Tomurcuk Mahallesi| Tamamland...

By 1o1Hacker

1.3M 58.3K 14.6K

(Düzenlendi.) (Final.) Dram yok, üzülmek yok! Biz burada sadece gülüyoruz. Çıtır çerez, belki bir tutam da kl... More

1.Bölüm: 'Şarkılar ve Kitaplar'
2. Bölüm: 'Sır Dolu Kalp ve Yıllar'
3. Bölüm: 'Maç Günü'
4.Bölüm: 'Kıskançlık'
5.Bölüm, 'Yaşanması Gereken Aşk'
6. Bölüm: 'Gün'
7.Bölüm: 'İlk Kıskançlık Sinyalleri'
8.Bölüm: 'Kaçmak'
9.Bölüm: 'Tatlı Hisler ve Kabullenişler'
10. Bölüm: 'Güvenmek'
11. Bölüm: 'Yaralar'
12. Bölüm: 'Şah ve Mat'
13.Bölüm: 'Namuslu VS Hıyar Ağası'
14.Bölüm: 'Oyun'
15.Bölüm: 'Dosya Meselesi'
16.Bölüm: 'Mezarlık'
17.Bölüm: 'İddia'
18.Bölüm: 'Farketmek'
19.Bölüm: 'Koku'
20.Bölüm: 'Acı'
21.Bölüm: 'Mutluluk'
22.Bölüm: 'Hastane'
23.Bölüm: 'Aptal Aşık Irmak'
24.Bölüm: 'Yeni Kiracı'
25.Bölüm: 'Bir Aşk Yolculuğu'
26.Bölüm, 'Bir Takım Konuşmalar'
27.Bölüm, 'Tayfa ve tatil'
28.Bölüm: 'Aşıklar Cenneti'
29.Bölüm: 'Bahçe'
30.Bölüm: 'Yeni Aşk Sinyalleri'
31.Bölüm: 'Tanışma'
32.Bölüm: 'Yuvadan Uçan İlk Kuşlar'
33.Bölüm: 'İlk'
34.Bölüm: 'İsteme'
35.Bölüm: 'Ayrılık Rüzgarı'
36.Bölüm: 'Geçmişin İzleri'
37.Bölüm: 'Tatlı Tesadüfler'
38.Bölüm: 'Hasret Gidermek'
39.Bölüm: 'Seher ve Demir'
40.Bölüm: 'Yiğit ve Afife'
41.Bölüm: 'Irmak ve Aras'
42.Bölüm: 'Piknik'
43.Bölüm: 'Piknik 2'
44.Bölüm: 'Mektup'
45.Bölüm: 'Acıyla Yaşamak'
46.Bölüm: 'Misafir'
47.Bölüm: 'Hasret Bitti'
48.Bölüm: 'Hakan ve Tuğçe'
49.Bölüm: 'Oraya Bakma'
50.Bölüm: 'Hıyar Ağası & Namuslu vs Adalet'
51.Bölüm: 'Irmak ve Ders'
52.Bölüm: 'İsabetli Atışlar'
53.Bölüm: 'Kıskançlık ve Kafa Karışıklıkları'
54.Bölüm: 'Geçmişten Biri'
55.Bölüm: 'Tomurcuk Usulü Misafirperverlik'
56.Bölüm: 'T-shirt Meselesi'
57.Bölüm: 'Mahsur Kalmak'
58.Bölüm: 'Kaçak Savaşçılar A. ve Y.'
60.Bölüm: 'Kaliteli Bir Gün'
61.Bölüm: 'Plaj'
62.Bölüm: 'Delikanlı Afife ve Prenses Yiğit'
63.Bölüm: 'Tomurcuk Çiftleri'
Parodilerden (1)
64.Bölüm: 'Acemi Aşık Afife'
65.Bölüm: 'Konser Çıkışı'
66.Bölüm: 'Zaman'
67.Bölüm: 'İlaçlar'
68. Bölüm: 'Yanlış Zaman, Doğru İnsan'
Özel Bölüm
69. Bölüm: 'Düğün'
70. Bölüm: 'Gizli Kapaklı İşler'
71. Bölüm: 'Ateş Bacayı Sardı'
72. Bölüm: 'İsteme'
73. Bölüm: 'İkinci Şans, İkinci Bahar'
74. Bölüm: 'Mutluluk'
75. Bölüm 'En Güzen Final'
Tribün Bekçisi •22 Numara•

59.Bölüm: 'Balık'

10.7K 643 142
By 1o1Hacker

🎶Mavi Gri/O Ben Olamam🎶

İyi okumalar...

59.Bölüm, 'Balık'

≈Irmak'tan≈

Öğle arasındaydık ve kantinde boş boş oturuyorduk. Güneş ve Seher ise sınıftaydı.

Afife aksayarak, kantine girdiğinde halina gülmeden edemedim. 3 gündür evde yatıyordu ve Afife okula bile gelmek isteyecek kadar sıkılmıştı evde. Tam ben kalkacakken, Eylem oturmamı söyleyip, ayağa kalktı ve Afife'nin yanına gidip, koluna girdi.

Afife masanın başına geldiğinde, Burak'ın omzuna elini koyup, destek alarak yanındaki sandalyelerden birini çekti ve oturdu. Burak telefonuna bakıp, Afife'nin haline imayla gülerek, tekrar telefonuna döndü. Eylem de, Burak'ın diğer yanına oturduğunda, masada anlamsız bir sessizlik oluşmuştu.

Bu Burak da bir haller vardı.

"Niye geldin ki?" Afife, Burak'ın sorusu ile umursamazca omuz silkti.

"Evde sıkıldım." Burak cevabını aldıktan sonra, telefonuna gömüldü.

"Ayağın nasıl?" Burak'ın, Afife'ye tekrar yönelttiği soru ile Afife, ifadesizce Burak'a döndü.

"Biraz ağrıyor ama iyi gibi." Burak başını sallayıp, telefonuna döndü ve bir süre sonra, tekrar telefondan başını kaldırıp, Afife'ye döndü.

"İyi olduğuna emin misin?" Burak'ın gözlerini devirerek ve gülerek sorduğu soruya, Afife kaşlarını çattı.

"İyiyiz dedik ya oğlum." Eylem, Burak'ın bu haline kaşlarını çatıp, Burak'ın telefonuna doğru eğildiğinde, Burak telefonu kapattı ve Eylem'in kulağına bir şeyler söyledi. Eylem 'iyi o zaman' dercesine, bir bakış atıp, sandalyesinde geriye doğru yaslandı.

Burak'ın telefonuna  mesaj geldiğinde,  tekrar telefonuna gömüldü. Bıkkınca bir nefes verip, Afife'ye döndü.

"Eve gitmek istemediğine emin misin?"

"Burak... Kaşınma. Eve gitmek istemiyorum ve gayet iyiyim. Tamam mı?" Burak çaresizce başını sallayıp, tekrar telefonuna gömüldü. Yine bir süre sonra başını telefondan kaldırdı ve  Afife'ye döndü. Afife ise dövecekmiş gibi Burak'a bakıyordu.

"Yine ne var?!" Burak korkuyla yutkunup, yapmacık bir şekilde gülümsedi.

"Ağrıyan ayağına çok basmamaya çalışacakmışs- eee... şey yani çalış." Burak'ın son anda çevirdiği kelime ile, bunları onun değil başkasının sorduğunu anladım. Burak'a sorduruyordu.

Afife'yi bu kadar merak edecek ve Burak'a yakın olup, sorduracak bir kişi vardı.

Yiğit.

Hınzır gülümsememe neden olamazken, Afife ile göz göze geldim. Afife kaşlarını çatarken, yok bir şey dercesine omuz silktim ve yüzümü başka bir yere çevirdim.

Afife malı anlamamıştı tabi.
...

Zil çaldığında, eşyalarımı sakin bir şekilde topladım ve kapının eşiğinde beni bekleyen kızların yanına koştum.

Afife, Güneş'in koluna girmiş, yürüken ondan destek alıyordu. Afife'den dolayı, bugün bizi almaya ya Emirhan abi ya da Yiğit gelecekti büyük bir ihtimalle.

Dışarı çıktığımız da, bir grup kızın bir yere baktığını ve mal mal kıkırdadıklarını gördüğümde göz devirdim ve tekrar önüme döndüm.

Neye ya da kime baktıkları beni ilgilendirmiyordu.

Telefonumu çıkarıp, WhatsApp'a girdim ve Aras'ın son görülmesine baktım. Son konuşmamızdan, birkaç dakika sonraydı. Takılmadım.

Başımı kaldırdığımda, Yiğit'in buraya doğru geldiğini gördüm. Bize selam verircesine başını sallayıp, Afife'nin omzuna kolunu atıp, boşta olan diğer eliyle de kolunu tuttu ve yürümesine yardım etti.

"Yüzümüze bile bakmıyorsunuz Yiğit Bey, hayırdır? Pabucumuz dama atılmış bile. Sen pes atalım diye gelirsin yanıma." Yiğit bana dönüp, gülümsedi ve omuz silkti. Tekrar önüne döndüğünde, Güneş de onların bir kaç fotoğragını çekti.

Yiğit, arka kapıyı açıp Afife'nin binmesini beklerken, Güneş'e döndü.

"Fotoğrafları bana da at." Güneş afallamış bir şekilde Yiğit'e bakarken, Yiğit gülümsedi ve sürücü koltuğuna oturdu.

Tam bu sırada telefonuma gelen mesajla, olduğum yerde durdum ve telefonumu çıkarıp, mesajı açtım.

Gönderen: Sevdiceğim❤️,

Seni almaya geliyorum. Orada görüşürüz güzellik.

Kime: Sevdiceğim❤️,

Bekliyorum. Görüşürüz. <3

"Ben gelmiyorum, siz gidin." Burak ön kapıyı açarken, kaşlarını çatıp bana döndüğünde, yaramaz ve laftan anlamayan bir çocuk gibi omuz silktim.

"Elime düşersiniz Irmak Hanım." Kendi silahımı bana doğrultan Yiğit'e dönüp, şirince gülümsedim.

"Ne alakası var ya, baksana hem sığmayız o kadar kişi. Ben sizi düşünüyorum. Hem, hadi, çok sıkışık oturduğumuz için, yanlışlıkla Afife'nin ayağına basarsam? Ayağı daha kötü olursa?" Kızlar 'tabi tabi kesin öyledir' dercesine bakarken, Afife camdan kafasını çıkarıp, kaşlarını çattı. Ona imalı bir gülüş attım.

"Ne demeye getiriyorsun bakayım sen?"

Afife'yi umursamayarak, Yiğit'e doğru yaklaştım ve elimle eğilmesini işaret ettim. Elimi omzuna koyup, kulağına yaklaştım. Bu sırada da gülerek Afife'ye bakıyordum.

"Nikah şahidiniz ben olurum." Yiğit'ten uzaklaştığımda, şaşkın bir şekilde bana baktığını farkettim. Sanki kal gelmişti çocuğa. Donuk bir şekilde bana bakarken, gözlerini kaçırdığını farketmemle büyük bir kahkaha attım.

Sanırım Afife ile evli olma düşüncesi, bayağı tuhaf gelmişti.

"Utandın mı sen?!" Yiğit, Burak'a ölümcül bakışlar atarken, Burak 'haberim yok' dercesine ellerini kaldırdı.

"Anlaşılmayacak gibi değil ki. Sadece biraz... Değil bayağı, bizim Namuslu salak." Yiğit'in omzuna hafifçe iki kez vurup, bir iki adım geri gittim.

"Neyse, ben kaçar. Mahallede görüşürüz."

Onlara el salladığımda, Yiğit'te arabasına binip, selam verircesine iki kez kornaya basıp, arabayı sürmeye ve oradan uzaklaşmaya başladı.

Bende kaldırıma çıkıp, sevdiceğimin gelmesini bekledim. Yanımda bir karartı hissettiğimde, o yöne bakmadan yana kaydım ve aramızdaki mesafeyi artırdım.

Bir kaç dakika sonra, önümde duran siyah araba ile hafifçe eğilip, sevdiceğime gülümsedim ve kapıyı açıp, ön koltuğa oturdum. Aras'ın yanağına uzanıp, öptüğümde o'da aynı anda yanağımdan öptü.

Yeni çıkmış sakalları yüzüme değdiği için, huylandım ve elimde olmadan kıkırdadım.

Aras neye güldüğümü anlamış olacak ki o'da kıkırdayıp, sakallarını yanağımda daha çok gezdirmeye başladı.

"Aras, yapma şunu." Başını boynuma gömüp, derin bir nefes aldı ve uzunca öptü. Bende avuç içlerimi Aras'ın yüzüne yerleştirip, itmeye çalıştım ama hala bana inat gülüyordu ve sakallarını yüzüme değdirmeye çalışıyordu. Yüzündeki ellerimi de öptüğünde, utangaç bir şekilde gülümsedim. Bu hareketlerine alışsamda, bıraktığı etkiye hala alışamamıştım. Kalbim hala hızlanıyor, aklım bulanıyor, heyecanıma engel olamıyordum.

Aras gülümseyerek geri çekildiğinde bende rahat bir nefes aldım ve koltuğa yayıldım. Aras anahtarı çevirip, arabayı çalıştırdığında bende ayakkabılarımı çıkarıp, dizlerimi kendime doğru çektim ve kapıya yaslandım.

"Balığa gideceğiz." Duyduğum cümle ile irkilip, yerimde doğruldum.

"Ama sadece bizimkilerle, aslında babamlar da gelmek istiyordu ama anneler sağolsun çocuklar birlikte gitsin demişler." Hep birlikte balığa gitme fikri, içimde tarifsiz bir mutluluğa ve heyecana neden olurken, aklıma gelen şey ile imayla Aras'a döndüm.

"Sen balık tutmayı biliyor musun ki?" Alayla ve sahte bir küçümseme ile sorduğum soruya, Aras kaşlarını çattı. Kaşları bir kaç saniye sonra, normal haline dönerken, muzip bir şekilde gülümsedi.

"Eminim senden daha fazla tutarım güzelim."

"Ben Hakan'ın kardeşi, Burak'ın ikizi, Erkan'ın kızıyım oğlum. Nah benden fazla tutarsın." Aras tek kaşını kaldırarak muzip bir şekilde gülümsedi ve, 'öyle mi dersin' gibisinden baktı.

Sonumuz yine iddiaya gidiyordu galiba.

"Var mısın iddiaya?!"

"Var mısın iddiaya?!" Aras ile aynı anda konuştuğumuzda, gülmeden edemedim.

Aklıma önceki iki iddiamız geldi. İlk iddia, maç iddiasıydı. İkinci de satranç oynadığımızdı.

İkinci iddia sonucunda ne istediğini ve neler olduğunu hatırlamak istemiyordum, ki unutmuyordum da. Gerçek anlamda acıyı o zaman öğrenmiştim ve o acı hep içimde bir yerlerde olacaktı, kendini unutturmayacaktı.

Derin bir nefes alıp, yüzüme içten bir gülümsemw oturttum ve sevdiceğime döndüm. Bir ihtimal ne düşündüğümü anlamıştı ya da tahmin edebiliyordu. İçten bir şekilde gülümseyip, içime ektiği çiçeklerle tüm negatif enetjiden arınmış, huzurla dolmuştum.

"Kazanan?" Aras biraz düşünüp, anahtarı çevirdi ve arabayı çalıştırdı.

"Onu da kazanınca söylerim güzelim." Tek kaşımı kaldırıp, yanımda araba süren fazlasıyla havalı ve yakışıklı ego yığınına baktım.

"Bir egolar, bir havalar... Egonu çek de sevgilimi göreyim."

"Ego değil, gerçekler." Gülerek göz devirdim. Şu an gözüme fazla tatlı gelmişti.

"Gerçeklerini yesinler."  Bu tatlı kavgaya noktayı koyup, Aras'ın ceketinin cebine uzandım ve telefonunu alıp, kapıya yaslandım. Onun telefonunu kurcalamayı seviyordum, o'da bir şey demiyordu zaten.

Aras'ın telefonu benim telefonum, benim telefonum benim telefonum.

Aras fazla benim telefonumu fazla kurcalamıyordu, sadece instagramıma girip, teftiş ve temizlik yapıyordu.

Telefonun kilidini açıp, galeriye girdim ve boş boş resimlere bakmaya başladım. En çok benim fotoğraflarım vardı. Aras'ın çektiği güzel fotoğraflarımdan ziyade, benim çektiklerim de vardı ve benim çektiklerimin hepsi mal gibiydi. Ama yine de Aras ne siliyordu, ne de silmeme izin veriyordu.

Galeriden, çıkıp ön kamerayı açtım ve anlamsızca video kaydetmeye başladım. Aras rahat bir şekilde sadece yolu izliyordu ve kameraya bakmıyordu.

Tek kolumu boynuna dolayıp, yanağına uzun bir öpücük kondurdum. Sakalları yine yüzümü huylandırmıştı. Aras da gülümseyip, güzünü yoldan ayırmadan, saçlarımdan öptü.

Yine anlamsızca bir kaç video ve fotoğraf daha çektim ve telefonu kapatıp, Aras'ın cebine koydum. Cebine elimi soktuğumda, bu sefer elime bir güneş gözlüğü geldi. Gözlüğü takıp, kendi kendime mal mal pozlar vermeye başladım.

Ben sürekli Aras ile bu şekilde uğraşıyorum ama o bir şey demiyordu. Aslında, bundan hoşlandığına kalıbımı bile basabilirdim.

"Aras?"

"Buyur güzelim?"

"Sevgili olalı 1 yılı geçti değil mi?" Evet yıl dönümü saçmalığını yapmamıştık. Bilmiyorum, sevmiyordum ben, saçma geliyordu. Hem bizim birbirimize itiraf ettiğimiz, duygularımızı anladığımız gün pek de iç açıcı bir gün değildi.

Aras gözlerini kıstığımda, düşündüğünü anladım. Gözünü yoldan ayırmadan, derin bir nefes aldı.

"Aynen, 1 yıl 2 ay falan oldu. Niye sordun?" Omuz silkip, dudaklarımı büzdüm.

"Bilmiyorum, bir an merak ettim." Aras rden dudaklarını bastırmaya başladığında kaşlarımı çatyım ve onu dürttüm.

"Ne oldu?"

"Fazla sevgili kaldığımızı ve hemen evlenmemiz gerektiğini düşünüyorsun değil mi?" Ağzımın iki karış açılmasıyla, kaşlarımı çattım ve Aras'ın omzuna sağlam bir yumruk geçirdim. Gerçekten sağlamdı, çinkü elim kırılıyordu neredeyse. Aras yerinden bile oynamamıştı.

Kızaran yüzümü cama çevirip, saçlarımı yüzümü kapatacak şekilde önüme aldım. Gülmemek için dudaklarımı kemiriyordum ve kendimi zor tutuyordum.

Belki bir kaç yıl sonra, Aras ile evli olacak olma ihtimali midemse burkulmalara neden oluyordu.

Ayh! Tamam yeter, bu kadar adrenalin kafi!

≈Tuğçe'den≈

Piknik sepetini, ekmekleri ve oturmak için aldığımız kilimi arabanın bagajına koydum.

"Dur, şunları da koyalım. Ne olur ne olmaz diye yedek kıyafet de aldım." Cansu'nun getirdiği, kıyafet poşetini de bagaja koyduktan sonra, kapattım.

"Unuttuğumuz bir şey var mı?" Cansu öatık kaşla bir süre düşündükten sonra, kaşları düzeldi ve bana gülümsedi.

"Yok gibi, umarım son dakika eksik bir şey çıkmaz. Gerçi o kadar adam geliyor. Eksik bir şey olacağını sanmıyorum." Bende başımı sallayarak, onu onayladım ve anahtarı Cansu'ya attım. Arabayı o kullanmak istiyordu ve güzel de kullanıyordu aslında. Tek mesele, uzun süredir kullanmıyordu.

Sürücü koltuğuna oturduğunda, bende yanındaki koltuğa oturdum. Cansu kontağı çevirip, arabayı çalıştırdığında, bende radyoya elimi uzattım ve güzel bir şarkı açtım.

Şarkıyı bilmiyordum ama kulağa hoş geliyordu, bu yüzden değiştirmedim.

Cansu arabanın camını açıp, arabasına binen ev sahibimize havalı olduğunu sandığı bir bakış attı ve kornaya basarak, yanından geçti.

"Cansu, manyak mısın?" Yüzünü buruşturarak kısa bir bakış attı ve dikkatlice direksiyonu sağa kırdı.

"Niye be?"

"Kızım, kirayı ödediğin gün adama ev senin olmuş gibi hava atıyorsun. Ama adam bir tarafına bile takmıyor." Kahkahamı zorla durdurarak, devam ettim.

"Hem adam sanki boğazına dayanmıyor ya paramı ver diye, sana ne oluyor? Ayrıca çok kibar bir beyefendi, hali vakti yerinde, yakışıklıda..." Göz ucuyla Cansu'ya baktığımda, kaşlarını çatmış, dimdirek karşıya bakıyordu.

"Ne alaka yakışıklılığı, hali vakti, kibarlığı?"

"Ha benimle hemfikirsin ama sadece, konuyu alakasız buluyorsun, öyle mi?"

"Ben öyle mi dedim?" Cansu'yu zıvanadan çıkarmak, sınırlarını zorlamak hoşuma gidiyordu.

Cansu birden aklına bir şey gelmiş gibi, muzipçe gülümseyip, daha deminkinin aksine daha sakin ve rahattı.

"Hakan'da iyi çocuk değil mi Tuğçe? Yakışıklı, edepli... Havada kaparlar vallahi, peşinden de yüz vermediği onlarca kız vardır eminim..." Gözüm seğirmeye başladığında, yumruklarımı sıktım ve turnaklarımı avuç içlerime batırdım.

"Yoktur ya. O kadar kız... Yoktur değil mi?" Cansu'nun gülmesinden, kendime kendime sorduğum soruyu fazla sesli söylediğimi anladım.

"Bilemeyeceğim, ama bakan dönüp bir daha bakar bence. Hakkını yeme gayet, yakışıklı bir adam."

Hadi ama! Kendine gel Tuğçe! Sanane peşindeki kızlardan, yakışıklılığından, edebinden... Peşindeki kızları tek tek yolmaktan, kızlara bakan Hakan'ın gözünü oymaktan SANANE?!

Gerçi baktığını da sanmıyorum ama.

Gerçekten kıskanıyor olamam değil mi?!

İçimdeki tuhaf hisle, camı açıp, derin bir nefes aldım. Ama bu da sakinleşmeme yardımcı olmadı. Kafamı camdan çıkardığım sırada, yanımızda bizimle aynı anda giden arabaya kaydı gözlerim.

Harika.

Onu görmezden, gelerek dışarıyı izlemeye ve yüzüme çarpan rüzgarların keyfini çıkarmaya devam ettim.

Tamam, görmezden gelemedim gelemiyorum!

Hem arabayı sürüyor, hem beni izliyordu!

"Ne bakıyorsun?" Hakan bana dönüp, tekrar yola döndü. Aramızda az bir mesafe vardı ve aynı hızda gidiyorduk. Bu yüzden seslerimizi rahatlıkla duyabiliyorduk.

"İçeri girsene sen, boynunu falan ağrıtacaksın. Ayrıca arkamda arabayı süren adam sana bakıyor." Dediği kişiyi farketmemiştim bile, hafifçe başımı çevirdiğimde arka çaprazımızdaki arabayı süren adamı gördüm. Cidden beni izliyordu ama umursamadım ve hafifçe geri çekildim.

Benimi düşünüyordu? Kıskanmış mıydı ya da bana mı öyle geliyordu?

Kendine gel kızım, seni niye kıskansın?!

"Sen beni izleyeceğine, git o peşindeki kızları izle!" Camı hızla kapatıp, havalanması için az bir boşluk bıraktım. Cansu şaşkınlığını atlatıp, gülerek bana döndü.

"Ne yaptın sen?" Derin bir nefes alıp, ellerimi yüzüme kapattım ve boğuk seaimle bıkkınca konuştum.

"Tam anlamıyla sıvadım."

Düzenlendi.

Continue Reading

You'll Also Like

27.1K 1.4K 37
İki ünlü el ele magazincilere yakalanırsa ne olur? Sadece gündem mi? Pek sanmıyorum.
135K 6.5K 49
... Yaşadıklarımın hiçbirini unutmuyorum hayatımda. Yeri geliyor susuyorum, canımı yakan çok şey oluyor ama yinede susuyorum. Hatta zamanla tükeniyo...
48.2K 5.3K 60
"Söyleyeceğin tek bir kelime, benim gitmemi ya da kalmamı belirleyecek." dedi ve kolyeyi avuçlarıma bıraktı. "Kaderim senin ellerinde." *** Hikayenin...
407K 20.6K 45
MÛTENÂ / Özenilmiş, Özenle yapılmış. .... En yakın arkadaşının abisi ile görücü usulü tanışan kızımız. Annesinin ve babannesinin baskısına dayanamay...