Tomurcuk Mahallesi| Tamamland...

By 1o1Hacker

1.3M 58.3K 14.6K

(Düzenlendi.) (Final.) Dram yok, üzülmek yok! Biz burada sadece gülüyoruz. Çıtır çerez, belki bir tutam da kl... More

1.Bölüm: 'Şarkılar ve Kitaplar'
2. Bölüm: 'Sır Dolu Kalp ve Yıllar'
3. Bölüm: 'Maç Günü'
4.Bölüm: 'Kıskançlık'
5.Bölüm, 'Yaşanması Gereken Aşk'
6. Bölüm: 'Gün'
7.Bölüm: 'İlk Kıskançlık Sinyalleri'
8.Bölüm: 'Kaçmak'
9.Bölüm: 'Tatlı Hisler ve Kabullenişler'
10. Bölüm: 'Güvenmek'
11. Bölüm: 'Yaralar'
12. Bölüm: 'Şah ve Mat'
13.Bölüm: 'Namuslu VS Hıyar Ağası'
14.Bölüm: 'Oyun'
15.Bölüm: 'Dosya Meselesi'
16.Bölüm: 'Mezarlık'
17.Bölüm: 'İddia'
18.Bölüm: 'Farketmek'
19.Bölüm: 'Koku'
20.Bölüm: 'Acı'
21.Bölüm: 'Mutluluk'
22.Bölüm: 'Hastane'
23.Bölüm: 'Aptal Aşık Irmak'
24.Bölüm: 'Yeni Kiracı'
25.Bölüm: 'Bir Aşk Yolculuğu'
26.Bölüm, 'Bir Takım Konuşmalar'
27.Bölüm, 'Tayfa ve tatil'
28.Bölüm: 'Aşıklar Cenneti'
29.Bölüm: 'Bahçe'
30.Bölüm: 'Yeni Aşk Sinyalleri'
31.Bölüm: 'Tanışma'
32.Bölüm: 'Yuvadan Uçan İlk Kuşlar'
33.Bölüm: 'İlk'
34.Bölüm: 'İsteme'
35.Bölüm: 'Ayrılık Rüzgarı'
36.Bölüm: 'Geçmişin İzleri'
37.Bölüm: 'Tatlı Tesadüfler'
38.Bölüm: 'Hasret Gidermek'
39.Bölüm: 'Seher ve Demir'
40.Bölüm: 'Yiğit ve Afife'
41.Bölüm: 'Irmak ve Aras'
42.Bölüm: 'Piknik'
43.Bölüm: 'Piknik 2'
44.Bölüm: 'Mektup'
45.Bölüm: 'Acıyla Yaşamak'
46.Bölüm: 'Misafir'
47.Bölüm: 'Hasret Bitti'
48.Bölüm: 'Hakan ve Tuğçe'
49.Bölüm: 'Oraya Bakma'
51.Bölüm: 'Irmak ve Ders'
52.Bölüm: 'İsabetli Atışlar'
53.Bölüm: 'Kıskançlık ve Kafa Karışıklıkları'
54.Bölüm: 'Geçmişten Biri'
55.Bölüm: 'Tomurcuk Usulü Misafirperverlik'
56.Bölüm: 'T-shirt Meselesi'
57.Bölüm: 'Mahsur Kalmak'
58.Bölüm: 'Kaçak Savaşçılar A. ve Y.'
59.Bölüm: 'Balık'
60.Bölüm: 'Kaliteli Bir Gün'
61.Bölüm: 'Plaj'
62.Bölüm: 'Delikanlı Afife ve Prenses Yiğit'
63.Bölüm: 'Tomurcuk Çiftleri'
Parodilerden (1)
64.Bölüm: 'Acemi Aşık Afife'
65.Bölüm: 'Konser Çıkışı'
66.Bölüm: 'Zaman'
67.Bölüm: 'İlaçlar'
68. Bölüm: 'Yanlış Zaman, Doğru İnsan'
Özel Bölüm
69. Bölüm: 'Düğün'
70. Bölüm: 'Gizli Kapaklı İşler'
71. Bölüm: 'Ateş Bacayı Sardı'
72. Bölüm: 'İsteme'
73. Bölüm: 'İkinci Şans, İkinci Bahar'
74. Bölüm: 'Mutluluk'
75. Bölüm 'En Güzen Final'
Tribün Bekçisi •22 Numara•

50.Bölüm: 'Hıyar Ağası & Namuslu vs Adalet'

11.4K 608 156
By 1o1Hacker

🎶Yusuf Güney/Bunalım🎶

İyi okumalar...

50.Bölüm, 'Hıyar Ağası & Namuslu vs Adalet'

≈Afife'den≈

"Ey gönül kuşa benzerdin
Kafesler sana dar gelir
Bir yerde durmaz gezerdin
Mapusluk sana zor gelir

Ey gönül acayip huyun
Bığazından geçmez tayın
Acır tesdindeki suyun
Aklına nazlı yar gelir."

Efkarlı efkarlı mapushane arabeskini söylerken, gençliğim aklıma geliyordu ve duygulanıyordum. Oturduğum banka benzer tahtaya bir çizik daha attım. Günler geçmek bilmiyordu mapushane köşelerinde. Dört duvar arasında günden günde eriyordum. Evet hayatın acımasızlığı, benide kafeslemişti.

Yok la! Sakin olun hayranlarım sadece fazla kaptırdım. Bayılıyorum da böyle drama queenlik yapmaya.

"O ne biçim ses anasını satıyım ya sen neyin kafasını yaşıyorsun?" Aramızda sadece demirler olan, yan hücredeki Yiğit'e döndüm.

"Çetele tutuyorum. Hani mapushaneye düşenler yapıyor ya, arabesk falan söylerler. Efkarlı efkarlı." Yiğit bana bakışlarıyla gerizekalısın sen derken, omuz silktim. Canım her şeyi hakkıyla hissedeceksin.

"Gireli on dakika olmadı ve bura mapushane değil, hücre zeki arkadaşım." Mapushane kelimesine bilerek vurgu yapmıştı. Aklı sıra benimle dalga geçiyordu.

Evet yediğimiz takdire şayan halttan dolayı yaklaşık 10 dakikadır hücrelerdeydik.

Ailelerimizide haber vermişlerdi büyük bir ihtimalle.

"Pişman değilim." Yiğit hafifçe gülümseyip, omuz silkti.

"Bende."

Büyük bir ihtimalle yarın çıkacaktık.

İçeriye giren polisle, bakışlarımız ona döndü. Benim elimdeki sivri çubuğa ve oturduğum tahtaya bakıp, kaşlarını çattı.

"Eşyalara zarar verme ufaklık. Ayrıca devlet memurunun kulağını gasp etmekten bir gün daha misafir ederiz seni." Vay anasını ya! Ağız tadıyla efkarlanıp, havaya bile giremiyoruz! Vay ben nerelere gideyim.

~3 Saat Önce~

Kütüphanede işim bitmişti ve bende eve gidiyordum. Haftasonu olduğu için kafam rahattı.

Bir öğrenci son dakika ödev yetiştirmeye çalışıyorsa öğrencidir.

Bende son gün hocalarıma küfrede küfrede yapmayı tercih ederdim. Çünkü öğrenci olmak bunu gerektirirdi.

"Ayaklı Felaket?" Bana seslenen kişi ile arkamı döndüm. Aklıma sınıfta beni rezil ettiği gün gelince, sinirlendim.

"Hıyar Ağası?"

"Şaşırdım diyeceğim ama her yerde karşıma çıktığın için normal gelmeye başladı. Ne işin var burada?" Umursamazca söylediğine göz devirdim.

"Hobi olarak arada böyle salak salak geziyorum." Tam ağzını açacakken ağlama sesleri ve çığlıkları duyunca duraksadık. Bizim mahalleye yakın tenha bir sokaktan geliyordu. Sorgularcasına Yiğit'e baktım.

"Sende duydun mu?"

"Evet, şu taraftan geliyor galiba." Yiğit'i kolundan tutup, seri bir şekilde sesin geldiği yere doğru sürükledim. Ses gitgide yakınlaşmaya başladığında adımlarımı yavaşlattım. Duvarın dibinden ilerliyorduk. Tam bir adım daha atmıştım ki gördüğüm adam ile hemen geri çekildim.

Benim geri çekilmemle Yiğit'e çarpmam bir oldu, saçlarımda nefesini hissedebiliyordum. Kalbim yine göğüs kafesimi parçalarcasına atarken, önümüzdeki olayın daha önemli olduğu aklıma geldi. Hemen kendime gelip, ondan biraz uzaklaştım ve olayı görmek için duvarın arkasından kafamı hafifçe çıkardım. Yiğit'te tam benim üzerimden kafasını uzatmıştı.

Bir adam ve ağlayan bir kadın. Evet sanırım bu cümle herşeyi açıklıyor. Kadına şiddet! Kadın ağlıyordu ve adam bundan zevk alıyormuş gibi daha çok vuruyordu. Sinir katsayım gitgide artarken Omzuma destek olmak istercesine konulan ellerle, bakışlarımı Yiğit'e çevirdim. O'da bir erkekti ve ondan ölsem bu davranışın binde birini bile beklemezdim. O yapmazdı. O bir karıncayı bile incitmeyen bir insandı. Merhametine hayrandım onun doğrusu.

