HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI (Tamam...

By lazKizi_61_

789K 40K 6.2K

01.06.17* Romantizm #36 * Aşk, edep ile güzeldir... ***** Uzun yıllardır sürüp giden bir arkadaşlık. Bu arkad... More

«HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI~Tanıtım
«H.K.D.~1
«H.K.D.~2
«H.K.D.~3
«H.K.D.~4
«DUYURU...»
H.K. D.-5
<H.K.D.-6
<<H.K.D.-7
ALINTI...
«H.K.D.~8
«H.K.D.~9
«H.K.D.~10
«H.K.D.~11
12~Alıntı
«H.K.D.~12
H.K.D.-13
Alıntı~14. bölümden
«H.K.D.~14
«H.K.D.~15
«H.K.D~16/Alıntı
«H.K.D.~16
«H.K.D.~17/1
H.K.D.-17/2
«H.K.D. ~18
«H.K.D.~19 ALINTI
«H.K.D.~19
H.K.D.-19/2-ALINTI
H.K.D. 19-2
H.K.D. 20-Alıntı
H.K.D.-20
H.K.D.-21/ALINTI
H.D.K. 21-ALINTI/2
«H.K.D. ~21»
°H.K.D.~22~
<H.K.D.-23 Alıntı
H.K.D.-23
<H.K.D.-24>
H.K.D.-25/Alıntı
<H.K.D.-25>
~H.K.D. 26/Alıntı~
<H.K.D.-26>
H.K.D.~27
H.K.D.-28-
-H.K.D.29-
-H.K.D. 30/Alıntı-
-H.K.D.30-
*H.K.D./31
H.K.D./32
H.K.D.-33-
H.K.D./34
H.K.D.-35-♡
H.K.D.*36*
H.K.D./37
H.K.D./38-ALINTI
H.K.D./38
MUTLU BAYRAMLAR...
H.K.D./39
H.K.D./40
H.K.D./41
H.K.D.\42
H.K.D./43
H.K.D./44
H.K.D./45
H.K.D./46
HKD/47
HKD/48
HKD/49
HKD/50
HKD/51
HKD\52
HKD/53
HKD/Alıntı
HKD/54~I
HKD/54~II
HKD/55
HKD/ 56
HKD/57/1.part
HKD/57/2. Part Alıntı
BİR DAKİKA BAKAR MISINIZ😉
HKD/57/2
HKD/58/Alıntı
SİZE BİR HABERİM VAR👀✋
HKD/58/ 1.part
Bir saniye toplaşabilir miyiz?
HKD/58/ 2.part
❗SAADET ÇIKMAZI'ndan Haber Getirdim❤🌼
GİZEM VE DEVRAN...❤
59.Bölüm/Alıntı...
59/1 Bölüm
59/2 Alıntı ve Bölüm Bilgisi
HKD/59/2
Gizem ve Devran Severler Toplaşın😂💙
HKD/60/ Alıntı
HKD/60/1.Part
HKD/ 60-2 /ALINTI
Mutlu Bayramlar
HKD 60/2. Part
AŞKLAMBAÇ Severler Burada mı?
HKD 61. Bölüm(Final) Alıntı
HKD/ 61/ ALINTI ~II~
HKD/61. Bölüm/ Final
💕Açıklama ve Teşekkür💕
🔔AŞKLAMBAÇ'TAN HABER VAR🔔
🐣BİR DAKİKANIZI ALABİLİR MİYİM?🐣
🍄Aşklambaç Günleri...🍄
🍁HKD KAPAK FOTOĞRAFI 🍁
⭐Sizleri AŞKLAMBAÇ Okumaya Davet Ediyorum⭐
🌺Sonradan Okuyanlar İçin NOT🌺

«H.K.D~16/2

8.9K 555 57
By lazKizi_61_

Yazar: Meh-Pare

Arkadaşlar istediğim kadar vote olmasa da daha fazla bekletmek istemedim.. Çok değerli bazı okuyucularım var çünkü. Yorumlarını hiç esirgemeyip beni yalnız bırakmıyorlar onlara çoook çoook teşekkür ediyorum.. Keyifli okumalar Vote ve Yorumlarınızı bekliyorum..

BU BÖLÜMÜ CANIMIN EN İÇİNE okuryazargizoli  ithaf ediyorum.. :) :*

MEDİA: Yiğit annesiyle babasının aşkını anlatıyor Zümra da ilgiyle dinliyor :)


Bölüm:(Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek...)

Genç adam tam okulun kapısından çıkacağı sırada kendisine seslenen Yeşim'le durdu yanına gelen genç kız,

-Yiğit bekle, Zümra seni çağırıyor az önceki sınıfta ödevinizi yapacakmışsınız,dedi.

Genç adam başını sallayarak onaylandıktan sonra geri dönüp sınıfa doğru yürümeye başladı..

°YİĞİT...

Zümra'nın sınıfta çalışmak istemesine anlam veremesem de hızla yürüyerek sınıfın önüne geldim. Kapının kilitli olduğunu fark edip kilidi çevirip kapıyı açtım ancak içeride gördüğüm şey hiç hoşuma gitmedi. Zümra beni görünce birden ayağa fırladı ikisinin sınıfta yalnız olması ve kapının kilitli olmasına anlam veremediğim bir şekilde sinirlenmeme sebep oldu. O herifi gördüğümden beri bir türlü ısınamamıştım. Bide Zümra'ya olan yakınlığı iyice çileden çıkarıyordu beni. Ancak hissettiğim öfkeyi belli etmemek için alaylı tavrımı takınarak,

-Gençler ne yapıyorsunuz baş başa sınıfta, kilitli kapılar ardında, dedim. Ancak dediğim şey benim bile canımı sıkmıştı. Zümra'ya baktığımda ise endişeli gözlerle bana bakıyordu. Gözlerinden açıkça okunuyordu 'beni yanlış anladın' yaşadığı hayal kırıklığı bile yansımıştı bal rengi gözlerine. Tam ağzını açıp konuşacağı sırada,

-Üzgünüm bir anda dalıp ortamı bozdum ama-Zümra'ya yaklaşıp kolundan nazikçe kendi tarafıma çektim- Zümra'yı alıyorum. Malum yapmamız gereken bir ödev var, dedim gülümseyerek ikisine de baktım. Zümra sergilediğim tavra şaşırıp rahatsız olmuş olacak ki anlamsızca yüzüme bakıyordu.

-Gidelim mi? Dedim kolundan tutup çıkışa doğru yürümeye başladım. Arabamın yanına geldiğimizde bir şeyler söyleyecekken ben ondan önce davranıp,

-Bin hadi hava soğuk, dedim ve arabanın kapısını açıp bindim. O da peşimden birkaç saniye sonra arabaya bindi. Sessiz geçen yarım saatlik yol boyunca ikimizden de ses çıkmazken arabadaki tek ses nefes alış verişlerimizdi. Binanın önüne geldiğimizde arabayı park edip indim. Zümra'da inip yanıma geldiğinde soran gözleri üzerimdeydi.

-Biraz ağrım var, bildiğim kadarıyla da senin dersinde bitmişti o yüzden evde çalışmak istedim, dedim. Sadece başını salladı. Yukarı çıkmak için merdivenlere yöneldiğinde kolundan tuttum,

-Asansöre binelim, dedim. Bakışlarını bana çevirip,

-Asansöre binmeyi sevmiyorum, dedi. Merdivenlerden çıkmaya başladığında bende peşinden ilerledim. Her adımında tepeden topladığı saçları sallanıyor burnuma kadar gelen bir bahar kokusu yayıyorlardı etrafa. En üst kata çıktığımızda bana döndü,

-Sizde mi çalışacağız bizde mi? diye sordu.

-Bizde annemle kardeşim var şimdi onlar seni lafa tutarlar çalışamayız, uygun olursa sizde çalışsak daha iyi olur, dedim. Başını sallayarak kendi dairesinin kapısına doğru ilerleyip kapıyı açtı. Birlikte salona geçtiğimizde,

-Ben bir üzerimi değiştireyim, diyerek yanımdan ayrıldı. Birkaç dakika sonra yanıma geldiğinde üzerine bordo renk bir kazak ve siyah bir pantolon giymişti. Saçlarını açık bırakmıştı'sonunda' diye düşündüm saçlarını gördüğümde. Kendine ne yakıştığını farkında değildi bu kız. Karşıma dikilip,

-Önce bir şeyler yiyelim öyle başlarız istersen, dedi. Başımı sallayarak onayladım. Mutfağa geçtiğinde bende masanın üzerindeki gazetelerle bir süre oyalandım. Mutfaktan gelen mırıltılarla ayağa kalkıp mutfağa doğru yürüdüm. Mutfağın kapısına geldiğimde onun neşeyle ve el çabukluğuyla mutfakta dolaşmasını izledim. Mırıldandığı şarkıyla kendini kaybettiği o kadar belliydi ki benim geldiğimi hala fark edebilmiş değildi. Yavaşça arkasından yaklaşıp iki elimi beline yerleştirdiğimde çığlık attı. Ben gülmeye başladığımda bana dönüp korkuyla yüzüme bakmaya başladı. Bir eliyle kalbini tutarken diğer eli benim göğsüm üzerinde duruyordu. Hızlı hızlı nefes alıp verirken bir anda öksürmeye başladı. Gözünden bir damla yaş süzüldü. Gülmeyi kesip onu mutfaktaki taburelerden birine oturttum. Bir bardak su doldurdum yavaşça ona içirdim. Elleri titriyordu. Raftaki tüpü işaret ettiğinde alıp eline verdim. Birkaç kez içinden hava çekti. Panikle,

