Tomurcuk Mahallesi| Tamamland...

By 1o1Hacker

1.3M 58.3K 14.6K

(Düzenlendi.) (Final.) Dram yok, üzülmek yok! Biz burada sadece gülüyoruz. Çıtır çerez, belki bir tutam da kl... More

1.Bölüm: 'Şarkılar ve Kitaplar'
2. Bölüm: 'Sır Dolu Kalp ve Yıllar'
3. Bölüm: 'Maç Günü'
4.Bölüm: 'Kıskançlık'
5.Bölüm, 'Yaşanması Gereken Aşk'
6. Bölüm: 'Gün'
7.Bölüm: 'İlk Kıskançlık Sinyalleri'
8.Bölüm: 'Kaçmak'
9.Bölüm: 'Tatlı Hisler ve Kabullenişler'
10. Bölüm: 'Güvenmek'
11. Bölüm: 'Yaralar'
12. Bölüm: 'Şah ve Mat'
13.Bölüm: 'Namuslu VS Hıyar Ağası'
14.Bölüm: 'Oyun'
15.Bölüm: 'Dosya Meselesi'
16.Bölüm: 'Mezarlık'
17.Bölüm: 'İddia'
18.Bölüm: 'Farketmek'
19.Bölüm: 'Koku'
20.Bölüm: 'Acı'
21.Bölüm: 'Mutluluk'
22.Bölüm: 'Hastane'
23.Bölüm: 'Aptal Aşık Irmak'
24.Bölüm: 'Yeni Kiracı'
25.Bölüm: 'Bir Aşk Yolculuğu'
26.Bölüm, 'Bir Takım Konuşmalar'
27.Bölüm, 'Tayfa ve tatil'
28.Bölüm: 'Aşıklar Cenneti'
29.Bölüm: 'Bahçe'
30.Bölüm: 'Yeni Aşk Sinyalleri'
31.Bölüm: 'Tanışma'
32.Bölüm: 'Yuvadan Uçan İlk Kuşlar'
33.Bölüm: 'İlk'
34.Bölüm: 'İsteme'
35.Bölüm: 'Ayrılık Rüzgarı'
36.Bölüm: 'Geçmişin İzleri'
38.Bölüm: 'Hasret Gidermek'
39.Bölüm: 'Seher ve Demir'
40.Bölüm: 'Yiğit ve Afife'
41.Bölüm: 'Irmak ve Aras'
42.Bölüm: 'Piknik'
43.Bölüm: 'Piknik 2'
44.Bölüm: 'Mektup'
45.Bölüm: 'Acıyla Yaşamak'
46.Bölüm: 'Misafir'
47.Bölüm: 'Hasret Bitti'
48.Bölüm: 'Hakan ve Tuğçe'
49.Bölüm: 'Oraya Bakma'
50.Bölüm: 'Hıyar Ağası & Namuslu vs Adalet'
51.Bölüm: 'Irmak ve Ders'
52.Bölüm: 'İsabetli Atışlar'
53.Bölüm: 'Kıskançlık ve Kafa Karışıklıkları'
54.Bölüm: 'Geçmişten Biri'
55.Bölüm: 'Tomurcuk Usulü Misafirperverlik'
56.Bölüm: 'T-shirt Meselesi'
57.Bölüm: 'Mahsur Kalmak'
58.Bölüm: 'Kaçak Savaşçılar A. ve Y.'
59.Bölüm: 'Balık'
60.Bölüm: 'Kaliteli Bir Gün'
61.Bölüm: 'Plaj'
62.Bölüm: 'Delikanlı Afife ve Prenses Yiğit'
63.Bölüm: 'Tomurcuk Çiftleri'
Parodilerden (1)
64.Bölüm: 'Acemi Aşık Afife'
65.Bölüm: 'Konser Çıkışı'
66.Bölüm: 'Zaman'
67.Bölüm: 'İlaçlar'
68. Bölüm: 'Yanlış Zaman, Doğru İnsan'
Özel Bölüm
69. Bölüm: 'Düğün'
70. Bölüm: 'Gizli Kapaklı İşler'
71. Bölüm: 'Ateş Bacayı Sardı'
72. Bölüm: 'İsteme'
73. Bölüm: 'İkinci Şans, İkinci Bahar'
74. Bölüm: 'Mutluluk'
75. Bölüm 'En Güzen Final'
Tribün Bekçisi •22 Numara•

37.Bölüm: 'Tatlı Tesadüfler'

13.4K 713 106
By 1o1Hacker

🎶İdo Tatlıses/Bileklerime Kadar Acıyor🎶

(Abi beş sene önce dinlediğim şarkılar şaka mıı djxjwjxjwjx bölümü düzeltirken açıyorum dinliyorum...  Gözüme mazi kaçtı.)

İyi okumalar...

37.Bölüm, 'Tatlı Tesadüfler'

≈Tuğçe'den≈

İşten yeni çıkmıştım ve mahalleye de yeni girmiştim. Yavaşça, mıy mıy bir şekilde eve doğru yürüken, mahalleye de göz gezdiriyordum. Hala komşuluğun, dostluğun var olduğu bir yerdi.

"Ay kollarım koptu! Ben sana sormaz mıyım Irmak? Bir yardım etse, bir yerinden bir şey eksilir sanki!"

Yan tarafımda söylene söylene yürüyen tatlı kadın dikkatimi çekmişti. Kadın ona baktığımı farketmiş gibi bana döndü ve anlamsızca baktı. Kadına içten bir şekilde gülümsediğimde o'da bana gülümsedi. Seri adımlarla kadının yanına gidip, elinden taşıyabildiğim kadar poşet aldım.

"Yardım edeyim efendim."

"Ay çok teşekkür ederim canım." Önce şaşırsa da, memnun olmuştu. Belliydi.

"Rica ederim efendim."

"Bunu söylemekten bıktık ama şu efendimi atalım, sen teyze de bana." Kadın çok haklıydı. Her yerde aynı şeyi duyuyorduk artık. 'Efendim ne? Bana şunu de, bana bunu de.' Kadının dediği şey ile utangaç bir şekilde kıkırdayıp, başımı salladım.

"Peki teyzecim."

"Ay sen ne güzel, ne tatlı bir kızsın. Adın ne bakalım?"

"Tuğçe teyzeciğim."

"Bende Fatma. Seni burada ilk defa görüyorum, misafirlik falan mı yoksa yeni mi taşındın?"

"Benim arkadaşım yaklaşık bir aydır burada kalıyordu zaten, bende bir hafta önce yanına taşındım. İşe gidip gelmek dışında çok çıkmıyorum dışarı. İlk defa görmen normal Fatma teyze." Kadın kendisini hemen benimsediğim için mutlu olmuşa benziyordu.

"Haa! Siz Ateş oğlumun evini kiralamıştınız değil mi?"

"Doğrusunu söylemek gerekirse ev sahibinin adını bilmiyorum ama galiba dediğiniz kişi."

"Benim oğlum Hakan'ın çok yakın arkadaşıdır, ailesiyle de pek haşır neşiriz. İyi biliyorum." Birbirlerini bu şekilde benimsemeleri ne güzel.

Kadın bir evin önünde durduğunda, geldiğimizi anladım ve poşetleri kapının önüne bıraktım. Fatma teyze çok tatlı, çok iyi bir kadındı. Tam gidecekken Fatma teyze kolumdan tutup beni durdu.

"Bir çay içmeden bırakmam."

"Hiç zahmet etme Fatma teyze, arkadaşım Cansu bekler."

"Ay bekleyene bak! Kız sanki ihtiyar mı? Çağır onu da gelsin. Bugün bendesiniz. Eve gidince bir de yemekle uğraşmayın." Ben daha demin çay daveti almıştım, ne ara Cansu ile birlikte yemeğe davetli oldum ki?

"Hiç rahatsızlık vermeyelim ya."

"Ayağımın altına alırım kız seni, çağır arkadaşını da bugün bendesiniz." Fatma teyzenin sahte bir kızgınlıkla söylediğine gülümseyip, el mecbur kabul ettim. Fatma teyze kapıyı çalıp, beklemeye başladı. Kapıyı genç çok güzel bir kız açınca, Fatma teyze söylene söylene içeri girdi.

"Ayy seni alana acıyorum vallahi! Aras seni alsın üstüne tomarla para vereceğim, olmadı evi de üstüne yaparız!" Elimde olmadan güldüm.

"Anne! Üstüme bir ton iş bırakıp, daha yardım etmediğimi mi söylüyorsun?"

"Boş yapma yavrum." Aralarındaki iletişime imrenmemek elde değildi. Kız bana anlamsızca bakıyordu, ben de ona bakıyordum.

"Ay! Kızı da içeri almamış! Kızım mal mısın sen? Geç kızım içeri bakma bu alığa bu aralar aklı birkaç yüz kilometre ötede." Fatma teyze imayla kızını süzüp, mutfağa girdi. Kız göz devirip, bıyık altından güldü ve bana dönüp, elini uzattı.

"Kusura bakma anam kadının dediği gibi bu aralar biraz aklım havada. Irmak ben." küçük bir kahkaha atıp, uzattığı eli sıktım.

"Tuğçe bende, memnun oldum."

"Bende." Ceketimi ve çantamı portmantoya astım ve birlikte Fatma teyzenin yanına geçip, oturduk.

"Kızım sen şu arkadaşını da haber ver bakalım." İtiraz etmenin anlamsız olacağını anladım. Başımı sallayıp, telefonumu çıkardım ve Cansu'ya haber verip, evin yerini tarif ettim.

Gönderen: Cansucağızım💙

Bir aydır buradayım daha kimseyi tanımıyorum. Ulan sen geleli bir hafta olmadı, hemen ne ara tanışıp yemeğe sözleştiniz!

Neyse... Geliyorum.

Gülerek telefonu kapattım ve cebime koydum. Irmak ile mutfakta karşılıklı sandalyeleri çekip oturduk. Bir süre sonra da Fatma teyze bir sandalye çekip, yanımıza oturdu.

"Okuyor musun bakalım." Fatma teyzeye dönüp, gülümsedim.

"Evet, hem çalışıyorum, hem okuyorum."

"Maşallah. Ne okuyorsun?"

"Hukuk okuyorum. Avukat olmak istiyorum. teyzeciğim."

"Oğlum Hakan da avukat. Sen kaç yaşındasın ki?" Irmak bıkkın bir şekilde annesine dönüp, derin bir nefes verdi.

"Anne motor mu taktın Allah aşkına bu ne hız? Kız kaçarak gidecek evden."

"Sus kız! Sohbet ediyoruz işte şunun şurasında. Hem Tuğçe kızım rahatsız olsa söylerdi. Değil mi?" Kıkırdayıp, Fatma teyzeye döndüm. O kadar tatlı bir kadındı ki! Beni güldürüyordu sürekli.

"Estağfurullah, rahatsız olmadım. 23 yaşındayım, son senem yani."

"Hıııığğ... 23 yaşındasın demek." Fatma teyze kısık gözlerle bana bakıp, ayağa kalktı ve dolaptan meyvesuyu çıkarıp, bir bardağa koydu ve bana uzattı. Irmak annesine kısık gözlerle bakıp, trip havasına girdi.

"Anne doğru söyle, ben evlatlık mıyım?"

"Bunu bende sürekli soruyorum kendime kızım, Evlatlık mısın da bana hiç çekmedin?" Fatma teyze, saçlarını savurdu.

"Sen nasıl bir annesin ya?"

"O biçim bir anneyim." Fatma teyze tüylü terliğini çıkarıp, Irmak'a doğru nişan aldı. Irmak son sürat mutfaktan çıktı. Bende gülerek onları izliyordum.

"Sen gelirsin buraya!"

"Abi! Kurtar beni!" Ben gülerek onları izlerken, keşke dedim... Keşke benim de böyle bir ailem olsaydı. En azından yanımda olsalardı.

Bardağı buruk bir gülümsemeyle dudaklarıma götürüp, mutfağan giren adama dikkatimi verdim. Karşımda o gün ki adamı gördüğümde, meyvesuyu boğazımda kaldı ve hunharca öksürmeye başladım. Nasıl yani? Bunun burada ne işi vardı? Bu adam neden sürekli karşıma çıkıyordu ki ya! Bu üç oldu... Üç- Saçmalama be!

"Ay helal kızım helal! Su iç." Fatma teyzenin uzattığı suyu içip, bardağı masaya koydum ve derin bir nefes aldım.

"Bugün yine zindesin Fatma Sultan." Beni hâlâ farketmemişti, ki bende oturduğum sandalye ile bütünleşmiştim zaten.

"Hoş geldin oğlum. Her zamanki Irmak işte bilmiyor musun?" Kapı çaldığında, Irmak abisinin arkasından çıkıp, kapıya gitti. Tahminimce Cansu gelmişti.

