HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI (Tamam...

By lazKizi_61_

789K 40K 6.2K

01.06.17* Romantizm #36 * Aşk, edep ile güzeldir... ***** Uzun yıllardır sürüp giden bir arkadaşlık. Bu arkad... More

«HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI~Tanıtım
«H.K.D.~1
«H.K.D.~2
«H.K.D.~3
«H.K.D.~4
«DUYURU...»
H.K. D.-5
<H.K.D.-6
<<H.K.D.-7
ALINTI...
«H.K.D.~8
«H.K.D.~9
«H.K.D.~10
«H.K.D.~11
12~Alıntı
«H.K.D.~12
H.K.D.-13
Alıntı~14. bölümden
«H.K.D.~14
«H.K.D.~15
«H.K.D~16/Alıntı
«H.K.D.~16
«H.K.D~16/2
«H.K.D.~17/1
H.K.D.-17/2
«H.K.D. ~18
«H.K.D.~19 ALINTI
«H.K.D.~19
H.K.D.-19/2-ALINTI
H.K.D. 19-2
H.K.D. 20-Alıntı
H.K.D.-20
H.K.D.-21/ALINTI
H.D.K. 21-ALINTI/2
«H.K.D. ~21»
°H.K.D.~22~
<H.K.D.-23 Alıntı
H.K.D.-23
<H.K.D.-24>
H.K.D.-25/Alıntı
<H.K.D.-25>
~H.K.D. 26/Alıntı~
<H.K.D.-26>
H.K.D.~27
H.K.D.-28-
-H.K.D.29-
-H.K.D. 30/Alıntı-
-H.K.D.30-
*H.K.D./31
H.K.D./32
H.K.D./34
H.K.D.-35-♡
H.K.D.*36*
H.K.D./37
H.K.D./38-ALINTI
H.K.D./38
MUTLU BAYRAMLAR...
H.K.D./39
H.K.D./40
H.K.D./41
H.K.D.\42
H.K.D./43
H.K.D./44
H.K.D./45
H.K.D./46
HKD/47
HKD/48
HKD/49
HKD/50
HKD/51
HKD\52
HKD/53
HKD/Alıntı
HKD/54~I
HKD/54~II
HKD/55
HKD/ 56
HKD/57/1.part
HKD/57/2. Part Alıntı
BİR DAKİKA BAKAR MISINIZ😉
HKD/57/2
HKD/58/Alıntı
SİZE BİR HABERİM VAR👀✋
HKD/58/ 1.part
Bir saniye toplaşabilir miyiz?
HKD/58/ 2.part
❗SAADET ÇIKMAZI'ndan Haber Getirdim❤🌼
GİZEM VE DEVRAN...❤
59.Bölüm/Alıntı...
59/1 Bölüm
59/2 Alıntı ve Bölüm Bilgisi
HKD/59/2
Gizem ve Devran Severler Toplaşın😂💙
HKD/60/ Alıntı
HKD/60/1.Part
HKD/ 60-2 /ALINTI
Mutlu Bayramlar
HKD 60/2. Part
AŞKLAMBAÇ Severler Burada mı?
HKD 61. Bölüm(Final) Alıntı
HKD/ 61/ ALINTI ~II~
HKD/61. Bölüm/ Final
💕Açıklama ve Teşekkür💕
🔔AŞKLAMBAÇ'TAN HABER VAR🔔
🐣BİR DAKİKANIZI ALABİLİR MİYİM?🐣
🍄Aşklambaç Günleri...🍄
🍁HKD KAPAK FOTOĞRAFI 🍁
⭐Sizleri AŞKLAMBAÇ Okumaya Davet Ediyorum⭐
🌺Sonradan Okuyanlar İçin NOT🌺

H.K.D.-33-

7.8K 475 105
By lazKizi_61_


Bu bölümü çok çok tatlı bir okuyucuma armağan ediyorum... :) <3


Yazar: Meh-Pare

Bölüm: 33 (kıskançlığın sonu, bahaneler bahaneler..)

Genç adam yüzündeki alay dolu gülümsemeyle büyük kapıyı aralayıp toplantı odasına girdi. İçeri adımını attığı anda yüzüne katı bir ifade yerleştirdi.

-Günaydın, dedi uzun masanın etrafına dizilmiş olan çalışanlarına. Masanın başındaki yerine oturduğunda hemen sağ tarafındaki boş sandalye dikkatini çekti.

-Genel danışmanımız nerede?

-Efendim bu toplantıya katılmasına gerek olmadığı...-

-Sana kedi başına kararlar verme yetkisi vermedim Sude! Git Zümra Hanım'ı çağır! Dedi sert ses tonuyla. Sude hızla odadan çıkıp soluğu Zümra'nın odasının önünde aldı. Birkaç kez kapıya vurup içeri girdi. Masasında oturmuş önündeki dosyayı inceleyen genç kıza,

-Zümra Hanım, Yiğit Bey sizi toplantı salonuna çağırıyor, dedi. İğneleyen bakışlarını atmayı da ihmal etmedi.

-Neden? Bir sorun mu var?

-Hayır sorun yok. Şu an gerçekleşecek toplantıya sizin de katılmanız gerekiyormuş. Aslında gerek yok ama Yiğit Bey sizi hep gözünün önünde istiyor, dedi. Genç kız karşısında dikilen Yiğit'in asistanına ters bir bakış atıp ajandasını alarak odadan çıktı. Toplantı odasına girdiğinde kendisine dönen bakışlardan rahatsız olduğunu hissedip aceleyle yerine geçti. Gizem arkadaşına gülümseyip konuşmaya başlayan Yiğit'e döndü.

-Bu toplantının konusu size sunmak istediğim bir fikir. Eğer İstanbul'da kalsaydım orada gerçekleştirecektim bu projeyi. Ama buraya nasipmiş. Biliyorsunuz ki yavaş yavaş kıştan çıkıyoruz. İlk baharda en çok yapılan nedir?

Odada oluşan uğultuyu genç adamın sesi bastırdı,

-Tabi ki düğün. Yani bizi ilgilendiren kısım. Demek istediğim yeni bir projeye başlayalım. Bir tasarım ekibi kurup bir ay içinde belirlenen konsepte uygun tasarımlar yapalım. Bence şirketimizin böyle bir projeye ihtiyacı var. Ne dersiniz?

-Süper!

-Mükemmel olur!

-Denemeye değer!

Genç adam masanın etrafındaki insanlardan yükselen onay verici sesleri duydukça gururla gülümsedi.

-O zaman Zümra Hanım böyle bir proje için durumumuz nedir? Uygun muyuz?

-Yiğit Bey, şu an siz gelmeden önce başlanılmış beş projeden üçü başarıyla bitirilmiş. İki tanesi de tamamlanma aşamasında., dedi önündeki deftere bütün dikkatini verip genç adama hiç bakmadan.

-O zaman herhangi bir sorun görünmüyor. Arkadaşlar hayırlı olsun diyelim o halde. İki hafta içinde burada bulunan tasarımcı arkadaşlardan özgün bir şeyler istiyorum. Yalnız bir şey var. Bu sene daha önce şirketimizin yapmadığı bir şey yapacağım, kendi tasarladığım taç bu koleksiyonun ana parçası olacak. Bu zamana kadar firmamız bünyesinde taç tasarımı hiç yapılmadı. Bu yüzden bu ilki ben gerçekleştirmek istedim.

-Tebrikler Yiğit Bey! Masanın etrafında oturan gruptan kısa bir alkış yükseldi.

-Teşekkürler. Neyse şimdilik reklam departmanına iş düşmüyor. Onlar tasarımlar ayarlandıktan sonraki kısımda görev alacaklar. Ancak kafanızda fikirler oluşmaya başlasın. Çünkü kısa zamanda mükemmeli ortaya koyma niyetindeyim, dedi.

Kısa sessizlikten sonra gözlerini sol tarafında Devran ve Gizem'in yanında oturan genç kıza çevirdi.

