Bölüm 36

282 23 21
                                    

Cumartesi akşam karanlığı çöktüğünde gitti oraya... 5. Yıldı bugün... koskoca beş yıl.. onsuz geçen bir 5 yıl... Montparness'e gitti yine... artık gelenekleşmiş bir durumdu bu onun için. Önceki senelerde de kara kedi'nin kaybolduğu günde buraya gelmişti..
Elindeki botuna her zamankinden daha çok bağlanıyordu özellikle bu günlerde... Tıpkı önceki yıllar gibi, o butona bastıktan sonra diğer yanındaki kara kedi oyuncağı titreşip ses çıkarıyordu...

Gün batımını izlerken, olacaklardan habersizdi... Her ne kadar geleceğine inansa da, derinlerde bir yerde gelemeyeceği ihtimaline karşı da hazırlamıştı kendini...
Saçları salıktı.. Yalnız iki taraftan aldığı bi tutam saçlarını arkada birleştirip örgü yapmıştı.. Rüzgar saçlarını uçuşturuyordu...
Geceye kadar orada bekledi... Tabi gece olduktan sonra da bekliyordu ama, özellikle geç saatlerde el ayak çekilince zihnini daha kolay toparlıyordu... onu düşünmek için...

Kara kedi de bu sırada yanındaydı tabi... {Silüet olarak} yanında oturuyordu.. Gece gibi kara saçlarına bakıyordu... Uğurböceği'nin elindeki butonu görünce o da kendisininki çıkarmıştı.... aynı şekilde ub ye oyucak aracılığıyla cevap veriyordu...

Ama sonra bir anda görüşü kayboldu.. etraf karardı... uğurböceğini göremez oldu... beyaz boşluğa geri döndüğünü sandı... gözlerini açsa bile hala her yer karanlıktı.. bir şey göremiyordu... "Leydim?!" diye seslendi.... cevap veren yoktu- ki kendisini duyması da zaten olanaksızdı...
İleriye doğru bir adım attığında bir basamağa takıldı ve yüz üstü düştü... Canı acımıştı... önce neler olduğunun farkına varamadı... Sonradan karaltı gitti, tekrar görmeye başladı.. Neredeydi şimdi??

Hala Montparness deydi . O çatıda... ama uğurböceğinden uzaktaydı.. neredeyse tam zıttı tarafta... Bir anda aklına geldi.. Düştüğünde canı yanmıştı. GERÇEKTEN bunu hissetmişti... normalde boşlukta hapisken hiçbir şey ona değmediği için, canı hiçbir şekilde yanmıyor veya acı duymuyordu... Şimdiyse... bu haline şaşırmıştı... "Bu..." diye düşündü... "Bu demek oluyor ki..." heyecanlanmıştı.. hemen belinin arkasından sopasını çıkardı ve uğurböceğini aradı...

Evet.. telefon çalıyordu... Artık kesinlikle emindi.. artık onun yanındaydı.. yani, çok az kalmıştı...

Telefonu kim olduğuna bakmadan açtı uğurböceği....
Ub: Alo?
Kk: Uğurböceği?
Ub: Evet??
Kk: Size arkanıza bakmanızı tavsiye ediyorum.. Görmek isteyeceğiniz bir şey olabilir...
Ub: Beyefendi, özür dilerim ama... benim görmek isteyeceğim şeyin arkamda olduğunu hiç sanmıyorum...(ahh tanımıyo zavallı 🤧🤧😞) bu zamana kadar hiç olmadı... hem.. aynı tuzağa bir kere düştüm, bir kere daha kanmam.... (şu kaplumbağa olayı vardı ya onu kastediyo)
Ve kk en sonunda dayanamayıp konuşur:
Kk: Bence bundan o kadar emin olmayın, Leydim...
Ub: .....

Leydim mi? ...Bu... gerçek olamazdı......Elinden yoyosunu düşürdü... Bunu ona söyleyebilecek tek bir kişi vardı... Hiç tereddüt etmeden arkasını döndü... Etraf karanlıktı.. sadece etraftan gelen loş ışıklar biraz görüş sağlayabiliyordu... Lakin gördüğü silüet kendisinden bayağı uzaktaydı... Gözlerini kısıp dikkatlice baktı... O kulaklar... kedi kulakları....iri cüsse.... evet bu kesinlikle oydu... Gözleri dolmaya başladı. Yerden yoyosunu ve peluş kk oyuncağını aldı ve koşmaya başladı.... Daha önce hiç koşmadığı kadar hızlı koşmaya...

