ZEMHERİ (TAMAMLANDI)

__Zemheri_ által

124K 5.3K 3.5K

Yere çakılmayı, dizlerine batan çakıl taşlarını, avuçlarını delen dikenleri. Hepsini ezberleyecek kadar düşme... Több

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm 1. Part (S. F.)
34. Bölüm 2. Part (S. F.)
Duyuru - Bilgilendirme
Geri Dönüş Tarihi
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm (Final)
Veda...
Özel Bölüm (2. Final)

11. Bölüm

2.3K 127 71
__Zemheri_ által


Multi : Merve Deniz - Karanfil

Bin  okuma...
Ne  diyeceğimi  bilemiyorum. İlk  okumalarda  bile  havalara  uçarken; bin  okumadaki  sevincimi  nasıl  anlata  bilirim  bilmiyorum.
Size  çok  teşekkür  ederim. Kocaman  bir  aile  olduk. Daha  fazla  büyümemiz  dileğiyle...

♥♥♥  Bu  kalpler  benden  size...

Bu  bölümü  tatlı  tospiğime  itaf  ediyorum. krbltbusenur

~~~~~~~~~~~

Bataklığa düştün mü bir kere ? Artık çırpındıkça batarsın. Kurtulmaya çalıştıkça seni daha dibe çeker. Tamamen yutmadan vazgeçmez.

Bu mahallede benim için böyleydi. Her çırpınışımda daha derinlere çekiliyordum.

Burda yaşayan insanlar bileklerime asılmış beni her vakit daha aşağı çekiyordu. Buradan , bizden kurtuluşun yok diyorlardı sanki.

Halil abi bir kaç adım ötemizde bize tiksinerek bakıyordu. Hızla yanımıza geldi.

"Napıyon kızım sen ? Ne halt yiyon gecenin bu vaktinde bu adamla ? " dedi , kelimeler ağzından çıkıp kulağıma değdiği ânâ kadar ne kadar daha iğrençleşe biliyorsa , o kadar iğrençleşti.

"Hey ! Sen kimsin kardeşim ? " dedi Burak.
Halil abinin karşısına durmuş , onun sağ sola savurduğu ellerine öfkeyle bakıyordu.
"Asıl sen kimsin lan ? Sen nasıl bu kızla gecenin bu vakti gezersin ? " dedi.
Ettiği her kelime sinirlerimi şaha kaldırıyordu.

"Sanane kardeşim ! Sen bu kızın nesi oluyorsun ki karışıyorsun ? " dedi Burak.
Sinirden belirginleşen damarlarını görebiliyordum.

Halil abi bana doğru bir adım attığı an da Burak bileğimden tutum beni arkasına aldı. Tuttuğu bileğimin acısı dudaklarımdan istemsiz bir iniltinin kaçmasını sağladı. Burak hızla bana döndü. Tuttuğu bileğime baktı. Elini çekip kazağımın uzun kolunu yukarı sıvadı. Bileğimde kendini belli eden morluk onu şaşkına çevirmişti.

Bu morluk Halil abinin bileğimi sıktığı zamana ait olmalıydı. Cildim hassas olduğun için hemen morarmıştı.

"Kim yaptı bunu ? " dedi Burak.
Tam o sırada cevap vermek için açtığım ağzımı hakan abi yüzünden kapatmıştım.
"Ben yaptım lan ! Ne olacak ? " dedi Halil abi.

Bu sözden sonra Burak daha fazla kendini tutamadı. Saniyeler içinde yumruk yaptığı elini Halil abinin yüzünü geçirdi ve onun yere düşmesini sağladı.

"İşte bu olacak. Şerefsiz herif ! Sen nasıl bir kıza şiddet uygularsın ? Sen kimsin lan ? Gücün yetiyorsa bana da yapsana ! " dedi. Öfkesini onun yüzüne ard arda indirdiği yumruklarla dindirmeye çalışıyordu.

"Adam'mısın lan sen ? ! " dedi Halil abi aldığı darbelerden kurtulmaya çalışırken.

"Adamım lan. Adamlık sizin gibi bir kızla , bir insanla konuşmayı bilmeyen , fiziksel güçte sizden zayıf olan bir insana şiddet uygulamakla olmuyor ! " dedi. Sesi sessiz sokak da yankılanıyordu.

Buna bir son vermem gerekiyordu. Her ne kadar bunu haketmiş olsa da , bu buşekilde olmamalıydı.

Hızla Burak ın kolunu tuttum. Gözleri bu sefer beni hedef almıştı.
"Bu kadar yeter ! Artık gidelim" dedim.

Burak ı zor da olsa ordan ayırdım. Geride yüzünün bir kaç yerinden kan akan Halil abiyi bıraktık.

Mahalle bugün çok sessiz ve ıssızdı bu da iyi bir şeydi doğrusu. Luzumsuz insanlarla uğraşmaya halim kalmamıştı.

Burakla evin önüne kadar gelmiştik. Babası nın arabasını görmeyince onların gittiğini anlayıp o da gitmişti. Gitmeden önce de iyi bir uyarıda bulunmuştu.
Kendime dikkat etmemi , bir daha böyle bir sorun olursa onu aramamı istemişti. Bunun bir daha olmayacağını ona anlatmaya çalışmıştım ama pek işe yaradığı da söylenemezdi.

Bıkkınlıkla kapıyı açıp içeri girdim. Bunu sessiz yapmıştım. Babam kapının sert kapanmasına tahammül edemiyordu. Onu kızdırmak , bu yorgun güne biraz daha sorun eklemek istemiyordum.

Ayakkabılarımı çıkartıp mutfağa su içmek için gittiğimde babam ve annemin konuştuklarını duydum.

"Bu iş olacak. Onu dizginleyeceksin yoksa ben yapacağımı bilirim. Onlargibi bir aile böyle bir kız istemez. Onu terbiye edeceksin. Reşit olduğu zaman aile içinde bir nişan yaparız. Düğün onların istediği gibi okul bitince olacak. Sen de git söyle kızına" dedi babam. Sesi her zaman olduğu gibi sertti.

Algı duvarıma çarpan gerçekler beni dumura uğratmıştı. Ne diyordu bu adam ! Beni... Beni evlendirmekten mi bahsediyordu ?

Hiç düşünmeden hızla mutfağa girdim. Gözlerim ayakta durup emirler yağdıran babama sonra karşısında başını eğmiş duran annemi buldu.

"Ne diyorsun baba ? Ne evlenmesi ? " dedim. Sesim hayli yüksekti ve babam buna asla tahammül etmezdi.

"O sesine bir ayar ver yoksa ben o dilini koparırım ! " dedi. Sıktığı dişlerinin arasından kelimeler ölümümü fısıldıyordu.
"Burak beyle evleneceksin. Reşit olunca bir nişan , okulun bitince de bir düğün yapılacak. Ve sen , ben ne diyorsam onu yapacaksın. Yoksa seni öldürmekten beter ederim ! " dedi. Kelimeler bir bir boğazıma dolanıyordu.

"Baba benim daha okulum var. Ben Üniversiteye gidiceğim. Ne olur yapma baba" dedim. Sesim çaresizdi.

"Burak Beyin gittiği özel bir okulda okuyacaksın. Eğitimsiz bir kız istemiyorlar. Buna gerek olmadığını söyledim ama patronum seni sevmiş. Hiç bir masraftan kaçınmıyor" dedi.

"Baba ben evlenmek istemiyorum ! " dedim. Sesim titrekti ama yüksek çıkmıştı.
"Artık hayatımı mahvetmek den vazgeç... Yeter ! Bu kadarı çok fazla. Ben sana , benden bu kadar nefret edecek ne yaptım ? Artık yeter baba ! Hayatımı cehenneme çevirmeden vazgeç ! Yoksa o..." dedim ama yüzüme inen tokadı kelimelerimi yarıda kesmişti.

Attığı tokadın şiddeti bedenimi savurmaya yetmişti.

"Lan sen beni tehtit mi ediyon ha ? Gebertirim lan seni ! " dedi babam. Bedenini ele geçiren öfkeyle kemerini çıkartmıştı. Bunu kemerin demir tokasından ve derinin kumaşa sürtündüğünde çıkan o sesten anlamıştım.

Hızla havaya kalkan kemer sırtıma sert darbeler indirdi. Bir kamçı gibi tenime hızla iniyor , indiği yerde bedenen ve ruhen yaralar bırakıyordu.

Hangisi daha acı diye sorarsanız ; beden bir şekilde iyleşiyordu ama ruha işlenen yaralar hep kanıyordu. Hiçbir ilaç onun acısını dindirmeye yetmiyordu.

Açık renk kazağım tenimi korumakta yetersiz kalıyordu.
Babam bağrıyor , bütün gücüyle kemeri sırtıma indiriyordu.

Kalbim bedenimin acısından çok ruhumun acısı yüzünden ritmini bozuyor ve küçük sızılar oluşturuyordu.

Omzuma binen şeytan bana onun kızı olduğumu hatırlatıyor , susması gereken dudaklarımdan , babamın günahlarını akıtıyordu.

