Tomurcuk Mahallesi| Tamamland...

By 1o1Hacker

1.3M 58.3K 14.6K

(Düzenlendi.) (Final.) Dram yok, üzülmek yok! Biz burada sadece gülüyoruz. Çıtır çerez, belki bir tutam da kl... More

1.Bölüm: 'Şarkılar ve Kitaplar'
3. Bölüm: 'Maç Günü'
4.Bölüm: 'Kıskançlık'
5.Bölüm, 'Yaşanması Gereken Aşk'
6. Bölüm: 'Gün'
7.Bölüm: 'İlk Kıskançlık Sinyalleri'
8.Bölüm: 'Kaçmak'
9.Bölüm: 'Tatlı Hisler ve Kabullenişler'
10. Bölüm: 'Güvenmek'
11. Bölüm: 'Yaralar'
12. Bölüm: 'Şah ve Mat'
13.Bölüm: 'Namuslu VS Hıyar Ağası'
14.Bölüm: 'Oyun'
15.Bölüm: 'Dosya Meselesi'
16.Bölüm: 'Mezarlık'
17.Bölüm: 'İddia'
18.Bölüm: 'Farketmek'
19.Bölüm: 'Koku'
20.Bölüm: 'Acı'
21.Bölüm: 'Mutluluk'
22.Bölüm: 'Hastane'
23.Bölüm: 'Aptal Aşık Irmak'
24.Bölüm: 'Yeni Kiracı'
25.Bölüm: 'Bir Aşk Yolculuğu'
26.Bölüm, 'Bir Takım Konuşmalar'
27.Bölüm, 'Tayfa ve tatil'
28.Bölüm: 'Aşıklar Cenneti'
29.Bölüm: 'Bahçe'
30.Bölüm: 'Yeni Aşk Sinyalleri'
31.Bölüm: 'Tanışma'
32.Bölüm: 'Yuvadan Uçan İlk Kuşlar'
33.Bölüm: 'İlk'
34.Bölüm: 'İsteme'
35.Bölüm: 'Ayrılık Rüzgarı'
36.Bölüm: 'Geçmişin İzleri'
37.Bölüm: 'Tatlı Tesadüfler'
38.Bölüm: 'Hasret Gidermek'
39.Bölüm: 'Seher ve Demir'
40.Bölüm: 'Yiğit ve Afife'
41.Bölüm: 'Irmak ve Aras'
42.Bölüm: 'Piknik'
43.Bölüm: 'Piknik 2'
44.Bölüm: 'Mektup'
45.Bölüm: 'Acıyla Yaşamak'
46.Bölüm: 'Misafir'
47.Bölüm: 'Hasret Bitti'
48.Bölüm: 'Hakan ve Tuğçe'
49.Bölüm: 'Oraya Bakma'
50.Bölüm: 'Hıyar Ağası & Namuslu vs Adalet'
51.Bölüm: 'Irmak ve Ders'
52.Bölüm: 'İsabetli Atışlar'
53.Bölüm: 'Kıskançlık ve Kafa Karışıklıkları'
54.Bölüm: 'Geçmişten Biri'
55.Bölüm: 'Tomurcuk Usulü Misafirperverlik'
56.Bölüm: 'T-shirt Meselesi'
57.Bölüm: 'Mahsur Kalmak'
58.Bölüm: 'Kaçak Savaşçılar A. ve Y.'
59.Bölüm: 'Balık'
60.Bölüm: 'Kaliteli Bir Gün'
61.Bölüm: 'Plaj'
62.Bölüm: 'Delikanlı Afife ve Prenses Yiğit'
63.Bölüm: 'Tomurcuk Çiftleri'
Parodilerden (1)
64.Bölüm: 'Acemi Aşık Afife'
65.Bölüm: 'Konser Çıkışı'
66.Bölüm: 'Zaman'
67.Bölüm: 'İlaçlar'
68. Bölüm: 'Yanlış Zaman, Doğru İnsan'
Özel Bölüm
69. Bölüm: 'Düğün'
70. Bölüm: 'Gizli Kapaklı İşler'
71. Bölüm: 'Ateş Bacayı Sardı'
72. Bölüm: 'İsteme'
73. Bölüm: 'İkinci Şans, İkinci Bahar'
74. Bölüm: 'Mutluluk'
75. Bölüm 'En Güzen Final'
Tribün Bekçisi •22 Numara•

2. Bölüm: 'Sır Dolu Kalp ve Yıllar'

46.3K 1.8K 692
By 1o1Hacker

Merhaba!
Nasılsınız?
Ben de iyiyim, teşekkür ederim.

Çok iyi öz eleştiri yapabiliyorum artık arkadaşlar ndjxjejusie Bu bölümü düzenlemek bayağı uzun sürdü ve ilk yazdığım haliyle farkı, kabak gibi ortada. Resmen baştan yazdım bölümü. :D Oy verin vallahi çok yoruldum ndjxjsjdjs

Neyse, hadi bölüme geçelim.

🎶MFÖ/Sarı Laleler🎶

İyi okumalar...

