Bölüm 47

329 22 14
                                    

"Tamam Marinette, kendine gel! O yıllardır tanıdığın arkadaşın.. Kötü ne gidebilir ki? Sadece göz teması kurma, yanında fazla dolaşma ve bi sakarlık yapma, bu kadar işte! Harika, şimdi gidebilirim!"

Üstüne başına baktıktan sonra parti salonuna doğru ilerledi. Adrien ve diğerleri çoktan oradalardı bile...

A: Kızım, sonunda geldin, nerelerdeydin??..
M: Ben.. lavabodaydım...
N: Oh, bakın, müzik çalıyor! Ehm, madam, bu dansı bana lütfeder misiniz? (Alya'nın önünde eğilmiştir)
A: Oh, tabiki beyefendi, memnuniyetle!..

Onlar uzaklaştıktan sonra ortada sadece Adrien ve Marinette kalmıştı. Bu Alex de hangi cehenneme kaybolmuştu böyle?! Marinette'in tam ona ihtiyacı olduğu zamanlarda ortadan kayboluyordu... Ve ayrıca.. neden şimdi müzik çalmak zorundaydı ki? Biraz daha bekleyemez miydi sanki?!

Marinette bunları düşünüp Adrien'a bakmamaya çalışırken onun sesiyle irkildi:

"Marinette, sen iyi misin?"
"O-o-oh, ben mi? Pff, tabiki iyiyim, haaarikaYım! Ha ha, ha....
"Eeeemm, peki... dans edelim mi?"
Ah, evet, ne bekliyordu ki? Elbette ki onu dansa kaldracaktı, bu sondan kaçışı yoktu. İstemeden de olsa elini uzatmak zorunda kaldı. Gözlerini kapatıyordu ona bakmamak için, titremesine engel olmaya çalışıyordu. Adrien'ın ona "Marinette?" diye seslenişiyle gözlerini açtı. Önce birini, sonra diğerini...

Kafasını geriye çekip ona baktığında aslında Adrien'a ne kadar sıkı sarılmış olduğunu fark etti. Dansın yavaş ritmine göre sallanıyorlardı ama sanki o an Adrien'a sıkıca tutunmuş gibiydi. Titreme yoktu, başı dönmüyordu. Ne bir ağrı, ne bir acı... Çok tuhaftı... Bu sefer neler dönüyordu?!..

A: Bilekliğini fark ettim de... renkleri çok güzelmiş...
İşte ancak o zaman farkına vardı.. bazı şeyler yerine oturuyordu şimdi...
M: Oh, evet.. evet öyle...

Bilekliğin rengi kırmızı olmuştu... Ki normalde o bileklik pembeydi, Mari'yi yansıtan renk... Ama Adrien'ın yanındayken kırmızıya dönmüştü. Tüm bu anormalliklerin açıklaması buydu demek.. Anlamak zor değildi. Bilekliği partiye gelmeden önce Kara Kedi vermişti ona. Yani partide Adrien'layken ilk kez yanında bu bileklik vardı.. Önceki buluşmalarında yoktu... Bileklik! Her şeyin kilit noktası bi sefer daha bileklik olmuştu.... Bunun için Kara Kedi'ye binlerce kez teşekkür etmeliydi. Çünkü gerçekten bileklik olmadan Adrien'ın etrafında yaladığı acı, 6 yıl önceki acıyla neredeyse eşdeğerdi (yine bu bilekliğin bileğini sıkıp Marinette'i bayılttığı zamanki olay)
Bunu da atlattığına göre artık rahatça konuşabilirdi.

M: Eee, sen neler yaptın??
A: Pek bir şey değil, sınavlarım geçen hafta bitti, üniversitenin bu dönemi de 2 haftaya bitiyor.. yeni bir şey yok..
M: Peki ya baban-
A: Babam son zamanlarda farklı davranıyor açıkçası.. Normalde olduğundan... daha yumuşak... şüphe uyandırıcı, ve ayrıca programlarımda da esneklik payı bırakıyor sürekli...
M: Senin programlarını Nathalie hazırlamıyor muydu??

Ve bu cümlenin ardından gelen uzun sessizlik... Ne sessizlik ama! Adrien'ın kafasının içindeki şimşekler susmuyordu bu sessizlikte!.. Nathalie! Nathalie... onu nasıl unutabilirdi?! Koca 2 hafta, hatta 2 ay boyunca... Nasıl... NASIL?! Sınav haftasında evle ilgili her şeyi düşünmeyi bırakmıştı, ki babasının baskıcı tavrı da bunda etkiliydi, o sıralar Nathalie'yi düşünememişti. Gerçi, zaten izindeydi ama, peki ya şu son 2 hafta?? 1 ayın sonunda geri dönmesi gerekmiyor muydu? Neden geri dönmemişti? Kendisinin bilmediği bir şey mi vardı? Babası ne saklıyordu? Yoksa bu yüzden mi şu sıralar farklı davranıyordu? Nathalie onları tamamen terk mi etmişti?! Olamazdı bu, mümkünatı yoktu...

Bakışları donuklaşmıştı, Marinette'in elini sıkıca tutuyorken bir anda bırakıvermişti kendi elini...

M: A-adrien, sen iyi misin, söylememem gereken bir şey mi söyledim, ben çok özür dilerim, seni-
A: Sorun değil Marinette, sadece ajlıma bir şey takıldı, önemli değil...

TuhafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin