Tomurcuk Mahallesi| Tamamland...

By 1o1Hacker

1.3M 58.1K 14.6K

(Düzenlendi.) (Final.) Dram yok, üzülmek yok! Biz burada sadece gülüyoruz. Çıtır çerez, belki bir tutam da kl... More

1.Bölüm: 'Şarkılar ve Kitaplar'
2. Bölüm: 'Sır Dolu Kalp ve Yıllar'
3. Bölüm: 'Maç Günü'
4.Bölüm: 'Kıskançlık'
5.Bölüm, 'Yaşanması Gereken Aşk'
6. Bölüm: 'Gün'
7.Bölüm: 'İlk Kıskançlık Sinyalleri'
8.Bölüm: 'Kaçmak'
9.Bölüm: 'Tatlı Hisler ve Kabullenişler'
10. Bölüm: 'Güvenmek'
11. Bölüm: 'Yaralar'
12. Bölüm: 'Şah ve Mat'
13.Bölüm: 'Namuslu VS Hıyar Ağası'
14.Bölüm: 'Oyun'
15.Bölüm: 'Dosya Meselesi'
16.Bölüm: 'Mezarlık'
17.Bölüm: 'İddia'
18.Bölüm: 'Farketmek'
19.Bölüm: 'Koku'
20.Bölüm: 'Acı'
21.Bölüm: 'Mutluluk'
22.Bölüm: 'Hastane'
23.Bölüm: 'Aptal Aşık Irmak'
24.Bölüm: 'Yeni Kiracı'
25.Bölüm: 'Bir Aşk Yolculuğu'
26.Bölüm, 'Bir Takım Konuşmalar'
27.Bölüm, 'Tayfa ve tatil'
28.Bölüm: 'Aşıklar Cenneti'
29.Bölüm: 'Bahçe'
30.Bölüm: 'Yeni Aşk Sinyalleri'
31.Bölüm: 'Tanışma'
32.Bölüm: 'Yuvadan Uçan İlk Kuşlar'
33.Bölüm: 'İlk'
34.Bölüm: 'İsteme'
35.Bölüm: 'Ayrılık Rüzgarı'
36.Bölüm: 'Geçmişin İzleri'
37.Bölüm: 'Tatlı Tesadüfler'
38.Bölüm: 'Hasret Gidermek'
39.Bölüm: 'Seher ve Demir'
40.Bölüm: 'Yiğit ve Afife'
41.Bölüm: 'Irmak ve Aras'
42.Bölüm: 'Piknik'
43.Bölüm: 'Piknik 2'
44.Bölüm: 'Mektup'
45.Bölüm: 'Acıyla Yaşamak'
46.Bölüm: 'Misafir'
47.Bölüm: 'Hasret Bitti'
48.Bölüm: 'Hakan ve Tuğçe'
49.Bölüm: 'Oraya Bakma'
50.Bölüm: 'Hıyar Ağası & Namuslu vs Adalet'
51.Bölüm: 'Irmak ve Ders'
52.Bölüm: 'İsabetli Atışlar'
53.Bölüm: 'Kıskançlık ve Kafa Karışıklıkları'
54.Bölüm: 'Geçmişten Biri'
56.Bölüm: 'T-shirt Meselesi'
57.Bölüm: 'Mahsur Kalmak'
58.Bölüm: 'Kaçak Savaşçılar A. ve Y.'
59.Bölüm: 'Balık'
60.Bölüm: 'Kaliteli Bir Gün'
61.Bölüm: 'Plaj'
62.Bölüm: 'Delikanlı Afife ve Prenses Yiğit'
63.Bölüm: 'Tomurcuk Çiftleri'
Parodilerden (1)
64.Bölüm: 'Acemi Aşık Afife'
65.Bölüm: 'Konser Çıkışı'
66.Bölüm: 'Zaman'
67.Bölüm: 'İlaçlar'
68. Bölüm: 'Yanlış Zaman, Doğru İnsan'
Özel Bölüm
69. Bölüm: 'Düğün'
70. Bölüm: 'Gizli Kapaklı İşler'
71. Bölüm: 'Ateş Bacayı Sardı'
72. Bölüm: 'İsteme'
73. Bölüm: 'İkinci Şans, İkinci Bahar'
74. Bölüm: 'Mutluluk'
75. Bölüm 'En Güzen Final'
Tribün Bekçisi •22 Numara•

55.Bölüm: 'Tomurcuk Usulü Misafirperverlik'

11.1K 620 251
By 1o1Hacker

🎶Bahadır Sağlam/Kır Papatyası🎶

İyi okumalar...

