdeki daireye kapatmıştı. Yere bir bez sermişlerdi. Günde bir öğün yemek verdiriyorlardı. Hatuncağız kurumuştu, yüzü çökmüş gözlerinin feri sönmüştü. Islak zemine çarpan adım seslerini duyunca titreyerek gözlerini açtı. Koca daireyi tek meşale aydınlattığından içerisi kapkaranlıktı. Önde Asiye Sultan arkasında Gevher içeri girmişlerdi. Yanlarında gelen ağa elindeki ateş ile bütün meşaleleri yakmıştı. "Vah vah vah, Güllü."

Sarayın YansımasıDove le storie prendono vita. Scoprilo ora