O kadına da sinirlenmiştim. Neden sessizdi ki? Neden izin veriyordu buna? Asla asla katlanamıyordum bu duruma, bu ataerkil insanlara!

Yiğit telefonunu çıkardığında merakla onu izliyordum. Şaka maka zeka fışkırıyordu bu hıyardan.

"Kanıt ve iki şahitle, adamı içeri tıkarız." Gülümsediğinde ben de ona gülümsedim ve adamın arabasını görünce bende telefonumu çıkarıp, plakanın fotoğrafını çektim.

Sinirlenmiştim.

Ciddi anlamda sinirlenmiştim ve ben sinirlenirsem hiç hoş şeyler olmazdı.

Aklımda çok fena tilkilikler dönüyordu ve bu yolun sonu ne olursa olsun yapacaktım.

Geri çekilip, duvarın arkasına sindiğimizde, yaşayacağım macera için şimdiden heyecanlanmıştım.

"Ne dönüyor aklında." Yiğit'e döndüğümde onu da bu işe alet etmek istediğim için, beklentiyle ona baktım.

Kurunun yanında yaş da yanar.
...

"Yapmayan?"

"Top olsun anasını satıyım!" Yüzümü buruşturarak Yiğit'e baktım. Çabuk ikna olmuştu.

"Oğlum sen zaten topsun." Yiğit kızgın bakışlar attığında omuz silktim. "Şaka. Ehe. İroni." Ben güldüm ama o gülmedi.

"Neyse ne, kabul top olsun."

"En fazla beş dakika içinde seni alırım, buraya geliriz. Tamam?"

"Tamam."
...

Annemin radarına yakalanmadan evden çıktım. Yiğit'in yeni aldığı arabasının ön kapısını açıp, oturdum ve çantamı arka koltuğa attım. Çok pis gaza gelmiş ve havaya girmiştik. O kadar hayırlı bir işe imza atacaktık ki...

Adam tahminimizce hâlâ oradaydı. Yani öyle umuyorduk.

Yiğit'de bende ful siyah giyinmiştik. Hava yeni kar yağdığı için soğuk değildi.

Yiğit arabayı farkedilmeyecek bir yere parkedip arabadan indi. Bende arabadan inip, hırkamın şapkasını kapattım.

Adam orada olmasa bile arabası oradaydı.

Arka koltuktan çantamı alıp, sprey boyamı ve bizim evin orda bulduğum büyük taşı aldım.

Yiğit ile birbirimize sinsi bir bakış atıp, daha deminki duvarın oraya gittik. Araba hala oradaydı. Duvarın arkasından çıkıp, biraz arabaya doğru yaklaştım, elimdeki büyük taşı, arabaya nişan aldım ve elimden çıkardım.

Ön camı ful indirmiştim. Arabanın alarmı aktif olmuştu ve bir kaç dakika sonra adam gelirdi. Adam gelince Yiğit'de bir iki yumruk atacaktı ve arabanın içine edip bırakacaktık, aynı zamanda çektiğimiz videoyu da polise verecektik.

Suç mu işliyorduk? Evet hemde en fiyakalısından. En güzelinden.

Yiğit de elinde levye ile yanıma geldiğinde, bana bakıp levyeyi bana uzattı.

"Önden buyur."

"Şerefle." Levyeyi alıp, tüm sinirimle arabaya doğru koşup, tepesine çıktım ve hıncımı almak istercesine vurmaya başladım. Camların hepsini indirmiştim.

"Lan! Ne oluyor?! Siz kimsiniz?" İçeri tıkılmaktan yırtsa bile araba parası ve dövdüğümüz için hastane parası sağlam girerdi en azından.

"Polis çağıracağım!" Yiğit adamın yakasına yapışıp, kafayı gömdüğümde, baş parmağımı kaldırıp, göz kırptım. İyi vurmuştu. 

En son arabanın tepesinden inip, sprey boyamı aldım ve kaportaya 'HIYAR AĞASI' yazıp, boyayı Yiğit'e attım. O'da 'AYAKLI FELAKET' yazdığında gülümsedim.

HIYAR AĞASI & AYAKLI FELAKET

En son yumruğumuzu tokuşturup, arabayla bir anı fotoğrafı çekindik. Yerde boylu boyunca şerefsiz hıyarı gördüğümde yüzümü buruşturdum.

