✓ GİNA

2.9K 422 51
                                    

Her sabah güneş ışığının odasına girdiği pencereye doğru bakarken bu kez yüzündeki o gülümseme yoktu. Derisi yüzülmüş çıplak bir el sanki yorganın altında bacaklarına sıkıca tutunmuş ve ondan destek alarak gelip gırtlağına yapışmıştı. Sıcaklığın hissettiği teninde bile artık ölüm kokusu çoktan onu soğutmuştu.

Kuru bir öksürük onu bozguna uğratınca nefes alamadı."Su," Boğuk ve kısık sesi kendisinden başka kimseye uğramıyordu."Lütfen,şu." Çırpınmaya başladı. Öylesine zayıftı ki vücudu kemiksi parmakları sadece çarşafı sıkabilmişti. Örtü buruşmuştu. Soluk beyaz parmakları hemen sonra boğazına yapıştı bin telaş ile. Bir eli şişkin karnına uzandı ve ona sıkıca sarıldı.

Aniden zili hatırladı. Sağa doğru döndü, omzunda şiddetli bir ağrı yüzünü buruşturmasına sebep olmuşsa da zilin ipini buldu ve salladı. Bir daha sırt üstü yatacak gücü bulamadı kendinde. Kolları yatağın kenarında boşluğa doğru sarktı. Öksürük onu artık boğuyordu. Yorganın altında acının şiddetine dayanmaya çalışan bacakları yavaşça ama ölümle mücadele eder gibi hareket ediyordu.

Sonra kapı birden kibar bir nezaketle çalınmadan pat diye açıldı. Onun için prensin uzun süre araştırıp buldurduğu Şifacı kadın koştu ve boynunun altından tutup başını kaldırdı. "Şu,"diye yalvaran kadının dudağının kenarında akan kana bakarken yüzünde acı dolu bir ifade almıştı. Oyma masadan temiz bir mendil aldı ve önce kanı yavaşça temizledi. Diğer taraftaki yastığı da alıp Gina'nın başının altına dikkatlice bıraktıktan sonra bir koşu su alıp geri geldi.

Gina'nın dudaklarında yine kan vardı. Beyaz yakalı Zümrüt yeşili elbisesinin yakaları bu korkunç sıvının rengiyle kirlenmişti. Ona bu halde nasıl su içirebileceğini düşündü. Ama Gina elinde tuttuğu suya öyle bir ihtiyaçla bakıyordu ki bunu umursamadı ve bardağı kana bulunan dudaklarına dayadı.

Gina rahatlamıştı. Başını yastığına bıraktı ve gözlerini kapattı. O sırada bardağı oymalı masaya bırakan kadın, aynı mendile onu tekrardan sildi. Boğazında suyun değil de kanın kokusu vardı. Midesi bulanıyordu. Ancak öğürecek gücü bile yoktu. Yüzünü buruşturmuştu sadece.

"Üstünüze değiştireyim efendim."Kadın Gina'nın elbisenin kollarına uzandığında kolunu geri çekti."Hayır,"dedi inleyerek. İki çift kelimeyi bir araya getirirken zorluk çekiyordu. "Edmure,"diye nefeslendi."Bu Edmure'nin işi. Ondan başka kimse üstümü değiştirmez." Gözlerini yumdu. Boşalan ciğerlerini doldurmak için biraz soluklandı."Ba-bana..."Kadın Gina'nın çatlak ve renksiz dudaklarından çıkan sözcükleri takip etmeye çalıştı. Gözlerinde derin bir hüzün vardı."O kız...Mara 'yı...çağır." Seyrekleşip dökülen kirpikleri titreyerek aralandı. Göz bebeklerinde ruhu çoktan onu terk etmişti.

"Konuşacak güce sahip değilsiniz efendim,"dedi şifacı. Dayanamayarak Gina'nın soğuk elini tutu."Dinlenmeye ihtiyacınız var."

Gina başını salladı. Ellerini tutan sıcak avuçlar bir an için de olsa soğuk tenine renk katmış,yorgun bedenine canlılık getirmişti. Bunun göreceli olduğunu biliyordu Gina. Onun sonsuza olmasını dilerdi. "Onu bana çağır Paulin, lütfen. Konuşma...konuşmam gerekiyor."

Kadın Gina'nın gözlerinin içine baktı ve başını ağır ağır sallayarak bunu kabul etti. Ellerini usulca çekip kapının aralığında gözden kayboldu.

Çok sonra o kapıda Mara belirdi. Eşikte tereddütle ona bakmaya başladı. İçeri girme konusunda şüpheli ve kararsız görünüyordu. Gina onu rahatlatmak için gülümsedi."Gel,"diye buyurdu pürüzlü sesiyle. Bir kaç kez öksürdü.

İçeri yavaşça süzülen Mara, yatağın bir kaç adım gerisinde durup ona bakmaya başladı."Su ister misiniz?"Gözleri yakasında ki kana kayınca Mara'nın ela gözleri genişlemişti. Bunun endişe belirtisi olduğunu anlamıştı Gina. Bu yüzden küçük bir tebessüm o dudakları kıvırdı."Henüz içtim."dedi. Nefesi yine kesildi."Ya...yaklaş!" Göğsü yukarı kalkıp aynı hızla indi. Bunu bir kaç kez tekrarladı.

ATEŞ ORDUSU | DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin