✓ ALABİLDİĞİNE UZANAN UÇURUMLAR

5.2K 666 109
                                    


"BÖLÜM 8"

"BATI GORHA KRALLIĞI"

Yazar'dan...

Kayalıkların,derin uçurumların vahşice süslediği engebeli arazilerin ve dar geçitlerin içinden geçerek bir şekilde düzlüklere ulaşmaya başarabilmişti. At sırtında geçecek bir yolculuğu her zaman için tercih eder ve bundan zevk duyardı.Tabii eğer en az onun kadar yaşlı olan güzel aygırının bacakları,aptal oğlunun ihmali yüzünden kırılmamış olsaydı. O çelimsiz ve şekilsiz oğlanın kendisinden olduğuna şüphe ediyordu. O sıska kollarla iş tutabilecek ne yeteneği ne de gücü vardı. Kesinlikle Devid'in küçük erkek kardeşinin oğlunu anımısatıyordu. Hiç olmazsa o oğlanın işgüzar ve güzel bir çocuk olduğunu düşünürdü. Ne yazık bahtı için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Kendinden epeyce büyük ve çocuklara anlatılan masallardaki kızıl saçlı çirkin cadıları aratmayacak kadar korkunç bir kocakarıyla evliydi. Zavallı talihsiz oğlan, köpek gibi muamele gördüğü yetmiyormuş gibi o deli kocakarı onu her gün bir güzel pataklıyordu. David, hiç kuşkusuz o oğlan için en derinden üzülen birkaç kişiden biriydi. O insan sarrafı oğlu için bile böylesine korkunç bir şeyi dilemek veya düşlemek ödünün kopmasına yetiyordu. İşe yaramaz olması umrunda değildi,hiç olmazsa bir kadından dayak yemiyor, utanılacak hale hale düşmüyordu.

Kendi içinden bugünlerde şansa dair hayatında hiçbir iz yoktu. Yorgun ve ağrıyı duran dizleri yüzünden bunca yolu yürümek zorunda kalmıştı.
İşte şimdi yine başlıyordu. Düz patikanın sonunda yukarı doğru engebeli yol çıktı karşısına. Nasırlı titreyen kırılgan ellerini kalbinin üzerine bastırıp Yüce yaratıcı'dan ona ve bu çelimsiz bacaklarına güç vermesi için dua etti. Birkaç küçük taş kümesine takıldı gözleri ve gidip oraya aniden çöküverdi. Nefes almakta güçlük çekiyordu. Vücudundaki en hassas nokta son birkaç aydır ciğerleri olmuştu

İşte oradaydı genç adam, dik yokuşun başında belirmişti birde ve kocaman atının üzerinde ona doğru bakıyordu. Bronz teninin üstüne çizilmiş keskin yüz hatları tıpkı hatırladığı gibiydi. Fakat biraz daha olgunlaşmış ve daha sert duruyordu artık. Kusursuz görüntüsünü ve baş döndürücü havasını ortaya seren bir gülümsemeyle dudakları kıvrıldı. İhtiyar da gülümsedi ve ayağa kalktı. Yokuşu aniden güç bulmuş gibi tırmanmaya başladı. Gidip o genç adama sarılmak istiyordu.

Genç prensin arkasında sayıları yirmiye yakın süvari yer alıyordu. Erkek figürünü anatomik olarak tekrarlayan büyük metal plakalardan yapılmış zırhlar taşıyan yeminli askeler. Üretimi zahmetli ve çelikle dövülen bu zırhların içindeki askerlerin miğferine baktı dikkatlice. Daha iyi görmek için yaşlı adam çekik gözlerini kısmak zorunda kalmıştı. Işığın yüzeyinde parladığı pürüzsüz ve ince işçiliğin kusursuzluğu karşında derin bir hayranlık duydu. "Savaşa karşı iyi hazırlık yapıyor gibisiniz prensim."dedi ihtiyar ve onu kucaklamak içinden atından atlayan genç prensin önünde uzun bir reverans verdi.

"Seni bu korkunç yokuşu tırmanmaya mecbur bıraktığım için afına sığınıyorum üstat."Genç prens, bedenini öne doğru eğdi ve bir süre bekledikten sonra tekrardan doğruldu. "Toprkalarına tekrardan hoş geldin." Ve birbirlerine sarıldılar.

"Şu kollara da bakın."dedi yaşlı ihtiyar geri çekilirken. Zırhını üstüne geçirmeyen prensin siyah tunik altındaki kaslı kollarına dokunup sıktı."Ne kadar da güçlenmiş. Ayrıldığımızda sopa gibi kolların vardı. Onları bana sardığında derime bir çift deliksiz kemik batmıştı sadece. Şimdiyse,"Biraz geri çekildi, genç prensi boydan bir kez daha süzdü."Tam bir Savaşçı gibisin. Kral olmaya hazır bir savaşçı." Gururla göğsünü kabartı ve daha sıkı bir sarılma için kollarını yana doğru açtı.

ATEŞ ORDUSU | DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin