Tomurcuk Mahallesi| Tamamland...

By 1o1Hacker

1.3M 58.3K 14.6K

(Düzenlendi.) (Final.) Dram yok, üzülmek yok! Biz burada sadece gülüyoruz. Çıtır çerez, belki bir tutam da kl... More

1.Bölüm: 'Şarkılar ve Kitaplar'
2. Bölüm: 'Sır Dolu Kalp ve Yıllar'
3. Bölüm: 'Maç Günü'
4.Bölüm: 'Kıskançlık'
6. Bölüm: 'Gün'
7.Bölüm: 'İlk Kıskançlık Sinyalleri'
8.Bölüm: 'Kaçmak'
9.Bölüm: 'Tatlı Hisler ve Kabullenişler'
10. Bölüm: 'Güvenmek'
11. Bölüm: 'Yaralar'
12. Bölüm: 'Şah ve Mat'
13.Bölüm: 'Namuslu VS Hıyar Ağası'
14.Bölüm: 'Oyun'
15.Bölüm: 'Dosya Meselesi'
16.Bölüm: 'Mezarlık'
17.Bölüm: 'İddia'
18.Bölüm: 'Farketmek'
19.Bölüm: 'Koku'
20.Bölüm: 'Acı'
21.Bölüm: 'Mutluluk'
22.Bölüm: 'Hastane'
23.Bölüm: 'Aptal Aşık Irmak'
24.Bölüm: 'Yeni Kiracı'
25.Bölüm: 'Bir Aşk Yolculuğu'
26.Bölüm, 'Bir Takım Konuşmalar'
27.Bölüm, 'Tayfa ve tatil'
28.Bölüm: 'Aşıklar Cenneti'
29.Bölüm: 'Bahçe'
30.Bölüm: 'Yeni Aşk Sinyalleri'
31.Bölüm: 'Tanışma'
32.Bölüm: 'Yuvadan Uçan İlk Kuşlar'
33.Bölüm: 'İlk'
34.Bölüm: 'İsteme'
35.Bölüm: 'Ayrılık Rüzgarı'
36.Bölüm: 'Geçmişin İzleri'
37.Bölüm: 'Tatlı Tesadüfler'
38.Bölüm: 'Hasret Gidermek'
39.Bölüm: 'Seher ve Demir'
40.Bölüm: 'Yiğit ve Afife'
41.Bölüm: 'Irmak ve Aras'
42.Bölüm: 'Piknik'
43.Bölüm: 'Piknik 2'
44.Bölüm: 'Mektup'
45.Bölüm: 'Acıyla Yaşamak'
46.Bölüm: 'Misafir'
47.Bölüm: 'Hasret Bitti'
48.Bölüm: 'Hakan ve Tuğçe'
49.Bölüm: 'Oraya Bakma'
50.Bölüm: 'Hıyar Ağası & Namuslu vs Adalet'
51.Bölüm: 'Irmak ve Ders'
52.Bölüm: 'İsabetli Atışlar'
53.Bölüm: 'Kıskançlık ve Kafa Karışıklıkları'
54.Bölüm: 'Geçmişten Biri'
55.Bölüm: 'Tomurcuk Usulü Misafirperverlik'
56.Bölüm: 'T-shirt Meselesi'
57.Bölüm: 'Mahsur Kalmak'
58.Bölüm: 'Kaçak Savaşçılar A. ve Y.'
59.Bölüm: 'Balık'
60.Bölüm: 'Kaliteli Bir Gün'
61.Bölüm: 'Plaj'
62.Bölüm: 'Delikanlı Afife ve Prenses Yiğit'
63.Bölüm: 'Tomurcuk Çiftleri'
Parodilerden (1)
64.Bölüm: 'Acemi Aşık Afife'
65.Bölüm: 'Konser Çıkışı'
66.Bölüm: 'Zaman'
67.Bölüm: 'İlaçlar'
68. Bölüm: 'Yanlış Zaman, Doğru İnsan'
Özel Bölüm
69. Bölüm: 'Düğün'
70. Bölüm: 'Gizli Kapaklı İşler'
71. Bölüm: 'Ateş Bacayı Sardı'
72. Bölüm: 'İsteme'
73. Bölüm: 'İkinci Şans, İkinci Bahar'
74. Bölüm: 'Mutluluk'
75. Bölüm 'En Güzen Final'
Tribün Bekçisi •22 Numara•

5.Bölüm, 'Yaşanması Gereken Aşk'

35.3K 1.3K 272
By 1o1Hacker

Merhabaa! Biz geldik! Özlediniz mi? Biraz geç oldu ama yemin ederim düzenlerken sinir krizi geçiriyorum dnxjjdkdsj Gerçekten, kimse bana senin kalemin kötü falan dememeli bence* hele ki şu anlatımımı ve yazdığım olayları gördükten sonra.

Yine düzenlemesi uzun süren ve sinir krizi geçirten bir bölümdü. Saçımı başımı yollama ramak kalmıştı. :)

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın! Hadi bölüme geçelim.

🎶Meyra&Cemil/Ağladın ya🎶

İyi okumalar...

5. Bölüm, 'Yaşanması Gereken Aşk'

'Bilinmeyen bir his denizinde boğuluyordum.'

≈Burak'tan≈

Ateş abinin yumruğu ile resmen nevrim dönmüştü ama değerdi. Onun için değerdi. Onu bir buçuk yıldır gerçek anlamda sevsem de, benim ki çocukluğa dayanıyordu. Ona karşı hep bir çekim vardı zaten. Anlam verememiştim bu duygulara ama bir buçuk yıldır farkındaydım duygularımın, seviyordum onu. Onun da beni sevdiğini biliyordum, düşününce neden beklediğimi ve neyin beni bu kadar korkuttuğunu da anlamamıştım. Eylem'i hep böyle başkalarıyla görmek canımı yakıyordu. Elim yanağıma gitti ve yanağını tutarak doğruldum.

Sinirli mi yoksa sakin mi anlamadığım adamın gözlerine baktım.

"Duydun abi, Eylem'i gerçekten çok seviyorum ben." Göz ucuyla Eylem'e baktığımda şaşkınlıkla beni izlediğini gördüm.

"Kardeşimi üzersen, ümüğünü sıkarım, bilmiş ol. Seni severim Burak, tanırım da. Güvenimi boşa çıkarma. Eylem, ailemizin biriciği." Yanağımı sıvazlar gibi hafifçe birkaç kez vurduğunda, Ateş abinin söyledikleri ile tekrar korku ile aklımdakileri söyledim. Kafam basmıyordu. Ya da Ateş abi fazla hızlı vurmuştu ve beynime darbe almıştım.

"Hayır diyeceğini biliyordum abi, yinede ben kardeşini seviyorum. Onu üzmem de, bırakma- Dur ne?" Beynim o kadar uyuşmuş ve olmayacağına inandırmıştı ki, Ateş abinin dediğini bile tersinden algılamıştım. Yüzümde engel olamadığım bir gülümseme oluşurken, yutkundum ve Eylem'e baktım. Hâlâ şaşkınca bizi izliyordu. Tekrar Ateş abiye döndüm.

"Kıskanan, aşırı sahiplenen, korumacı bir abi olsam da aşkın önünde durulmayacağının da farkındayım vesselam. Siz de uzun zamandır seviyorsunuz, fakındayım. Eğer kız kardeşim de seni seviyor olmasaydı, bu konuşma farklı olurdu. Dediğim gibi onu üzersen, ben de seni üzerim, hiç bakmam gözüne." Ateş abiye şaşkınlıkla bakıyordum. Rızası var mıydı? O heyecanla ne yaptığımı bilmiyordum ve Eylem'e sarıldım. İstemsiz bir kahkaha firar etti dudaklarımdan. "Yaşa be!" Artık onun yanındaydım, elini tutacaktım, sarılacaktım, bakmaya doyamadığım gözlerine rahatça bakacaktım. Derin bir nefes aldığımda, Ateş abinin sinirli sesi doldu kulaklarıma.

"Aşka saygımız var dediysek de, kardeşime öyle istediğin zaman sarılabilirsin dedim mi ben? Özellikle ben varken. Hani çekiniyormuş gibi falan yapın biraz." Eylem'i bıraktım ve gözlerine baktım gülümseyerek. Ateş abiye döndüm.

"Kusura bakma abi, bir anda heyecandan şey oldu." Ağzım kulaklarımdaydı. Eylem'e baktığımda onun daha şaşkınlık evresini atlatamadığını görmüştüm. Eylem'in de beni sevdiğini sezmesem böyle bir şeye kalkışmazdım. Ateş abini yumruğu ile dudağım ve kaşım patlamıştı, az bir şeyde sol yanağımda biraz kızarıktı.

Anın tuhafığına ve olanlara biraz gülüşüp, sohbet ettikten sonra evlere dağılmaya karar vermiştik. Eyleme son kez dönüp baktığında, şaşkınlığını atlatmış bir şekilde yüzüme baktığını gördüm. Göz göze geldiğimizde gülümsedi. Gülüşüne iç çektim ve ben de gülümsedim.

Önüme döndüm, abim ve Irmak ile yürümeye devam ettim.

"İkiz? Yürek mi yedin o neydi öyle be? Ama ne yalan söyleyim çok havalıydın lan." Dirseğini koluma dürttüğünde, sadece güldüm. Irmak'a cevap veremeyecek kadar mutluydum, sanki konuşursam anın büyüsü bozulacaktı. Irmak'ı kolumun altına aldım ve saçını karıştırarak eve doğru yürümeye başladık.

Eve gelir gelmez odama çıktım, annem suratımın halini görürse soru bombardımanına tutar, Eylem için dayak yediğimi öğrenirse de ertesi gün istemeye gidebilirdi. Gerçi işime gelirdi ama yine de sussam daha iyi olurdu.

Telefonumu çıkartıp, Eylem ile olan sohbeti açtım ve çoktan benden bağımsız parmaklarım klavyede dolanmaya başlamıştı.

Kime: Sevdiğim

Eylem?

Mesajı yazdıktan sonra telefonu kapattım ve bir kaç dakika bekledim. Bildirim sesi geldiğinde kalbim yine hızlanmıştı.

Gönderen: Sevdiğim

Efendim?

Kime: Sevdiğim

Nasılsın?

Gönderen:Sevdiğim

Ben iyiyim. Asıl sen nasılsın? Abim çok sert vurdu. Kaşın ve dudağın patlamıştı, yanağında kızarmıştı. Buz falan koydun değil mi, yara bandı falan da yapıştırmışsındır umarım.

Ben onları unutmuştum bile, Pansuman falanda yapmamıştım. Beni düşünmesi ve endişelenmesi beni daha da çok mutlu etmişti.

Kime: Sevdiğim

Ben onu tamamen unutmuşum. Anneme de söylemedim soru yağmuruna tutar diye. Irmak da uyudu sanırım. Neyse çok önemli değil zaten. :)

Gönderen: Sevdiğim

Bizim evin oraya gel.

Kalbim heyecanla nasıldı.

Kime: Sevdiğim

Ne? Anlamadım.

Gönderen: Sevdiğim

Yarana bakacağım Burak, bizim evin arkasına gel.

Kime: Sevdiğim

Tamam :)

Ceketimi büyük bir mutlulukla giydim ve telefonumu alıp, sessiz adımlarla odadan çıktım. Annemlere ya da kardeşlerime yakalanmadan çıkarsam, benim için daha hayırlı olacaktım bu yüzden sessiz olmaya ekstra dikkat ediyordum.

"Pişşt! Nereye aşık çocuk?" Allah'ım sen kimseyi Irmak'ın diline düşürme. Gözlerimi devirip Irmak'a baktım bıkkınca.

"Cehennemin dibine Irmak, gelecek misin?" Sahte bir kızgınlıkla cık cıklayıp, alayla güldü. Dalga geçiyordu.

"Alttan alttan Eylem'in yanına gidince yanıyorum mu demek istiyorsun ikiz?" Güldü ve cevap vermeme izin vermeden devam etti. "Eylem'e selam söyle." Ona 'Yaw he he' bakışı atıp, sessizce merdivenleri indim, ayakkabımı giyip evden çıktım ve Eylemlerin evine doğru yürümeye başladım. Umarım ters köşe olup, ailesinden birine denk gelmezdim.

Evin önüne geldiğimde sessizce arka tarafa geçtim ve Eylem'i beklemeye başladım, kalbim çok hızlı atıyordu ve üzerimde onu görecek olmanın heyecanı vardı. Onun adım seslerini duyduğumda, başımı ona çevirdim. Yine çok güzeldi... "Hoş geldin..." Utanırken bile çok güzeldi. "Hoş buldum." Hayatım boyuca onun sessizliğini dinlesem asla şikayet etmezdim, zira benim için en büyük gürültü buydu.

Üzgünce baktı yüzümde ki yaralara. Kolumda tuttu ve kaldırıma oturttu, kendisi de hemen yanıma oturmuş ve bana dönmüştü.

"Abim çok kötü vurmuş. Çok acıdı mı? Benimki de soru, acımıştır kesin." Elinde ki ilk yardım kutusundan, antiseptiği alıp, pamuğa biraz döktü ve kaşımdaki yaraya bastırdı. Şu an çok yakındık, onu ezberlemek istercesine dikkatle izliyordum. Çilek kokusunu rahatlıkla soluyabiliyordum ve bu koku başımı döndürüyordu.

Yaraya temas eden antiseptik ve baskının fazla olması aniden olduğu için canımı yakmıştı. Hafifçe inledim ve istemsizce kendimi geri çektim.

"Özür dilerim! Özür dilerim! Çok acıdı mı? Daha dikkatli olmalıydım." Eylem geri çekilerek, ellerini yüzüme salladı ve çekinerek yüzüme baktım istemsizce bu haline güldüm.

"Sakin ol Eylem. Sızladı sadece." Kremden parmağının ucuyla alıp, kaşımın üstündeki yaraya sürdü ve yarabandı yapıştırdı. Aynı kremden yanağımda ki morarığa da sürdü. Tüm bunları yaparken onu dikkatle izliyordum, arada bir kaçamak bakışlar atıyordu, ona baktığımı görünce utanıp önüne dönüyordu. Bu hali o kadar hoşuma gitmişti ki. Temiz bir pamuk alıp, antiseptik döktü ve dudağımın hemen kenarındaki yaraya hafif hafif değdirdi ve parmağının ucuyla krem sürüp bıraktı. Dokunuşları içimi huylanırmış ve sürekli gülme isteği uyandırmıştı. Tutup, öpesim gelmişti o an.

Utançtan gözlerime bakmayan kızın kolundan tuttum ve bana dönmesini sağladım. Gözlerine baktım ve yutkundum.

"Ben Ateş abiye söylediklerimin arkasındayım. Ben seni gerçekten çok seviyorum Eylem." Eylem'in gözleri şaşkınlıktan irice açılmıltı ve bu onu çok tatlı gösteriyordu. Hızla ayağa kalktı.

