64. Bölüm

5.2K 384 68
                                    

Göksel fizik sorularımı çözsene.

Mesaj atan, evi izleyen, Duru'nun odasına giren ve Buse'yi kaçıran kim öğreniyoruz bu bölüm. Geçen bölümün yorum sayısı fena değildi, bu bölüm de aynı performansı bekliyorum. Gerçi sadece son kelimeye tepkinizi yazsanız o bile yeter ama...

İyi Okumalar dilerim efenim :)

Not: Bu hiç iyi huylu bir gülücük değildi
...

Yazar'ın (3. Kişi) Ağzından Devam

Saat 12'ye yaklaştığında Göksel homurdanarak oturduğu yerden kalktı. Saatlerdir Buse'yi bekliyorlardı. Aradıklarında Buse telefonu açmamış ve işi olduğuna dair mesaj atmıştı.

Tabii, mesajı atan kişinin Buse'nin parmak izini okutarak telefonu açan ve onu kaçıran kişi olduğunu bilmiyorlardı.

Duru saatlerdir huysuzlanıp duruyordu ve evdekiler onu daha ne kadar zapt edebileceklerini bilmiyorlardı. Duru'nun huzursuzluğu Göksel'i de geriyordu. Zaten Buse'nin gelmemesi kafasını kurcalayan şeyler olmasına sebep olmuştu.

Göksel Duru'yu Zehra'nın kucağına bıraktı. Ardından "Hava alacağım ben." deyip, kimsenin bir şey demesini beklemeden evden çıktı.

Merdivenleri inerken telefondan Buse'nin numarasını tuşluyordu. Telefon bu defa meşgule atılmamış, direkt sesli mesaja düşmüştü. Buse'nin telefonunun kapalı olduğunu anlayan Göksel sinirle telefonun ekranını kapatıp kendisini apartmandan dışarıya attı.

İçinde bir huzursuzluk vardı. Bir şey olmuş olması düşüncesini aklından çıkaramıyordu. Bilinmeyen numaranın ardındaki kişi Buse'ye bir şey yapmış olamazdı değil mi?

"Saçmalıyorum." diye mırıldanıp saçlarını karıştırdı.

Elini saçlarından çekerken kaldırımın üstündeki parlayan şey dikkatini çekmişti. Sokak lambasının ışığının vurduğu şeyi, eğilip eline aldığında kaşlarının çatılmasına engel olamadı.

Flashback

"Aaa, bu yeni mi?" Ada'nın sorusuyla Göksel gözlerini bilgisayarından ayırıp odasını işgal eden arkadaşlarına çevirdi. Öğle yemeğini onun odasında yeme kararı almışlardı, ona sorma zahmetinde bulunmadan.

"Hayır, yıllardır var bu. 18. yaş günümde bana gelen şu gizemli kargoyu hatırlıyor musunuz? Onda gelen kolye."

"Sen deniz kabuklarını sevmezsin ki." dedi Göksel ucunda altından yapılma deniz kabuğu olan kolyeye bakarak.

Buse omuz silkip ağzındaki salatayı yuttuktan sonra konuştu. "Evet, sevmem. Aslında kargoyu ilk aldığımda çöpe atmak veya kuyumcuya götürmek gibi düşünelerim vardı ama nedenini bilmediğim bir şekilde bunu yapmayı hiç istemedim. Ben de kolyeyi sakladım. Tam doğduğum saate evime kutu gelmesi tuhaf bir olaydı, ondan saklayasım geldi herhalde."

"Tamam ama ben saklamana bir şey demedim ki. Deniz kabuğu takmana şaşırdım sadece."

"Deniz kabuklarını hala sevmiyorum. Özgür yakışır dedi diye taktım. Dün vestiyerdeki kutunun içinde bulmuş. Çıkarırım bir-iki güne." Tekrar omuz silkerek konuştuğunda Göksel kafasını sallayıp gözlerini monitöre çevirdi.

Flashback Sonu

Göksel bu anın bugün geçtiğine emindi. Şirketteki çalışanların Buse'yi oyaladığına da emindi. Buse'nin eve gelmediğine ise kesinlikle emindi. Şüphelerinde haklı olmama umudu içinde, belki sadece ona benziyordur diye düşünerek deniz kabuğu kolyesini eline aldı.

Beklenmeyen Misafir (Tamamlandı)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt