Mari sakinleşip kendine gelince durur. Hemen kendine ait olan butonu aramaya koyulur.
M: Ahhhhh, nerde bu?!
T: Marinette bak, buldum!!
M: Hadi, hemen deneyelim..
(Tikki butonu Mari'ye verir, Mari de butona tıklar)
Çok geçmeden diğer elinde tuttuğu kk oyuncağı titrer ve ses çıkarır
M: Tikki, b-bu kara kedi olmalı değil mi? Eminiz buna?
T: Marinette, sizin aranızdaki bu şeyi sadece siz bildiğinize göre, bir başka yabancının buna karşılık vereceğini sanmıyorum... yani....
M: .... Yani onu aramaya devam edeceğim.. Bir umut var Tikki, hala bir umut var. O yaşıyor, en azından yaşadığını biliyorum... Keşke nasıl olduğunu da bilseydim ama.. yaşadığını bilmek bile... kalbimde bir şeylerin tekrar uyanmasını sağladı...
T: Çok sevindim Marinette, umarım onu bir gün gerçekten buluruz...
M: Umalım da o gün yakın olsun Tikki...

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Bu oyuncağı tekrar bulduğu için çok mutluydu. Bu heyecanla biraz nefes almak için dışarı çıktı. Evinin önündeki parka geldi. Cebindeki fotoğrafı çıkardı ve bakmaya başladı. Parmağını Kara Kedi'nin olduğu kısımda gezdirdi.. O bu fotoğrafa bu kadar dalmışken bi anda rüzgar çıkıverdi. Elindeki fotoğrafı alıp uçurdu.
M: Hey, hey, hey, hey! Olamaz!! (fotoğrafın peşinden koşsa da ona yetişemiyordu, fotoğrafın izini kaybetmeden bir köşede dönüşüverdi, yoyosuyla onu takip ediyordu.. O ne kadar kovalarsa fotoğraf da bi o kadar uzaklaşıyordu sanki... rüzgar şiddetlenmişti ve sürekli yer değiştiryordu.

Derken Şanzelize'ye geldi ve oradaki Zafer Takı'nın olduğu yerde fotoğrafı sonunda yakaladı. Ama yağmur başlamıştı ve meydanın tam ortasındaydı. Önünden geçen bir arabanın sıçrattığı çamur üstüne yapışmıştı. Sırılsıklam olmuştu ama fotoğrafı ıslanmadan yoyosuna koymuştu. Bu ona yeterdi.. Zafer Takı'nın üstüne çıkıp oradan şehir manzarasına baktı...
Yağmur şiddetini artırırken yüzüne düşen damlaları hissediyordu... İçine tarif edilemez bir huzur dolmuştu ki yoyosuna gelen bildirimle o anın büyüsünden sıyrılıverdi.

Akuma alarmıydı... Belediye binasının önündeki akumalı terör estiriyordu ve Nadia da onu kayıt ediyordu ki bi anda taşlaştı.
Akumalının adı Medusa idi... Bakışlarıyla taşlaştıran kadın... Uğur böceği bu görev için yanına birilerini almalıydı... Hızlıca eve gitti. Kaplumbağa, Rena ve Kraliçe Arı'nın mucizelerini aldı... üçünün de yardımına ihtiyacı vardı çünkü taşlaştıran bakışlar tehlikeli bir güçtü..
{Bu arada wattpad okurları için söyleyeyim kraliçe arı iyi tarafta..}

Evden çıktıktan sonra bir an fotoğrafı eline aldı.. "Keşke sen de şu an burada olsaydın, yanımda kediklizmli bir kedi olmasını özledim..."

Chloe'ye mucize vermeye geldiğinde hala üstü başı çamur içindeydi.
C: Hey, sana ne oldu böyle?! Ahırdan mı geliyorsun?!
Ub: Uzun hikaye Chloe, şimdi odaklan. Medusa güçlü bir rakip, senin zehrine ihtiyacımız olacak
C: Pekala uğur böceği, yardıma hazırım. Ama en kısa zamanda yıkansan iyi olacak, çürük toprak gibi kokuyorsun
Ub: -_-
Kraliçe arı Medusa'nın olduğu yere giderken Uğur böceği de o arada Nino ve Alya'ya mucize vermeye gitmiştir.
A: Eeeemm, Uğur böceği, sen iyi misin??
Ub: Nasıl yani?
Alya uğur böceği'nin üstünü başını işaret eder
Ub: Ahh, hadi ama, şu an konumuz bu değil. Herkes de taktı! Yardımınıza ihtiyacım var çocuklar, Medusa'yı birlikte yeneceğiz..