55.Bölüm: 'Tomurcuk Usulü Misafirperverlik'

≈Cansu'dan≈

Ateş de dahil, mahallelinin güvenliğimiz için evde tek kalmamıza gönlü el vermemişti. Hemde yalnız bırakmak istememişlerdi.

Evet, şu an Ateş'lerin evinde, onların salonunda Tuğçe'ye sarılmış bir şekilde oturuyordum. Herkes buradaydı. Benim için gelmişlerdi. Bunu benim için yapmışlardı. Beni ona vermemişlerdi, vermemişti. Bırakmamıştı. İlk defa güvende olduğumu, sahip çıkıldığımı, koruyup kollandığımı hissettim. Böyle güzel duyguları hissetmekten mahrum olmak çok kötü bir şeydi.

"Depo iş görecek durumda değildi. Yıkılmış. Biz de Fadime teyzenin kullanılmayan bodrumuna bağladık. Yiğit ve Burak'ı da başına diktik." Herkes kendi arasında kıkrıdamaya ve gülmeye başladığında sorarcasına kaşlarımı kaldırdım. Eylem bakışlarımı yakalamış olacak ki gülümsedi ve gülme sebeplerini söyledi.

"Fadime teyze biraz tırlak bir kadındır. Karşısındaki adamı delirtebilecek yeteneğe sahip de ona gülüyorduk." Derin bir nefes alıp, başımı yanımdaki Semra teyzenin omzuna yasladım. Başımı kaldıracak takatim yoktu. Geçmişimi bu denli hatırlamak, acılarımı hatırlamak tüm enerjimi emmişti sanki. Gerçi hiç unutmuyordum zaten, bana asıl bunları yaşatan adamı görmek ağır gelmişti. Yoksa acımla yaşamayı öğrenmiştim. Alışmıştım.

Ateş boğazını temizleyip, bakışların kendine dönmesini sağladı.

"Anne bugün de dahil, belki birkaç gün burada kalsınlar. Ben de Demir'de, Emirhan'da ya da Aras'da kalırım. Tabi onlar için sorun olmazsa?" Sorarcasına arkadaşlarına yönelttiği soruya kaşlarımı çattım. Evimde kalabilirdim. Tam itiraz etmek için ağzımı açmıştım ki Ateş'in ateş saçan gözleriyle susmak zorunda kaldım.

Bu ne saçma bir tabir be?

"Ne sorunu lan, sorman bile hata. Başımızın üstünde yerin var." Ateş, Demir'e gülümseyerek 'eyvallah' dercesine başını salladı.

"Demir haklı kardeşim, sormana bile lüzum yok." Dedi Emirhan.

Sadece Emirhan, Aras ve Demir demişti. Diğer arkadaşlarında da kalabilirdi ama onların adını etmemişti. Sanırım bu üç arkadaşının  kız kardeşi olmadığı için onlarda kalırım demişti. Evinde de rahatsız olabileceğimizi düşündüğü için kalmıyordu. Sen, Ateş Karasu... Sen çok başka bir şeysin.

Ben... Galiba, bu davranışına fena düşmüştüm.

"Yürü lan, bugün bendesin o zaman." Aras, Ateş'in kollarından tutup dışarı doğru ittiğinde, Ateş memnuyitsizce yüzünü buruşturdu.

"İtmesene oğlum. Çıkıyoruz işte." En arkada Hakan olmak üzere tayfanın erkekleri odadan çıktığında, rahatlarını bozduğumu düşünerek huzursuz oldum.

"Hakan?" Fatma teyzenin oğluna seslenmesi ile, Hakan kapının eşiğinden annesine döndü.

"Efendim anne?"

"Yavrum sende kalacak bir yer bulsan iyi edersin. Tuğçe'yi bize götürüyorum." Semra teyze kaşlarını sorarcasına kaldırdı.

"Burada kalırdı kız, gerek yoktu."

"Yok, vallahi bırakmam Tuğçe'yi." Fatma teyze kaş göz işareti yaparak Semra teyzeye bir şeyler anlattığında, Semra teyze aydınlanmış gibi ağzından bir 'haa' nidası döküldü.

"Tamam anne, Demir'de ya da Emirhan'da kalırım o zaman bende." Burak zaten Yiğit ile birlikte onun başında nöbet tutuyordu. Birden gelen ağlama hissiyle yanımda oturan Semra teyzeye sarıldım. Ben bu duyguların, bu  sevginin ağırlığında eziliyordum.

Ailem büyümüştü. Bu mahalle hala iyi şeylerin olduğuna inandırmıştı beni. Sevildiğime inandırmıştı.

"Oyy, kıyamam sana. Ağla kızım ağla, içini dök." Semra teyze de hissettiğim anne sıcaklığı ile, daha çok sarıldım. Beni annem böyle sarmamıştı, ben ona böyle sarılamamıştım. İsmini bilmediğim ama yanımdan hiç ayrılmayan teyzeler ayaklandığında, bende geri çekildim ve göz yaşlarımı sildim.

"Biz kalkalım artık Semracım. Yarın Fadime'nin orada gün varmış, orada görüşürüz şekerim." Fadime teyze, bodrumunu nezarethane olarak kullandıkları kadındı sanırım.

Tuğçe'yi de Fatma teyze götürüyordu evine.

Kızlarla ve teyzelerle vedalaştıktan sonra evde Eylem, ben, Semra teyze ve eşi kalmıştık.

"İyi geceler yavrum, geçmiş olsun." Semra teyzenin eşi içten bir şekilde gülümsediğinde, bende ona gülümsedim.

"İyi geceler Halit amca, teşekkür ederim." Halit amca odasına çıktığında, üçümüz kalmıştık.

"Canım, bugün yalnız kalmak isteyebilirsin. Eylem sana bir iki parça kıyafet versin, Ateş'in odasına geçebilirsin ya da Eylem abisinin odasına geçer, sen Eylem'in odasında kalırsın. Nasıl rahat edersen. Ablana yardımcı ol kızım. Açsanız, dolapta yemek vardı." Semra teyzeye bir kez daha sarıldım.

"Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim."

"Teşekkür etmene gerek yok kızım. Sen de benim bir kızım sayılırsın artık." İçimin huzurla dolmasıyla geri çekildim ve bizi gülümseyerek izleyen Eylem'in yanına gittim. Yüzüne sahte bir kızgınlık ve kıskançlık yerleştirip, Semar teyzeye döndü.

"Hanım hanım! Pabucumuz dama atıldı bakıyorum da?" Semra teyze gülerek, başını sağa sola salladı ve odasına doğru gitti.

"Gel Cansu abla."

Eylem'in arkasından odasına girip, çalışma masasının sandalyesine oturdum. Eylem dolabının karşısına geçip, kapağını açtı ve kıyafet aramaya başladı.

"Bu olmaz... Bu küçük gelir... Hah bu olur galiba." Elime, siyah, dizlerimin bir karış altında biteceğini düşündüğüm bir tayt verdi.

"Birde... Hah bu!" Bana göre aşırı büyük ,indigo renginde, düz bir t-shirt verdiğinde kaşlarımı çattım.

"Abimden araklamıştım. Benim t-shirtlerim sana dar ve küçük gelir. Rahat edemezsin, üzerinde de gömlek var yine rahat edemezsin. O gömlekle uyuyabilmeyi planlıyorsan orası ayrı tabi." Şu an itiraz edecek durumda değildim. Hemen uyumak istiyordum. Gözlerimi kapatmak, yeni bir güne uyanmak istiyordum. Cevap vermediğimden kabul ettiğimi anlamış olacak ki hafifçe kıkırdadı.

Niye güldüyse...

"Banyoda giyinebilirsin." Banyosuna girip, üzerimdeki kirli kıyafetlerden kurtuldum ve Eylem'in verdiklerini giydim. Tayt tahmin ettiğim gibi dizlerimin bir karış altında bitmişti. T-shirt ise tunik gibi olmuştu. Dizlerimin 3-4 parmak üzerinde bitmişti.

Saçlarımıda tepemde dağınık bir ev topuzu yaptım ve banyodan çıktım. Eylem onaylayan mırıltılar çıkarıp, hafifçe gülümsedi.

"Şimdi, istersen abimin odasında sen kal. Hem geniş, hem rahat. Hem de abim benim onun odasına girmemden pek hoşlanmıyor. Girince sürekli etrafı kurcalıyorum, t-shirtlerini falan alıyorum. Yani orada sen kal." Eylem'i odasından edip, rahatını bozmak istemiyordum ama Ateş'in odasında kalmak da... Ne bileyim... Bir tuhaftı yani.

"Korkma abimin odası benimkinden düzenlidir, rahatsız olmazsın. Bir de şey... Yalnız kalmak falan istiyorsan orada daha rahat edersin bence." Başımı hafifçe salladım. Eylem odadan çıktığında, bende peşinden çıktım. Koridoru yürüyüp, sağa döndüğümüzde, karşımıza çıkan kapı ile istemsizce yutkundum. Eylem'in daha rahat edersin derken ne demek istediğini anlamıştım. Diğer odalara göre, farkedilmeyecek bir yerdeydi odası. Eylem odanın kapısı açıp, içeri girdiğinde bende çekingen adımlarla peşinden girdim. Eylem'in odanın ışığını açıp, aydınlanmasını sağldı. Hızlıca çarşafları değiştirmişti. Buna engel olmak istesemde, beni dinlememişti.

Odası bir erkeğe göre fazla düzenliydi. Geniş ve ferahtı. Duvarları da beyaz renkteydi.

Burnuma dolan kokusu ile istemsizce gözlerimi kapattım ve aklıma o gün geldi.

Dağ gibi adam gözlerimin önünde yıkılmıştı, ağlamıştı...

"Gözlerin ona çok benziyor." Eylem'in dalgınca söylediği şey ile düşüncelerimden ayrıldım. Kimden bahsettiğini tahmin edebiliyordum. Bir şey demedim.

"Her neyse, ben çıkayım en iyisi. Sen rahatına bak. Bir şeye ihtiyacın olursa çekinme, odamı biliyorsun." Eylem'e içten bir şekilde gülümseyip, başımı salladım.

"Çok teşekkür ederim."

"Hadi hadi, ben çıktım, sen rahatına bak." Eylem kapıyı açıp, odadan çıktığında sonunda yalnız kalmıştım. İstemsizce odayı incelerken, yatağın yanındaki çekmecenin üzerinde duran çerçeveli fotoğraf dikkatimi çekti.

O gün imrenerek baktığım fotoğraftı. O kadar güzel bir kareydi ki... Gözlerim istemsizce Ateş'e kayarken, gülmenin ona ne kadar yakıştığını yine farkettim. Ona bu şekilde bakmak bana kötü hissettiriyordu ama içimdeki tuhaf dürtüyede engel olamıyordum. Resmi tekrar yerine koydum. Yataktaki yastıklardan birini ve yorganı alıp, pencerenin yanındaki kanepeye yattım.

Dolabında bir battaniye bulabilirdim belki ama dolabını karıştıramazdım.

Tabiki de yatağında uyumayacaktım. Benim için onun odasında uyumak bile fazlaydı.

Yastığa sinmiş koku burnuma dolarken, istemsizce derin bir nefes aldım. Bugün yaşananlar bir bir film şeridi gibi gözümün önünden geçerken, gözlerimin dolmasına engel olamadım.

Gözlerimi kapattığımda, gözlerimden süzülen yaşları yanaklarımda hissetmiştim. Onları silmeden, kendimi uykunun kollarına bıraktım.

≈Yiğit'den≈

Kapı açıldığında, Burak ile bakışlarımız kapıya döndü. Elinde tepsi ile Fadime teyze gelmişti. Hafiye olmuştuk bugünde.

"Oğlum misafir odasında falan kalsaydınız keşke."