-Zümra iyi misin? Ben özür dilerim, dedim. Biraz daha sakinleşerek,

-Merak etme ben iyiyim. Bir an korkunca panik atağım astımı tetikledi, dedi. Önünde diz çöküp titreyen ellerini tuttum.

-Zümra, güzelim istersen hastaneye gidelim, dedim. Hayır dercesine başını sağa sola salladı.


-Hastaneleri sevmiyorum, dedi. Başımı salladım. O sırada çalan kapıyla birbirimize baktık. Ben tam kalkacakken Zümra beni durdurdu. Kendisi ayağa kalkıp yavaş adımlarla kapıyı açmaya gitti.


-------------


Zümra kapıyı açtığında karşısında Yiğit'in kardeşini bulmayı beklemiyordu.

-Zümra abla? dedi Bahar kapıyı açan kızın yüzünün soluk rengine bakıp.

-Bahar, dedi Zümra tedirgin çıkan sesiyle. Gözü bir an için mutfak kapısına kaysa da tekrar karşısındaki kıza döndü.

-Biz annemle eve girerken senin sesini duyduk, ben iyi misin diye gelip bakmak istedim. Neden bağırdın az önce? diye sordu.

-Şey.. ben şey oldu..ııı elimi..elimi yaktım da, dedi.

-O yüzden mi bağırdın? dedi kuşkuyla kıza baktı.

-Evet, o yüzden, dedi Zümra. Bahar anlayışla başını sallayıp gülümsedi,

-Bize gelsene sohbet ederiz, dedi. Zümra alnını kaşıyarak,

-Şey aslında ben yemek yeyip ders çalışacaktım, dedi.

-Peki o zaman başka sefere, görüşürüz, dedi. Zümra'da başını sallayıp gülümsedikten sonra kapıyı kapattı. Arkasını döndüğü anda Yiğit'le burun buruna geldi. Refleksle bir adım geri gittiğinde kapıya çarptı. Yiğit gülümseyerek,

-İyi idare ettin aferin, dedi gülerek.

-Ödümü kopardın. Aniden bir yerlerden çıkmaktan vazgeçsen diyorum, dedi genç kız mutfağa doğru giderken. Yiğit'te arkasından gidip,

-Haklısın bugün sınıfta da aynı şeyi yapınca ortamdaki havayı bozdum. Şimdi de sürekli korkmana sebep oluyorum, dedi. Zümra bir anda Yiğit'e dönüp,

-Ne saçmalıyorsun, bugün o sınıfta..., diye söze başlayacakken Yiğit sözünü kesti,

-Sanırım su kaynadı, dedi. Zümra Yiğit'in geçiştirip durmasına sinirlenerek tekrar ocağın başına geçti. Kaynayan suya makarnaları döküp karıştırdıktan sonra hemen tencerenin yanındaki tavanın kapağını açıp yaptığı sosu karıştırdı. Yiğit'in kendisini pür dikkat izlediğini fark edip ona döndü,

-Kıyma mı seversin mantar mı? diye sordu.

-Kıyma daha iyi olur. Mantar pek sevmem, dedi genç adam. Zümra aldığı yanıt üzerine dolaptan çıkardığı kıymadan bir miktar sosa ekleyerek karıştırmaya devam etti. Bir süre sonra çaydanlığı çıkarıp çay koydu. Makarnanın suyunu süzdürüp tabaklara yerleştirdikten sonra pişen sosu da makarnanın yanına ekledi. İki tabağı alıp salondaki masaya yerleştirdi. Mutfağa geri döndüğünde Yiğit'in çayları bardaklara dolduruyordu.

-Sende mı çay içeceksin, dedi. Yiğit herhalde der gibi bir bakış attıktan sonra,

-Hadi geçelim salona, dedi. İkili masaya yerleşip yemeklerini yemeye başladılar.

-Ellerine sağlık çok güzel olmuş, dedi yemeğini yerken.

-Afiyet olsun, dedi genç kız utançla gülümseyerek. Kendi tabağına masaya getirdiği birkaç baharattan ekleyerek yemeğini yemeye devam etti. Yiğit'in kendisine baktığını görünce 'ne' der gibi baktı.

-Baharat çok seviyorsun galiba, dedi. Genç kız gülümseyerek,

-Böyle daha güzel oluyor, dedi. Yiğit'te genç kıza gülümseyip,

-Gerçekten mi? dedi. Sonrasında çatalını Zümra'nın tabağına daldırıp ağzına götürdü.

-Imm güzelmiş, diyerek onayladı. Kendi tabağına da baharattan ekleyerek yemeğini yemeye devam etti.

Yemek faslı bittikten sonra Zümra masayı toplayıp kitapları getirdi. Masaya oturup çalışmaya başladılar.

-Kitabı bitirdin mi? diye sordu.

-Bitti, çıkardığım notlar evde ama gidip alabilirim, dedi.

-Yok onlar kalsın. Şimdi bir karar verelim, kimler üzerinden araştırma yapacağız, dedi.

-Bilmem. Ne önerirsin? diye sordu.

-Çevrende örnek bir aşk var mı? Ödevimize konu olabilecek kadar etkileyici olduğunu düşündüğün? diye sordu. Yiğit gülümseyerek,

-Var, dedi. Genç kız merakla

-Kim, diye sordu.

-Annem ve babam, dedi kendisini ilgiyle dinleyen kızın gözlerine bakıp.

Zümra duyduğu şeyle şaşırsa da bunu gizlemeden merakla sordu,

-Bildiğin kadarıyla anlatsana merak ettim, dedi. Yiğit onaylayarak başını salladıktan sonra anlatmaya başladı,

-Annemin adının Dicle olduğunu biliyorsun. Babamın da adı Fırat. İkisi kavgalı iki aşiretin ağalarının çocuklarıydı. Babam annemi ilk kez 15 yaşındayken görmüş annem o zamanlar 13 yaşındaymış. Her sene yapılan bahar şenliklerinde tanışmışlar. İkisi de birbirinden o an etkilenmiş. Herkes dilek ağacına dileğini tutup elindeki mendili bağlarken o an ikisi de birbirinden habersiz birbirini dilemiş. Sonra ise okulda karşılaşıp görüşmeye başlamışlar. Mezun oldukları gün babam dayanamayıp anneme onu çok sevdiğini söylemiş. Annemde babama onu sevdiğini söyleyince aralarındaki ilişki ilerlemiş. Babam annemin davranışlarından dolayı 'dicle nehri gibi asi ve inatçısın' dermiş hep. İki nehrinde göründüğü bir tepede her akşam buluşup güneşin batışını izlermişler. 5 yıl böyle görüşmüşler. Yine bir akşam orada otururken babam annemin ellerini tutup