"Bana olan bu nefretin o şerefsiz yüzünden değil mi baba ! " dedim bağırarak. Ne olacağı umrumda değildi artık.

O şerefsiz herif yüzünden benim hayatım bu haldeydi. Bütün bu acılarımın sebebi oydu !

Kelimeler dudaklarımdan döküldükten saniyeler sonra deri kemer boğazıma sinsi bir yılan gibi dolandı. Babam kemeri boğazıma dolamış iki ucundan çekiyordu. Can havliyle kemere uzanan parmaklarım çaresizce kemeri çözmeye çalışıyordu. Boğazımda oluşan ağır baskı bir yudum nefese muhtaç kılıyordu.

Dudaklarım , ilerde bana şaşkın gözlerle bakan annemden yardım dinlenmek için açıldı.

"An..ne. Yardım... Et..." dedim. Kelimeler kesik kesik ve kısıktı.
Annem yaşadığı şokdan sıyrılmıştı. Babamın elinden beni kurtarmak için bir kaç girişimde bulunmuş , onca kelime sarf etmişti ama oksijensizlikten uyuşan bedenim bunları net algılamama engel oluyordu.

Belkide ben annemin beni kurtarmasını istediğim için zihnim beni böyle bir yanılgıya sürüklüyordu.

Boynuma sürtünerek çözülen kemerle , nefese muhtaç bedenim derin soluklarla hayat bulmuştu. Boğazımı yırtan sesli öksürükler , halsiz düşmüş bedenimi acıtıyordu.

Gözlerim içinde sakladığı yaşları bir bir akıtırken , elim boğazıma gitmişti.

Vicudumda ağır bir acı vardı. Nefessiz kalmanın verdiği acı , yerdeki bedenimi kaldırmama engel oluyordu.

Babam , iri elleriyle kavraladığı saçlarımı kendine çekerek yere serilmiş bedenimi yerden kaldırdı. Saç diplerimde oluşan acı baş ağrımla beraber feci bir acı çekmemi sağlıyordu.

Babamın dudakları kulağıma yaklaşarak sarf ettiği şeyler , omzuna binmiş şeytanını kahkahalara boğarken ; diğer tarafta kanatları kırılmış acılar içinde bir melek vardı. Şeytanın yüzündeyse meleği altetmenin verdi o kötü zaferi.

"Sen o pis ağzınla ona küfür edecek bir insan değilsin. Seni defalarca uyardım. Seni öldürürüm ! O pis ağzın bir daha ona bir şey derse , yemin olsun seni öldürürüm ! " dedi. Sesi kısıktı ama sesindeki o korkutucu tını , yapacaklarının ciddiyetinden haberciydi.

Yorgun bedenimi sürükleyerek bodrum kapısına kadar götürdü. Siyah kapıyı açıp beni merdivenlere doğru itti. Dengemi sağlayamayan bedenim uzun basamaklı merdivenlerden çarpa çarpa zemine yığıldı.

Alnım , burnum , parmaklarım , bileklerim basamaklara çarpıp bir çok hasar aldı. Tahta merdivenlerden gevşeyen paslı çiviler tenimi yırtmış , yırttığı yerlerde de ufak sızılar bırakmıştı. Zemine çarptığım alnımda sıcak ve ıslak bir his vardı. Başımı yerden kaldırıp , avuçlarımı yere yasladım.

Başımı çevirdiğimde : Babamın hızla bodrum kapısını kapattığını gördüm. Acıyan yerlerime ve dönen başıma aldırış etmeden eski merdivenleri çıktım.

Kapının o iğrenç kilit sesi çaresizliği ruhuma ilmek ilmek işliyordu.
Avuç içlerimi kapının yüzüne vurdum.

"Baba ! Aç kapıyı. Baba beni burda bırakma. Baba..." dedim. Adını seslenirken bağırsamda kapıyı açmamıştı.

"Anne ! Biliyorsun değil mi ? Ben Farelerden korkarım. Burda Fareler var , lütfen çıkar beni. Anne ne olursun... Tamam dövün ama beni burda bırakmayın. Anne ! Biliyorum duyuyorsun beni. Lütfen anne çıkar beni buradan. Anne..." dedim. Belki de yakarışlarım derinlere gömdüğü o annelik duygusuna dokunur diye...

Avuçlarım kapının yüzünden kaydı. Bacaklarım pesetmişlikle beni daha fazla taşımadı. Çaresizlik artık ruhumu tamamen ele geçirmiş beni yok etmeye başlamıştı.

Kafamı kapıya yasladım. Ben ne yaptım ? Ben bu kadar sevilmeyecek ne yaptım ?

~~~~~~~~

Karanlığın içine , bir girdap gibi çekildiğim kaçıncı saatteydim : Bilmiyorum.

Uzun vakittir kapının önüne oturmuş duruyordum. Göz yaşlarım akmayı kesmiş , gece en karanlık haline bürünmüştü.

Geniş ve büyük duvarda : Küçük bir kutu boyutunda bir cam vardı. Ay ve Yıldızların ışığı , o camdan sızıp , karanlığı bir nebze de olsa azaltıyordu. Tozlu ve soğuk bir yerdi.

Suzuzluktan kuruyan boğazım tozdan dolayı yanmaya başlamıştı. Kaslarım kendimi sıkmaktan acıyordu. Gözlerim etrafa özensizce koyulmuş eşağlardan biran olsun ayrılmıyordu.

Biliyordum bu oda da fare vardı. Babam onlar için ilaç almıştı.
Benim fareye karşı olan korkumu bildiği için de beni buraya kapatmıştı. Küçükken de yapardı. Çığlıklarım eve inletse de , acmazdı kapıyı...

Zihnim geçmişi yâd ederken ; ilerideki eşağların arasından çıtırtılar yükseldi. Kalbim göğüsümü kum torbası gibi yumruklarken ; hızla ayağa kalktım.

Soğuk odaya rağmen terlediğimi hissettim.

"Hayır ! Hayır , hayır , hayır..." dedim. Bunlar benim kuruntularımdı. O eski eşağların arasında hiçbir şey yokdu.

Boynum , kollarım ve vücudumun bir çok yeri kaşınmaya başladı. Tırnaklarımla keskin bir bıçak gibi tenimi kesiyordum. Acıyormuydu ? Bilmiyorum.

Ve tam o an bir şey oldu. Küçük camdan sızan ışığın vurduğu yerde , iki tane , büyük , siyah ve uzun kuyruklu fareler gezinmeye başladı.

Çığlığım boğazımı yırtıp geçti. Ellerim saçlarımın arasına dolandı ve var güçleriyle çekti. Dizlerim titriyor , bilincim uyuşuyordu.

Saçlarımdaki ellerimi çekip , tahta kapıya vurmaya başladım. Tahta kapıdan soyulan kıymıklar avuçlarıma saplandı ama ben kapıya vurmaya devam ettim.

"Aaaa ! Anne ! Baba ! Çıkarın beni burdan. Baba ! Fa..fare. Fare var. Çıkarın beni ! " çığlıklarımla kapıyı yumrukladım.

Kalbim acıyor , bedenim sürekli titriyordu. Çığlıklarım fareleri ürkütmüş ; kaçışıyorlardı. Birisi bana doğru koşmaya başlayınca , kapıya tekmeler atmaya başladım.

Kapının ardından gelen gürültüler kurtuluşumun habercisiydi. Arkamı dönmekten deli gibi korktuğum için , soğuk terlerin biriktiği alnımı kapıya yasladım. Derin nefesler alıyordum ama yine de yetmiyordu sakinleştirmiyordu.

Kapının kilit sesini duyduğum an hızla kapı kulpunu indirip çıktım. Annem bana garip garip bakıyordu ya da nasıl baktığını bile anlamayacak kadar beynim uyuşmuştu. Titreyen bacaklarım beni daha fazla taşımadı. Kapının önüne çöküp deli gibi ağladım. Kaslarım kendimi sıkmaktan acıyor , kalbim yaşadığım korkudan ağrıyordu.