-Zümra Hanım, burada en büyük iş size düşüyor. Gerekirse sokak sokak dolaşıp insanların hoşuna gidebilecek motifleri, duygularını en iyi ifade edebilecekleri şekilde tasarımlara yansıtmamızda bize fikir vereceksiniz, dedi. Genç kız gözünün içine bakarak konuşan Yiğit'le uzun göz teması kurmamaya dikkat ediyordu.

-Peki Yiğit Bey, dedi sadece. Toplantı bittiğinde herkes dağıldı. Zümra bir haftadır kaçtığı adamı o yakınlaşmadan sonra ilk kez görmenin tedirginliğini bu kadar kolay atlattığı için seviniyordu.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Aradan geçen iki hafta boyunca genç kız elinden geldiğince Yiğit'ten kaçmış, karşılaştıklarında da aradaki mesafeyi koruyup olabildiğine iletişimi kusa tutmaya çalışmıştı. Her muhatap olduklarından sonra Zümra derin bir nefes alırken, Yiğit onun tavırlarıyla günden güne küplere biniyordu.

-Ben anlamıyorum ki ne yapmam gerektiğini ona! Yani ne yaptıysam geri tepti. Zümra ona karşı her hareketimi geri püskürtüyor, dedi sandalyesinde geriye yaslanıp gözlerini kapattı.

-Zümra olum o, ne sandın güle oynaya mı karşılayacaktı seni!

-Ya Doğan, bir git abi! Tuz biber olmaya mı geldin? Eğer amacın buysa Zümra yetiyor, sen İstanbul'a geri dön!

-Ya tamam be zaten günü birlik geldik. Selin okuldaki işlerimizi halletsin döneceğiz, dedi.

-Düğün ne zaman?

-Daha belli değil, büyükler bir toplansın da ona göre, dedi Doğan gülerek. Yiğit onun yüzündeki mutlulukla parlayan tebessüme imrenerek baktı. 'Zamanında aklını başına toplasaydın sende şimdi böyle gülüyor olurdun!' diyen iç sesine lanet edip arkadaşının anlattıklarına odaklandı.

Bir süre daha sohbet ettikten sonra asansörün önüne kadar arkadaşını geçirdi.

-Bak sık sık gel burada sensiz canım sıkılıyor.

-Senin canını okuyor bizim kız, o canın sıkılmaya vakti mi kalıyor?

-Ya olum giderken yapma bari be!

-Tamam tamam, hadi Allah kolaylık versin kardeşim, dedi. İki genç adam birbirlerine sarılıp vedalaştıktan sonra Yiğit odasına geri döndü. İçeriye girmeden yanında beliren Sude'ye kısa bir bakış atınca,

-Efendim bu dosyayı genel danışmanınız bıraktı. Misafiriniz olduğunu söyleyince girmedi odanıza, dedi. Genç adam ters bir bakış atıp kızın elinden dosyayı aldı. Biraz göz gezdirdikten sonra,

-Genel danışmanımıza söyle odama gelsin, diyerek içeri girip kapıyı kapattı. Ceketini çıkarıp astıktan sonra beyaz gömleğinin kollarını birkaç kez yukarı kıvırdı.

Masasına oturduğu sırada kapı çaldı.

-Gel, dedi hemen. Kapı açıldığında içeriye giren genç kızla göz göze geldi.

-Buyurun Zümra Hanım, dedi yüzündeki katı ifadeye eş değerdeki otoriter çıkan sesiyle.

Genç kız yavaş birkaç adımda masaya yaklaşıp hemen önündeki koltuğa oturdu.

-Anladığım kadarıyla işimize yarayacak parlak fikirleriniz var. Ama bunların analizini yapmak isterim. Kafamıza göre bir şeye kalkışıp sonra pişman olup oturmak en son istediğim şey, dedi göz gezdirdiği dosyadan başını kaldırmadan. Zümra karşısındaki adamın ukala ve vurdumduymaz, rahat tavırlarına daha fazla sinirlenerek,

-Siz bilirsiniz Yiğit Bey! Dedi. Ağzından çıkan 'bey' lafı ile genç adamın gözleri kendisine döndü. Ters bakışlarından çıkan ateşin tenini yalayıp geçtiğini hissetti. Başını başka tarafa çevirip aralarındaki iletişimi kopardı.

