Bölüm 54

285 14 12
                                    

"Kahrolası Kedi" dedi çatılardan çatılara atlarken ve onları bulmaya çalışırken...

Her şey tam da zamanında oluveriyordu sanki! Sırası mıydı tüm bunların?!

En sonunda Böcek-telefonundan Kara Kedi'nin yerini bulduktan sonra -ki evet, bu sefer konum bilgisini açtırtmıştı ona- doğruca onların oldukları yöne ilerledi.

Gördüğü manzara karşısında şaşırmadı. Bunu bekliyordu birnevi. Kara Kedi ve Hawk Moth. Büyük karşılaşma.

Ama ne var ki Uğurböceği, kendisini bu savaşın bir parçasıymış gibi hissedemiyordu şu an. Aksine, sanki şu an içinde bulundukları durum, onlara özel, onlara aitmiş gibi duruyordu. Kara Kedi ve Hawk Moth'a ait...

Hisleri onu yanıltmıyordu da.

Baba-oğul, sopalarını birbirine kenetlemiş, sinirle birbirlerine bakıyorlardı.

Yaprak yeşili gözlere karşı gök rengi gözler... iç karartıcı, soğuk, anlamsız veyahut da anlamlı, kim bilir, birbirlerinin akıllarından geçeni okuyorlardı sanki.

"Kara kedi ben-" diye seslenirken Kara Kedi'den gelen cevabın bu olmasını beklemiyordu:

"Sen karışma, Uğurböceği."

Nasıl yani? Onunla dalga mı geçiyordu? Öylece kendisini bir kenara itmiş olamazdı, kesinlikle dalga geçiyor olmalıydı. Ama sonra bir anda, Kara Kedi'nin arkasını dönüp ona baktığını gördü. Çok sert bakışlardı bunlar. Karşısındaki öfkeden öldürebilecek kadar sert bakışlar...

İşte o zaman Kara Kedi'nin ciddiyetinin farkına vardı. Adımlarını geri çekti ama, orada öylece put gibi duramazdı. Pozisyonunu almış, hazır bir şekilde bekliyordu, yoyosu elindeydi. Hawk Moth Kara Kedi'ye en ufak bir zarar vermeye kalksın, o zaman gününü gösterecekti ona.

~Uğurböceği gelmeden birkaç dakika önce~

Kara Kedi'nin "oğul" lafından sonra, kalbine alevden bir ok düşmüştü Hawk Moth'un. Bu iri yarı, Paris'e korku salan ve her kötülüğü yapan adam, kaybettiklerinin değerini anladığında çok farklı birine dönüşmüştü.

Ancak o kadar geç olmuştu ki bu, iş işten geçmişti bir kere.

Ve şimdi son olarak, oğlundan ümit dilenmeye çalışıyordu, onu affetmesini umuyordu. İlk başta buna olan inancı tamdı, ancak zaman geçtikçe, Adrien'ın bir daha kendisine dönmeyeceğini anladı... Her şey için çok geçti. Hiçbir şeyin geri dönüşü yoktu artık Gabriel için...

Düşüncelerinden sıyrılıp tekrar Kara Kedi'nin gözlerine kitlendi. Bir savaş sırasında ilk kez bu kadar zorlanıyordu herhalde. Daha önce de bu kahramanlarla savaşmıştı, ama önceden onları yenmek çocuk oyuncağı oluyordu. Şimdiyse karşısında kendini geliştirmiş, dişli bir rakip konumuna gelmiş olan bir Kara Kedi duruyordu. Ona direnmekte güçlük çekiyordu.

"Sen evlat sahibi olmaktan ne anlarsın?!" dedi en sonunda bağırarak. Sınırlarını geçmişti artık.

"Sen, ve böcek arkadaşın, her şeyin güzel ve tozpembe olduğu bir hayat yaşarken belki de, ben, en ağır kayıplarımı veriyordum. Ve evet, değer verdiğim her şey gitti, kendi öz evladım bile, ben nasıl olduğunu anlayamadan hem de... Artık gerçekten, ama gerçekten, kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı..."

"S-sen..." şaşırmıştı Kara Kedi. Sopasını hâlâ sıkıca tutarken bu sözlerin kalanını dinledi...

"Şimdi kendi öfkeni bir kenara bırakıp -neden bu kadar öfkeli olduğunu da bilmiyorum gerçi- karşındaki şu adama bir bak! Maskenin ardında, perişan olmuş, vicdanı pişmanlıktan ağırlaşıp kor olan zavallı, acınası bir adam.."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 02, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

TuhafWhere stories live. Discover now