2. Bölüm, 'Sır Dolu Kalp ve Yıllar'

'İmkansız, hiç bu kadar imkansız ama bir o kadar da güzel ve sevilesi olmamıştı.'

Gözlerimi ovalayarak açtım ve yattığım yerde esnedim. Oturur pozisyona gelip, abajurumun ışığı açtım ve gözlerimin loş ışığa alışmasını bekledim.

Yine tuvalete gitmek ve sırf su içmek için, gecenin bir vakti uykumdan uyanmıştım. Gecenin bir yarısı uyarılmış gibi uyanıyordum aniden. Derin bir nefes alıp, ayağa kalktım ve yalpalayarak kapıya doğru ilerledim. Ailem bu huyumu ne kadar biliyor ve alışkın olsa da, sessiz olmaya özen göstererek alt kata indim. Uyanmalarını ve abimin başına gelen şeyin benim başıma gelmesini istemezdim. Tuvalet benim odamda da vardı ama mutfağa da uğrayacağım için, alt kattaki tuvalete geçmiştim.

Tuvallete işlerimi halledip, mutfağa geçtim. Dolabı açtım ve boş boş bakındım. Annemin yaptığı akşamdan kalma sarma bana göz kırparken, tencerenin kulundan tutarak elime aldım ve masaya doğru ilerledim. Sandalye çekip oturdum ve çatala dahi gerek duymadan, yemeye başladım. Böyle yiyince tadı daha güzel oluyordu.

Bir süre sarma ile bu şekilde aşk yaşadıktan sonra fazla yediğime karar verip, ayağa kalktım. Tencereyi dolaba koydum. Bir sürahi su ve bir bardak su alıp, mutfaktan çıktım.

Odama geldiğimde, suyumu içip yatağıma yattım. Gözlerimi kapattım ve uyumayı bekledim fakat uyku bana uğramıyordu. Başıma nadiren gelirdi bu uyandıktan sonra, uyuyamamak. Yastığın altından telefonumu ve kulaklığımı aldım. Belki biraz şarkı dinlersem, uykum gelirdi belki.

Kulaklığımı kulağıma takıp, telefondan karışık çala bastım ve çıka şarkı ile gözlerimi kapattım. Sağa döndüm, sola döndüm, yüz üstü yattım, sırt üstü yattım, yorganı üzerimden attım sonra rahatsız olup, tekrar üzerime çektim... Fakat yok, uyuyamıyordum.

Şarkı bitmiş, çoktan iki şarkı daha geçmişti ama yok. Uykum gelmiyordu. Kulaklığı çıkardım ve şarkıyı kapattım.

"Offf..." Yatakta tekrar oturur pozisyona geldim ve pencereden dışarı gözlerim kaydı. Önüme düşen dağınık saçlarımı, parmaklarıma sararak geri attım. Uyuyamayacağımı anlayınca, telefonumu ve ince hırkamı alıp, hava almak için, odamda ki balkona çıktım.

Hava biraz serin olsa da çok güzeldi. Derin bir nefes alıp, verdim. Yüzümde bir gülümseme oluştu, gözlerimi kapatıp açtım. Dolunay vardı. Balkon demirliklerime yaslanıp dolunayı izlemeye başladım. Yıldızlar güzeldi ama dolunay daha güzeldi. Dirseğimi demire yaslayıp, çenemi avcuma yasladım.

Gece, Tomurcuk'un üzerine güzel bir örtü misali serilmişti. Sokaklar bomboş ve etraf sessizdi. Sadece rüzgarın ve sessizliğin sesi vardı. Çok huzurlu ve kafamın dinlendiğini hissediyordum. Hayatımda hiçbir soeun olmamasına rağmen, bazen çok boğuluyormuş gibi hissediyordum. Herkesin böyle zamanları olurdu illaki. Yalnız kalmak ve kendini dinlemek istediği zamanlar.

Beni düşüncelerimden ayıran telefonumun bildirim sesiyle, gözlerimi güzel dolunaydan çektim ve refleks ile etrafıma bakındım. İnce hırkamın cebinden telefonumu çıkarırken, kaşlarım çatıktı. Saat epey geç bir saatti ve bizim kızlar bu saatlerde yazmazdı pek. Bu saatte kim mesaj atardı ki bana?

Bir yeni mesajınız var. Fazla oyalanmadan mesajı açtım. Aras abiden gelmişti.

Gönderen: Aras abi

Pijamaların güzelmiş :)

Kaşlarım havalandı, beni mi izliyordu? Nereden bakıyordu ki, pijamamın desenine kadar görüyordu? Kafam direkt çaprazımızda ki Aras abilerin evine yönelmişti. Evlerinin önünü aydınlatan sokak lambasından dolayı, görebiliyordum onu.
O da evin önüne oturmuş, sigara içiyordu ve yüz ifadesini net göremesemde bana muzipçe sırıttığına emindim. Zaten oldum olası uğraşmaya bayılırdı fakat son yıllarda inkar etmeyeceğim duvarlar, mesafeler ve soğuklar girmişti aramıza. Ben de çok umursamamıştım, yalan olmasın.

Kafamı eğip pijamama baktığımda, yüzümü buruşturdum. Bir kedi ile bir köpeğin öpüştüğü oldukça tuhaf ama bir o kadar da rahat bir pijamaydı. Yasak aşkı anlat deseler, bu pijamayı gösterirdim kesinlikle.

Telefonuma gelen ikinci bir bildirim sesi ile, dikkatimi tekrar telefonuma verdim ve gelen mesajı okudum.

Gönderen: Aras abi;

Ne o? Uyku tutmadı herhalde?

Derin bir nefes aldım, onu da tutmamışa benziyordu. Parmaklarım klavyenin üzerinde dolaşmaya başlamıştı.

Kime: Aras abi;

Su içmek için kalkmıştım, tekrar uyuyamadım. Ben de biraz hava alayım dedim. Sen niye uyumadın?

Gönderen: Aras abi;

Biraz yalnız kalıp, kafa dağıtayım dedim, malum yorgun bir gündü.

İstemsizce sırıttım.

Kime: Aras abi;

Kader teyze yüzünü mıncırmakran rahat bırakmamaıştır tabi *kahkaha atan emoji*

Bunu yazdıktan sonra, Aras abinin o halini düşünüp sesli bir kahkaha attım. Kahkaha seslerime, telefonumun bildirim sesi karıştığında, yüzümde asılı duran tebessümle mesajını okudum.

Gönderen: Aras abi;

Çok komiğine gitti herhalde? Baya eğleniyor gibisin.

Kime: Aras abi;

He vallaha. Seni öyle düşününce baya komik oluyor. Çok özledi seni.

Gönderen: Aras abi;

Biliyorum, ben de özledim.

Gülme sebebin olduğuma sevindim bu arada :)

Kaşlarım okuduğum mesaj ile havalandığında, ikinci bir mesaj daha geldi.

Gönderen: Aras abi;

Herneyse, hava iyice soğudu üşümeden içeri gir hadi. Hasta olursun.

Kime: Aras abi;

İyi geceler :)

Gönderen: Aras abi

İyi geceler.

Aras abiyle kısa mesajlaşmamız bittikten sonra, daha fazla üşümemek için odama girip, hırkalı çıkardım ve direkt yatağıma yattım. Uykum da geldiği için yatağıma yatar yatmaz, uykuya daldım.

...

"Irmak! Kalk kız, öğlen oldu hadi." Annemin odama gelip, kulağımın dibinde çığırmasıyla uykumdan istemeye istemeye uyanmıştım. Elim otomatik telefonuma gitmişti, saate baktığımda daha 8.30 olduğunu gördüm. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "El insaf be kadın! Daha saat 9 bile olmamış, sen öğlen oldu diyorsun."

Yatağımdan söylenerek kalktım. Banyoda rutin işlerimi halletikten sonra, söylenerek annemin yanına mutfağa geçtim. Haksız mıydım ama? Sabahın köründe, öğlen oldu diye uyandırılmak kadar, kötü bir şey yoktu.

"Aç mısın? Hızlıca sana da hazırlayayım mı?" Sandalye çekip oturdum.

"Yok, aç değilim de... Uykum var, uykum. Anne ya, sabah sabah ne diye uykumdan uyandırıyorsun? Bırak uyuyayım." Annem mızmızlanmama göz devirdi.

"Hadi hadi, çok konuşma. Kader teyzenle konuştum sabah; misafirleri gelecekmiş, temizlik yapacakmış. Ben Irmak'a bir sorayım, olmazsa gönderirim dedim ama..." Masadaki yeşil zeytinden bir tane ağzıma attım ve dirseğimi masaya koyup, başımı avcuna yasladım. Anneme boş boş bakarken, ağzımdaki çekirdeği çıkardım. Annem hala beklenti ile bakıyordu.

Anne, keşke deseydin benim kızım daha bana yardım etti mi ki sana etsin, daha kendi söküğünü dikemiyor.

"Benim haberim var mı bundan peki?" Annem, bana döndü ve sarı bezli elini tezgaha yaslayıp, elini beline koydu.

"Kızım, yaşlıdır kadın. Hem oğlu da yeni geldi, misafirleri gelir o kadar işi nasıl yetiştirsin tek başına?" Aras abiyi yaparken bana mı sordular diyecektim ki, kabullenmiş bir şekilde sadece başımı salladım. Hem bunu desem bu evden ne ölüm ne de dirim çıkabilirdi. Annemin gazabından hayatta kurtulamazdım Kader teyzeyi seviyordum ayrıca, muhabetti aşırı sarıyordu ve minnoş bir kadındı. Sevdiğim insanlara yardım etmeyi de seviyordum.

Etrafın oldukça sessiz oluşu dikkatimi çekerken, kaşlarımı kaldırarak anneme döndüm. Babam işteydi. Burak zaten avarenin tekiydi, abim de yeni gelmişti hemen başlamış olamazdı işe.