Yiğit, Zümra başını çevirdiğinde dayanamayıp gülümsedi.

-O zaman Zümra yarın Cuma, yani yarını ve bu hafta sonunu boşaltıyorsun. Seninle Bursa sokaklarında fikir arayışına çıkacağız, dedi.

-Benim gelmeme ne gerek var Yiğit Bey?

-Var Zümra, var. Sana gerek var, diyerek ayağa kalkıp genç kızın hemen arkasında durdu. Ellerini koltuğun kenarlarına koyarak kulağına eğildi.

-Geleceksin. Ben bana ilham verebilecek şeyler keşfederken, sende ilham alabileceğim aynı zamanda da insanları etkileyecek motiflerin analizini yapacaksın, dedi nefesinin sıcaklığı genç kızın ürpermesine ve kaskatı kesilmesine neden olurken. Yüzünde oluşan gülümsemeyle geri çekilip doğruldu. Koltuğun etrafından dolaşıp hemen karşısındaki koltuğa oturdu.

-Bence bir Bursa gezisi ikimize de iyi gelir, dedi. Zümra dalmış ifadesine son verip boğazını temizleyerek ayağa kalktı.

-Peki Yiğit Bey, ben işimin başına döneyim, dedi arkasını döndüğü sırada genç adamın sesiyle duraksadı.

-Saat dokuzda seni evden alırım yarın sabah, dedi. Genç kız cevap vermeye gerek duymayıp adımlarını hareket ettirdi. Kapıyı açıp oddan çıktı ve kapattığı gibi derin bir soluk aldı.

-Aptal, öldürecektin beni soluksuzluktan, diye mırıldandı. Karşısında kendisine bakan Devran'ı görünce hiç bozuntuya vermeden tebessüm edip koridorun diğer kanadına yönelip odasının yolunu tuttu.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

-Zümra telefonun çalıyor, diye bağıran Gizem'in sesiyle yatağın üzerindeki ince montunu ve çantasını alıp salona yöneldi.

-Kim aradı?

-Seninki aradı, dedi genç kız çatalındaki peyniri ağzına atıp gülümserken. Zümra'nın ters bakışlarının hedefi olduğu sırada çalan kapıyla,

-Her kim geldiyse beni ölmekten kurtardı. Öyle bir bakıyorsun ki, mübarek bakışlarla öldürmek diye bir şey olsa kesin helvamı kavuruyor olurdun, dedi. Zümra kapıyı açtığında kendisine gülümseyen genç adamı gördü. Bir an için nefes almayı unutup ışıldayan gülümsemesine dalıp gitti. Uzun süredir şirkette takım elbiseyle görmeye çalıştığı genç adam siyah kot pantolonu, açık mavi gömleği ve siyah deri ceketi ile hayran kalınmayacak gibi değildi.

-Hazırsan çıkalım mı? Diyen genç adamın sesiyle kendine geldi.

-Tamam, bir saniye çantamı alıp geliyorum, dedikten sonra içeriye dönüp çantasını ve telefonunu aldı. Gizem'de hazır olduğu için birlikte kapıya yöneldiler. Kapının önünde konuşan Devran ve Yiğit'in bakışları kendilerini buldu hemen.

-Gençler bu ne uyum, siyah ceketler falan, dedi Devran aşağıya yöneldiklerinde.

-Tesadüf olmuş, dedi genç kız adımlarını hızlandırıp önlerine geçerek kızaran yanaklarını gizlemeye çalıştı.

Gizem'le sarılıp vedalaştıklarında Yiğit'in arabasına bindi. Genç adam hemen arabayı çalıştırıp uzaklaştı. Şehir merkezine yaklaştıklarında sıkışan trafik ve arabadaki rahatsız edici sessizlik genç adamı daha da bunaltıyordu. Radyoyu açtı daha fazla bu sessizliğe katlanamayıp.

Model/Mey

Radyodan yükselen ses arabanın içini doldurduğunda yavaş yavaş açılan yolda ilerlemeye devam ediyordu araba. Şarkı bittiği sırada arabayı durdurdu genç adam. Başını yanında oturan genç kıza çevirdiğinde onun camdan dışarıyı izlediğini gördü.