"Aaa! Benim yemekte ocağım vardı, yemek bitmeden pişireyim! Değil mi ama? Bak yandı bile. Hadi görüşürüz." Ne? Ben daha ağzımı açamadan Eylem yanımdan koşar adım uzaklaşmıştı. Bir süre oturduğum yerde şaşkınca ve öylece arkasından baktım.

Ne demişti o?

Onun bu hali komiğime gitmişti. Ölmek için genç ve yaşmaak istediğim bir aşk oldugu için sessizce güldüm, ayağa kalktım. Evin bahçesinden çıktım ve yüzümde aptal bir sırıtmayla eve doğru yürüdüm. Olduğum yerde durdum, telefonumu çıkardım ve mesaj yazdım.

Kime: Sevdiğim

Kaç bakalım.

Eve geldiğimde kimseyi uyandırmak istemediğim için sessizce merdivenleri çıkıp odama geçtim. Arkamı dönmemle kollarını birleştirmiş bir Irmak görmeyi beklemiyordum. Âdeta bir FBI ajanı gibi duruyordu.

"İkizcim, uzatmayacağım. Anlat?" Anlaşılan beni çapraz sorguya tutacaktı.

"Yemekte ocağı varmış, yemek bitmeden pişirmesi gerekiyormuş. O yüzden konuşamadan gitti." Irmak bana 'ne diyor bu değişik' bakışlarından atıyordu. Ben dr anlamamıştım ne yazık ki.

"Bekle. Ne?"

"Duydun işte. Ben de anlamadım." Irmak son bir kez bana bakıp 'sizden bir cacık olmaz' diye söylenerek ve tuhaf bakışlarını atıp odadan çıktı.

≈Irmak'tan≈

"Irmak kızım, Kader teyzenin yarın günü varmış, diğer kızlarda orada olacakmış. Gidin de bugün kadıncağıza yardım edin, sevap olur şu mübarek günde." Kitabımdan başımı kaldırıp, nefes almadan konuşan anneme baktım. Dinlerken ben bile yoruldum, sen nasıl yorulmadın?

Mutfak masasında okuduğum kitaptan başımı kaldırdım ve bayıl gözlerle anneme baktım.

"Neden sürekli gidiyorum ben ya?" Bunu yapmasında başka bir şeyin olduğunu düşünmeye başlamıştım.

"Yaşlı kadın."

"Yoo, oldukça dinç. Benden enerjik." Annem derin bir nefes aldı ve burun kıvırarak önüne döndü.

"Aman gitmezsen gitme tamam. Diğer kızlar da orada olacakmış zaten, sen yardım etmesen de olur." Ters psikoloji uygulamayı bu kadın nereden biliyordu? Annemin sitemle ve triple söylenmesine artık şaşırmıyordum bile. Nasıl oluyor da haklıyken haksız duruma düşüyordum bu kadına karşı? Anlamıyordum.

Annemin laflarına daha fazla maruz kalmamak için ve bir yerlerimin güvenliği için kabul ettim. Sıkıntılı bir nefes aldım ve kitap kapağını sertçe kapattım.
"Tamam anne. Oldu mu? Tamam. Gideceğim ve en sevdiğin kankana yardım edeceğim." Annemim cevap vermesini beklemeden, elimdeki kitabı da alarak odaya çıktım ve masaya bırakıp, dolabımın karşısına geçtim.

Gri bir eşofman altı ve siyah bir t-shit çıkarıp hızlıca giyindim ve saçımı at kuyruğu yapıp, telefonumu cebime atıp, odadan çıktım. Merdivenleri intikam almak istercesine paldır küldür indim ve anneme gözükmeden kapıya ilerledim.

"Anne ben çıkıyorum!"

"Tamam kızım." Spor ayakkabılarımı ayağıma geçirip, evden çıktım ve ileri çaprazımızda oturan Kader teyzelerin evine doğru yürümeye başladım.

Evlerinin önüne geldigimde, kapıya vurup, beklemeye başladım. Kapıyı Afife açınca bekletmeden ayakkabılarımı çıkartıp, eve girdim. Afife ile biraz gülüşü, laflarken Kader teyze de yanımıza gelmişti.

"Hoş geldin kızım." Kader teyzeye içten bir şekilde gülümsedim. "Hoş bulduk teyzem."

Afife ve Kader teyze ile içeri doğru ilerlediğimizde, koltuklara serpilmiş kızlarda gözüme ilişmişti. Hepsi ile selamlaştık ve boş bulduğum bir yere kendimi attım.

Kader teyze futbol takımının motive veren antrenörü edası ile ortamıza geçti.

"Eylem, Güneş ve Irmak kızlarım siz temizlik yapın dilerseniz. Afife ve Seher kızım da mutfakta bana yardım etsin. Kendinizi çok yormayın, kabasını alsak yeter. Komşular ilk kendi evlerine baksın bir." Kader teyzenin son dediğine kıkırdadık.

Kader teyzeye başımızı sallayıp, onun gidişini izledik. Biz odaya girdikten bir kaç dakika sonra Kader teyze elinde eşarplarla tekrar geldi."Kızlarım, alın bunları da başınıza bağlayın. Daha rahat edersiniz, ikide bir saç toplama derdiniz olmasın." Kader teyzenin verdiği eşarpları alıp, başımıza bağladık. Ben evde de anneme yardım ederken takıyordum zaten, bu yüzden alışkındım. "Yakıştı yalnız." Dedi gülerek Güneş. "Tabi, kızım. Biz Tomurcuk'lu kızlarıyız. Bize yakışmayacakta, başkasına mı yakışacak?" Güneş yeni olsa da sevmiştim bu kızı. Gönül isterdi ki önceden tanışabilseydik ama geç olsun güç olmasını değil mi. Yaşamamız gereken dostluk vardı. "Neyse gazamız mübarek olsun, başlayalım hadi."

🕞🕓🕟🕔🕠🕕🕡🕖

"Öldüm anam, bittim."

"Sorma ya, halıları fırçalerken başım döndü resmen! Kolun bir sağa, bir sola." Eylem, başını tutarak adeta kendini kanepeye attı.

Kader teyze yorgun ama mutlu bir tebessümle içeri geldi. "Ellerinize sağlık kızlarım. Hakkınızı nasıl öderim? Çok yoruldunuz."

"O nasıl söz Kader teyze, asıl biz senin hakkını ödeyemeyiz. Şurda iki iş yaptık hepi topu." Kader teyze tüm işlerde hepimizin yanına gelmiş ve yardım etmişti. Yemekleri ise zaten o yapmıstı. Afife ve Seher bu yönden bir hayli şanslı çıkmıştı. Ben bu Güneş'i de çok sevmiştim ayrıca, kız aklımdan geçenleri aynen söylemişti resmen. Güneş ile göz göze geldiğimizde birbirimize gülümsedik.

Kapı çalınca, kapıya bakmak için ayağa kalktım ve hole doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda, tum heybeti ile Aras abi ile karşılaştım. Bir süre sonra ise göz göze geldim.

Aras abi beni görünce şaşırsa da içten bir şekilde gülümsemişti. "Hoş geldin." Bilmiyorum ama abi demek istememiştim o an, ismiyle hitap edip, yanlış anlaşılmak da istememiştim. "Hoş buldum." Gözleri başımda eşarba kaymıştı, gözleri parlıyordu sanki ya da bana öyle gelmişti, bilmiyorum. Gerçekten hiçbir şey bilmiyordum. Bu tuhaf ve isimsiz hisleri. Onunla bu halimizi...

"Çok yakışmış..." Kaskatı kesilmiştim, kalbim çok hızlı atıyordu. İltifat duymaya alışkın değildim ve sevmezdim de çünkü hemen utanıp, kızarıyordum ama ondan duymak mutlu etmişti beni. Boğazımı temizledim ve belli gelirsin gülümsedim. "Teşekkür ederim." Daha fazla utanıp, kızarmamak için elindeki poşeti mutfağa götürme bahanesiyle elinde aldım ve ordan ayrıldım.

"Hoş geldin oğlum."

"Hoş bulduk annem." Sesleri geliyordu içerden. Mutfaktan çıktım ve tekrar oturma odasına doğru ilerledim.

Kapı çalınca, ben gidecekken Guneş beni durdu ve bu seferde o bakmaya gitti. Bir süre sonra fasulye sırığı gibi olan anılarım içeri çil yavrusu gibi dağılmıştı. Resmen oksijen oranını azaltıyorlardı bu cüsse ile burada nefes alırken. Faruk abi, Emirhan abi, Abim ve ikizim gelmişti. Ateş abinin işi olduğundan o gelmemişti.

İkizimi görünce dün olanlar aklıma geldi ve sinsice gülümsedim. "Kader teyze, mutfaktaki işler de bitti." İkizim'in gözleri Eylem'i görünce parlamıştı. Taze aşıklar sizi. Eylem'de, Burak'ı yeni farketmişti. Hemen başını yere eğip, bakışlarını kaçırdı. Ateş abi gelmediği için rahatça cilveleşebilirlerdi.

"Size bir yorgunluk kahvesi yapayım da içelim." Kader teyze giderken, Seher'de arkasından ona yardım etmek için kalkmıştı. Seher çok güzel kahve yapardı. "Ben de yardım edeyim bari." Diyip, ben de onların ardından mutfağa kaçmıştım. Peşimizden de sırasıyla kızlar gelmişti zaten.

"Yarın yeğenine, çoluğuna, çocuğuna, bilmem nesine kız arayan teyzelerden uzak duruyoruz kızlar." Maşallah adı gibi de namusluydu Afife. Âdeta bir öğretmen edasıyla işaret parmağını sallayarak bizi uyarıyordu. "Afife doğru söylüyor kızlar, o teyzelerden uzak durun. Fotoğrafını göstereyim falan derlerse bir şeyler uydurun bakmayın." Al birini vur ötekine bunlar abi-kuzen böyleydi. Mutfağa gelen ve konuşmamıza dahil olan Emirhan abi ile ona döndük. Seher adeta bir öğrenci gibi parmak kaldırdı ve çekinere konuşmaya başladı. Afife fazlasıyla flörtöz olduğunu bildiği Seher'in ne söyleyeceğini bildiğinden, direkt susturmuştu.

"Hayır, Seher." Kader teyze burada ona iş olmadığını anlayarak, iceri geçmişti ve gençler olarak yalnız kalmıştık.

"Neyse, ben su almak için gelmiştim." Emirhan abi tekrar konuştuğunda, ona kısa bir bakış attım ve kendimi mutfak sandalyesine attım. Güneş sakinve dolaptan bardak çıkarıp, su doldurdu ve Emirhan abiye uzattı.

"Sağ ol."

"Rica ederim."

"Kızlar akşamüstü sahile gideceğiz, haberiniz olsun. Güneş sende gel istersen." Emirhan abinin teklifi ile birbirimize baktık ve gülümsedik. Güneş ilk şaşırsa da kabul etmiş ve gülümsemişti. Ne zamandır sahile gitmiyorduk, güzel olurdu aslında. "Tamamdır abi." Hep bir ağızdan konuştuğumuzda, Emirhan abi gülümseyerek çıktı mutfaktan.

...

Eve gelir gelmez odama çıkıp, dolabımın önüne geçtim. Siyah kotumu ve beyaz t-shirttümü giyip, ince bir hırka aldım ve aşağı indim. Beni bekleyen abim ve Burak'a baktım.

"Geldim! Hadi gitmiyor muyuz?" Abim bana bakıp, içeri doğru seslendi.

"Anne, biz çıkıyoruz." Beyaz spor ayakkabılarımı ayağıma geçirip evden albümlerle beraber çıktım ve abimin kolunun altında girdim. Oldukça sessiz bir şekilde parka doğru ilerledik. Parkta buluşup, hep birlikte gidecektik sahile.

Parka geldiğimizde, bizim dışımızda herkesin burada olduğunu farkettim. Aras abiye kısa bir bakış attım ve kızlara döndüm. Kısaca bir selam verdim.

"Selam." Kızların yanına geçtim. Abimler ve ikizim de erkekçe tokalaşıp, selamlaştılar. Emirhan abiye baktığımda, elindeki gitarı yeni farketmiştim. Tayfadaki erkeklerin hepsi çalabiliyordu aslında, ama Emirhan abi ayrı bir güzel çalardı. Bizimle takılmak istemedikleri lise ve ergenlik çağlarında hep birlikte öğrenmişlerdi.

Güle, konuşa sahile gelmiştik. Kumlara daire şeklinde oturduk ve sohbet etmeye başladık. Abimlerin bizimle bu kadar takılmasının nedeni; bazılarının yeni mezun olarak iş bulamaması, bazılarının da hala son sınıfta oluyor olmasından kaynaklıydı. Okul dönemi başladığında, ister istemez bu kadar vakit geçiremeyecek ve yan yana olamayacaktık zaten.

Konuşacak bir konu kalmadığında ve birkaç istek şarkı mırıltısı söylendiğinde, hepimiz Emirhan abiye döndük. Emirhan abi anlamış gibi, yanında duran gitarı eline aldı ve bize baktı.

"Evet gençler, ne çalayım?" Çoğu şarkıyıda bilirdi Emirhan abi ve sesi fazlasıyla güzeldi. Onu diğerlerinden ayıran özellik buydu.

"Güneş'in sesi çok güzel, abi sen çal o söylesin."

"Seher." Güneş, Seher'in koluna vurdu hafifçe.

"Kızım ne Seher ya, sesin güzel işte. Hadi söyle. N'oluuur!" Seher, Güneş'in sesini ne ara duymuştu bilmiyordum ama ben de merak etmiştim. "Güneş, hadi ya. Kızım ne olacak biz bizeyiz şurada." Güneş utangaç bir şekilde bize ve Emirhan abiye baktı. Emirhan abi de dirseğini gitarına yaslamış, karar vermemizi bekliyordu sakince.

"Tamam, tamam. Sakin olun, söyleyeceğim. Yoksa kurtuluşum yok sizden, belli." Bize kısa bir bakış attı ve uyarır gibi devam etti. "İlk ve son kez."

"Hangi şarkıyı söyleyeceksin? Ona göre çalayım." Emirhan abi, Güneş'e döndü.

"Hmm... 'Ağladın ya' şarkıyı bilen varsa bir de erkek söylese iyi olur, daha güzel olur." Emirhan abi bir süre düşündü.

"Biliyorum ben. Hem çalar, hem söylerim." Emirhan abi, gitar tellerine vurduğunda, Güneş de hazırlanıyordu. Boğazımı temizledi ve şarkıya başladı. İlk kısmı o söyleyecekti. Sesi cidden çok güzeldi. Gözlerimi kapattım ve yerimde hafifçe sallandım. Bilmiyordum ama fazlasıyka güzeldi. Ya da Güneş'in sesinden dolayıydı bu.