"Bu arada bugün yemekte misafirlerimiz de var." Fatma teyze eliyle beni gösterdi. O an göz göze geldik. Gözlerini kırpıştırdı. Adam şaşırsa da belli etmedi ve dolaptan su çıkarıp, tezgaha yaslandı. Bardağa doldurup, gözünü benden ayırmadan suyu içti. Hayır ben burada kıvranıyorum da sen niye bu kadar rahatsın ki?

"Bu büyük oğlum Hakan. Bu kızımızda Tuğçe. O'da senin gibi, hukuk okuyormuş." Adının Hakan olduğunu öğrendiğim adama kısa bir bakış atıp, hafifçe başımı salladım.

"Öyle mi? Memnun oldum Tuğçe." Hakan elini uzattığında bozuntuya vermeden hafifçe sıktım.

"Ben de." İçime kaçan sesimle Hakan'ı cevapladım. Ne memnun oldum anlatamam. Her seferinde nasıl karşıma çıkmayı başarıyorsun sorması ayıp?

Irmak ve Cansu gülerek mutfağa girdiğinde dikkatimi onlara verdim. Cansu utangaç bir şekilde gülümseyip, yanıma geldi.

"Hoş geldin kızım, ben Fatma ve sen demeden söyleyeyim 'efendim' dersen tüylü terliğimden nasibini alırsın." Cansu şaşırsada belli etmedi ve gülümseyerek elini uzattı.

"Cansu ben. Memnun oldum Fatma teyze." Fatma teyze uzattığı eli es geçip, direk sarıldı.

"Fatma yemek hazır değil mi daha?"

"Ay patlama Erkan! Hazırlıyoruz işte." Irmak ve Fatma teyze sofrayı hazırlamış, yardım etmemize izin vermemişti.

"Irmak abini çağır." Abisi buradaydı zaten. İki tane abisi mi vardı?

"Anne o benim abim değil! Kaç defa söyleyeceğim!"

"Emin misin yavrum? 5 dakikalık fark öyle demiyor ama."

"Ya anne!"

"Neyse, hadi git çağır Burak'ı." Irmak söylenerek merdivenleri çıkarken bende arkasından bakıyordum.

"Abisi değil aslında, ikizi ama Burak beş dakika önce doğduğu için Fatma sinir ediyor onu." Erkan amcanın merakımı gidermesi üzerine hafifçe gülümseyip başımı salladım. Irmak ve adının Burak olduğunu öğrendiğim çocuk itişerek masaya geldi ve yine kavga ederek oturdular. Aile onların bu haline gülerken, bizde gülmeden edemedik. Fatma teyzenin lezzetli yemekleri beni benden alıyordu.

"Eee... Ailenizden ayrı mı yaşıyorsunuz?" Bu soru ile ağzımdaki lokmayı yavaşça yutup, yan gözle Cansu'ya baktım. Biz... Yetimhanede büyümüştük.

"Sizlere ömür. Biz... Şey yani ben ailemi trafik kazasında kaybettim. 8 yaşındayken." Ben ailemi trafik kazasında kaybetmiştim ama Cansu'nun hikayesi daha farklıydı. Masa sessizleşirken, yutkunma seslerini bile duymuştum. Acınma duygusu... Yine... Nefret ediyorum.

"Ben çok özür dilerim kızım, bilmiyordum. Allah rahmet eylesin."

"Sağolun. Özür dilemene gerek yok Fatma teyze, özür dilenecek bir şey değil. Bilemezdin." Konuyu değiştirmek ve bu karamsar havayı dağıtmak için, yüzüme mutlu bir ifade takınıp, konuştum.

"Ellerine sağlık Fatma teyze, yemeklerin mükemmel." Bu sahte bir mutluluk değildi, cidden mutluydum ama buruk olanından.

"Afiyet olsun canım, hep gelin ben size yaparım." Fatma teyzeye gülümseyip, su içmek için bardağıma uzandım. Bardak boş olduğu için sürahiye bakındım. Harika... Sürahi Hakan'ın yanındaydı. İzlendiğimi hissettiğimde, başımı Hakan'a çevirdim. Sürahiyi uzatıp, başını hafifçe eğdi.

"Teşekkür ederim." Başını sallayıp, tabağına geri döndü ve benim tezlerimi sadece bir baş sallamayla çürüttü. Yanlış anlaşılmasın sadece karşılaştığımız ilk gün suç bendeydi ve çok kibar davranmıştı bana. Klişe bir kavga yaşamamıştık. Yani tahmin ettiğimden farklı davranmıştı. Çarpıştığımız gün... O günde kibar gibiydi. Ama şu an bir 'rica ederim' demeye erinmişti. Ben de buldukça buluyorum galiba. O kadar kibar davrandı, bir baş sallamasına takıldım. Her neyse...

Erkan amca masadan kalktığında, Fatma teyze de onunla kalktı. Irmak yerinde kıvranıp, duruyor Hakan'a kaçamak bakışlar atıyordu.

"Söyle Bücür?"

"Yine ne saçmalayacaksın acaba?"

"Ya! Sussana sen! Hem sen Yiğit ile buluşmayacak mıydın? Hadi git, selam söyle Yiğit'e de." Irmak, Burak'ı iterek kapı dışarı etti ve tekrar yerine oturdu. Bize kısa bir bakış attığında, hafifçe ayaklandım. Özel konuşacaklardı galiba.

"Hayır kalkmanıza gerek yok, oturun lütfen."

"Emin misiniz? Özelse kalabiliriz."

"Hayır, oturun lütfen." Cansu ile tekrar oturup, konuşacakları konuyu merakla beklemeye başladık. Özel değilmiş canım sonuçta.

"Söyle bakalım Bücür?"

"Abi... Şey... Nasıl söylesem ki? Bu haftasonu boş musun?" Hakan çatık kaşlarla kardeşini dinlemeye devam etti.

"Neden?"

"Ş-şey Ankara'ya gidebilir miyiz diyecektim."

"Sadece üç hafta oldu Bücür." Irmak utangaç ve üzgün bir şekilde başını önüne eğip sessizleşti.

"Özledin mi o iti?" Hakan'ın sesinde bol bol kıskançlık ve hafif bir ima vardı.

"Öyle deme abi."

"Toz da kondurmuyor. Ben gidince böyle özlemezsin." Ne? Nereye gidiyordu ki?

"Aşk olsun abi, niye özlemeyeyim?"

"Nereye gidiyorsun ki?" O tutamadığın dilini eşek arıları soksun Tuğçe! Sana ne oluyor? Sanane! Hakan bana dönüp, belli belirsiz gülümsedi.

"Askerlik." Başımı sallayıp, sohbetten tekrar soyutlanıp, dikkatimi dinlemeye verdim.

"Bir bakalım da, gideriz belki. Hem Kemal amca ile Kader teyzeyi de götürürüm olmazsa." Irmak birden sandalyesinden kalkıp abisine sarılıp yanaklarından öptü.

"Abim benim be!"

"Tamam Bücür, abartma hadi." Abisi de sofradan kalkıp, Fatma teyze ve Ekrem amcanın yanına gitti. Bana da kısa bir bakış atmıştı. Sofradan kalkıp, Irmak'ın tabakları toplamasına yardım ettik. Kızın yüzünde güller açıyordu. Arı sokasıca dilimi tutamayıp, yine pat diye sordum.

"Şey... Senin için özel değilse neden bu kadar sevindiğini söyler misin?"

"Ankara'ya gideceğimiz için."

"Ankara'yı bu kadar mı çok görmek istiyorsun." Cansu'nun sorusuna gülüp, başını hayır anlamında salladı.

"Tabiri caizse birini hayvan gibi özledim. Şey... Sevgilim yeni askere gitti de. Orada." Ondan bahsederken çok mutlu oluyordu ve utanıyordu. Çok seviyor olmalıydı. Tabakları tezgahın üstüne bırakıp, tekrar masaya doğru ilerledim, bu sırada Irmak ile konuşuyordum.

"Hmmm... Sevgilin ha? Çok mu seviyorsun?"

"Evet. Her gün arıyor, konuşuyoruz vakit buldukça ama yanımda olmasına o kadar alıştım ki... Çok özledim."

"Hayırlısıyla kavuşursunuz inşallah canım."

"Amin. Teşekkür ederim."

"Asker yarenisin demek." Başını dik tutup, birden havaya girdi.

"Evet." Biz kahkahalarla gülerken, içeriye Hakan girdi. Aramızda tuhaf bir bakışma oldu,gözlerini benden çekip dolabın önüne geçti. Dolaptan meyvesuyu çıkartıp, bardağa koydu ve içti. Göz ucuyla bir baktım da bayağı yakışıklı adam. Bildiğiniz taş gibi adam! Başımı çevirip, ona bakmayı bıraktım ve Cansu ile oturma odasına geçtik. Irmak da çayları getirmişti. Fatma teyzenin çaprazındaki ikili koltuğa oturup, çaylarımızı aldık. Hakan da tam karşıma oturmuştu ve babasıyla konuşuyordu. Ankara meselesini konuşuyorlardı galiba.

