Tomurcuk Mahallesi| Tamamland...

By 1o1Hacker

1.3M 58.3K 14.6K

(Düzenlendi.) (Final.) Dram yok, üzülmek yok! Biz burada sadece gülüyoruz. Çıtır çerez, belki bir tutam da kl... More

1.Bölüm: 'Şarkılar ve Kitaplar'
2. Bölüm: 'Sır Dolu Kalp ve Yıllar'
3. Bölüm: 'Maç Günü'
4.Bölüm: 'Kıskançlık'
5.Bölüm, 'Yaşanması Gereken Aşk'
6. Bölüm: 'Gün'
7.Bölüm: 'İlk Kıskançlık Sinyalleri'
8.Bölüm: 'Kaçmak'
10. Bölüm: 'Güvenmek'
11. Bölüm: 'Yaralar'
12. Bölüm: 'Şah ve Mat'
13.Bölüm: 'Namuslu VS Hıyar Ağası'
14.Bölüm: 'Oyun'
15.Bölüm: 'Dosya Meselesi'
16.Bölüm: 'Mezarlık'
17.Bölüm: 'İddia'
18.Bölüm: 'Farketmek'
19.Bölüm: 'Koku'
20.Bölüm: 'Acı'
21.Bölüm: 'Mutluluk'
22.Bölüm: 'Hastane'
23.Bölüm: 'Aptal Aşık Irmak'
24.Bölüm: 'Yeni Kiracı'
25.Bölüm: 'Bir Aşk Yolculuğu'
26.Bölüm, 'Bir Takım Konuşmalar'
27.Bölüm, 'Tayfa ve tatil'
28.Bölüm: 'Aşıklar Cenneti'
29.Bölüm: 'Bahçe'
30.Bölüm: 'Yeni Aşk Sinyalleri'
31.Bölüm: 'Tanışma'
32.Bölüm: 'Yuvadan Uçan İlk Kuşlar'
33.Bölüm: 'İlk'
34.Bölüm: 'İsteme'
35.Bölüm: 'Ayrılık Rüzgarı'
36.Bölüm: 'Geçmişin İzleri'
37.Bölüm: 'Tatlı Tesadüfler'
38.Bölüm: 'Hasret Gidermek'
39.Bölüm: 'Seher ve Demir'
40.Bölüm: 'Yiğit ve Afife'
41.Bölüm: 'Irmak ve Aras'
42.Bölüm: 'Piknik'
43.Bölüm: 'Piknik 2'
44.Bölüm: 'Mektup'
45.Bölüm: 'Acıyla Yaşamak'
46.Bölüm: 'Misafir'
47.Bölüm: 'Hasret Bitti'
48.Bölüm: 'Hakan ve Tuğçe'
49.Bölüm: 'Oraya Bakma'
50.Bölüm: 'Hıyar Ağası & Namuslu vs Adalet'
51.Bölüm: 'Irmak ve Ders'
52.Bölüm: 'İsabetli Atışlar'
53.Bölüm: 'Kıskançlık ve Kafa Karışıklıkları'
54.Bölüm: 'Geçmişten Biri'
55.Bölüm: 'Tomurcuk Usulü Misafirperverlik'
56.Bölüm: 'T-shirt Meselesi'
57.Bölüm: 'Mahsur Kalmak'
58.Bölüm: 'Kaçak Savaşçılar A. ve Y.'
59.Bölüm: 'Balık'
60.Bölüm: 'Kaliteli Bir Gün'
61.Bölüm: 'Plaj'
62.Bölüm: 'Delikanlı Afife ve Prenses Yiğit'
63.Bölüm: 'Tomurcuk Çiftleri'
Parodilerden (1)
64.Bölüm: 'Acemi Aşık Afife'
65.Bölüm: 'Konser Çıkışı'
66.Bölüm: 'Zaman'
67.Bölüm: 'İlaçlar'
68. Bölüm: 'Yanlış Zaman, Doğru İnsan'
Özel Bölüm
69. Bölüm: 'Düğün'
70. Bölüm: 'Gizli Kapaklı İşler'
71. Bölüm: 'Ateş Bacayı Sardı'
72. Bölüm: 'İsteme'
73. Bölüm: 'İkinci Şans, İkinci Bahar'
74. Bölüm: 'Mutluluk'
75. Bölüm 'En Güzen Final'
Tribün Bekçisi •22 Numara•

9.Bölüm: 'Tatlı Hisler ve Kabullenişler'

29.1K 1.1K 237
By 1o1Hacker

Slm uzun zamandır görusmuyorduk djdjejdj ay iyi hızlandım ya umarım hızlı düzenliycem diye gözden kaçırdığım bir şey yoktur.

Sizi bekletmeden bölüme alıyorum!

🎶Mor ve Ötesi/Cambaz🎶

İyi okumalarr...

8. Bölüm; 'Tatlı hisler ve kabulleniş'

Saçıma bulaşan boya ile bir hışımla ayağa kalktım. Elim saçlarıma gittiğinde, elime bulaşan beyaz boya sinirimi bozmuştu. Saçlarım benim hassas noktamdı. Sinirle bağırdım.

"Hay! Elinizin ayarına! Kimin marifeti bu ya?" Erkeksi bir kıkırtı doldurdu kulaklarımı.

"Sakin ol küçük enişte. Benim marifetim. Ne yapacaksın?" Kısılmış gözlerim Aras abiyi bulduğunda, cinayet planlarımı tekrar gözden geçirdim. Gücüm yetmezdi ki bu adama. Ne diye kuyruğuna basılmış kedi gibi bağırıyorsun mal Irmak?! Derin ve sinirli bi soluk aldım. Gözlerim bi süre yüzünde oyalandı.

Birden bana yaklaşmaya başladı. Kaşlarımı kaldırdım ve sorgulayarak baktım gözlerine. Aras abi yaklaştıkça, ben geri geri kaçıyordum. Yüzündeki hiç eksilmeyen o muzip gülüşü ile bana bakıyordu. Hayır gerizekalı mısın Irmak? Adamın burada olduğunu nasıl unuttun, ki zaten sizden başka kimse de yok odada?

"Gelme üzerime katil." Bu söylediğim şey onu daha da keyiflendirmişti.

Aras abi yaklaştıkça, ben geri geri kaçıyordum. Allah'tan oda at koşturacak kadar büyükte yolun sonuna gelmedim!

Elimdeki boya fırçasını, bir anlık refleks ve savunma içgüdüsüyle ile bana yaklaşmakta olan Aras abinin yanağına sürdüm. Şaşkınca bana bakıyordu ve bu hâli cidden komikti. Hönküre hönküre gülmeye başladım. Sonra bana olan ciddi bakışlarını görünce, gülmeyi kestim ve korkarak ona bakmaya başladım.

Benim korku dolu bakışlarımın aksine onun bakışları fazlasıyla yaramazdı ve bunu anlamamak mümkün değildi.

"Çok komiğine gitti herhalde?"

"B-ben özür dilerim, bir anda şey oldu."

"Ney oldu?" Cevap vermedim, veremedim çünkü dilim tutuldu sanırım. Ya da ağzımı açarsam, kalbim çıkacakta, Aras'a saldıracak diye korkuyorumdur!

Kim, kim?!

Aras?

Ney?

Aras? Bir dakika... Aras? OHA! ARAS??

Sırtım kapıyla temas edince, Aras abi ve bana gerdek gecesi planlayan içsesimi kovdum, düşüncelerimden ayrıldım ve artık kaçacak yerimin kalmadığını anladım. Derin bir nefes aldım. Kollarını omzumun üstünden kapıya yasladı ve mavilerini bana dikerek, muzip bir gülüşle yaklaşmaya devam etti.

"Bende gülmek istiyorum. Onu ne yapacağız?" Artık kapıyla tamamen bütünleşmiştim sanırım, ve daha da yaklaşmaya devam ediyordu. Allahım ne olur kalbimin sesini duymasındı! Bu adamın benimle derdi neydi? Öldürmek mi istiyordu beni? Peki lanet olası kalp, ne alacaklı gibi adamı gördüğünde çoşuyorsun?!

Ben hala ona bakıp, ne yapacağını merak ederken, iyice dibime girdi ve birden boya sürdüğüm yanağını, benim yanağıma sürdü. Gözlerim irice açılırken, nefesimi tuttum. Gözlerim irice açılmış bir şekilde nefesimi tutuyordum. Nefesi boynuma çarpıyordu ve ben huylanıyordum ama ona rağmen tepki veremiyordum. Sanırım fazla his yüklemesinden, duygularım error vermişti. Yutkundum ve tekrar tekrar yutkundum. Onun da gerildiğini hissediyordum. Az önceki gibi cüretkâr değildi.

Geri çekildi, mavilerini kahvelerime dikti ve yine yaklaşmaya başladı. Gözlerimi ve dudaklarımı sımsıkı kapatıp, birbirine bastırdım. Bu adam beni öldürmek istiyordu, anlamıştım ben! Kadife sesini kulaklarımda duyduğumda ve sıcak nefesini yüzümde hissettiğimde istemsizce nefesimi tekrar tuttum. Artık nefes alamamaktan başım dönmeye başlamıştı, düşüp kalacaktım az sonra.

"Nefes al Bücür."

"Tamam... Nasıl alıyorduk?" Ben içimden sorusuna hipnotize olmuş gibi cevap verirken, Aras geri çekilmişti ve ufak bir şaşkınlıktan sonra hönküre hönküre gülmeye başlamıştı. Nasıl güzel gülüyor vicdansız. Günah günah! Kalp var be. Peki niye bu kadar gülüyor ki bu? Ben şaşkınlıkla ona bakmaya devam ederken, o da gülmeye devam ediyordu. Hem şaşkındı hem de gülmekten geri durmuyordu.

Bir dakika... Yapmış olamam değil mi?! O kadar mal olamam?! Allahım ne olur yapmamış olayım! Korkarak ve çekingence sordum o manidar soruyu.

"Ben onu dışımdan mı söyledim?" Gülüşlerinin arasından zar zor cevaplamıştı bu soruyu.

"Neyi? Nefes almayı unuttuğunu mu?" Ben bu dünyaya gelmiş en talihsiz vakaydım. Ben bu mahallenin yüz karasıyım. Benim yaşamam bir hata belki de...

Saç tellerimden, parmak uçlarıma kadar utanmıştım. Ben sanırım ilk defa bu kadar utanıyordum. Zaten utangaç bir insandım ama ilk defa bu kadar utanmıştım ve ben utandığımda gözlerim kızarıyor, hafif doluyordu. Birden gülmedi durmuştu ve şaşkınca bakmıştı bana. Boğazını temizledi ve kendini toparlayarak konuşmaya başladı.

"Özür dilerim Bücür, bu kadar gülmemeliydim." Aras abinin bu yönünü çok seviyordum. Kolay özür dileyebiliyor, gereksiz yere gurur yapmıyordu. Karşısındakinin duygularına gerçekten çok önem veriyordu. Bu onun sevdiğim yönlerinden sadece biriydi.

Aras abiye içten bir şekilde tebessüm ettim, ama yine de bu utanıp, kızardığım gerçeğini değiştirmiyordu.

Asuman ablanın birden kapıyı açmasıyla, yerimde sıçradım. Yine sinsi bir gülümsemeyle bakıyordu. Hafifçe başını salladığında, gözlerimi kaçırdım.

"Neredesiniz siz? Sizi arıyordum."

"Buradayız işte Asu. Ne var?"

"Kibar olsana be!" Bu Asu abla ile kalıplaşmış bir cümle idi.

"Uzatma Asu."

"Tüm işler bitti. Onu haber verecektim." Aras abi, Asu ablaya 'Bunun için mi iki saatir kırk takla atıyorsun değişik!' der gibi bakıyordu. Biraz olsun rahat bir nefes almak için, oyalanmadan odadan çıktım. İkisine de bakmamıştım.

"Irmak da geldiğine göre, bize müsade gençler." Abim kolunu omzuma attı ve biz evden çıktık. Abimle sessiz bir şekilde eve geldik. Anneme ve babama iyi geceler dileyip, direk odama çıktım. Üzerimdekileri hızlıca çıkarıp, kuzulu polar pijamalarımı giydim ve yatağıma girdim. Hiç bir şeyi düşünmemeye çalışarak uykuya dalmayı bekledim.

Uykularımda bir çift mavi göze esir olmuştu.
...

"Irmak! Kalk kızım." Sabahın bilmem kaçında bu kadının benimle işi ne olabilir? Hayır soramıyorum da! Yemiyor. Çünkü o bir Türk annesi!

Israr etsemde, işe yaramayacağını bildiğimden, hiç nefesimi tüketip, ikiletmeden kalktım ve banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım.

Annemin yanına mutfağa indiğimde her zaman gördüğüm bu görüntüye hala alışamadığımı farkettim. Önündeki tabletten tarif izleyen, elindeki telefondan Dedikodu değil! Durum değerlendirmesi watsapp grubuna laf yetiştiren, ağzında börek ve bir elinde çay bardağını tutan anneme yine şaşırmadan edemedim. Bu mahallenin kadınları bizi cebinden çıkarır!

Ağzındaki böreği bitirip, bana döndü.

"Orada dikilip duracağına, şu börekleri Kader teyzenlere götür, Aras oğlum pek sever." Anneme uzaylı görmüş, masum köylü bakışlarından attım.

"El insaf be! Ben daha oturup tek lokma atmadım ağzıma!"

"Boş boş konuşma Irmak!"

"Aras oğlummuş! Evlatlık muamelesi görüyorum bu evde ya!"

"Sus kız! O nasıl laf?! Hadi hadi çok oyalanma, geliyor bak yoksa!" Annem Rusların yaptığı silahlardan bile tehlikeli olan anne terliğini gösterince, hiç bir şey söylemeden kuzu kuzu tabağı elime aldım ve mutfaktan çıktım. Annemin terliklerini giyip, pijamalarımı umursamadan evden çıktım ve yukarı çaprazdaki eve doğru yürümeye başladım.

Kapıyı çalıp beklemeye başladım. Kader teyze kapıyı açınca içten bir şekilde gülümsedim.

"Hayırlı sabahlar Kader teyze."

"Hayırlı sabahlar kızım hoşgeldin, içeri geçsene." Gülümsedim ve itiraz ettim.

"Ben hiç rahatsızlık vermeyeyim. Annem börek yapmışta sizede gönderdi." Düşünmeden, şaşırmadan edemiyorum. Ne ara kalktın da börek açtın be kadın?! Bizi cebinden çıkarırlar diye boşa demiyordum.

"O nasıl söz kız, almayım ayağımın altına. Sende benim kızım sayılırsın." Kader teyzeyi daha fazla sinirlendirip, can güvenliğimi tehlikeye atmamak için kabul ettim. Hem açtım da yahu.

"Ooo kimleri görüyorum. Hoşgeldin Irmak kızım."

"Hoşbuldum Kemal amca. Hayırlı sabahlar."

"Sanada kızım. Gel otur şöyle ayakta kaldın. Kader kızıma bir bardak getir."

"Sen hiç zahmet etme Kader teyze ben alırım." Kemal amcayı çok severim yeri geldiğinde bizimle genç, yakın bir dost, anlayışlı bir baba; yeri geldiğinde komik ya da sert olabiliyordu.

Mutfağa geldiğimde önce bir bardak su içip, çay bardağını elime aldım ve tam döndüğümde kapının pervazına yaslanmış Aras abiyi görünce, nevrim döndü. Elim istemsizce kalbime gitti ve derin bir nefes aldım.

"Günaydın Bücür." Uyku mahmuru sesinin etkisinin altına girmemeye çalışmak bir hayli zor olmuştu.

"Günaydın."

"Pijamaların yine çok güzel." Dedi gülerek. Ben daha dün yaptığım rezilliği unutamadım be adam derdin ne senin? Neyse battı balık yan gider.

"Biliyorum." Alışmıştım artık Aras abiye rezil olmaya.

"Neyse hadi kahvaltıya geçelim." Aras abi önde, ben arkada Kader teyzelerin yanına geldik. Kader teyze ben oturur oturmaz tabağımı önüme koydu ve çayımı doldurdu. Yemezsem darılacağını, hatta küçük çocuklara şurup içmediklerinde burunlarını tutup içirdikleri gibi yapacağını bildiğimden sesimi çıkartmadan önümdekileri yemeye başladım. Aslında kahvaltı yapmadığım için açtım, onunda etkisi vardı. İyi de olmuştu yani.

"Oğlum bana da Irmak kızım gibi bir gelin getirirsin inşallah." İlk önce gerçekten deyip, demediğini teyit ettim ve anladığımda ciğerlerim sökülürcesine öksürmeye başladım. Öksürdüğümden ve utandığımdan yüzüm yine domates gibi olmuştu. Ay hep benim üzerime oynuyorlar Allah'ım nerde benim eski kaossuz hayatım?!

"Su iç Bücür." Aras abi hem hafif hafif sırtıma vuruyor, hemde elindeki suyu bana uzatıyordu.

"Teşekkür ederim." Deyip gülümsedim ve verdiği suyu elinden aldım ve bir dikişte içtim. Kader teyzeye utanarak baktığımda parlayan gözleri Aras abi ve benim aramda mekik dokuyordu.

"Neyse annem bekler, ben kalkayım." Kader teyezenin yanaklarından öpüp, Kemal amca ve Aras abiye görüşürüz dedikten sonra evden çıktım.

Eve geldikten sonra, Aras abilerde kahvaltı yaptığım için direk odama çıktım. Telefonumdan gelen bildirim sesi ile telefonumu çıkardım ve gelen mesaja baktım. Kızlarla olan gruptan gelmişti.

BOŞ YAPMA, ÇAY YAP!!

Seher: Kızçelerim! Ne zamandır abimlerden ayrı bir şey yapmadık. Parkta buluşalım mı? Konuşuruz biraz. Eminim çoğumuzun anlatacağı bir şeyler vardır.

Eylem: Aslında iyi fikir. Olabilir.

Güneş: Bende tamamım.

Seher: Peki yazmaya tenezül etmeyen kardeşlerimiz? Sizin fikriniz nedir? Asu abla? Afife? Irmak?

Afife: Çekirdek-kola varsa gelmiyorum ben. Sivilce çıkıyor yüzümde sonra:(

Eylem: Ya da durun gençler. Fatih abinin nişanı olacak ya, gelin alışverişe gidelim.

Seher: Ay! Ben onu unuttum!

Ben: Kafamı şişrdiniz anasını satıyım! Bir susun laa.

Asu Abla: Angara'lı Namık konuştu.

Seher: Boş yapmayın. Hazır olun alışverişe gidiyoruz. Gelmeyeni spatulayla kazır, yine getiririm.

Ben: :-/

Telefonumu kapattım ve dolabımın karşısına geçtim. 'V' yaka beyaz t-shirtümü, siyah kot pantolonumu hızlıca giyindim. Saçlarımı tarayıp, at kuyruğu yaptım ve annemin yanına indim. Seher dediğini yapardı, tanıyordum onu.

"Annem! Sultanım! Ne yapıyorsun bakalım?!"

"Boş yapma yavrum. Söyle ve fabrika ayarlarına dön. Yoksa ağzına fırın küreği ile vurasım geliyor kızım." Bu kadının işkence yöntemlerine hayranım. Direkt konuya girmeye karar verdim.

"Hani Fatih abinin nişanı var ya?"

"Eee?"

"Diyorum ki bizim kızlarla alışverişe gitsem?"

"Düzgün bir şeyler almak şartıyla gidebilirsin tabi."

"Ha? İzin verdin mi?"

"Çamurda yuvarlanmış çocuk gibi giyinip karşıma çıkarsan, dolabını ateşe veririm!"

"Off tamam be!"

"Anneye oflanmaz!"

Annem, cüzdanından biraz para çıkarıp verdi. Bende yanıma kendi paramdan almıştım, o da bana yeterdi zaten. Anneme teşekkür edip, yanaklarından öptüm, siyah deri ceketimi ve beyaz spor ayakkabılarımı giyip çıktım.

Parka geldiğimde, herkes gelmiş beni bekliyordu. Geldiğimi gören kızlar ölümcül bakışlar attı.

"Sonunda teşrif ettiniz!"

"Anca işte Eylem, mızmızlanma."

"Abim bırakırım, taksi ile falan uğraşmayın dedi." Canıma minnet be, taksiye vereceğim para cebime kaldı. Ateş abinin arabası yanımızda durunca, Asuman ablayı büyük olduğu için öne oturttuk ve biz de arkaya doluştuk.

"Kısa şeyler almak yok." Eylem, Ateş abiye 'Yaw he he' bakışlarından atıp, bize göz kırptı.

Araba, AVM nin önünde durunca Ateş abiye teşekkür edip, arabadan indik ve içeri girdik.

Şahsen nasıl bir şey alacağım konusunda, bir fikrim yoktu. Burda bir fikir edincektim.
...

Yaklaşık üç saatir dolaşıyorduk ama kendime uygun bir şey bulamamıştım. Dolaşmaktan dermanım kalmamış, ayaklarım kopmus ama bizim kızlar buradan kendine göre bir şey almadan çıkmıyoruz diye tutturmuşlardı. Hepside almıştı. Hemde ikişer, üçer tane! Bir ben kalmıştım. Hiç içime sinen güzel bir şey bulamamıştım. Dalgın dalgın elbiselere bakarken Güneş'in sesini duydum.

"Irmak?! Bir de bunu dene." Güneş'in elindeki elbiseye baktığımda, cidden çok güzel olduğunu gördüm ve oyalanmadan mağazadaki kabine girip elbiseyi giyindim. Bir elbise bulmanın heyecanı ve mutluluğu vardı üzerimde.

Siyah, boydan, gövdemi saran, sırt ve çok hafif göğüs dekoltesi olan, ince askılı, dökümlü bir elbiseydi ve bana da yakışmıştı. Kabinden çıkıp bizim kızlara göründüm.

"Bunu alıyoruz!" Hepsinin birden ağızlarından çıkan tek şey buydu. Koro gibi çalışmışlardı sanki!

"Bir de şunları dene!"

Hiç bir şey demeden Seher'in elindeki elbiseleri aldım ve kabine girdim. En çok hoşuma gideni alıp giydim. Giyindikten sonra aynadan kendime baktığımda, gayet güzel durduğunu farkettim. Diğerlerini denememe gerek kalmamıştı bence.

Bu da çok güzeldi. Lacivert, askılı, dizimin bir karış üzerinde, sade ama çok hoş bir elbiseydi. Kabinden çıkıp kızlara göründüm. Herkes beğendiğine dair mırıltılar çıkarınca, kendi kıyafetlerimi giymek için tekrar kabine giridm.

İki elbiseyi de elime aldım ve kasaya gidip ödedim. Sonunda işkence bittiğinde derin bir nefes aldım ve kendi kendime manidarca gülümsedim. Ateş abiyi arayıp, gelip bizi almasını istedik. Bir süre sonra geldiğinde, yorgunca arabaya doluştuk.

Eve geldiğimde, direk odama çıkıp üzerimdekileri çıkardım, rahat bir şeyler giydim ve parkta buluşmak için kızların yanına gittim. Ellerine çekirdek-kola almış dedikodu yapıyorlardı. Ben de kızların yanında yerimi aldım, elime bir bardak kola ve avucuma çekirdeği doldurup, dedikoduya dahil oldum. İlgiyle Seher'in anlattıklarını dinliyordum.

"Demir abi geri dönüyormuş." Seher'in önemli bir şey değilmiş gibi, dalgınca söylediğine, ağzımdaki çekirdek kabuğu düştü. Gözlerimi pörtleterek baktım.

"Ne? Ciddi misin?"

Demir abi bu mahallenin sevilir, sayılır bir genciydi. Abimlerle yaşıttı ve bizim tayfa ile de çok iyi anlaşırdı. Tabi yurt dışına okumaya, gitmeden önce. Aslında onun gitmek gibi bir fikri yoktu. Hep derdi zaten, buraları bırakıp gitmem diye ama sevdiği, sevgilisi, hatta evleneceği kadın onu aldatınca bunu kendine yediremedi ve kaldıramadı. Bu yüzden biraz olsun kafa dinlemek için okumayı bahane ederek yurt dışına gitmişti. O zamandan beri tam dört yıl oluyordu.

"Feride'nin evlendiğini öğrenince ne yapar acaba?" Seher, sinirle soludu ve omuz silkti.

"Üzüleceğini sanmıyorum."

"Niye üzülmesin? Sevdiği kadını başkasının yanında görmek onu çok üzer bence."

"Düzeltiyorum Afife, sevdiği kadın-dı."

"Gelince öğreneceğiz artık ama dönmeye karar verdiğine göre bir şeyleri aşmayı başarmış demektir." Diyerek fikrimi belirttim.

"Aynen."

"Herneyse. Eee... Güneş senden ne var ne yok?" Güneş Seher'in sorduğu sorunun altındaki imâyı anlasada, anlamamazlıktan geldi.

"Ne olsun Seher iş, güç."

"Ben onu mu diyorum?!" Afife Güneş'e sinsi bir gülüş attı. Güneş derin bir nefes alıp anlatmaya başladı.

"Siz kardeşim sayılırsınız, sizden bir şey saklamanın anlamı yok. Cidden kafam çok karışık. Biliyorsunuz ona abi diyorum ve hissettiklerim bu kelime ile çok zıt. Hissettiklerimin adını bile bilmiyorum ama emin olduğum bir şey var... Kalbi çok güzel ve babamdan sonra onun gibi biri ile karşılaşmak o kadar tuhaf ki. Onun yanında heyecanlanıyorum, kalbim hızlanıyor, sebepsizce mutlu oluyorum." Buruk bir tebessümle Güneş'e bakıyorduk. Babasından sonra erkeklere olan güveni sarsılmıştı ve sanırım korkuyordu ama Emirhan abiyede güveniyordu. Ya da güvenmek istiyordu.

"Olmuşsunuz siz olmuş." Eylem başını manidarca salladı ve gülerek ayaklarını oturduğu yerde bağdaş yaptı.

"Sevdiği var onun ama." Dedi üzgünce. Söylemem doğru değildi belki ama yinede söylemeden edemedim. Şimdi mantıklı düşününce onun gibi yaşamı olan bir kızın, sevileceğini düşünmemesi ne yazıktır ki normaldi.

"Sen şimdi sevdiğini kabul ediyor musun yani?"

"Bilmiyorum, kafam çok karışık ama artık güvenmek istiyorum. Bir şeylere, birilerine karşılıksız güvenmek, sırtımı yaslamak. Sizede güveniyor, seviyorum ama bu bahsettiğim şey farklı."

"Belki seni seviyordur. Hatta bence seni seviyor." Omuz silkti.

"Sanmıyorum."

"Emirhan abi seni cidden çok mutlu edebilir ve bence seni seviyor."

"Aynen." Diye onayladı Eylem. Sessiz kaldı ve dalgınca yere dikti bakışlarını. Seher derin bir nefes alarak, ayaklandı ve üzerini çırptı.

"Neyse, geç oldu hava kararmadan gidelim. Abimler kızar." Bende onu onaylayarak kalktığımda, diğerleri de ardımızdan kalkmıştı. Evlerimize doğru ilerliyorduk şimdi.

Eve gelir gelmez annemin yanağından öptüm ve sofrayı hazırlamasına yardım ettim.

Kapı çalar çalmaz koştum ve kapıyı açtım.

"Hoşgeldin baba."

"Hoşbulduk kızım." Babamın yanağından öpüp, ceketini asmak için aldım ve babamın koluna girip oturma odasına geçtik. Babamla ve abimlerle koyu sohbetlerin olduğu bi yemek olmuştu.

Yemeği yedikten sonra sofrayı topladım ve odama çıktım. Pijamalarımı giyip, yatağıma yattım.

Düzenlendi.

Continue Reading

You'll Also Like

YUVA By _twclr

Teen Fiction

627K 31.5K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
8.1K 339 63
yeşil çay kitabının devamıdır. onu okumasanız pek bir şey kaybetmezseniz, okursanız konulara daha hakim olursunuz ama okumanıza gerek yok. Sadece ask...
48.2K 5.3K 60
"Söyleyeceğin tek bir kelime, benim gitmemi ya da kalmamı belirleyecek." dedi ve kolyeyi avuçlarıma bıraktı. "Kaderim senin ellerinde." *** Hikayenin...
3.6K 607 4
Siz Olsaydınız, Hayatta Kalmak İçin Ne Yapardınız? Bu Mahallede Dedikoducu Teyzeler Var, Eğlence Var Komiklik Var , Burası Komedi Mahallesi Mahalle...