'Diclem, toprak gözlüm ben çok uzaklara gideceğim yakında' demiş. Annem korkup 'Neden gideceksin yoksa beni sevmiyor musun' diye sormuş. Babam anneme sarılıp 'O nasıl söz seviyorum tabi ki üniversite okumak için 4 yıllığına İngiltere'ye gönderecek babam beni. Ama geri geldiğimde hemen evlenelim istiyorum.'dedi. Annem dedemin en küçük kızıydı. Ama dedem annemi çok severdi. O yüzden annemi okutup meslek sahibi yapmış. 4 yıl sonra babam okulunu bitirip geri geldiğinde dedemin isteğiyle şirketin başına geçmiş. Annemde dört yıl sonra anaokulu öğretmeni olup dedemin yardımıyla kendine açtığı küçük bir kurumu işletmeye başlamış bir gün babam onun kurumuna gelmiş annem babamı karşısında görünce göz yaşlarına boğulmuş. Oturup uzun uzun konuşmuşlar. Birkaç gün sonra babam annemi her zaman buluştukları tepeye çağırmış. Annem geldiğinde ise önünde diz çöküp evlenme teklif etmiş annemde kabul etmiş. Ailelerine durumdan bahsetmişler. Babam ailesiyle annemlerin evine geldiğinde gerçek o zaman ortaya çıkmış. Dedemler o akşam çok büyük bir tartışma yaşamışlar. Dedem babamı da alıp oradan ayrılmış. Annem çok üzülmüş. Birkaç hafta sonra dedem anneme onu kuzeniyle evlendireceğini söylemiş. Babam bunu duyunca yıkılmış. Kaç kez dedemin karşısına dikilip konuşmaya çalışmış. Ama dedem onu dinlememiş. Sonra annem kuzeniyle nişanlanmış. Boran'dı adı o adamın. Babam böyle olmayacağını anlamış annemi kaçırmaya karar vermiş. Ama nişanlısı babamın planını öğrenip annemi tehdit etmiş. Eğer babamla kaçarsa babamı öldüreceğini söylemiş. Annem ne yapacağını bilememiş babama mektup yazıp artık onu sevmediğini kendisini rahat bırakmasını söylemiş. Tabi babam yıkılmış mektubu okuyunca. Babam İngiltere'ye geri dönmeye karar vermiş. Annem babamın gideceğini öğrendiğinde daha da çökmüş. Evdekilere de bir mektup yazıp bir sürü ilaç içerek intihar etmiş. Anneannem onu bulup hastaneye yetiştirmiş. Babamda tam hava alanındayken telefonla haberi alıp annemin yanına gitmiş. Annem yoğun bakımdayken babam zorla da olsa ısrar edip yanına girmiş ve annem babamı hissedip gözlerini açmış. Birkaç gün hastanede kaldıktan sonra annemi alıp İstanbul'a gelmiş. Hemen evlenmişler. İkisininde ailesi onlar kaçtıktan sonra kendi memleketleri Van'a dönmüşler. Ben doğduktan sonra Van'dakiler de ulaşmışlar. İki aileyle görüşüp arada barışı sağlamışlar. Anlayacağın çok çile çekmişler ama mutluluğa kavuşmuşlar. Benden beş sene sonra da Bahar'a hamile kalmış annem. Babamla tatil için Van'a gitmişler ama o Boran denen adam annemi kaçırmış. Annem bebeğini düşürme tehlikesi geçirmiş ama dedem ve dayım babama yardım edip annemi bulup o şerefsiz herifin elinden kurtarmışlar. O hapsi boylamış ama annem erken doğum yapmak zorunda kalmış. Bahar yedi aylıkken doğmuş. Bir ay hastanede yatmış ama şükür Allah ikisininde canını bize bağışladı. Hayatımın iki değerli kadını da yanımda, diyerek sözlerini bitirdi. Bakışlarını kendisini ilgiyle dinleyen kıza çevirdiğinde yüzünde gördüğü sevimli ifadeyle gülümseyerek göz kırptı. Zümra Yiğit'in hareketiyle kendine gelip avucuna dayadığı başını kaldırıp oturduğu yerde dikleşti,

-Gerçekten çok etkileyici, dedi.

-Ne diyordun kullanabilir miyiz? diye sordu Yiğit.

-Evet mutlaka kullanmalıyız. Gerçekten büyülendim sen anlatırken. En kısa zamanda annenle konuşalım. Yüreği bu kadar güzel ve büyük bir aşkla dolu insanları bulmuşken insan bunlardan ders çıkarmalı kendine, dedi. Yiğit genç kızın heyecanlı konuşmasını ilgiyle izleyip başını salladı. Sonrasında ikili araştırma yapmak için kitaplara gömüldü.

Aradan geçen iki saat sonunda Yiğit başını kaldırdığında Zümra'nın başını kitaba koymuş sakin nefes alışverişlerle uyuduğunu gördü. Kızın yüzündeki bebeksi ifadeyi bir süre inceledi. Yüzüne gelen birkaç tutam saçı dikkatlice geri attı. Yumuşacık tenine eli temas ettiğinde içinin titrediğini hissetti. Up uzun kirpikleri arasında gizlenmişti genç adamın yüreğini ısıtan bal taneleri. Kirpiklerinin gölgesi düşmüştü yüzüne. Hafif hafif yanağında elini gezdirirken,

-Keşke o güzel yüreğini benim gibi karanlık bir varlıkla karartmasaydın Meleğim. Seni üzmek istemiyorum ama her seferinde benim yüzümden üzülüyorsun. Seni kendimden uzakta tutamıyorum. Hem sen inciniyorsun hem ben yaşayamıyorum senin varlığın olmadan, keşke ben..., diye mırıldanmaya devam eden genç adamın sözünü çalan kapı sesi kesti. O sırada kıpırdanan genç kızla tedirgin olup ayağa fırladı genç adam. Hızlı adımlarla kapıya ulaşıp açtığında karşısında kardeşi ve karşıda kendi dairesinin kapısında annesi vardı,

-Abi! dedi Bahar karşısında abisini görmenin verdiği şaşkınlıkla.

-Oğlum senin ne işin var orada? Diye sordu Dicle Hanım şaşkınlıkla.

-Anne, biz şey...ödev yapıyorduk da, dedi başını kaşıyarak. Tam o sırada kapıdan gelen seslere uyanan Zümra uykunun verdiği mahmurlukla kapıya geldiğinde Bahar ve Dicle Hanımı gördü. Hemen utançla kızaran yüzünü yere eğdi.

-Şey ben kurabiye getirdim sana Zümra abla, dedi Bahar elindeki tabağı uzatıp. Zümra tabağı alıp mahcup bir ifadeyle gülümsedi.

-Neyse ben eve geçeyim. Bugünlük bu kadar yeterli bence, dedi genç kızı üzerilerinde dolaşan baskıcı gözlerden bir an önce kurtarmak için. Zümra sadece başını sallayarak onayladı genç adamı. Bahar,

-Sende gel Zümra abla, dedi. Yiğit kardeşine baktı. Sonra ise bakışlarını genç kıza çevirdi,

-Gel istersen Zümra, bizimkilerin sohbeti iyidir sıkılmazsın, dedi. Zümra Yiğit'e baktı,

-Ben şey.. rahatsız etme.. derken Dicle Hanım tarafından sözü kesildi,

-Ne rahatsızlığı güzel kızım, gel çekinmene gerek yok. İstediğin zaman gelebilirsin, dedi. Zümra onay ister gibi Yiğit'e baktı. Çünkü çok fazla etrafında dolaşıp genç adamı sıkmak istemiyordu. Yiğit Zümra'nın kendisine olan bakışlarını gördüğünde başıyla kendi dairesini işaret edip,

-Hadi, dikilmeyelim donacağız yoksa, dedi içeri girip kendi telefonunu ve Zümra'nın telefonuyla anahtarını alıp geri geldi. Bahar abisini görünce genç kızın koluna girip sürükleyerek eve götürdü. Hep birlikte salonda oturup çay içip sohbet etmeye başladılar.

-Anne bizim ortak bir ödevimiz var konusu aşk üzerine. Biz babam ve senin aşkınızı bu ödeve konu etmeye karar verdik, dedi. Dicle Hanım oğlu ve Zümra'ya bakıp,

-Gerçekten mi? çok sevindim. Elimden ne geliyorsa yardımcı olmak isterim, dedi. Zümra karşısındaki kırklı yaşların başında olmasına rağmen güzelliğinden bir şey kaybetmemiş kadına sıcacık gülümseyerek karşılık verdi. O sırada çalan kapıyla Bahar kapıyı açmaya gitti. Salona geri döndüğünde yüzünde somurtkan ifadeyle Zümra'nın yanına oturdu. Hemen peşinden Yeşim'de salona girdiğinde Zümra'yı görünce şaşırdı. Yiğit'le bir arada olmalarını beklemiyordu.

-Selam sevgilim, dedi tam sarılacaktı ki Yiğit çay bardağını ağzına götürüp onu engellemeye çalıştı. Yeşim Dicle Hanımın kendisine dönen uyarıcı bakışlarını görünce tekli koltuğa oturdu. Ters bakışlarla Zümra'ya döndüğünde genç kızında kızgın bakışlarla kendisine baktığını gördü. Umursamazca omuz silkip Yiğit'e döndü,

-Ne zaman geldin eve, dedi konuşmak için konu açmaya çalışırken.

-Çok oluyor, dedi Yiğit umursamazca. Yeşim Yiğit'in tavrına sinirlenip Zümra'ya döndü. Genç kızın Bahar'la birlikte gülümsediğini gördüğünde,

-Sende buradan hiç çıkmıyorsun Zümra, okulda da hep Yiğit'in peşindesin, dedi imayla. Zümra karşısındaki kızın imasıyla sinirlendiğini hissedip,

-Malum ödev yapıyoruz ya mecbur bir arada oluyoruz. Yalnız sana da çok teşekkür ederim bugün bana haber verdiğin için. Sayende bugün okulda amfide ödevimizi yaptık, dedi sesindeki sinirli tınıyla.

Yiğit iki kızın arasında geçen konuşmayla bir an şaşırdı. Kendisine de Zümra'nın onu sınıfa çağırdığını söylemişti. Sinirle ayağa kalktı,

-Ne demek oluyor bu Yeşim, diye sordu. Yeşim Yiğit'e bakıp korkuyla gevelemeye başladı.

-Ben şey...

-Ne ilginç ki birisi beni sınıfa kilitledi. Üstelik yanımda profesörün asistanı Semih'te vardı. Yiğit gelmeseydi çıkamayacaktık oradan, dedi. Yiğit duyduklarıyla bütün parçaları yerine koymuş oldu.

-Yeşim, dedi tehdit içeren sesiyle. Zümra ortamda oluşan gerginlikten rahatsız olup ayağa kalktı,

-Neyse ben kalkayım. Her şey için teşekkür ederim Dicle Hanım, dedi.

-Zümracığım aa olmuyor ama böyle hanım sence de çok resmi değil mi? dedi. Genç kız yanaklarının hafifçe pembeleşmesiyle başını önüne eğdi.

-Şey ben nasıl hitap edeceğime karar veremedim kusura bakmayın, dedi. Dicle hanım ayakta dikilen kızın yanına gidip elini tuttu,

-Bana teyze diyebilirsin canım, dedi gülümseyerek. Genç kız karşısındaki sıcacık bakışlara gülümseyerek başını salladı,

-Ben gideyim, dedi.

-Otursaydın canım sohbet ediyorduk az önce ne güzel, dedi Yeşim'e de lafını sokarak.

-Yok ben gideyim. Rahatsızlık verdim, dedi. O sırada Yiğit, Yeşim'i kolundan tutup kapıya doğru sürükledi. Kapıyı açıp çıktıklarında,

-Ne halt etmeye çalışıyorsun bilmem ama bir daha Zümra ve benim üzerime saçma sapan planlar kurma. Eğer böyle bir şey yaptığını görür ya da duyarsam beni rüyanda görürsün, dedi. Yeşim'in çantasını eline tutuşturup içeri girerek kapıyı hızla kapattı.

Annesi hala Zümra'yı ikna etmeye çalışıyordu. Genç adam üzerindeki gerginliği atmak için,

-Ben duşa gireceğim, dedi. Yiğit salondan çıktığında Zümra arkasından bir süre baktı. Ancak sergilediği tavırla sinirlendiğini hissetti,

-Ben gideyim Dicle Teyze başka zaman yine gelirim. Hem ödevimiz için daha sonra yine geleceğim, dedi. Kadın karşısındaki kızın bozulmuş ifadesiyle daha fazla ısrar etmedi. İçten içe ise oğluna kızdı. Zümra'yı umursamazca sergilediği tavır genç kızın moralini bozduğu belliydi. Bahar Zümra'yı geçirip geldiğinde,

-Anne abime gıcık oldum, dedi.

-Bende kızım bende, dedi kızını onaylarcasına başını sallayıp.

-Bir fikrim var? Dedi Bahar heyecanla annesine dönüp. Bahar'a soran gözlerle bakıp

-Ne gibi? Diye sordu. Bahar hemen anlatmaya başladı,

-Biz bu Pazar dönüyoruz ya cumartesi abimin bütün arkadaşlarını kahvaltıya çağıralım. Ben Doğan abiye söylerim o herkese mesaj atar. İçerideki uyuzu bulaştırmayalım bir uyuzluk yapıp bozar şimdi. Neyse he birde o yellozu çağırmayacağız. Herkesi hem daha yakından tanımış oluruz birde abim ve Zümra ablanın birbirlerine olan davranışlarını gözlemleyip ne yapabileceğimize karar veririz, dedi. Dicle Hanım kızına tebrik eden bir gülümsemeyle bakıp,

-Aferin benim güzelime, dedi. İkili salonda gülüşürken kapının önünden geçen genç adam,

-Bana bak ufaklık aklın hinliklere çalışacağına derslerinle ilgilen. Ayrıca saçma sapan düşüncelerinizi kendinize saklayın. O kızın da benim de canımı sıkmayın, dedi. Odasına doğru giderken annesinin sesiyle durdu,

-Hemen buraya geliyorsun ve konuşuyoruz, dedi itiraz kabul etmez tonda. Oflayarak geri dönüp koltuklardan birine oturdu. Beklentiyle annesine bakmaya başladı,

-Oğlum bilirsin beni görüp geçirdim bu yaşıma kadar. Bir şeylerden şüphe etmeseydim kesinlikle bu işlere karışmam ama hissediyorum var bir şeyler ama o kızda daha yoğun bir şeyler var, dedi kendinden emin sesiyle.