"Yok teyzem, uyumayız zaten." Burak ayağa kalkıp, Fadime teyzenin elindeki tepsiyi aldı. Burak tepsiyi getirdiğinde, tepsinin içinde üç bardak çay vardı. Fadime teyze de yanımıza gelip, tepsiden bir bardak çayı aldı ve malum şerefsizin yanına gitti. Sandalyeye bağlamıştık ve kadınların sunduğu bir öneri ile konuşmaması için ağzına çorap sokmuştuk.

Cidden iğrençti, bir o kadar da komik. Kadınlar isterse çok naif ve kibar, isterlerse korkunç insanlara dönüşebilirdi.

Fadime teyze elinde dumanı üstünde çay ile malum şahısın yanına gidip, düşüyormuş gibi yaptı ve kaynar çayı üzerine boca etti. Özel bölgesine. Çayı bilerek bizimkinden daha büyük bir bardağa koymuştu sanırım. İstemsizce yüzümü buruşturdum, benim bile canım yanmıştı. Burak ve ben gülmemi tutamazken, şerefsiz herif acıdan bağrıyordu.

Ağzındaki çorap yüzünden, sesi boğuk çıkıyordu.

"Ayy! Yazık oldu." Yapmacık bir kahkaha atıp, sırtına sert bir şaplak indirdiğinde yüzümü buruşturdum. Fadime teyzenin eli ağırdı.

"Yanlış anlama şekerim sana değil, çaya yazık oldu." Hala acıyla boğuk boğuk bağırırken yüzümü buruşturdum.

"Ne kuyruğuna basılmış kedi gibi bağırıyorsun be?! Ay bir de bu çıt kırıldım halinle eşkıya gibi mahalleden kız mı alacaktın sen?" Yapmacık bir kahkaha attı.

"Neyse çocuklar, uykunuz falan gelirse, kilitleyin bu dürzüyü buraya, çıkın yukarı uzanın kanepeye, acıkırsanız mutfakta tezgahın üstünde poğaça vardı alın yiyin. Aç kalmayın."

"Sağ olasın Fadime teyze, ellerine sağlık  bu arada." Fadime teyze Burak'a gülümsedi.

"Afiyet olsun oğlum."

Fadime teyze çıktığında, Burak ile tepsiyi ortamıza alıp, bağdaş kurarak oturduk. Tabaktaki börekten bir dilim alıp ağzıma attım. Patatesliydi. Afife'nin en sevdiğinden. Bende severdim.

Alakasızca aklıma gelen malum isim ile yediğim börek boğazıma kaçtı. Hunharca öksürmeye başladığımda Burak halime hayvan gibi gülüyordu. Eminim böreğin boğazıma kaçma sebebini öğrense daha çok gülerdi. Çoluğa çocuğa maskara olacaktık...

"Su iç, su." Öksürüklerimin arasından ona 'sen ciddi misin' bakışlarından attım. Burak gülerek su bardağını verdi ve hayvan gibi sırtıma vurmaya başladı.

"Oha yavaş ol lan!" Biraz olsun kendime geldiğimde derin bir nefes aldım.  Dünya varmış be!

Kız bir türlü rahat vermiyordu!

"Öldürmeye yeminli resmen."

"Ne?" Burak'ın bana sorduğu soru ile sesli konuştuğumu anladım ve içimden kendime bir küfür ettim.

Ayaklı Felaket yine yapmıştı yapacağını...

"Yok bir şey." 'Anladım' dercesine başını sallayıp, çayından bir yudum aldı. Bende omuz silkip, börekten bir ısırık aldım.

"Dün okuldan bir çocuk Afife'ye çıkma teklifi mi neyse işte ondan yaptı. Gerçi bizimki kabul etmedi ama." Duyduğum şey ile börek tekrar boğazıma kaçınca, öncekinden daha şiddetli öksürmeye başladım. Ne demek Afife'ye çıkma teklifi etmek?

"Helal lan helal. Bugün ölmezsen iyidir ha." Kahkaha atarak, söylediğine göz devirdim.

Yemek yerken, Afife'yi düşünmemeli ya da onunla alakalı bir şeyi dinlememeliydim. Yoksa cidden ölebilirdim. Gençtim daha.

