Cenaze namazından önce İmam üç defa tekrarlamıştı "Hakkınızı helal ediniz" diye. Üçünde de sessiz kalmıştım. Bana hakkımı ödemeden gitmişti. Gitmeden önce annemi de almıştı benden. Şimdi ben nasıl hakkımı helal edebilirdim ki ? Ben etsem annem eder miydi hakkını helal ? Etmezdi ! Ben de etmedim.

"Kendi kızını defalarca öldürmeye çalışan bir baba, kızını nasıl sever hocam ? Dinimizce de kız çocuğu doğdu diye yapılan onca vahşet günahken, bunca şeyi yapana baba denir mi sizce ? Söylesenize ben gördüğüm hangi şiddeti ya da öldürmeye kalkmasını helal edeyim ona ?"

İmam bir an öylece bakakaldı gözlerime. Verecek bir cevabı kalmamış olacak ki Aktan'a bakarak "Başınız sağ olsun" dedi ve gitti.

"Aktan, bana biraz izin verir misin ? Son kez söyleyecek iki çift sözüm var ona" dedim kabrinden gözlerimi ayırmadan.

"İlerde bekliyor olacağım" dedi ve mezarlık görevlileriyle beraber kapıya doğru ilerledi.

Kendinden emin adımlarla yürüdüm katilimin mezarına. Omuzlarım dikti. Ondan korkmayalı yıllar olmuştu. Ondan korkmayı, beni öldüresiye dövdüğü o kış günü bırakmıştım. Kalbimin durduğu, tekrar atmaya başladığında da komaya girdiğim gün...

"Son kez söylemek istediğim birkaç şey var sana. Keşke bunu sen yaşıyorken söyleyebilseydim. Senin, zaferimin altında ezilen gözlerini ve çaresizliğini görmek beni tatmin ederdi..." Derin bir nefes alırken bir kuru tahta üzerine yazılan ismine baktım. "Her şey farklı olabilirdi, sırf kız çocuğu doğdum diye benden nefret etmeseydin. Beni sevseydin, sen nasıl istersen öyle biri olacak kadar saftım ben. Bir gram sevgine açtım. Biliyor musun, sevseydin beni şimdi her şey çok farklı olurdu ? Dizinin dibinde oturur, gururla babam diye senden bahsederdim. Omuzlarım hep dik olurdu çünkü bilirdim arkamda babam var..."

Benden o kadar aldığı vardı ki akşama kadar saysam bitmezdi. Artık bir önemi de yoktu fakat içimde bir şeyler kalsın da istemiyordum.

"Ama sen iyi olmayı değil kötü olmayı seçtin" dedim başımı iki yana sallayarak. "Çocukluğumu aldın benden. Gençliğimi hastane koridorlarında geçirmeme sebep oldun. Hepsini geçtim sen, benden annemi aldın ! Dilerim Allah'tan bize çektirdiğin bütün acıları mahşerde misli misli yanarak çekersin. Sana hakkım helal değil bilmiş ol ve eğer beni görüyor ya da duyuyorsan bil ki ben çok iyiyim. Çok daha iyi yerlere geleceğim. Bir gün anne olursam da çocuk nasıl büyütülürmüş hepinize göstereceğim. Herkes hak ettiği sonu yaşayacak. Sen yaşadın. Sıra bende !"

Sesim titremedi. Omuzlarım çökmedi. Gözlerim dolmadı. Bu defa ben kazandım !

Yüklendiğim zaferimle ardımı dönüp gidecekken yanımda biri durdu ve mezarın üzerine siyah bir gül bıraktı. Ardından beni buldu gözleri.

"Başınız sağ olsun" derken, gözlerinde gördüğüm ifade beni tedirgin etti.

Bana garip bir şekilde gülümsedi ve geldiği gibi sessizce gitti.

Bir anlık olanların hızına dahi adapte olamadan yaşanmıştı her şey. Önüme döndüğümde siyah gülün biraz uzağında kırmızı bir kart gördüm. Tekrar arkamı döndüğümde az önceki adamın artık burada olmadığını fark ettim. Temkinli bir tavırla Aktan'ı aradı gözlerim etrafta. Neyse ki beni daha fazla telaşa sürüklemeden ilerde telefonla konuşurken gördüm onu. Göz göze geldik bir an. Yüzüme hislerimi yansıtmış olmalıyım ki kaşları çatıldı. Telefondaki kişiye ne dedi bilmiyorum ama kısa bir sürede telefonu kapattı.

Aktan, yanıma doğru hızla gelirken tekrar mezara döndüm ve küçük kırmızı kartı mezarın üzerinden aldım. Kartı yavaşça çevirdiğimde kırmızı kartın üzerinde siyah mürekkeple yazılan yazıyı okudum.

ZEMHERİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now