Koşarken örgüsündeki toka açılmış, saçları dağılmıştı.. ama umrunda değildi.. Beline kadar uzanan upuzun saçları savruluyordu rüzgarın etkisiyle... Gözünden akan gözyaşları, daha yanağına değmeden havaya karışıyordu sanki... Nefes alıp verişleri çok hızlanmıştı.. Soluk soluğaydı.. Yüzüne çarpan soğuk rüzgarla birlikte yanakları yanıyordu.. kıpkırmızı olmuştu...
Hızını kesmeden ona doğru yaklaştı ve üstüne atladı...

Onun daha ilk başından beri koşmakta olduğunu gören kara kedi ise sadece öne doğru birkaç adım atmıştı.. Hala şokun etkisinden çıkamıyordu...Onun gelmesini bekliyordu. Üstüne doğru atılan leydisini yakalamıştı... Bir eliyle belinden, bir eliyle de kalçasından tutuyordu düşmemesi için.. tıpkı bir bebek gibi kucaklamıştı onu... Sımsıkı sarılıyordu..

Ama aniden gelen bu ağırlığa pek de hazırlıklı değildi... Geriye doğru sendeledi.. Hafif sertçe arkasındaki duvara çarptı. (Şimdi duvar nerde var orda çatıda demeyin, var işte.. ben dediysem var lskxşwödşlw) yavaşça aşağıya doğru süzüldü... Leydisine bir şey olmamasına dikkat etti...

Leydisi ise ağlıyordu şimdi... yüzünü omzuna gömmüştü.. hıçkıra hıçkıra ağlıyordu... Onu bu denli yakın hissetmek... onun da kendisini hissettiğini bilmek.... uzun zamandır tatmadığı bir duyguydu...Saçlarını okşayan eli hissetti.. Uğurböceği yüzünü hala omzundan ayırmamıştı. Kendisi de başını ub ye yaslamıştı. Ama yavaşça saçlarını okşayan bu eli hissetmek... çok hoştu... eskiden yaşadığı duyguları yeniden yaşıyordu...
Geriye doğru çekildi şimdi ub. Konuşmak istiyordu.. ama bi türlü beceremiyordu... Tekrar sarıldı.. uzunca... hiç bırakmadan... sakinleşmesi olanaksızdı.. hala hıçkırıyordu... tekrar yüzünü geri çekti ve bu sefer alnını Kara Kedi'nin alnına dayadı..
"Leydim..."

Yanağını kendi yanağına değdirdi. Elini ensesine götürmüştü. O kadar yumuşak dokunuyordu ki içi ısınıyordu... Uzun zamandır yaşamadığı bu hisleri ne kadar özlediğini fark etti..
Sıcak yanağını geri çektiğinde, en sonuda mavi gözlerine dikkatlice bakmayı başarabildi... Gözyaşı doluydu.. ama hala o içinde gök renklerini barındıran gözlerin büyüsüne kapılıyordu... O bakışlarda sevgi okuyordu.. özlem, bekleyiş, aşk, ümit, mutluluk.... kendisi de aynı durumdaydı...

Her zamanın aksine, bu sefer kendisi leydisinin burnuna bir öpücük kondurdu...

"Bunun yaşandığına inanamıyorum." dedi karşısındaki... doğruydu.. kendisi de inanamıyordu.. yoksa bu yaşadıkları bir rüya mıydı? Oh, ama olamazdı.. o saçların sarhoş eden kokusu... rüya olamazdı.. içini ısıtan bu kişinin hayal veya rüya olmasına olanak yoktu...
"Çok özledim leydim..."  ,  "her şeyini çok özledim..."  , "ama en çok da seni...." 
...

"Her gün benim çektiklerimi bilseydin inan ki..."   devamını getirmedi.. Tekrardan o konuya girmek istemiyordu...
Halbuki kara kedi onun her gün nasıl ızdıraptan yandığını gayet iyi biliyordu....
"Ben de seni özledim, kedi... tahmin edemeyeceğin kadar hem de..."
Sıkıca sarıldı tekrar ona.. bir daha asla bırakmazcasına...
Başını omzuna yasladı.. yan durmuştu onun önünde.. Kara kediyse arkasındaki duvara yaslı duruyordu hala.... Kolunu Uğurböceği'ne dolamıştı...Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorlardı..
Ama ikisi de yorgun düşmüştü.. Uğurböceği ağırlığını ona verip sevdiğinin omzunda uyuyakalırken, kara kedinin de başını onun başına yaslamasıyla uyuması bir olmuştu...

Ladynoir günleri geri dönüyor gardaşlar hayırlı olsun.....
                                                                ~E

TuhafOù les histoires vivent. Découvrez maintenant