9. Bölüm

20.3K 1K 34
                                    

Bir şeyler oldu, art arda bölüm yazıyorum ben. İlham perileri bu kurgunun üstünde dolanıyor galiba şu sıralar.

İyi okumalar :)
...

"Tamam Derya, geliyorum." diyerek kapattım telefonu. Küçük şeyi Buse'nin kucağına bırakıp, arkadaşlarımın hala odada olmasını umursamadan hızla üstümü değiştirdim.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu Ada çatık kaşlarla.

"Olmadı ama olacak."

Telefonumu elime alıp odamdan çıktım. Bana "Günaydın." diyen annem ve teyzelerime günaydın deyip dış kapıya adımladım.

"Kızım nereye?"

"Şirkete anne."

"Erken değil mi?"

"Acil bir işim var."

"Ay bu bi' şeye kızmış. Gözleri çakmak çakmak olmuş bunun. Dişlerini de sıkıyor. Ada sen de git bununla şirkete. Adam öldürecek gibi bir hali var bunun." Ayakkabılarımı giyerken, Safiye Teyze'nin yorumuna göz devirdim.

İki dakika içinde Ada'yla birlikte evden çıkmıştık. Arabanın kapısını açtığımda Ada beni durdurup elimden anahtarı aldı ve beni diğer tarafa yönlendirdi. Ben ön yolcu koltuğuna oturuduğumda arabayı çalıştırdı. Camları açtı ve şirkete gidene kadar hiç konuşmadı.

Arabayı şirket binasının önüne rastgele bıraktı ve arabadan indiğimizde anahtarı çalışanlardan birine verdi. Biz şirkete girdiğimizde benden gözlerini kaçıran çalışanlar Ada'ya baş selamı verdiler. Asansöre binince Ada gideceğimiz katın düğmesine bastı ve "Millet korkudan gözlerine bakamıyor. Safiye Teyze'nin dediği gibi adam öldürecek gibi duruyorsun." dedi.

Gitmemiz gereken kata yaklaştığımızda "Seni durdurmam gereken bir durum olacak mı?" diye sordu.

"Feyzi'nin üstüne atlarsam tut beni."

"Tamam."

"Neden ne olduğunu sorgulamıyorsun?"

Omuz silkti. "Anlatmazsın ki. Üstüne daha da sinirlenirsin."

Asansör durduğunda hızlı adımlarla Evrin Hanım'ın odasına yöneldim. Ada peşimden geliyordu. Nereden çıktığını anlamadığım Derya da peşimize takıldı. Bize, daha doğrusu bana, bakarak fısıldaşan çalışanlar daha fazla sinirlenmeme neden oluyorlardı.

Evrim Hanım'ın odasının önüne geldiğimizde derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Kapıyı tıklatıp 'Gir' komutunu aldıktan sonra içeri girdim. Evrim Hanım, Feyzi Bey ve yönetim kurulundan birkaç kişi daha vardı. Feyzi sırıtıyordu. Evrim Hanım hariç, diğerleri ise şüpheci bir şekilde bana bakıyorlardı. Evrim Hanım başını hafifçe sallayarak Ada ve Derya'ya da girmeleri için izin verdi.

Feyzi "Onlar neden geldi?" diye sordu.

Evrim Hanım "Göksel seni ölürme girişiminde bulunursa ben kılımı bile kıpırdatmam ama yine de onu birilerinin durdurması gerek. Değil mi? Yanlış anlama, senin için endişelenmiyorum. Sadece en iyi çalışanlarımdan birinin katil olmasını istemiyorum." dedi.

Feyzi'nin yüzü sinirden kasılsa da, Evrim Hanım'a karşı sesini çıkaramadı.

Burak Bey "Hayırlı olsun birlikteliğiniz." dedi. Bunu da hiç sevmezdim. Feyzi'yle iyi anlaşırlardı, anlamışsınızdır neden sevmediğimi.

Öfkemi kontrol etmeye çalışarak sordum. "Ne birlikteliği Burak Bey?"

Muhittin Bey bana baktı. "Göksel, biz bir şey duyduk..." diye başladı söze. Muhittin Bey, 60'lı yaşlarında, babacan ve işinde başarılı bir adamdı. Şirkette onu sevmeyen bir kişi bulunamadı. Ancak kendisi Feyzi'den hiç haz etmezdi. Dürüst olmak gerekirse çalışanların çoğu sevmezdi onu.

Beklenmeyen Misafir (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin