✓ KIZIL SAÇLI CADILARIN HÜZÜNLÜ MELODİSİ

Start from the beginning
                                    

Ona bakmadan hemen önce,"Bu havalar beni çok endişelendiriyor."dedim.

Hiçbir yorumda bulunmadan uzun bir süre yüzüme dikkatlice baktı. "Anlıyorum,"dedi ellerini geri çekerken. Yüzü düşmüştü. Tüm keyfi onu terk etmişti birden. Yavaşça ayağa kalktı. "Bir gün beni kendine yakın bir arkadaş olarak görmeye başlarsan sana iki çift lafım olacak."dedi. Bana sırtını döndü.

"O gün geldiğinde sana söyleyeceklerim umarım sana benim,deli olduğumu düşündürmez." Kimsenin iyiden ibaret anıları yoktu.

Omzunun üstünden bana baktı. Dudağında o tanıdık sırıtmasını gördüm. "Sen zaten delisin."dedi.

Kısık sesli bir kahkaha attım. "Bazen beni bu kadar iyi tanıyor olman,korkmama sebep oluyor. Biraz daha ağırdan alsan, olmaz mı? Alıştıra alıştıra."

"Aynı karşılığı sendende bekliyordum. Bunları söylediğine göre beklentim, sadece bir beklentiymiş."derken bana kırıldığını gizlemedi. Kapıya doğru gitti.

Başımı kucağıma düşürdüm. "Farkındalık senin için çok önemli, değil mi?"

Kabanını giyerken sessizdi. Kapıyı açtı, dışarı bir adım attı, eşikte durup başını bana çevirdi. Soğuk hava hiç zaman kaybetmeden tüm salona yayıldı. Titredim.Yorganı göğsümün üstüne çektim."İnsanların düşüncelerini, duygularını yargılamadan gözlemlemeyi her zaman için daha fazla benimsemişimdir." Tebessüm ederek duraksadı. "Konuşmak için hazır olana kadar sürekli gidip geleceğim."Kaşlarıyla baş ucumdaki sehpaya koyduğu çorabıyı işaret etti. "Hadi, iç. Soğumasın." Şemsiyeyi başının üstüne kaldırdı.Eşikten çekildi ve kapıyı kapattı. Onun gidişiyle oluşan boşluğa bakmayı sürdürürken aklım düşünceler karmaşası içindeydi.Duruşum sabit, bakışlarım donuktu.

"Nadia Gitti mi?"Melissa'nın sesiyle başımı kapıdan çekip sehpadaki tepsiye çevirdim. Yana doğru eğildim, tepsiyi alıp karnımın üstüne sabitledim.

Belli belirsiz bir baş sallamayla, "Gitti,"dedim ve başımı öne hafifçe eğerek doldurduğum çorba kaşığını ağzıma koydum.Nadia'nın yemek yapmada iyi olup olmadığı, üzerine günlerce tartışabileceğim bir mevzuydu. Şimdilik benim için yaptığı çorbaya değinecek olursak,fena sayılmazdı.

"Her gün senin için burada."dedi Melissa,Nadia'nın az önce oturduğu koltuğa yerleşerek. "İyi bir arkadaş."

"Öyle,"diye mırıldandım.

"Bir arkadaşının olması nasıl bir duygu?"diye sorunca ağzıma doğru götürdüğüm kaşıkla duraksadım. Yüzüne baktım. Kırılgan ifadesinde, insanı hüzne boğan samimi bir merak vardı. Boğazımda biriken yumruları hissettim.

Sırtımı dikleştirdim, kaşığı çorba kasesinin içine geri bıraktıktan sonra onu sehpanın üstüne bıraktım. Gözlerine bakmadan, "İyi hissettiriyor,"dedim. Sesim pürüzlü ve kısıktı. Boğazımı temizledim. "Ailen dışında sırlarını paylaştığın, konuştuğun,beraber sohbet ettiğin bir arkadaşının olması bahşedilmiş bir lüks gibi."

"Gerçekten mutluluk veriyor mu?"

Başımı salladım. "Evet,"

Sokak kapısı sonuna kadar açıldı,Ulrika karlar içindeki botlarıyla telaşla içeri daldı, hiç zaman kaybetmeden kapıyı ardından kapattı. "Dondum,dondum!"diye söylenirken kabanını gelişigüzel çıkarıp yerine astı ve şöminenin yanına koştu. "Hava inanılmaz soğuk." Avuçlarını ateşe yaklaştırdı. "Soğuktan ölmeden ilkbahara kavuşmamız mucize olur." Kestaneyi anımsatan dolgun saçları ıslanmıştı. Yer yer kuru kalan kısımlar kabarık kalmış; korkudan tüylerini kabartan bir kedinin o komik ve bir o kadar sevecen havasını katmıştı. Birebir annemin kopyası gibiydi. Hafif çekik gözleri,ses tonu,uzun boyu,zarif vücut hatları... Fazlasıyla annemdi. Bazen bana onu hatırlattığı için öfkeleniyordum. Bunun onun seçimi olmadığını hatırlayınca içimdeki öfkenin tek hedefi bizi terk eden o kadın oluyordu.

ATEŞ ORDUSU | DÜZENLENİYORWhere stories live. Discover now