"Abimle Burak nerede anne?" Annem masadaki boşları toplarken, omuz silkti.

"Onlar da mahallede dolaşmaya çıktılar."

"Yanlarında ben olmadan niye çıkıyorlar? Dışarda bir sürü kötü hemcinsim var... Bunlar da saf, kanarlar falan... Ya bir şey olursa?" Annem başını iki yana salladı ve bezgince derin bir nefes aldı. Burak, hadi neyse başı bağlı sayılır ama abim...

"Yavrum sen doğduğunda, üç kere atıp, bir kere mi tuttuk biz? Niye normal değilsin? O kafandan bazen neler geçiyor, anlamıyorum." Kafamın içi genelde dertsiz başına dert edinip, canımı sıktığım kitaplarla doluydu. 9. Dünya savaşı gibi bir şey dönüyordu kafamın içinde...

Anneme, sadece göz devirdim. Kıskanç bir kardeştim ben. Maşallah ikizim ve abim arizona kertenkelesine benzeyen benim aksime çok yakışıklıydılar, müberek taş gibiler. Yakışıklısı çok olanın, derdi de çok oluyor. Yani... Arizona kertenkelesi demeyeyim de, dikkat çekici bir özelliğim yok diyelim biz ona. Ortalama bir boy ve kilo; uzun, dalgalı kahverengi saç; kahverengi göz. Sıradan bi kızdım yani.

Annemin, masadaki son tabağı da alması ile oturduğum sandalyeye yaslandım.

"Dün akşam sarma sarmıştım, götür de Aras oğlum yesin. Bir de sen tatlı yapmıştın ya hani, ondan da götür." Senin sarmalar dibi görmeye yakındı demedim. Az bir şey kalmıştı, onu da Aras abiye koyardım.
Ayrıca Aras abininde annesi vardı, neler neler yapıp yedirmiştir ona. Adamı ikinci günden komaya mı sokacaktılar. Bir nefes aldırın be.

Biraz daha boş boş oturduktan sonra, odama çıktım. Dolabımdan siyah bir eşofman altı, siyah bir t-shirt çıkartıp hızlıca giyindim. Telefonumuda eşofmanın cebine atıp, tekrar aşağı annemin yanına indim. Annemin hazırladığı, küçük sarma tenceresini ve şekerpare tabağını elime aldım. Tabağı ve tencereyi vestiyerin üzerine koyup, beyaz spor ayakkabılarımı giyindim. Çıkarken anneme de haber vermeyi unutmadım. Evden çıktım ve yukarı çaprazımızda ki eve doğru sakince yürümeye başladım.

Gözlerim yerdeydi ve ultra bir dikkat ile yürüyordum. Sakarlığı yetenek hâline getirmiş biri olarak, her an her şey olabilirdi.

Düşürme... Sakin ol... Yavaş... Herhangi bir sakarlık yapmamak için kendimi uyarıyordum ama sert bir şeye çarpınca boşuna olduğunu anladım. Burada benden bahsediyoruz, tabi boşunaydı. "Hiiih! Gitti sarma!" Sarma tenceresini tam düşecekken tutan el sağolsun, sarmalar kurtulmuştu ve ben de rahat bir nefes almıştım. Elimi kalbime götürdüm ve gevşeyerek, gözlerimi kapattım. Yüzündeki rahatlığın yansıması, bir tebessüm oluştu.

Neye ya da kime çarptığıma bakmak için başımı kaldırdığımda mavilerle göz göze geldim. Aras abi yine muzip bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Nereye böyle, komşu kızı?" Gülümsedim.

"Size gidiyordum abi." Onlara yardıma gittiğim detayını vermedim.

"E iyi madem ben de eve gidiyordum zaten. Beraber gidelim. Hem zaten taşıyamıyorsun sanırım... Yardım etmiş olurum. " Sakatlığına hafifçe utanarak, gözlerimi kaçırdım.

"Teşekkürler." İçime kaçan sesimi de ne kadar duyduysa artık. Sadece başını sallayarak, gülümsemişti.

Aramızda çeyrek adım kadar bir mesafe vardı ve çok sessizdik. Bu sessizlik gerileme neden oluyordu. Yanaklarımında, az önceki durumdan dolayı kızardığına emindim. En sinir olduğum huyumdu, ota boka utanıp kızarıyordum. Yüzümü saklamak için saçlarımla yüzümü kapattım ve başımı öne eğdim. Bunu farkeden Aras abinin komiğine gitmiş olacak ki kıkırdadı. Daha fazla utandım. Harika gerçekten. Aras abinin yanında büküle büküle yürümeye devam ettim. Benim aksime onun adımları kendinden emindi. Emin olduğum bir şey varsa, altı yıl önce gördüğüm Aras abiden farklıydı. Gerek görünüş olarak, gerek de şu iki günde farkettiğim davranışlarıyla.

Kader teyzelerin evinin önüne geldiğimizde, Aras abi kapıyı çaldı. Kader teyze kapıyı açtığında bekletmeden, ayakkabılarımızı çıkartıp eve girdik. Kader teyze beni görünce şaşırmış gibiydi. Sanırım ona yardım etmeye gelmeyeceğimi düşünmüştü.

