56. Bölüm

6.6K 421 40
                                    

İyi Okumalar :)
...

İki Hafta Sonra, İstanbul

Göksel'in Ağzından

Uykusuz olduğumu belli eden gözlerimi kapatmamak için büyük bir savaş içerisindeyken odamın duvarındaki saate baktım. Dün sabah çıktığım eve bu akşam girecektim resmen.

Üstelik küçük kızımı da sadece birkaç gün önce işe aldığım bakıcıya bırakmıştım. Bu büyük bir sorumsuzluk farkındayım. Gerçi Duru sürekli ağladığı için iki saate bir görüntülü konuşuyorduk ama yine de sorumsuzluk.

Odamın kapısı tıklatılınca "Girin!" diye seslendim.

Derya elindeki tablete bakınarak içeriye girdi. "Satın alma işlemleri tamalandı. Nakliye şirketiyle de konuştum. İki gün sonra taşımaya başlayacağız."

Söylemeyi unuttum sanırım. Taşınıyorum. Neriman Teyzeler'le bağımı koparmayacağım ama artık yalnız yaşayan bir kadın değil, tek çocuk annesi ve evinde bir bakıcı barındıran bir kadındım. Artı olarak kardeşim de sürekli bende kalıyor ve benim evimde yeterli oda yok. Başka bir artı olarak da artık kirada yaşamak istemiyorum. Duru'yu büyütürken rahat edebileceğimiz müstakil bir ev buldum. Çevresinde çocuklu evler var. Site içinde olduğu için güvenliği de var. Altı odalı ve iki katlı.

"Tamam. Başka bir şey?"

"Ada Hanım aradı. Hala çalışıp çalışmadığınızı sordu. Çalıştığınızı söyledim, o da bir saat içinde eve dönmezseniz buraya gelip sizi çatıdan atacağını söyledi. Benim yapmam gereken başka bir şey var mı?"

"Hayır. Artık gidebilirsin. Üç saatlik fazla mesain maaşına eklenecek. İyi akşamlar."

"İyi akşamlar Göksel Hanım. Bu arada, bence Ada Hanım ciddiydi." diyerek odadan çıktı.

Arkasından bakıp kıkırdadım. Kız istemeden bir gün sonra daha fazla kalmamızın işlerimize zarar vereceğini düşünerek geri dönmüştük. Döndüğümden beri fazladan çalışıyordum.

Bakıcıyı ben bulmamıştım. Buse'den istemiştim ve o da Duru'nun bakımı hakkında çok titiz davrandığı için bulabildiği en iyi bakıcıyı bulmuştu. Bakıcı aynı zamanda ev işlerini yapabileceğini söylemişti ve ben de kabul edip maaşını ona göre ayarlamıştım.

Telefonum çaldığında düşüncelerimden sıyrılıp masanın üstüne duran telefona baktım. Yine bilinmeyen numara arıyordu. Kesin Feyzi. "Ne var?" diyerek açtım telefonu.

"Göksel."

"Yine mi sarhoşsun sen?"

"Seni çok- *hick* seni çok seviyorum ben."

"Yahu adam, sen laftan anlamıyor musun? Ben seni sevmiyorum."

"Beni *hick* iyi dinle Göksel. Eğer benim olmazsan, sana tahmin bile edemeyeceğin acılar yaşatırım. *hick* Duydun mu beni?"

"He Feyzi, ondan. He. Kapat hadi, kapat."

"Gökse-" Göz devirerek telefonu kapattım.

Bu sebepten dava edilmişken hala aynı şeye devam etmesi hayret verici. Bir an önce dava günü gelse de kurtulsam şundan. Her nasıl kurtulacaksam artık. 'Bu konuda Buse'ye güven.' Öyle yapıyorum zaten.

Esneyerek ayağa kalktım. Eşyalarımı topladıktan sonra çantamı ve telefonumu alarak odamdan çıktım. Kaç saatir buradayım acaba ben?

Asansörün önünde beklerken biri bana seslendi. "Göksel?!"

Beklenmeyen Misafir (Tamamlandı)Where stories live. Discover now