O şerefsiz hıyardı, Yiğit şerefli hıyardı. Arada dağlar kadar fark vardı yani.

"İyi otutturmuşun he, eline sağlık hıyar ağası seni."

"Sen de arabayı iyi halletmişsin Ayaklı Felaket senin de eline sağlık."

Yanımıza bir kadın geldiğinde, üzgünce baktım ona. Şiddet gören kadın buydu.

"Sessiz kalma, biz sana fırsat sunduk. Sen de bu fırsatı değerlendir. Hastaneye gidip darp raporu al ve şikayette bulun. Tanıdığımız işinde iyi avukatlar var, sana yardım edebiliriz." Kadın cesaret almış gibi başını sallayıp, akan göz yaşlarını sildi ve bize gülümsedi.

"Teşekkür ederim."
...

"Yavrum siz nerenin manyağısınız? Adam dövüp, mala gasp etmek ne demek?!" Aklıma gelen şey ile kahkaha atıp Yiğit'e döndüm.

"Aradaki farkı bul! Bence fark yok ama neyse. Ayrıca komiser amca teessüf ederim, biz 'adam' dövmedik, dövmeyizde." Yiğit'in dudakları hafif kıvrılırken, komiser amca gülmesini zar zor tutuyordu.

"O herifi dövmekle, mala gasp etmek arasında fark yok Komiser amca. Dosyama sadece 'mala mülke gasp etmek' diye geçsin lütfen." Yiğit gülerek yumruğunu uzattığında, bende elimi yumruk yapıp yumruğuyla tokuşturdum.

"Bakın yavrum, bu işlerle polis ilgilenir. Şikayet edersiniz, biz de gereğini yaparız." Dirseğimi Komiser amcanın masasına dayayıp, başımı avcuma yasladım.

"Ondan sonracığıma, adam bir takım elbise giyer mahkemeye çıkar, bir de parası varsa ohh değme keyfine. Kadın zaten sessiz bir şey diyemez diye, bir de fiyakalı bahane buldu mu iş bitmiştir. Ee? Nerede kanunlarınız komiser amca?" Yiğit bana onaylarcasına bakıp, Komiser amcaya döndü.

"Yine olsa yine yapardım, hatta az bile dövdüm." Yiğit'e 'eferim oğlum' bakışlarından atıp, bize 'siz iflah olmazsınız' dercesine bakan komiser amcaya döndüm.

Aslında bu işle daha fazla uğraşırdık ama, kadın darp raporu almış ve ifade vermişti. Kanıt olarak da videoyu göstermiştik. Bu yüzden komiser amca alttan alıyordu.

"Sizin gibi tahtaları eksik ve cesur gençleri kısa bir süre karakolumuzda misafir etmeyi bizde çok isteriz."
...

~Şimdiki Zaman~

İşte sonuç, ayrı hücrelere tıkılmış adaletin kadimli ve gurulu savunucuları, halkın kahramanları, kötülerin korkulu rüyası, çocukların idolü, iyilerin rol modeli MÜKEMMEL AFİFE ve yardakçısı hıyar ağası.

"Ahh be Afife! Yılların mükemmeli, mapushane köşelerinde mi çürüyecektin?!"

Olmayan göz yaşlarımı yalandan silip, kafamı duvara vurdum. Aslında vurmadım, elimi kafamla duvar arasına koymuştum. Benim gibi mükemmel bir varlığa, bir zekaya zarar vermek mi? Tabiki hayır!

Sadece çok çabuk gaza gelip havaya giriyordum.

"Manyak." Yiğit yere oturmuş, ayaklarını uzatmış, çapraz bir şekilde üst üste atmış bana bakıyordu.

Kapı açıldığında, içeri dalan benim annem, babam ve Yiğit'in anne, babası ile hızla ayağa kalktık.

Hande teyze ağlayarak, Yiğit'e yaklaştı ve ellerini Yiğit'in yanağına koydu. Yiğit annesinin bu haline göz deviriken, kahkaha atmak istedim ama yapamadım. Annem buradaydı.

"Ah yavrum benim, ben sensiz nerelere gideyim?"

"Anne sakin ol, yarın çıkarırlar. Abartma istersen." Yiğit'in babası gurula bize bakıp, gülümsedi. Neyse babolar bizden yanaydı en azından.

Onlardan gözlerimi çekip, anneme döndüm. Keşke dönmeseydim. Şirince gülümseyip, bir adım geri çekildim ve bu hücrede olduğum için halime şükrettim.

"Anam... Canım anam benim, bekleme beni, çok ağlama arkamdan e mi? Her acı gibi bu da geçer, unutursun." Annem Yiğit'e dönüp, beni gösterdi ve elini sallayarak 'ne içti bu' dercesine baktı.