Vücudum titriyor , sanki tiki olan bir insana dokunmuş gibi eğilip bükülüyordum.

Annem bir şeyler demişti ama anlamamıştım. Kolarıma parmaklarını dolayıp beni salladı ama hala aynı tepkiyi veriyordum. Takii yanağıma sertçe inen tokata kadar.

"Kendine gel artık ! Sakin ol , çıktın ordan. Artık orada değilsin" dedi. Yaşlı gözlerle anneme baktım. Hissettiğim şey merhametmiydi ?

Kolumdan tutup kaldırdı. Beni odama kadar çıkardı. Odamın kapısını açtı. Işıkları yakıp banyoya girdi. Banyoda bir şeylerle uğraşıp dışarı çıktı. Beni banyoya soktu. Küveti doldurmuştu.

"Üstünü çıkartıp suya gir. Sıcak su seni rahatlatır" dedi ve hem banyodan hem de odadan çıktı.

Üstümü çıkartıp , çıplak bedenimi suya bıraktım. Tırnaklarımla soyduğum derim sızlasa da , ağrıyan kaslarımı biraz olsun rahatlatmıştı. Daha sakindim.

Başımı , küvetin başındaki geniş yere koydum. Gözlerimi kapattım ve sıcak suyun beni sakinleştirmesine izin verdim.

~~~~~~~~

Dünyaya bilincimi kapadığım vakitte , bir tıkırtı beni kendime getirdi. Yorgun gözlerimi açıp karanlık odaya baktım. Odamın camından süzülen ışık , karanlık odayı biraz  olsun aydınlatıyordu.

Bir an oda da fare olma düşüncesi beni korkutsada , cama çarpan şeyin tıkırtısı beni bu korkudan kurtarmıştı.

Endişe ve merak içinde yataktan kalkıp camın yanına gittim. Odamın camı , küçük bahçeye bakıyordu. Sokaktan geçen birisi bir şey atmış olamazdı.

Camın yanına yaklaşınca , camın dış tarafında , mermerin üstüne koyulmuş bir kutu olduğunu farkettim. Camı açıp dışarı baktım. Kimse yoktu. Elime kutuyu alıp , camı kapadım. Hava aşırı soğuktu ve kısa bir sürede iliklerime kadar üşütmüştü.

Işığı açıp yatağa oturdum. Yuvarlak ve sade bir kutuydu. Kapağını açtım : Kurumuş yaprakların içinde bir not vardı. Elime notu aldım.

'Sevmediğin her şeyi sana sevdireceğim. Seni eski parkta bekliyorum. Orada seni küçük bir süpriz bekliyor olacak.
Not : Hava soğuk. Üstüne kalın bir şeyler giyin lütfen...

Bu not ondan gelmişti. Bu benim yorgun yüzümde soluk bir tebessüm oluşturmuştu.

Yataktan kalkıp üstümdekilerini çıkartıp , kalın bir kazak ve pantolon giyindim. Yüzümdeki yaraları , kapatıcıyla örttüm. Dikkatli bakmadıkça belli olmuyordu. Boynumdaki tırnak izlerini de , siyah bir fular yardımıyla kapattım. Üstüme de siyah deri çeketimi alıp sessizce çıktım evden.

Bildiğim bir tek eski park vardı , o da buraya pek uzak değildi.

Mahalledikilerin beni görmemesini umarak hızlı hızlı yürüdüm. Saat sabahın dördünü biraz geçmişti. Karanlık havayı bozan tek şey sokak lambalarıydı.

Bir süre yürüdükten sonra eski çocuk parkına geldim. Bu parkın bende kötü anıları vardı. Her attığım adım da çocukluğumun canı o günkükadar yanıyordu.

Daha fazla düşüncelere dalmadan , eskimiş demir salıncaklara doğru yürüdüm.

Salıncağın üstünde kıpkırmızı bir elma şekeri vardı. Dudağımı ısırdım. Ben elma şekerini çok severdim.

"Süprizimi beğendin mi ? " dedi. Onun sesi gecenin karanlığında parlayan bir yıldız gibiydi.

Arkamı döndüm. Bana içten bir gülümsemeyle bakan onu gördüm.

"Evet. Teşekkür ederim" dedim.
Bir kaç adımlık mesafeyi kapattı. Parmakları kırık saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

