Bölüm 42

303 25 11
                                    

-1 hafta sonra-
Ub: Uuggh, tüm bunlara nasıl dayanıyorsun, yemin ederim çizim yapmak daha kolay. Beynim acımaya başladı..
Kk: Seninle birlikte olduğum için leydim, zor gelmiyor.
Ub: O zaman neden benden yardım istedin?! Benden kat kat daha iyisin, bu belli.
Kk: Çünkü seninle ders çalışarak vakit geçirmek başımda hapishane suratlı bi adamın beni izlerken ders çalışmaktan çok daha iyi hissettiriyor.
Ub: Oh, ben... her neyse.. tamam o zaman. Jean-Jacques Rousseau'nun en etkili dönemini anlat bana.
[Kara kedi anlatmaya başlar, bitirdiğinde 10 dakika geçmiştir]
Ub: (esner) gerçekten, nasıl bir bölüm bu böyle, ve ayrıca '2 haftadır görüyorum' dedin, ama şaşırtıcı biçimde gayet iyisin. Nasıl oluyor bu? Senden taktik isteyebilirim, haberin olsun
Kk: Nöbetlerimizi kaçırmamın sebebi işte bu. Çok az uyuduğumu söylemiş miydim? Şu stresli hafta bitene kadar böyle devam edecek sanırım.
Ub: Sorun değil, yani demek istediğim, ben de az uyuyorum, ve fark ettiysen her gece buluşmamız birimizin uyuyakalmasıyla bitiyor..
Kk: Hahahaha, evet...
Ub: Özellikle son seferde.. neden beni uyandırmadın.. filmin sonunu göremedim..
Kk: Seni uyandırmaya kıyamazdım bugaboo. Hem sonra ben de uyuyakalmıştım-
Ub: -saçlarımı koklarken...
Kk: (kızarır) O-oh, ben.. yani..
Uğurböceği ona bakarak gülümser. Bu onun da hoşuna gidiyordu, inkar edemezdi.

[Ehm bu kısımdan sonrasını 1 ay sonra yazdım hikayede ani değişimler ve mantıksızlıklar olursa şaşırmayın/kusuruma bakmayın lütfen]
Kara Kedi vakit buldukça geceleri nöbete geldiğinde hep birlikte ders çalıştılar. Açıkçası uğurböceği dersleri bi kenara bırakıp onunla daha eğlenceli şeyler yapmayı yeğlerdi, ama sonuçta onunla vakit geçiriyordu, en önemlisi buydu, diğer hiçbir şeyi önemi yoktu... Hem, kara kedinin hayatına saygı göstermeliydi...

Ub: Yani bu gece son, ha?
Kk: Evet, neden?
Ub: Haha, sadece buna çok alıştım, seninle ders çalışmak gerçekten eğlenceli...
Kk: Seninle olan her şey eğlenceli leydim, tersi imkansız.
Ub: Eee, şimdi hangi kısım var?
Kk: (Ub'ye dalmış gözlerle) neyin hangi kısmı?
Ub: (parmağını kk nin yüzünün önünde şıklatır) yarınki vermen gereken sınavlar diyorum, Fransız edebiyatı diyorum... felsefi düşünürler diyorum??...
Kk: (hayal aleminden çıkar) A-oh, tabi.. eeee. Ehm.. evet... bu gece sadece tekrar etsem yeterli olur sanırım..
Ub: O zaman ben seni rahatsız etmeyeyim, çizim yapmakla uğraşabilirim...
Kk: Dünkü şeyi mi çiziyorsun yine?
Ub: Evet, devamını getiriyorum.. sence nasıl ilerliyor?
Kk: Her zamanki gibi muhteşem leydim... bunu sonradan..
Ub: Yapmayabilirim de.. bir şekilde sivil haldeyken karşına çıkarsa-
Kk: oh, doğru, kimlikler... Şahsen bu sorun olmasaydı her şeyimi seninle paylaşmak için sabırsızlanıyor olurdum ki şu an da öyleyim leydim...
Ub: Hahah! Evet, ben de öyle.. güzel olurdu... yine de... bunun için önümüzde uzun bir yol var gibi görünüyor, biliyorsun...
Kk: Birlikte başarabiliriz..
Ub: Kesinlikle..

[Ertesi gün üniversitede]
Babası Gabriel olmasa hayat daha çekilebilir bi hale gelebilirdi Adrien için... bugünkü ikazların ardından kahvaltı yapmadan okula gitmişti.. Aç olmasına rağmen dikkatini toplamaya çalışıyordu. Neyseki sınavları o kadar kötü geçmemişti. Zorlandığı yerde leydisinin ona veridiği sınav taktiklerini ve kodları aklına getiriyordu. Ama bir yandan da aklının leydisini düşünürken dalıp gitmesine izin vermemek zor oluyordu onun için...
Üçüncü ve son sınavını da verdikten sonra uzun merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Kol çantasındaki Plagg'le konuşmaya başlayacaktı ki birinin adını seslendiğini duydu:

"Adrien!!"

Sol taraftan gelen sese doğru baktı ve hemen çantasını kapattı. Ses çok tanıdık gelmişti. Gölgedeki silüet kendisine yaklaştıkça daha da belirginleşiyordu yüzü..
İlk başta gözlerine inanamadı... Bu... bu...
Alex'in ta kendisiydi! "Rüya görüyor olmalıyım" diye düşündü, bi eliyle gözünü ovuşturdu. O sırada Alex çoktan yanında gelmişti bile...

TuhafWhere stories live. Discover now