İşbirliği ile medusa'yı yendiler {bu kısmı hızlı geçtim} Sonra herkes mucizesini verip dağıldı... Artık hiçbir kahraman çak bakalım yapmıyordu.. Daha doğrusu bunu bitiren uğur böceğiydi. Kimse sebebini anlayamamıştı ama sormaya da cesaret edememişlerdi. Sorsalar bile uğur böceği ya susuyordu ya da sinirlenip ayrılıyordu..
Çünkü her çak bakalım yaptıklarında, bu Uğur böceği'ne Kara kediyi anımsatıyordu ve o olmadan çak bakalım yapmanın bir manası yoktu.. Tüm özelliğini yitirmişti.. Hem bazen de eğer böyle yaparsa kendisini Kara Kedi'ye ihanet etmiş gibi hissediyordu...

Elbette yeni gelen ve takıma sonradan katılan kahramanlar oldu, ve bu çak bakalım mevzusunu onlarda anlayamamışlardı. Bir gün Rena onlara bir açıklama yaptı...
"O neden eskiden televizyonda gördüğümüz gibi çok bakalım yapmıyor? Bizi mi istemiyor?"
"Hayır, hayır... Bakın çocuklar... O bizimle de çak bakalım yapmıyor... Bunun nedenini kimse tam olarak bilmiyor, bir sürü dedikodu var. Ama benim bildiğim kadarıyla çok yakın olduğu birisini kaybetmiş ve bu "çak bakalım" mevzusu da onunla beraberken yaptığı bir şeymiş... Sizinle hiçbir alakası yok..."

Rena bunu biliyordu çünkü uğur böceği bir gece ona olanları anlatmışt... Tabi aynı şeyi Marinette olarak Alya'ya da anlattığı için Rena'ya anlatırken senaryoyu biraz değiştirmişti (hani akluma saldırısı sonucu kaybettim onu vs gibi...)
Rena başta yardımcı olmak istese de elinden gelebilecek bir şey yoktu... Ama uğur böceğinin bu hüznü onu da üzüyordu...
O yüzden uğur böceği'ni daha fazla üzmemek için bu konuyu bir daha hiç açmamıştı...

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Medusa'yı yenip herkes dağıldıktan sonra Uğur böceği de yalnız başına bir köşeye çekilmişti. Basit, sıradan bir çatı.. Omzunu duvara yaslıyordu.. Vakit gece 1'e yakındı.. Hala üstü başı çamur içindeydi.. tekrar yoyosundan o fotoğrafı çıkardı... her ne kadar küçük kk oyuncağı sayesinde onun yaşadığına inansa da, diğer bir ihtimalle belki de bunun kara kediyle hiçbir alakası olmayabilirdi de.. bu ihtimal onu deli ediyordu...
Sonra 2 yıl önceki balo gecesi aklına geldi.. Ahhh, o balo gecesi...
Her şeyin bir anda hem o kadar güzel hem de felakete dönüştüğü gece...

Keşke dinleseydi onu, izin verseydi... En azından kim olduğunu bilseydi bir şekilde peşinden gidip izini bulabilirdi... Ama o lanet olası Hawk Moth yüzünden ertelemişti bunu...
Geç saatlere doğru yanında birini hissetti. Dönüp baktığında kimseyi göremedi.. Çok tuhaftı çünkü bu son zamanlarda çok sık olan bir şeydi.  Sürekli kendi kafasında kurduğunu düşünüyordu ama gerçekten bir tuhaflık vardı....

Bu konuyu düşünmeyi bırakıp bakışlarını tekrar elindeki fotoğrafa indirdi... Ondan kalan sayılı şeylerden birine...

TuhafWhere stories live. Discover now