Başını eğip dudaklarını kulağıma yaklaştırdı.

"Salıncakları sana sevdireceğim" dedi. Sesi ılık olsa bile , ben iliklerime kadar üşümüştüm söyledikleriyle. Bir adım uzaklaştım ondan.

"Hayır ! " dedim. Başımı iki yana salladım.

Beni belimden ve bacaklarımın altından tutup kucağına aldı. Ne yapacağımı şaşırdım. Beni salıncağa oturtup çekildi. Yanaklarımdan tutup saçlarımın kapattığı alnımdan öptü.

"Geçmişinde sana acı veren her şeyi zihninden siliceğim. Onları birlikte değiştiricez , sevmediğin her şeyi sevdireceğim" dedi.

Başımı salladım. Arkama geçti. Titreyen ellerimi salıncağın demirlerine koydum.
Arel yavaş yavaş sallamaya başladı.

Zihnim beni mazinin içine attı.

Gözlerimi kapattım. Geçmişin sesi hala kulaklarımdaydı.

Mazimin zihnimdeki sesini dudaklarıma döktüm.

"Küçüktüm. Okulun ilk günüydü. Çok mutluydum. Babamın gelmesini iple çekiyordum. Okul da yaptıklarımı anlatacak , ondan bir nebze olsun sevgi umacaktım. Daha fazla dayanamadım ve anneme haber vermeden evden çıktım. Bu parkın kapısında uzun bir süre bekledim. Sonra babamı gördüm..." dedim. Sesimin tonu yavaş yavaş değişiyordu.

O , beni sessizce dinledi.

Konuşmaya devam ettim.
"Beni dışarda gördüğü için sinirlenmişti ama ben bunu göremeyecek kadar mutluydum. Ona beni salıncakta sallaması için ısrar ettim. Babam ısrardan hiç hoşlanmazdı ama etrafta insanlar olduğu için sesini çıkarmadı" dedim.

Acıyla yutkundum.

"Zorla bu salıncağa getirdim onu. İstemeye istemeye salladı bir süre. Daha hızlı sallamasını istedim. Daha hızlı salladı. Sonra daha hızlı. Korktum. Durmasını istedim ama o durmadı. Korkudan ağlamak üzereydim. Sonra salıncak en yükseğe çıkınca salıncaktan düştüm.

Alnım , avuçlarım , diz kapaklarım çok acıyordu. Ben baba diyerek ağlarken ; babam beni orada bırakıp gitti. Beni tek başıma orda bırakıp gitti !

Ağlamakdan yorulduğum bir vakit sonra , Amine Teyze geldi. Yaralarımdan bir anne şevkatiyle öptü. Beni kucaklayıp evine götürdü , yaralarımı sardı. Ve ben bir gün daha : Sabahlara kadar anne ve babasızlığıma ağladım" dedim.

Gözlerimi kapattım. Derin bir nefes çektim içime.
"Daha hızlı salla ! " diye bağırdım.

"Zemheri ! " dedi. Kısık sesiyle.

"Artık düşmekden korkmuyorum. Düşsem gelip kaldıracağını , yaralarıma iyi geleceğini biliyorum" dedim.

Sessizliğiyle itaat etti , kelimelerime.

O kadar hızlı salladı ki yıldızlara dokunabilirim sandım...

~~~~~~~~

Ve  bir  bölümün  daha  sonuna geldik.
Bu  sınavımdan  önce  atacağım  son  bölümdü.
Benim  gibi  sınava  girecek  bütün  öğrencilere  başarılar  dilerim. İnşAllah  emeğinizin  karşılığını  bol  bol  alırsınız.

Allaha  emanet  olun...

İnstagram : __zemheri_

Olvasás folytatása

You'll Also Like

10.7K 326 78
SON buldu herşey... Uğrunda yıkılan hayatlar kaldı geriye.Ne bir göz yaşım nede düşüncelerim. Sonlandı gülűşlerim gidişlerinde... Kayboldu sözlerim g...
1.6M 87.3K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
Peyda Herkes Yalan által

Ifjúsági irodalom

733K 49.4K 32
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
5.8M 264K 84
Arızanın ta kendisi olan adam DOĞU ÜZEYİROĞLU! Ne çok iyi ne çok kötü. Onu acımasızlaştıransa kardeşinin bir başka kıza ondan habersiz nakil edilen...