KAOS SERİSİ
2. Kitap: Kan ve Hançer
"BUCAĞI GÖRÜNMEYEN GÜNAHLAR ÇUKURU"
Keyifli okumalar...
Beyaz sedir ağacın gölgesinde, yaylanıp süzülen rüzgarın uğultusu kulağıma takıldı. Etrafımızda uçuşan sivri sinekleri üfleyerek kovalamaya çalışırken acınası bir vaziyetteydim. Toplanan kalabalığın dikkatini çeken mücevherlerden sonra varlığımın sinek pisliği gibi görünmez olduğunu fark edeli çok olmuştu.
Derin bir nefes aldım. Bu aptal oyununun bir an önce bitmesi için tırnaklarımı kemirerek bir köşede izlerken gerginlik içimi parçalara ayırmak üzereydi. Tek istediğim Marcus'u bulabilmekti. Saçlarımın içine dolan tüm o pisliklerle bir ömür boyu yaşamaya razıydım. Marcus'tan dökülen o karanlık ihtişamın her zerremle muhtaçken pislikleri benim için önemsizdi.
Sör Conroy'un yüksek sesi bir kez daha gürültünün içinden sıyrıldı. "Lütfen sakin olun. Hepinize yetecek kadar Ateş Kadehine sahibim. Bana biraz yol verin. Onları size getirmek için zamana ihtiyacım var. Bana güvenmeniz için mührümü size emenat edeceğim. Ateş Kadehi ile bağlanmıştır." İnce, beyaz gömleğinin göğsüne elini uzattı. Güneşin ışığını kendine çekip gözleri kör edecek bir parlaklıkla ışıldayan cismi avucunda öne çıkardı. Kısılan gözler, tepelerine kadar büyüdü.
"Tanrım,"dediğini işittim birinin. "Bu Ateş Kadehinin gümüş pigmenti. Bu ışık, yanlızca onda vardır." Kadın, o kadim tılsıma dokunmak için yaşlı, titreyen ellerini uzattı. Sör Conroy, yüzünde tuhaf bir gülümsemeyle onu kadının avucunun içine bıraktı.
Onu eline alan kadın, hayret edilesi güzelliğene bakarken kendinden geçmiş görünüyordu.
Sör Conroy,"Şimdi söyleyin bana, buradan Kaos Savaşında yıkılan, Batı Gorha Krallığının II. Prensi Marcus, buradan geçti mi? Onu aranızda gören kimse oldu mu?" Kalbim ağzımda atıyordu. Kadının söyleyeceklerini yakından duymak için Sör Conroy'un arkasından dikkatlice yaklaştım.
Gümüşi sarı saçları olan yaşlı kadının, göz bebekleri yukarı doğru kaydı. "Yüce Yaratıcı!" Arkasında duran diğer tüm yüzlerin göz bebekleri de yukarı kaydı. Beyaz irisleri, güneşe döndü ve dondu.
Sör Conroy, sorusunu tekrarladı. "Söyleyin bana, Batı Gorha Krallığının Prensi Marcus, sizin topraklarınızdan geçti mi?"
Marcus'un adını duyunca, kalabalığın arasına karışıp benden kaçan kadın öne çıktı. "Denizin taşıdığı rüzgarla, kuzgunun hediye ettiği karanlık kanatlarıyla tepemizde ayın ışığıyla süzüldü prens. Onu gören gözler, bir daha bu güzelliği unutamamak için yemin etti. Diyarını arayan prensin şarkısı, bizleri mest etti." Ağır bir gücün kanıma sızdığını ve sarı toprağın ölümcül sıcağına doğru çektiğini hissettiğimde gergin vücudumu gevşek tutum. Kürek kemiklerimin üstünde, ince bir bıçak gibi olan kesik yarası tekrardan açıldı ve kan, tuniğin altından dışarı taştı.
"Ah," Çığlığını küçük kum tepelerinin üzerinde toz dumana karıştı. Sör Conroy ve Sör Ellien'in aynı anda dönen yüzlerindeki çarpılan ifadeleriyle bana koştular.
"Leydim,"dedi önce gelen Sör Ellien. Yüz üstü kızgın toprağa devrilmek üzereyken beni yakaladı. "Yüce Yaratıcı merhamet et!"diye yalvardı. "Size ne oldu?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ ORDUSU | DÜZENLENİYOR
Fantasy© Tüm hakları saklıdır. Toprak sıcak, gökyüzü güneşsiz ve halk tedirgin. Yaşlı Orak'ın kehaneti kulağımda çınladı. Kuzgunların kanatları külden taşa dönüştü. Artık kurtuluş yok. Yeryüzü alev alacak. *** Geçmişte var olmuş ama asla doğruluğu teyit...