"Hoş geldiniz çocuklar."

"Hoş bulduk annem."

"Hoş bulduk Kader teyze."

Aras abi ile aynı anda konuşunca bir tuhaf hissetmiştim. Birbirimize döndük, ben anında gözlerimi kaçırmıştım. Kalbim teklemişti. Aras abi önümden kolunu uzattığında, gözlerim irice açıldı. Ceketini aşmıştı. Kokusu hafiften burun deliklerimden sızıyordu.

Kader teyze içeri mutfağa girdiğinde, ben de peşinden gittim. Aras abi de odasına çıkmıştı sanırım.

K

ader teyze, ocağın başındaydı ve çorbayı karıştırıyordu. Beni farkettiğinde bana dönüp, gülümsedi ve tekrar önündeki işe döndü.

"Fatma ne yapıyor, nasıl?" Benden çok sen görüyorsun Kader teyze, sen söyle annem nasıl diyecektim ama kendimi tuttum.

"İyi o da ne yapsın, en son bulaşık yıkıyordu."

"Hakan oğlum da geldi... Nasıl mutludur şimdi." Başımı salladım gülümseyerek.

"Evet, çok mutlu gerçekten. Oğlum şöyle oğlum böyle diye diye dilinde tüy bitti, iki günde göbeği çıktı adamın." Kader teyze kahkaha attığında, ben de ona eşlik ettim.

"Anne olmak öyle bir şey işte kızım, Aras'ım geldi, nasıl mutluyum anlatamam. İçim içime sığmıyor. Her gün konuşuyorduk ama ana yüreği bu, aklım kalıyordu Aras'da. Ne yiyor, ne içiyor, nerede kalıyor, hasta mı..." Gülümsedim istemsizce. Gerçekten öyleydi. Aras abi ultra zeki bir adam olarak ilk senesinde tıpa gitmişti ama abim iki kez mezuna kalmış ve öyle gitmişti. Kader teyze dile kolay altı yıl ayrı kalmıştı evladından. İçindeki özlemi tahmin edebiliyordum.

Kader teyze, içeri doğru bir bakış attı.

"Şimdi gelir, yemek var mı diye."

"Ben halledeyim, Kader teyze." Kader teyze bana dönüp, tereddütle baktı.

"Olur mu ki kızım?" Gülümsedim ve omzunu sıvazlayıp, yanağını sıktım.

"Olur olur, Kader teyzem. Bal gibi de olur."

"Zahmet olacak ama..."

"O nasıl söz Kader teyze? Ne zahmeti? Hazırlarım bir şeyler ben." Kader teyze cevabım üzerine, beni beğeniyle süzüp, yarım kalan işine devam etti. O önünde ki işini yaparken ben de sırtımı ona döndüm.

Buz dolabını açtım ve tenceredeki yemekleri alıp, tezgaha koydum. Yemekleri sırayla ısıtmaya başladım, bu sırada şarkı mırıldanıyordum. Annemin gönderdiği sarmalarıda bu sırada önüme çektim.

"Uykulu gözlerle, döndüm rüyamdan
Sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından
Sen olmasan buralara, gelemezdım ben
Sevemezdım bu şehri, anlamazdım dilinden

Nasıl bir sevdaysa bu karşı koyamam
Dayanamam kıskanırım seni paylaşamam
Satırlar uçar gider aklımdan
Sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından"

Hem şarkıyı mırıldanıyor, hemde yukarıdaki dolaptan tabak çıkarmaya çalışıyordum fakat uzanamıyordum. Bakın çalışıyordum diyorum çünkü boyum yetmiyordu. Keşke kadınları düşünerek yapsalardı şu dolapları...

"Yardıma ihtiyacın var gibi?" Arkamda duyduğum sesle korkarak, aniden dönmem bir oldu.

Nereden çıktığını bilmediğim, Aras abi ile burun buruna gelmiştim. Aslında gelememiştim. Çünkü Aras abinin göğsüne bakıyordum şu an ve hafif üzerime eğilmişti. Aras abi yetişemediğim tabakları almak için bir kolunu yukarı dolaba uzatmış, bir kolunu tezgaha dayamıştı. Anlayacağınız Aras abi ve tezgahın arasında kalmıştım. Aras abi ile dip dibeydim ve bu benim kalp sağlığım için hiç iyi değildi. Bir anda çılgın gibi atmaya başlamıştı. Neden bu kadar hızlı atıyordu ki? Ah benimki de soru, bu durumda kim olsa böyle olurdu tabi! Düştüğüm duruma bak Allah'ım... Biz neden bu kadar yakındık ki? Kader teyze nerde hem? Görse neler düşünür, kim bilir... Ben neden bu adamdan gözlerimi alamıyorum?

Tabağı alıp, kolunu indirdi ve hafif geri çekilerek bana alanımı biraz da olsun verdi. Hâlâ yakındık. Tabağı uzattığında, kahvelerimi mavilerine değdirdim. Yutkundum.

Allahım bu maviler kadar güzel bir şey var mıydı ki? Çok mavi gördüm ama hiçbiri böyle değildi. Kokusu başımı döndürüyordu, bu yakınlık bana ve kalbime fazlaydı. Şuracıkta düşüp kalabilirdim. Allahım bu adam niye çekilmiyor? Nefesi nereden alıyorduk? Kalbimin sesini duymuyordur umarım.

"Sesin... Güzelmiş, bir ara bana da söylersin." Beklentiyle bakıyordu gözlerime ama ben anlamamıştım ki ne dediğini.

"H-hı? Ne?" Malsın Irmak, malsın. Süzme salaksın. Aras abi gülerek kafasını çevirdiğinde, transa girmiş gibi ona bakıyordum hâlâ.

"Diyorum ki sesin güzelmiş. Bir ara bana da bir şarkı söylersin herhalde?"

Allahım bu adamın sesi niye bu kadar güzeldi? Tınısı o kadar hoştu ki... Şuracıkta mayışıp uyuyabilirim.

"Ş-şey tabi bir ara bizimkilerle birlikteyken söylerim. Sen ne için gelmiştin abi? " Batırdım. TDK Arkamdan ağlıyordu galiba. Ben bir iş yapıyordum ama ne yapıyordum ki? Aras abinin kaşları çatılmıştı ve sonunda geri çekilmiş, sıkıntılı bir nefes vermişti. Allahım sana şükürler olsun sonunda çekildi. Verilmiş sadakam varmış.

Şimdi hatırladım! Ahmak kafam, ben Aras abiye yemek hazırlıyordum en son. Adama gelmiş, ne için gelmiştin diye sordum iyi mi?

"Yemek hazır abi, istersen sen geç otur ben getireyim."

Hızlıca annemin sarması ile Kader teyzenin yaptığı yemekleri tabaklara servis edip, masaya koydum ve Aras abinin karşısına oturdum. Ben oturana kadar bir kez bile gözünü üzerimden ayırmamıştı ve bu beni bir hayli heyecanlandırmış, germişti.

Okyanus gibi bakan mavi gözleri, siyaha yakın yumuşacık saçları... Aras abiye bakıp iç çekmemek için kendimi zor tutuyordum. Adam yakışıklıydı bir kere. Bana gülümsedi ve teşekkür ederek, yemeğini yemeye başladı.

Aras abi yemeğini yedikten sonra yaptığım şekerpareden tabağa koydum ve yemesi için masaya getirdim. Normalde umrumda olmazdı, kimseye sormazdım yaptığım bir şeyi, nasıl olmuş diye ama onun düşüncelerini cidden çok merak ediyordum.

Yüzünde ki ifadeden de anlaşılmıyor ki. Adam yalı kazığı gibi. Bir şey söylesene be adam! Beğendi mi ki acaba? Sorsam ne olur ya? Aynen aynen, sorayım. "Tatlı na-" Ben daha soramadan o lafımı bölmüştü.

"Fatma teyzenin eline sağlık. Tatlı da, sarma da çok güzel olmuş." Tatlıyı beğendiğine mi sevineyim? Böyle bir şeyi benden beklemediğine mi üzüleyim?

"Şekerpareyi beğenmene sevindim. Annem değil onu ben yapmıştım, afiyet olsun." Aras abiye bunu dememle zavallı adamın lokması boğazına oturmuş, hunharca öksürmeye başlamıştı. Şu an şaşkınca bakıyordu. Gülsem mi, alasam mı bilemedim şu an.

"Sen mi yaptın?"

"Beklemiyordun sanırım. Gözünüzde bu kadar beceriksiz olduğumu, bilmiyordum."

"Yani ne bileyim, yaparsın tabi de... Ne yalan söyleyeyim beklemiyordum. Boyundan büyük işler beceriyorsun bücür." Aras abinin böyle laf gevelediğini görmek tuhaf hissetirmişti. Alttan boyuma ettiği lafı, duymamazlıktan geldim. Devede de boy vardı sonuçta. "Afiyet olsun abi."

"Sağ oa Bücür, eline sağlık." Masadan kalkmış ve yanıma gelip yanağımdan makas almıştı. Ben onun bu hareketine şok olup, kızarırken o çoktan mutfaktan çıkmıştı bile. Arkasından öylece baktım. Elim yanağıma ve ordan da kalbime gitti. Neden bu kadar hızlı atıyordu ki?

Derin bir nefes aldım. Sakin olmalıydım, abartılacak bir şey yoktu.

Ayağa kalktım ve sofrayı üstünkörü halledip, Kader teyzenin yanına gittim. Mutfağa bir kez bile girmemişti ve ben ne zaman çıktığını dahi anlamamıştım.
...

Kader teyze ile beraber tüm odaları temizlemiş ve işimizi bitirmiştik. Sadece Aras abinin odası kalmıştı ve Kader teyze şu an börek açtığı için, Aras abinin odası bana kalmıştı. Onun odasına girmekten aşırı çekiniyordum. En son çocukken girmiştim. Şu an o genç bir adam... Sanırım, diğer abilerimin odasına girmek de böyle hissettirirdi.

Kapıyı açıp içeri girdiğimde o kadar da dağınık olmadığını gördüm. Aras abi düzenli bir insandı Allah var, benden düzenliydi adam. Hızlıca elektrikli süpürgeyi çalıştırdım ve odayı süpürdüm. Aras abinin ortalıkta olan bir kaç t-shirtünü katlayıp yatağının üzerine koydum. Kendi koyardı. Kokusu burnuma doluyordu bu odada ve sürekli derin nefesler almak istiyordum. Ben odanın ortasında öylece dururken, kapının aniden açılması ile irkildim.

"BİSMİLLAH!" Baş parmağımı damağıma ve boşta ki elimi, kalbime götürdü.

"Korkutum mu bücür? Kusura bakma, odada olduğunu bilmiyordum." Adam kendi odasına bile ahıra girer gibi giriyordu. Burak'da böyleydi. Hayır, doğalarında mı vardı bu havanlık anlamıyordum.

"Yok abi, ne kusuru... Asıl sen kusura bakma, bir bakıma izinsiz odana girdim sayılır." Elini ensesine götürüp, ovaladı ve gözlerini kaçırdı. Bu niye utandı ki şimdi?

"Üzerimi değiştirecektim..."
İstemsizce kızarmıştım duyduğum şey ime ve elim, ayağım titriyordu. Adam ne için gelmiş ben adamın odasının ortasında ne yapıyorum. Annem bana, sen olmamışsın derken haklıydı galiba.

"Tabi tabi, ben çıkayım en iyisi." Elim ayağım birbirine dolaşmıştı. Tam döndüm gidiyordum ki dönmemle kafamı kapıya çarpmam bir olmuştu. "Ahh!" Neden? Neden rezil olmaya mahkumum? Bu benim kaderim, kaderim bu benim... "Bücür! İyi misin?" Sesi endişeli çıkmıştı ve şu an kafamı inceliyordu. Utançla ona baktım, kafamı tutarak.

Bir şeyimin olmadığını görünce tutamadığı kahkasını sonunda salmıştı. Ona göz devirip, daha fazla rezil olup, kendime zarar vermeden odadan çıktım. Bir de gülüyordu, öküz!

Aşağı indiğimde, böreklerin içini koyan Kader teyze ile karşılaştım.

"Kader teyze, ben gideyim artık." Kader teyze, başına örttüğü yazmasının ucunu başına attı ve kaşlarını çatarak baktı.

"Yemeğe kalsaydın ya kızım, akşama kadar yoruldun zaten."

"Yok teyzem estağfurullah, ben gideyim annem merak eder." Yorgun olduğum düşünmüş olmalı ki, fazla ısrar etmemişti.

"Kızım akşam akşam belli mi olur? Az bekle Aras bıraksın seni." Yanımda beliren Aras abiye, bakmadım.

"Gerek yok teyze, Aras abi boşa yorulmasın, şuradan şura. Aynı mahalledeyiz."

"Boş yapma bücür, hadi bırakayım seni." Yanımda Aras abinin sesinide duyunca, kalbim teklemişti. Bugün kalbim çok tuhaf davranıyordu... Sesi o kadar net çıkıyordu ki cesaret edip hayır diyemedim, sadece kafa sallamakla yetindim.

Kader teyze ile vedalaşıp, beni bekleyen Aras abinin yanına gittim ve birlikte evden çıktık.

Çok sürmeden, tek kelime konuşmadan eve kadar gelmiştik, sadece iyi geceler dileyip eve geçtim ve aileme geldiğimi haber verip hızla odama çıktım. Kapıyı kapattım ve elimi kalbimin üzerine koydum. Bir tuhaftı bu, bugün. Fazla umursamadım. Anlık çarpıntıydı sanırım. Üzerimdekileri hızlıca çıkarıp, pijamalarımı giydim, uyumak ve gece tekrar istemsizce uyanmak üzere yatağıma yatarak bu tuhaf günü geride bıraktım.

...

≈Yazar'dan≈

Genç adam, Irmak'ı eve bıraktıktan sonra bir süre daha öylece evin önünde durmuş ve genç kızın penceresine bakmıştı. Onu en son ne zaman görmüştü? Altı yıl önce...
Ne kadar değişmişti öyle? Ne kadar güzelleşmişti... Altı yıl... Arada gelse de buraya, bazen onu göremeden tekrar giderdi.

Irmak, genç adamın kalbinde hep farklı bir konumdaydı. Üç yıl... Üç yıldır sessizce sevmişti onu. Onu altı yıl önce tıp fakültesinin, ilk senesinde Ankara'dan ailesi için geldiğinde görmüştü. 14 yaşındaydı genç kız o zamanlar ve genç adam onu gördüğünde yanında sınıftan erkek bir arkadaşı vardı. O zamanlar kalbini kıskançlık dalgası nasıl da sarmıştı? O çocuğun yerinde olmayı nasıl da istemişti? Genç kızı gördükten sonra, gitmek ne kadar zor gelmişti?