Hakan ona baktığımı hissetmiş gibi bana dönünce, neye uğrafığımı şaşırdım. Bu şaşkınlığımı farketmiş ve hoşuna gitmiş olaca ki gülümsedi. Elimde bir sıcaklık hissettiğimde, hızla ayağa kalktım. Harika! Çay elime dökülmüştü. Cansu da hızla benim gibi ayağa kalkıp, elime baktı.

"Kızım ne oldu iyi misin?"

"Basit bir kaza. Çay elime döküldü."

"Ne duruyorsun o zaman kızım, soğuk suya tutalım." Irmak beni hızlıca mutfağa götürüp, suyu açtı ve elimi suyun altına tuttu. Bu cidden iyi gelmişti. Mutfakta birinin daha varlığını hissedince göz devirdim. Senin yüzünden oldu zaten be!

"İyi misin?"

"Evet, teşekkür ederim." Bir krem uzatınca, bakışlarım oraya döndü.

"Yanık kremi iyi gelir."

"Sağ ol." Irmak abisinin elindeki kremi alıp, dikkatli bir şekilde elime sürdü. Elim kızarmıştı ve sızlıyordu.

"Krem sende kalsın."

"Teşekkür ederim." Tekrar oturma odasına geçtiğimizde bu sefer oturmadık.

"Biz kalkalım artık Fatma teyze. Geç oldu." Fayma teyzenin yüzü düşsede belli etmedi.

"Yine gelin."

"Geliriz, hem sen de bize gel." Fatma teyze başını sallayıp, gülümsedi.

"Oğlum kızları evine bırak." Tam itiraz edecekken Hakan ayaklandı ve kapıya yöneldi.

"Abi? Bende geleyim, evde bunaldım ya."

"İyi yürü Bücür." Dördümüz evden çıkıp, yukarı doğru yürümeye başladık. Önünden geçtiğimiz evin kapısı açıldı ve yine Hakan gibi boylu poslu biri çıktı.

"Bende sana geliyordum, bizimkileride alalım maç yapalım." Bu bizim ev sahibiydi.

"Olur." İsminin Ateş olduğunu tahmin ettiğim adam bize başıyla selam verdi. Cansu adamı görünce burnunu kıvırıp, başını çevirdi. Adamın da 'Hey Allahım ya!' diye söylendiğini duymuştum.

"Görüşürüz." Irmak'a el sallayıp, Hakan'a teşekkür manasında başımı salladım ve içeri girdim. Cansu çoktan eve girmişti zaten.

≈Irmak'tan≈

O kadar heyecanlı, o kadar mutluydum ki içim içime sığmıyordu. Haftasonu onu görecektim, sarılacaktım, kokusunu içine çekecektim. Allahım... Çok özledim.

Ayrıca bugün tanıştığımız Tuğçe abla ve Cansu abla da iyi insanlardı galiba. Kanım kaynamıştı, ki annemin Tuğçe ablaya sorularından anladığım kadarıyla, annemin aklında yine bir entrika, bir fitne fücurluk dönüyordu. Ya da şöyle mi desek, tatlış bir hayırlı iş...

Annem 'Hıığğ... 23 yaşındasın demek...' dediğinde çakmıştım olayı zaten. Bir de sürekli abimden bahsetmesi var tabi... Neyse olacağına varır, biz bunları boşverelim şimdi. Ay ben sevdiceğimi göreceğim!

Düzenlendi.

Continue Reading

You'll Also Like

YUVA By _twclr

Teen Fiction

625K 31.4K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
406K 20.6K 45
MÛTENÂ / Özenilmiş, Özenle yapılmış. .... En yakın arkadaşının abisi ile görücü usulü tanışan kızımız. Annesinin ve babannesinin baskısına dayanamay...
84.9K 2.7K 43
Bir aşk bu kadar zor olabilirdi? Farkında olmadan birbirlerine aşıktı onlar... Sadece kavuşmak istiyorlardı...
26.9K 1.4K 37
İki ünlü el ele magazincilere yakalanırsa ne olur? Sadece gündem mi? Pek sanmıyorum.