"Bu aşk çoktan yol almış ve sen bana göre, iyi yerisin kalbimin.
Ben unuttum herşeyi, görmeden tam gerçeği.
Boşver... Boşver"

Sonra Emirhan abi söylemeye başladı, onun sesi zateb çok güzeldi. Müziğe ilgisi de vardı. Ses uyumları gözle görülecek derecede iyi. Gözüm istemsizce Aras abiye kaymıştı, o da bana bakıyordu. Utandığım için gözlerimi hemen kaçırdım. Bilmediğim, bu his denizinde boğuluyordum.

"Ağladın ya, kıyamam dönerim nedensiz. Ağladın ya, inadım geçiyor bedelsiz.
Göz yaşınla, bir acı bitiyor sonunda.
Ağla şimdi istiyorsan mutluluktan."

Sonra nakaratı birlikte söylemeye başladılar.

"Ağladın ya, kıyamam dönerim nedensiz,
Ağladın ya, inadım geçiyor bedelsiz.
Göz yaşınla, bir acı bitiyor sonunda.
Ağla şimdi istiyorsan mutluluktan."

Şarkı bittiğinde hepimiz alkışlamıştık, çok güzel söylemişlerdi. "Sesin çok güzelmiş Güneş." Afife'ye gülümsedi.

"Teşekkür ederim."

"Başka söyleyecek ya da çalacak var mı?"

Kimseden ses çıkmayınca, Emirhan abi gitarını çantasına koydu. Sonra zaten herkes kendi halinde takılmaya başlamıştı.

"Kızlar, benim bir şey hakkında bir tahminim var." Seher bunu söylerken, Güneş'e bakıyordu. Güneş garibimin ise haberi yoktu su içiyordu. Benim de kaşlarım istemsizce çatılmıştı. Ne diye geveliyordu ki? Meraktan çatlatıyordu burada bizi. "Emirhan abi, Güneş'e farklı davranıyor sanki." Güneş ağzındaki suyun hepsini Afife'ye püskürttü ve hunharca öksürmeye başladı. Ciğerleri sökülecekti resmen. Afife ise Güneş'e tehlikeli derecede boş bakışlar atıyordu, Güneş ona özür diler gibi bakıp, Seher'e döndü.

"Ne diyorsun sen Seher? Saçmalama istersen, yok öyle bir şey."

"Aslında düşününce, Seher haklı gibi." Seher, Güneş'e 'bak gördün mü o da benimle aynı fikirde' diye mırıldandı. Güneş, inanamayarak Afife'ye döndü. Ben ise düşünüyordum, nasıl anlamışlardı ki farklı bir bakış olduğunu? Burada tek salak olduğumu düşünmeye başlamıştım. Bakışlardan anlaşılıyor muydu?

"Afife sende mi? Gerçekten mi?"

"Kızım bir sakin ol. Hem biz öyle bir şey var demedik ki, sadece farklı davranıyor sanki dedik. Tahmin yani, tahmin. Yoksa sende öyle bir şey mi var?" Eylem Güneş'i köşeye sıkıştırmıştı. "Yok öyle bir şey. Kapatın konuyu."

Seher Güneş'e 'Yav he he' bakışı attı ve bu sefer topu Eylem'e attı. "Eylem, sizden ne var ne yok? Burak nasıl tutup, kolundan söyledi ama. Bize de nasip et rabbim." Sinsice gülümseyip müstakbel yengeme döndüm. "Yen- ay pardon Eylem diyecektim. Yemekteki ocağı bitmeden pişirebildin mi?" Eylem karşımda kızarıp, bozarıyordu ve bana oldukça sinirli bakışlar atiyordu. Olaydan oldukça fransız olan kızlar ise 'ne diyo bu değişik' der gibi bakıyorlardı. Ben de daha fazla merakta bırakmadan anlatmaya başladım. "Burak, dün gece Eylem'in yanına gitti. Eylem pansuman falan yapmış. Sonra bizim Burak abine söylediklerimin arkasındayım, seviyorum falan demiş. Sonra ne olmuş bilin bakalım?" Kızlar merak dolu gözlerle bakıyordu. Güldüm. "Bizim bu salak utanmış, yemekte ocağım var, bitmeden pişireyim deyip kaçmış." Şu an kızların hepsi Eylem'e gülüyordu ve nasıl böyle bir cümle kurduğunu sorguluyorlardı.

Başımı abimlerden tarafa çevirince, kaşlarım merakla atıldı ve abimleri ilgiyle izlemeye başladım.

Sahilde ki bir kaç kız, gülerek abimlere doğru geliyordu. Kızlar da farketmiş olcak ki, gözlerinden ateş fışkırarak bakmaya başladılar. Burak'ın yanına bir kız gelmişti. Eylem'e baktığımda kıza ölümcül bakışlar atıyordu, Eylem Burak'ın yanındaki halledebilirdi. "Ben, gidiyorum." Eylem, Burak'ın yanına doğru ilerlediğinde, kızlarla bakışmaya başladık. Seher çoktan Faruk abinin yanına gitmişti.