Genç kız çalan şarkının sözleriyle düşünce alemine dalarken yanındaki adamın varlığı ona huzur veriyordu. Yüreğini saran sıcaklıkla gözlerini kırpıştırdı. Arabanın durmuş olduğunu fark edip başını çevirdiğinde genç adamın derin bakışlarıyla karşılaştı. Bir süre için bir çok anlam yükleyebileceği bakışlara dalıp gitse de kendini toparladı ve başını çevirdi. Kemerini çözüp arabadan indiğinde tenine çarpan rüzgar açık bıraktığı saçlarını yüzüne doğru savurdu. Arabada Yiğit'in üzerine kurduğu yoğun etkiden kaçmayı başardığı için derin bir nefes aldı. Yeni yeni toparladığı aklı ve yaralarından arındırmaya başladığı kalbini, o bakışlara kapılıp tekrardan hasara uğratamazdı. Bir kere aldığı yaraları tekrar almaya cesareti yoktu genç kızın.

Aşka olan cesaretini kıran bu adam için tekrar bir şeylere kapılmaya cesaret edebilecek kadar güven duymuyordu, ne kendisine ne de o gece karası bakışlara sahip adama. Ama asıl yaralarını saran şeyin o adamın varlığı olduğundan bir haberdi.

Genç adam kaçar gibi arabadan inen kızın ardında bıraktığı boşluğa baktı. Yüreğinde oluşan huzursuzluğu def edip arabadan indi. Zümra'nın yanında durduğunda genç kız etrafı inceliyordu.

-Cumalı kızık mı?

-Evet. Hadi buranın kahvaltısı mükemmel. Buradan başlamak iyi olur diye düşündüm, dedi. Elini öne doğru uzatıp genç kıza yol verdi. Yavaş adımlarla taşlık yolda yürümeye başladıklarında tek ses ayak sesleriydi.

Büyük çınarın altına geldiklerinde genç adam kızı ördeklerin yüzdüğü küçük göletin kenarında bir masaya yönlendirdi. Oturdukları gibi yanlarında biten orta yaşlı kadına ne yemek istediklerini söylediler. Genç kız etrafı incelerken Yiğit çantasından çıkardığı fotoğraf makinesiyle birkaç fotoğraf çekti bulundukları yerin güzelliğine. Kadrajina takılan genç kızın dalgınca gülümseyen ifadesini fark edip belli etmeden birkaç poz resmini çekti. Çektiği resimlere bakıp gülümsedi. Yanlarına tekrar gelen orta yaşlı kadın ve onunla aynı yaşlardaki adam gülümseyerek yiyeceklerle masayı donattılar.

-Afiyet olsun, diyen yaşlı çifte teşekkür edip kahvaltıya başladılar.

-Beğendin mı burayı? diye sordu genç adam sessizliği bozup. Zümra ilgisini tabağından çekip gözlerini genç adama çevirdi. Onun ilgili yüz ifadesi ve siyah bir inci gibi parıldayan gözleriyle karşılaştı.

-Evet. Çok güzel, dedi gözleriyle etrafı tarayıp.

-İyi sevindim, dedi ancak genç kızdan konuşmayı uzatmak için herhangi bir atak olmayınca yemeğine döndü. Zümra tekrar genç adama baktığında yüzünde buruk bir gülümseme peydah oldu.

'Seninle olduktan sonra bana her yer cennet. Ama korkuyorum, yüreğimdeki bu cennet bahçesini cehennem çukuruna çevirmenden.' diye geçirdi içinden. Kahvaltı bittikten sonra hesabı ödeyip ayaklandılar. Köyün içinde dolaşıp birkaç fotoğraf daha çekti genç adam. Aslında daha çok yanında yürüyen kıza fark ettirmeden onun masumluğunu çekti. Arabanın yanına geldiklerinde başka bir yerlere gitmek için hareket ettiler.