Hem ne demişti Burak? Afife'ye çıkma teklifi mi? O ne demek lan?

"N-ne?!"

"Ne ne?"

"Eben Burak! Şey, diyordun ya hani... Çıkma teklifi bilmem ne..." Burak şaşkın bir şekilde ve anlamazca bana baktığında gözlerimi kaçırdım.

"Niye sordun ki?"

"Niye soracağım oğlum, merak. Kim o deliye bakar ki?"

"Deli falan ama yere bakan yürek yakan oğlum." Gözlerimi kaçırdığımda aramızda garip bir sessizlik oldu. Burak dikkatle izliyordu beni. Ben sıcaklamıştım fena derecede!

"Ne oldu? Gözlerini niye kaçırıyorsun lan? Ne? Bir dakika... Yoksa... Has- Oha!" Burak büyük bir kahkaha patlattığında bir elimi ensesine atıp hızla ağzını kapattım ama hala debelene debelene gülüyordu. Anırıyor da olabilirdi. Elimi ağzından çektiğimde daha hâlâ gülüyordu.

"Sessiz olsana oğlum biri duyacak!"

"S-sen AHAHHAHAAHHA!" Yan gözle Barış denen ite baktığımda uyuyakaldığını farkettim. "Duymayan kalmadı anasını satayım, devam et." Diye tersledim. Hem ortada bir şey yoktu ki, ne oluyordu bu mala?

Burak gülmesini zar zor kesip, derin bir nefes aldığında, göz devirdim.

"Afife ve sen... Oğlum kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi."

"Sen bir de bana sor." İmalı bir gülüş attığında, omuz silktim. Böreği yemekten vazgeçip, soğuyan çayımı aldım ve arkamdaki duvara yaslandım.

Böreğide yiyememiştim. Ne zaman yemeye kalksam Afife yüzünden boğazıma kaçmıştı.

"Şimdi sen bizim Afife'yi seviyorsun öyle mi? Vay anasını... Nasıl oldu?" Nasıl olduğunu bende bilmiyordum. Belki çocukluktandı ve duygularımı bastırmıştım. Belki yeniydi bu duygular. Belki de ben yeni farkediyordum.

Ne diyordu;
Ben seni yeni sevmedim,
Sevdiğimi yeni anladım.

Belki benim içinde öyleydi, bilmiyordum.

"Bende bilmiyorum nasıl olduğunu."

"O seviyor mu?" Burak'ın sorduğu soru ile gözlerimi diktiğim zeminden hızla kaldırıp Burak'a döndüm.

"Ne bakıyorsun oğlum, ben mi söyleyeyim, seni sevip, sevmediğini?" Bu soruya hiç bir cevabım yoktu ama içime korku tohumlarını ekmişti.

"Bilmiyorum."
...

~Ertesi Gün~

≈Afife'den≈

Kısmet ablanın kızı olan Nehir, annesini örnek alan bir çocuktu. Onun gibi kuaför olmak istiyordu yani ve şu görüntü onun ne kadar iyi bir kuaför olacağını kanıtlıyordu.

"Annecim şurayıda kes." Nehir, Barış denen şerefsizin boyuna yetişebilmek içim çıktığı sandalyede parmak uçlarında yükseldi ve annesinin gösterdiği kısmı kesti.

Sandalyeye bağlanmıştı ve annemlerin yapabileceği en büyük acımasızlık ile ağzına çorap sokmuşlardı. Bu iğrençti ve bence en acımasızıydı. Müstehak gerçi ona!

Biz ise kızlarla birlikte yarıla yarıla gülüyorduk.

Nehir adamın saçlarını eğri büğrü kesmiş, renkli, desenli, hayvanlı tokalarla büyük emekler sarfederek bağlamıştı ve koca kafası tam bir kirpiyi andırıyordu.

Kısmet abla, Nehir'i sandalyeden indirip oğlu Deniz'i çıkardı.

"Göster bakalım teyzelere neler yaptığını." Deniz siyah keçeli kalemin kapağını açıp, Barış denen ite yaklaştı eline tükürürmüş gibi yapıp, şerefsizin alnına sesli bir şaplak attığında büyük bir kahkaha patlattım. Kalemi alnı ile buluşturup, büyük bir çaba ile eğri büğrü 'Malım' yazdı. Yanaklarına ve yüzünün çoğu yerine de yazmayı unutmadı tabi. Bu çocuk bana beni hatırlatıyordu.