Güneş'e baktığımda, Emirhan abiye öylece baktığını gördüm. Âdeta bir robot gibi ayağa kalktı ve çekingen adımlarla oraya doğru ilerledi. Az önce ki iddiasını da böylece kendi kendine çürütmüş oldu. Afife, Emirhan abiyi Güneş'in halledeceğini düşünerek kalktığı yere tekrar oturmuştu. Başbaşa kalan Afife ve bana ise abim ve Aras abi kalmıştı, ikimizde ayağa kalktık ve onların yanına doğru ilerledik.

"Merhaba." Aras abi ve kız bana döndü. Hafifçe el salladım. Aras abi kaşlarını kaldırırken, onu umursamadım ve direkt Aras abinin yanına kendimi attım. Hakan abimin yanında ki kız, bizi görür görmez zaten gitmişti.

"Rahatsız etmiyorum değil mi?" Diye sorarak döndüm Aras abiye. Aras abi çarpık bir şekilde gülümseyip, ellerini oturduğu yerde geriye yasladı ve başını 'hayır' anlamında salladı.

"Sorman bile hata Bücür." Kolunu omzuma atıp, kendine çektiğinde kendimi göğsüne yaslı bir şekilde bulmuştum bu ani hareketinden dolayı. Elim refleksle göğsüne gittiğinde, nefesimi tuttum. Saçım yüzüne değiyordu ve göğsüne dağılmıştı. Mistik kokusu burnumdan içeri sızdıkça, beni mest ediyordu.

Kalbim hızlanırken, başımı yavaşça kaldırdım. Aras abi, kafasını eğmiş bana bakıyordu, gözlerimi kırpıştırarak baktım yüzüne. Yutkundum ve kalbimi duymaması için dua ettim. Ne için gelmişim ve ne olmuştu? Nefeslerim sıkışırken, mavi gözleri beni çektikçe çekiyordu. Kendime gelmek gittikçe zorlaşıyordu. Neydi bu hisler?

Kendime gelmiş gibi başımı panikle kaldırdım ve abimlere bakınmaya başladım. Onlar da ilerde oturuyordu ve bura ile ilgilendikleri söylenemezdi. Onu hafifçe iterek uzaklaştım ve ondan ayrılarak ayağa kalktım, yanımızda varlığını bile unuttuğum kız gitmişti. Gittiğini bile anlamamıştık.

"Ben gideyim." Yutkundum ve yanından hızla uzaklaştım. Elim kalbime gitti, çok hızlı atıyordu.
...

"Ben Eylem'i bırakıp geliyorum abi." Kapının eşiğinde durduk. Ateş abi bugün bizimle sahilere gelmemişti, bu yüzden Burak bırakmak istiyordu. Burak'a sinsice gülümsedim. "Sen Eylem'i bırak gel Burak." Bana göz devirip, Eylem'in yanına gitti.

Bende herkese iyi geceler dileyip, eve girdim, odama geçtim ve üzerimdekileri çıkartıp, pijamalarımı giyip yatağıma geçtim.

Bugün olanlar aklıma geldiğinde, gözlerimi açtım ve tavanı izlemeye başladım. Hesapta olmayan bir şeyler vardı.

Bitti. Çok şükür Allah'ım, bismillah. Düzenlenmiş hali de içime sinmedi ama sizce nasıl?

Eveet, bir bölümün daha sonuna geldik. Ben bu kadar zor olacağını hesaba katmamıştım, gerçekten okurken düzeltesim gelmiyo ve sinir krixi geçiriyorum.

Önceki halini okuyanlar ses versin dnxnrjjxje

Sormak istediğim şu; Aras ile Irmak bir araya gelsin diye atmadığım takla kalmamış ve derdim neydi de medyaya koyduğum her şarkıya bölümde de yer verme gereği duyuyordum dhxhdjxjjsjd

Ay vallahi sürekli sorgulatıyor bu kurgu beni, doğru söyleyin gerçekten seviyor musunuz? Benim ilk göz ağrım ve ilk deneyimim olduğu için seviyorum tabi ama... Bilemedim pek. Neyse sonuna kadar #IrmakArasbestship

Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere, sizi seviyoruuum! <3

Düzenlendi.

Continue Reading

You'll Also Like

13.3K 1K 76
Eğer aşkı yaşamayı öğretenimiz olsaydı, belki de çok uzaklarda saklanmazdı mutluluk. Hayat bazen bizlere türlü türlü zorluklar yaşatsa da apansız, te...
3.6K 294 26
"İkimiz de yalnızken tersiz ya hani, birlikte düz olalım mı?" Böyle dersem Deniz'in beni düzleme ihtimali vardı...
48.3K 5.3K 60
"Söyleyeceğin tek bir kelime, benim gitmemi ya da kalmamı belirleyecek." dedi ve kolyeyi avuçlarıma bıraktı. "Kaderim senin ellerinde." *** Hikayenin...
6.7K 489 9
mardin ağası rüzgar soykan ve milli voleybolcumuz duru erdinç