Ulucami, Kozahan, İpekhan, Emir Sultan Türbesi, Osman Gazi... Bursa'nın her köşesini adımladılar. Tarihi kokan havasını soludular. Akşam hava karardığında son durakları Tophane oldu. Akşamın serin esintisiyle Bursa'nın ışıl ışıl manzarası aşağıda uzanıp giderken sıcacık çay yürekleri çoktan kora dönen iki bedeni fiili olarak ısıtıyordu.

-Üşüdün mü? Diye sordu genç adam bir umut belki konuşurlar diye. Ancak genç kız sadece başını sallamakla yetindi. Zümra'nın elindeki boş bardağa bakıp,

-Kalkalım istersen?

-Evet geç oldu zaten, dedi.

-Şükür bir ara hiç konuşmayacaksın sandım, dedi kızgın ama alayla karışık ifadesiyle.

-Sessizlik iyi, dinlendiriyor, dedi. Eşyalarını eline alıp ayağa kalktı hala masada oturmuş kendisine bakan genç adama baktı.

-Hadi gidelim, dedi. Yiğit ayağa kalktığında genç kız onu beklemeden çıkışa ilerledi.

-İnatçı. Ama ben senden daha inatçıyım, dedi sinirle ceketini sandalyeden alıp üzerine geçirdi. Hesabı ödeyip dışarı çıktığında Zümra'yı yolun karşı tarafına geçmek için beklerken gördü.

Genç kız arkasında varlığını hissettiği adamdan kaçma isteği ile doldu. Işık yeşil yandığı gibi yola fırladı. Duran arabanın önünden geçtiği sırada yan şeritten gelen arabayı son anda fark etti. Öylece donup kaldı. Bir anda kolundan geriye çekilmesiyle başı sert ama sıcak bir şeye çarptı. Bedenini saran kolları hissetti sonra. Kaskatı kesilmiş bedenini sıkıca saran kollar gevşeyince başını kaldırıp genç adamın yüzüne baktı. Belindeki eller yüzüne çıkıp iki yanağını kapladı. Büyük avuçlar arasında kaybolan başını kaldırdığında Yiğit'in hem öfkeli hem de korkmuş ifadesiyle karşılaştı. Genç adam nefes nefese sıraladı sorularını.

-İyi misin? Zümra? Aptal mısın sen? Canını sokakta mı buldun, bakmadan atlanır mı öyle yola? diye söylenip kendine çekerek daha da sıkı sarıldı. Kısık sesiyle,

-Çok korktum sana bir şey olacak diye, fısıldadı genç kızın kulağına. Zümra tenine çarpan sıcak nefesle titredi. Bir eliyle Yiğit'in beline sarılırken diğer eli genç adamın kolunda duruyor ve montunu kavramış farkında olmadan sıkıyordu. Yolun kenarında öylece sarılmış duruyorlardı. İki bedenin de kalbi şiddetle atıyordu. Ancak biri yaşadığı kaybetme korkusuyla diğeri ise hissettiği sıcaklığın huzuruyla...

***

NASIL BULDUNUZ...  BEĞENDİNİZ Mİ? KISA OLDU AMA ŞU SIRA YOĞUNUM, AÇIK ÖĞRETİM SINAVI, LYS SINAVI, ÖĞRENCİLERİMİN MEZUNİYET PROGRAMI DERKEN BU KADAR OLDU. :) BEĞENMEDİYSENİZ AF DİLİYORUM... BİR DAHA Kİ BÖLÜME KADAR YÜZÜNÜZDEN GÜLÜCÜKLER EKSİK OLMASIN... KOCAMAN ÖPÜLDÜNÜZ... :* :* :D

Continue Reading

You'll Also Like

143K 9.3K 42
''Kırık bir kalbi onarmak dünyanın en zor işidir.''
4.2M 266K 45
Aylardır izlediği yayıncıya olan hislerinin arttığını düşünen İzem, artık onun dikkatini çekmek ister. Dağhan'a ilk mesajı değildi ama bu sefer onun...
65.6K 5.5K 27
AŞK-I NEY SERİSİNİN DEVAMIDIR.. Ateş mi ? Yakmazdı onu bilirdi. O ateşle kavrulalı çok olmuştu.. Korkmak mı? Asla... Ateşin aşkına düşen pervane kork...
615K 25.6K 44
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...