Semra teyze ayağa kalkıp, Barış'ın önüne geçtiğinde bir elini havaya kaldırdı. Tokat atacaktı sanırım. Tam tokat atacağını beklerken, ayağındaki terliği çıkardı ve yanağına çok sert bir şekilde indirdi. 'Şak' diye bir ses çıktığında yüzümü buruşturdum. Barış'ın ise ağzında çorap olduğu için acı dolu sesi boğuk çıkmıştı.

"Ooovvv! Bu çok fenaydı!" Benim bile canım acımıştı resmen!

"Ellerimin o uğursuz suratına değipte kirlenmesine katlanamazdım."

"Anne! Bunları da takalım!" Nehir elinde mandallarla geldiğinde, gülmeden edemedim. Bu çocukların bana çektiği zekalarından belli oluyordu.

"Takalım tabi annem." Kısmet abla Deniz'i sandalyeden indirip, tekrar Nehir'i kucağına alıp çıkardı. Nehir mandalın birini burnuna takıp, diğer ikisinide kulaklarına taktı. Bu sırada annem elindeki maşa ile herifin ağzındakini çıkarıp, iğrenerek çöpe gitti. Nefes alamaz ve boğulabilirdi.

"Bırakın lan beni!" Fatma teyze esner gibi yapıp elindeki omlet tavasını herifin tam ağzına sertçe vurduğunda kahkaha patlattım.

"Ay gitti tavam! Senin yüzünden ahmak herif!" Diyip tavayı tekrar kafasına vurduğunda, gülmekten gözümden akan yaşları siliyordum.

"Anne?! Bunlardanda yapalım!" İkizler elinde japon yapıştırıcısı ve pembe sim kutusu ile tekrar gelince annemler çocuklara 'zekice' der gibi baktılar. Kısmet abla şerefsiz herifin yanına bir sandalye daha çekip, ikizleri sandalyelere çıkardı.

Deniz tüm yapıştırıcıyı adamın saçlarına ve yüzüne boca ettiğinde, Nehir de tüm simi başından aşağı döktü. İkizler esrlerine gururla bakarken, biz gülmekten yerlere yatıyorduk. Adamın ağzına sim kaçmıştı sanırım ki öksürüp duruyordu.

"Çok güzel oldu!"

"Evet annecim elinize sağlık, çok güzel oldu."

Herif şu an her boku andırıyordu. Kirpi mi desem, disko topu mu desem, gelinin görümcesi mi desem, gerizekalı mı desem... Bir adamdan çok her halta benziyordu yani.

"Bunu çok fena ödeyeceksiniz! Bırakın ulan beni!"

"Ağzına çorap sokmamı istemiyorsan kes sesini." Annem tehditvari sesi ile birlikte oklavayı sertçe herifin dizlerine vurup, terliğini ensesine geçirdi.

"Bu arada bizim herifler arabanı satıp, parasını da yetimhaneye ve mor çatıya bağışlamışlar. Bizim sayemizde iyilik yaptın kız!" Cennet teyze yapmacık bir gülüş attığında, ismi lazım değil sinirden kuduruyordu.

"Yanlış duvara tosladın. Bizden eşkıya gibi kız almak kolay mı?" Cansu ablanın biraz kafa dinlemeye ihtiyacı olduğu için o gelmemişti,ki zaten bu adamı hangi şartlarda görürse görsün iyi hissetmeyebilirdi. Gelmemesi onun için daha sağlıklıydı.

"Ay tamam, benim canım sıkıldı. Çağırın çocuklarıda alsınlar şunu buradan."

Abimlerin yapacaklarını da izlemek istiyordum ama izin vermezlerdi büyük bir ihtimalle. Onlarda dövüp bırakırdı gerçi.
...

Abimler çoktan malum şerefsizi götürmüş, bir güzel benzetip, bir daha buraya gelmemesi için tehdit etmişlerdi. Bu burada bitmezdi ve eminim içeri tıkanan kadar uğraşırlardı o herifle.