"Levyeyi kafasına vurdu herhalde, ondan böyle çok takılma Ecmel teyzem."

Babam bana gurula bakıp 'işte benim kızım' bakışlarından atınca gülümsedim.

"Hep senin yüzünden Nuri! Bu kız senin yüzünden böyle oldu!" Babam benim rol modelimdi ve annemin böyle söylemesi beni gurulandırmıştı.

"İyi de yapmış, aferin benim kızıma." Anneminde bakışkarı yumuşarken, hafifçe gülümsedi. Bu yaptığım şeyin o kadar da kötü olmadığını anladığını gösteriyordu.
...

Hava kararmaya başladığında sıkıntıyla ofladım ve diğer hücrenin demirlerine yaslanacak şekilde köşeye geçtim. Yani Yiğit'in yanına. Hücrenin ortasında yalnız hissetmiştim ve hoşuma gitmemişti, ben de o yüzden Yiğit'in yanına geçmiştim. Omzu omzuma değiyordu ve yine tuhaf bir şekilde heyecanlanıyordum.

Ceketimi çıkarıp, başımın arkasına koyup, yaslandım ve kollarımı göğsümde birleştirip, ağırlaşan gözlerimi kapattım. En son aşinası olduğum koku burnuma dolarken derin bir nefes aldım ve yerimden dolayı rahatsız bir uykuya daldım.
...

Sabah sabah duyduğum uğultularla gözlerimi zar zor aralayıp, safça etrafa bakındım.

Her yerim tutulmuştu ve ağrıyordu.

Asuman abla ve Faruk abi halimize gülerken, Güneş sinsice gülümsüyor ve elinde telefonunu sallıyordu. Ondan bakışlarımı çektiğimde, Emirhan abimle göz göze geldim.

Emirhan abim gelmişti ve ben hücrede hıyar ağası ile tıkı kalmıştım!

"Aaa abim gelmiş, hoş gelmiş, sefalar getirmiş."

"Yine ne halt yedin Afife?!"

"Şimdi şöyle oldu abiciğim, ben dedim ki abim gelince onu farklı bir şekilde karşılayayım da klişe olmasın. Nasıl? Beğendin mi?" Emirhan abi bıkkınca yüzünü sıvazlayıp, bana sinirli bir şekilde gülümsedi.

"Evet Afife, teşekkürler."

"Rica ederim abi, ne demek. Her zaman." Sessizliğini koruyan Hıyar ağası, boynunu ovalayarak ayağa kalktı ve abime yaklaştı.

"Abi bir şuradan çıkalımda anlatırız." Emirhan abim başını sallayıp, kolunu Güneş'in omzuna attı ve çıktı. Asuman abla da sinsice gülümseyip 'seni gidi seni' dercesine bakıp, O'da Faruk abi ile çıktı.
...

Karakoldan çıkmıştık ve özgürlüğüme kavuşmanın verdiği mutlulukla derin bir nefes aldım.

Telefonuma gelen bildirimle, bildirim sesini ne kadar özlediğim aklıma geldi. Benimle aynı anda Yiğit'in telefonu olduğunu düşündüğüm, telefonada bildirim gelmişti.

Düşünmeyi bırakıp, telefonumu açtım ve WhatsApp'a girdim. Güneş bir fotoğraf atmıştı.

Gördüğüm fotoğraf ile bakışlarım hıyar ağasına dönerken o'da şaşkınca bana bakıyordu.

"GÜNEŞ!"

Yiğit ile omuz omuza vermiş, başlarımızı birbirine yaslamış uyuyorduk. Arada demirler vardı. Üstümde Yiğit'in ceketi ile.

Bende diyorum bu tanıdık koku ne?

Düzenlendi.

Continue Reading

You'll Also Like

406K 20.6K 45
MÛTENÂ / Özenilmiş, Özenle yapılmış. .... En yakın arkadaşının abisi ile görücü usulü tanışan kızımız. Annesinin ve babannesinin baskısına dayanamay...
3.6K 607 4
Siz Olsaydınız, Hayatta Kalmak İçin Ne Yapardınız? Bu Mahallede Dedikoducu Teyzeler Var, Eğlence Var Komiklik Var , Burası Komedi Mahallesi Mahalle...
231K 15.3K 21
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
13.3K 1K 76
Eğer aşkı yaşamayı öğretenimiz olsaydı, belki de çok uzaklarda saklanmazdı mutluluk. Hayat bazen bizlere türlü türlü zorluklar yaşatsa da apansız, te...