Bölüm 27

220 19 33
                                    

O olayın yaşandığı geceden sonra Hawk Moth bir süre bekledi. Özellikle Mayura için çok endişeleniyordu. Çünkü çok ağır yaralanmıştı. O gece yaşananlar şöyleydi: (Mayura'nın gözünden)
Eyfel Kulesi'den uzaklaşıp gökdelene geldikleri zaman, Mayura bilinçli olarak kolyeyi hiç kullanmamıştı. Tam güce ulaşmasını bekliyordu..
Tam da gücü kullanacakken aniden düşmesiyle henüz doğru zamanın olmadığını anlamıştı. Hawk Moth onu kaldırırken Uğurböceği'nin darbesiyle yere düşmüştü. O sırada Uğurböceği bağırmıştı "Kara Kedi şimdi!" diye.

Mayura'nın kendisiyse aniden ayağa kalkmış ve Kara Kedi ona doğru gelirken kolyenin gücünü kullanmıştı. Tam kapasitede çalışan kolye, büyük bir patlamaya, ardından da beyaz bir ışığın parlamasına neden olmuştu. Mayura'nın esasen Uğurböceği'ne nişan aldığı kara delik, Kara kedi'ye isabet etmişti ve o kadar güçlüydü ki, kurtulması imkansızdı. Kara Kedi parlayan beyaz ışığın arasında Kara deliğe hapsolana kadar her şeyi hatırlıyordu, ama Kara Kedi kaybolduğu an, olaylar aynı Uğurböceği'nin önceden portalda gördüğü gibi canlanıyordu zihninde.

Sonrasında ub'nin gözlerinin kamaştığını ve koluyla gözlerini kapattığını gördü. Son gördüğü çey buydu çünkü bayılmıştı. Hawk Moth onu kaldırıp eve götürmüştü.. Şimdi, yemek yemekte bile zorlanıyordu.. İşte Hawk Moth da tam bu yüzden, bir süre saldırılara ara vermişti... En azından Mayura -nam-ı diğer Nathalie- daha iyi hissedene kadar. Bu noktada, diğer herkes gibi onlar da Kara Kedi'yi hatırlamıyordu.
Ama ikisinin de bilincinde kazılı tuhaf bir his vardı.. Bir şeyi elde ettiklerinin farkındalardı.. Ama bu şeyi kestiremiyorlardu.. Bu yüzden de boşluğa düşmüş gibi oluyordu..

Hawk Moth'un yaptığı saldırılar ilk başta eskisinden daha zayıftı.. Uğurböceği'ni etkilemiyordu.. Ama bir gece saldığı akuma, Uğurböceği'ni zayıflatmıştı. Bunu farkında olmadan yaptığı için kendisi bir şey anlayamamıştı, ama Uğurböceği'nin derin yarasını daha da kanatmıştı...

O gece akumaladığı kişi, insanların en derinlerinde barındırdığı kötü duygularla (kötü derken korku, üzüntü, keder, endişe, kalp kırıklığı vs o tarz olumsuz duygular) onları yüzleştiriyordu. Bu şey insanın kendi zihninde olup bittiği için onu deli etmeye yeterdi. Darbeyi alan kişi, zihninde yankılanan sese ne kadar katlanırsa, yüzleşmesi de bi o kadar çileli bir hal alıyordu.
Uğurböceği bu darbeyi tam almamış olsa da, akumalının onun ayağını tutmasıyla sarsılmıştı. Tabi akumalı bu sırada geri çekilmişti. Çünkü nasılsa zihnindeki düşünceler onu ele geçirmeye başlayınca etkisiz hale gelip mucizesini alacaktı...

Ama hesaba katmadığı şey, Uğurböceği'ni ayağından tutmasıydı. Normalde kafasına dokunup hasarı direkt zihinden vermesi gerekiyordu. Ama öyle olmadı..
Yine de bu, uğurböceğini etkiliyordu.. O sıralar Kara Kedi'yi bulacağına dair inancının tam olduğu zamanlardı.. ama o darbeyi aldıktan sonra, zihninin derinlerinde yatan düşünceler onunla konuşmaya başladı.
"Onu bulamayacaksın işte, sonsuzluğa gömüldü o! Kaç aydır arıyorsun, bi düşünsene! Ne zamandır bi ses soluk çıkmadı, öldü işte, öldü! Boşa uğraşıyorsun, dönmeyecek sana geri! Anla artık şunu!!..."

Zihninde bunlar geçerken etrafına baktı.. Dünya dönüyordu sanki.. Her yer hızlı hızlı hareket ediyordu. Kendi etrafında dönmeye başladı. Akumalının ona doğru geldiğini fark ettiği an yoyosunu çıkarıp kalkan oluşturdu. Ama hala bulanık görüyordu etrafı... Üstüne üstlük derinlerinde barındırdığı bu düşünceler onunla konuşmaya davam ettikçe çıldırıyordu. Çığlık atmaya başladı. Çok tiz çığlıklar.. Bir yandan kendisine kızıyordu.. "Nasıl olur da bunları düşünebilirim?" diye.. Çünkü zihninde konuşan düşünceler, aslında zihinin derinliklerine gömmüş olduğu kendi düşünceleriydi.
Gerçekti...

TuhafWhere stories live. Discover now