Eylem'in saçlarına Nehir'in simlerinden döktüğüm için sinirlenmişti ve beni kovalıyordu. Yakalarsa canımı okurdu.

Kapının çalması ile arkamda Eylem ile birlikte rotamı değiştirdim ve kapıya yöneldim.

"Kızım valla şaka diye şey ettim. Kurtarın beni!"

"Kaçma! Gel lan buraya!"

Kapının koluna elimi koyup, başımı arkaya çevirdim. Elim kapıda, gözüm Eylem'deydi. Kapıyı açıp, kendimi dışarı attığımda, bir bedene çarptım. Benim çarpmamla dengesini sağlayamayınca yere kapaklandı ve bende üstüne düştüm.

Başımı düştüğüm kişinin göğsünden kaldırıp, yüzüne baktım. Canı yandığı için yüzünü buruşturmuştu galiba.

Hıyar ağası.

"Yine ne oluyor?" Onun üzerinde olduğum gerçeği ile kalbim hızlanırken, gözlerimi kaçırdım ve hızla ayağa kalktım. Abimlere de rezil olmuştum.

"Yakaladım seni!" Eylem'in disko topuna benzeyen kafasını görünce, ne kadar gülmek istesemde kendimi tuttum ve Burak'ın arkasına geçtim.

"Hepsi Hıyar'ın suçu! Ne işin var lan kapının önünde?! Ne güzel kaçacaktım ben!"

"Çekilinde geçelim isterseniz." Kenara çekilip, abimlere geçmeleri için yol verdik. Burak tuhaf bir sırıtışla bana bakıp, Eylem ile birlikte abimlerin arkasından eve girdi. Eylem ise bana 'seninle sonra görüşeceğiz' bakışları atmıştı. Onu umursamayıp, bende ilerlediğimde Yiğit de benimle ilerlemeye başladı.

Amaçsızca kapıdan önce ben geçmek istiyordum. Yiğit tam kapının eşiğindeyken, hızla koştum ve kapının eşiğine geldim.

"Önce ben!" Diyip adım attığımda, oda benimle aynı anda adım attı ve olanlar oldu.

Kapıda sıkışıp kaldık.

"Kızım sen manyak mısın? Gerçekten merakımdan soruyorum, ne yiyip ne içiyorsun?"

"Ben sana önce ben geçeceğim dedim ama! Ayı gibisin oğlum çekilsene!"

"Hayır derdin ne de önce geçeceğim diyorsun?" Yiğit kendini zar zor geri çekip, geçmem için yolu açtığında, kapıdan geçip, şaşkınca ona baktım. İnat etmemişti. Bana tuhaf bir şekilde gülümsediğinde, ağzım iki karış açılmıştı.

Ben hala mal mal ona bakarken Yiğit yanıma gelip, baş parmağını çeneme koyup açık ağzımı kapattı. Ağzım yaptığı bu hareketle tekrar açık kalırken, kıkırdayıp, yanağımdan makas aldı ve yanımdan ayrılıp, içeri doğru ilerlemeye başladı.

Bu neydi ki la?

...

...

...

Yiğit... Yanağımdan... Makas... Aldı...!

Makas...

Yiğit...

Yanağım...

Kalbim atmıyor galiba.

Düzenlendi.

Continue Reading

You'll Also Like

8K 339 63
yeşil çay kitabının devamıdır. onu okumasanız pek bir şey kaybetmezseniz, okursanız konulara daha hakim olursunuz ama okumanıza gerek yok. Sadece ask...
1.1M 86.8K 74
YAZDIĞIM İLK KİTAP OLMASINDAN DOLAYI MAALESEF TÜM KLİŞELERİ BARINDIRIR :") * Kalbimin derinliklerinde yer edinmiş, yıllar geçse de çıkmayan bir kız v...
4.5K 343 9
mardin ağası rüzgar soykan ve milli voleybolcumuz duru erdinç
404K 20.5K 45
MÛTENÂ / Özenilmiş, Özenle yapılmış. .... En yakın arkadaşının abisi ile görücü usulü tanışan kızımız. Annesinin ve babannesinin baskısına dayanamay...