36. Bölüm

12.1K 794 24
                                    

İyi Okumalar :)
...

"Ciddi misin?"

"Baya ciddiyim."

"İnanmam."

Kesilmiş olan bileğimi gösterdiğimde gözleri şokla açıldı.

"Dolaba yumruk atıp bileğini keserek ölümden dönmeyi nasıl becerdin?!" diye sordu şok içinde. 'Mal olduğu için.' (Yazar egzantirik bir hayal gücüne sahip olduğu için.)

Dudak büzüp omuz silktim. 'Beni duymazdan mı geldin sen az önce? Pişt! Göksel! Kime diyorum! Konuşsana! Duymazdan gelme beni! Aloo! Hey! Lan ben kime konuşuyorum burada?! İç sesten Göksel'e, cevap ver Göksel! TAMAM ULAN KONUŞMA! BEN SANA ÇOK MERAKLIYDIM SANKİ!'

Bol göz yaşı ve burun çekme ile geçen dakikaların ardından Göksu ile sarılmayı bırakmıştık. Şu an yatağın yanı başında duran koltuğa oturmuş kendimi anlatıyordum ona. O da arada kendinden bahsediyordu.

'Beni hala duymazdan geliyorsun. Göksel..! Bu kısımda 'kes sesini iç ses' demen gerekiyor.'

Birbirimizi hiç tanımasak da benzer veya aynı olan çok yönümüz varmış. Mesleklerimiz bile aynıymış. Mimarmış Göksu da benim gibi.

"Anlattığına göre Ada ve Buse iyi insanlar ve sana çok değer veriyorlar. Ben yanında olamamışım ama iki kız kardeşin daha varmış en azından." dedi buruk bir gülümsemekle.

Kaşlarımı çatıp yalancı bir sinirle konuştum. "Hey! Az önceki gibi neşeyle gülümser misin lütfen? Hem elinde olmayan şeyler için niye üzülüyorsun sen?"

"Benim hastalığım da senin elinde değil. Sen niye üzülüyorsun?"

'Ben bile diyecek bir şey bulamadım. Kaldık mal gibi.'

Boş gözlerle, ne diyeceğimi bilemez bir şekilde ona bakmaya başladığımda başını eğip elleriyle oynamaya başladı. "Özür dilerim. Seni üzmek istememiştim."

Ellerini tuttum. "Hey... Sorun değil... Sorun değil Göksu. Şimdi, az önce dediğim gibi gülümser misin lütfen? Beni üzmek istemiyorsan gülümsemen gerek."

"Ben gülümsemeyince üzülüyor musun?"

"Evet." dedim dudak büzerek. İçten bir kahkaha attı sevimli davranmama.

"İşte böyle! Hep gül sen."

'Bu arada fark etmedim sanma. Senin hala beni duymazdan geldiğinin farkındayım. Küserim bak. Konuşmuyor musun? Bak küsüyorum... Küstüm!'

"Tamam Göksel Hanım. Siz nasıl isterseniz." dedi kıkırdayarak.

'Konuşsana kadın!"

Durup kapıya doğru baktı. "Özgür gideli bayağı oldu ama... Hala gelmedi. Ben daha onu azarlayacaktım benim varlığımı sana söylediği için."

'YA HALA DUYMAZDAN GELİYORSUN! GÖKSEL! Bağlantı mı kesildi ne oldu? Ses mi gitmiyor?'

Kafamı iki yana sallayarak cık cıkladım. "Çok ayıp Göksu Hanım. İkizinizden varlığınızı saklamak istemek ne demek? Duymayayım bir daha." dedim oyuncu bir şekilde. Sonra ayağa kalktım. "Ben Özgür'u bulup geliyorum."

"Tamam."

Odadan çıktıktan sonra, nereye gideceğimi bilmediğim için etrafıma bakındım. Özgür'ü koridorun sonundaki pencerinin önünde sırtı dönük görünce yanına adımladım.

"Özgür?"

Burnunu çektiğini duyduğumda omzundan tutup bana dönmesini sağladım. Başını çevirip göz yaşlarını sildi.

Beklenmeyen Misafir (Tamamlandı)Where stories live. Discover now