Genç adam annesinden bir şey saklayamayacağını farkına varıp derin bir nefes aldı,

-Anne o benim için çok değer verdiğim biri ancak arkadaşım olarak. Ama onun duyguları farklı. O bana karşı olmaması gerek hislere kapıldı. Hatırlarsan bir aralar ondan çok bahsederken sonra sonra hiç adını bile anmamaya başladım. Çünkü o zaman daha yeni öğrenmiştim ve çok kızmıştım ona. Ama en çokta kendime kızdım. Çünkü ona anlamadan da olsa umut verdiğim için o bu duygulara kapıldı. Şimdi hala var o duygular içinde bir yerlerde ama söz verdi biz eskisi gibi olacağız. Nasıl olacak bilmiyorum ama elimden geleni yapıp bana olan duygularından arınmasını sağlayacağım. Çünkü ben onun tertemiz kalbini hak etmeyecek kadar kirliyim. Bu yüzden lütfen bir şey yapmayın, dedi annesinin kendisine dolu dolu bakan gözlerinin içine bakıp. Bahar abisine ters ters bakıp ayağa kalktı,

-Çok aptalsın abi! Ayrıca çokta korkaksın. Onun duygularını taşıyamayacak kadar korkak, dedikten sonra yerinden kalkıp salondan çıktı.

-Oğlum, yakışıklım gel yanıma, dedi. Yiğit annesinin yanına oturarak dizine yattı. Dicle Hanım oğlunun nemli saçlarını okşarken,

-Aşk çok değerli bir şeydir bir tanem. Eğer bir aşka başlamak istiyorsan önce duygularından emin olman lazım. Çünkü emin değilsen karşındakini de incitirsin. Aşk yarası hiçbir yaraya benzemez oğlum. Dikkat et sakın o güzel yürekli kızda kapanmayacak bir yara açma, onu incitme, dedi. Yiğit annesinin elini tutup öptü,

-Onu ne kırmak ne de üzmek istiyorum anne. Sadece onun duygularına karşılık veremeyeceğim için ve onu kaybetmek istemediğim için vazgeçirmek istiyorum bana karşı olan duygularından, dedi düşünceli sesiyle. Oğlunun söylediğine gülümsedi,

-Aşkından onu sen vazgeçiremezsin canım. Ancak karşısına senden daha çok seveceği biri çıkarsa sana olan duygularından vazgeçer. Ama onu kendinden soğutacaksın diye üzersen seni mahfederim. Babam ve benim aşkımın ilk meyvesi sensin. Bizimki gibi bir sevgiden doğmuşken aşkı yok sayma olur mu? Dedi. Genç adam başını olumlu anlamda sallasa da aklına takılan tek şey annesinin söylediği 'Ancak karşısına senden daha çok seveceği biri çıkarsa sana olan duygularından vazgeçer' cümlesiydi. Bugün Zümra ve Semih'i sınıfta el ele gördüğünde hissettiği siniri düşündü. Sonra başını sallayarak düşüncelerini dağıttı. 'saçmalıyorum' diye düşündü. Dicle hanım ise oğlunun gözlerinde oluşan ifadeyle bilmiş bir edayla gülümsedi'eşeğin aklına karpuz kabuğu düştü..' diye düşündü.

-Ama gitmeden önce arkadaşlarını çağırıp hepsini daha yakından tanımak istiyorum, dedi. Yiğit doğrulup annesinin yanağını öptü,

-Tamam annem. Hallederiz. Ben yatıyorum yoruldum, dedi.

-Yemek yemeyecek misin? Diye seslendi.

-Okuldan geldiğimizde Zümra bir şeyler hazırladı yedik, dedi. Odasına gittiğinde Dicle hanım oğlunun peşinden bakarak,

-Umarım aklın başına geldiğinde geç kalmazsın, dedi...

***************

30 VOTE VE 10 YORUM İSTİYORUM. OKUYUCU SAYISINA GÖRE AZ BİLE ÇÜNKÜ BİR BÖLÜMÜ 100 KİŞİ OKUYOR. LÜTFEN EMEĞİME KARŞILIK BU KÜÇÜCÜK İYİLİĞİ ÇOK GÖRMEYİN HEPİNİZİ ÇOK SEVİYORUM.. İYİ OKUMALAR CANLARIM.. :)

Continue Reading

You'll Also Like

796K 31.2K 78
☆ Tüm hakları şahsıma aittir. ☆ Gölgesinde yaşayacağı geçmişi olmayan bir adam, Geçmişin acılarını unutmaya çalışan yaralı bir kadın. Ortaya çıkmay...
4.5K 169 48
RÜZGÂR Gidecektim. Kafama koymuştum. Nereye bilmiyordum ama gidecektim işte. CİHANGİR Âşık oldum, nasıl olduğumu bile bilmeden. Okuyan lütfen ne d...
254K 7.8K 11
"Nadir olan ne varsa nadir olan içindir." '' Gel buraya küçük dahi..'' derken ışıl ışıl yeşil gözlerine,dolgun kırmızı dudaklarına baktım.Omuzlarında...
3.3M 121K 67
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...