Ama olmazdı! Kız onu abisi olarak görürken, onu sevmesi adamlığa sığmazdı. Arkadaşının, kız kardeşiydi o. Çocukken abi abi doye peşinde dolanan kızdı. Peki kalbine laf dinletebilmiş miydi? Bir yıl... Kızı sevdiğini, kalbindekini kabullendiğini anlaması bir yıl sürmüştü ve anladıktan sonra üç yıl onu düşünmüş, sessizce onu sevmişti. Sessizce ve ona hissettirmeden. Bu koca adamın, küçük bir kadına yandığını hissettirmeden. Ne kadar özlemişti öyle? Kıza baktıkça içi gidiyordu, onun yanında olmamak, elini tutamamak çok koyuyordu. İmkansız, hiç bu kadar imkansız ama bir o kadar da güzel ve sevilesi olmamıştı.

Düşüncelerinden ayrıldı ve onu evde bekleyen annesini, aradı. Birkaç çalıştan sonra, açmıştı annesi.

"Anne, ben biraz parkta oturup geliyorum."

"..."

"Tamam anne. Üşütmem."

"..."

"Tamam sultanım."

Annesiyle kısa süren konuşmasından sonra, dalgınca parka doğru yürümüştü. Parka geldiğinde bir banka oturup sigara yaktı. Önceden, asla içmem diye tatava yapardı oysa.

Sigarası bittikten sonra, sıkıntılı derin bir nefes alan genç adam ayaklanmış, evinin yolunu tutmuştu.

Genç adam uyuyan ev halkını rahatsız etmemek için anahtarıyla sessizce girip, odasına çıktı. Bugün olanlar aklına geldikçe istemsizce gülümsüyor, kalbi hızlanıyordu. 'Ah bir de utanıp, kızarması yok mu?' diye içinden düşündü ve iç çekti. Hele ona sarıldığında ciğerlerine çektiği papatya kokusu... Ama artık özlem yoktu, buradaydı. Onun yanındaydı... O bilmese de.

Genç adam üzerini değiştirmek için ışığı yaktı, dolabının önüne geçip, siyah bir eşofman altı ve siyah t-shirt çıkarıp giydi. Tam yatağına yatacağı sırada ayağının altında cılız bir soğukluk hissetmişti. Ayağını kaldırıp baktığında, bunun bir kolye olduğunu gördü. 'Irmak' yazan zincirli basit bir kolyeydi belki ama Aras için bir kolyeden öteydi. O Irmak'ın kolyesiydi. Kolyeyi aldı, elinde bir süre oynadıktan sonra, göz önünde bulunmayacak bir yere koydu. Burada düşürdüğüne göre, artık onundu. Düşürmeseydi, değil mi?

Genç adam bugün yaşadıklarını bir kez daha düşündü. Sesi... Belki çok güzel değildi ama Aras'a göre, bu ses bu hayatta ki huzur kaynağıydı. Her gece olduğu gibi yine genç kızı düşünerek, uykuya daldı.

Bitti! Çok yoruldum dbxjejjdjsjs Düzenlemek, yazmaktan çok daha zor. Özellikle hataları görüp, sinir krizi gećirmemek elde değil.

Neyse ben kendime kızarım, siz bana kızmayın. Sonuçta, ilk deneyimimdi kitap djxjdjdjjs

Neyse, bölüm nasıldı? Hemen hemen hiç fark yok(!!!!) Değil mi? :D

Düzenlemeden önce 2000 kelimeydi, bi düzenleyeyim dedim arkadaşlar. O paragraf senin, bu paragraf benim Allah ne verdiyse bi girdim ve 3500 KELİME OLDU BÖLÜM!

Bu arada sormayı da unuttum, kapak nasıl? Açıkçası çok iyi değil ama sanki eskisinden iyi djxjdjdnd

Neyse Sizi seviyoruuum, diğer bölümlerde görüşmek üzere!

Düzenlendi.

Continue Reading

You'll Also Like

29.3K 1.7K 16
"Bıraksana yahu elimi! Gittiler işte." Ali elimi bırakıp arkasına yaslandı. Gözlerini kısmış düşünceli bir şekilde bana bakıyordu. "Onlar var diye...
48.2K 5.3K 60
"Söyleyeceğin tek bir kelime, benim gitmemi ya da kalmamı belirleyecek." dedi ve kolyeyi avuçlarıma bıraktı. "Kaderim senin ellerinde." *** Hikayenin...
84.9K 2.7K 43
Bir aşk bu kadar zor olabilirdi? Farkında olmadan birbirlerine aşıktı onlar... Sadece kavuşmak istiyorlardı...
3.6K 607 4
Siz Olsaydınız, Hayatta Kalmak İçin Ne Yapardınız? Bu Mahallede Dedikoducu Teyzeler Var, Eğlence Var Komiklik Var , Burası Komedi Mahallesi Mahalle...