HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI (Tamam...

By lazKizi_61_

789K 40K 6.2K

01.06.17* Romantizm #36 * Aşk, edep ile güzeldir... ***** Uzun yıllardır sürüp giden bir arkadaşlık. Bu arkad... More

«HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI~Tanıtım
«H.K.D.~1
«H.K.D.~2
«H.K.D.~3
«H.K.D.~4
«DUYURU...»
H.K. D.-5
<H.K.D.-6
<<H.K.D.-7
ALINTI...
«H.K.D.~9
«H.K.D.~10
«H.K.D.~11
12~Alıntı
«H.K.D.~12
H.K.D.-13
Alıntı~14. bölümden
«H.K.D.~14
«H.K.D.~15
«H.K.D~16/Alıntı
«H.K.D.~16
«H.K.D~16/2
«H.K.D.~17/1
H.K.D.-17/2
«H.K.D. ~18
«H.K.D.~19 ALINTI
«H.K.D.~19
H.K.D.-19/2-ALINTI
H.K.D. 19-2
H.K.D. 20-Alıntı
H.K.D.-20
H.K.D.-21/ALINTI
H.D.K. 21-ALINTI/2
«H.K.D. ~21»
°H.K.D.~22~
<H.K.D.-23 Alıntı
H.K.D.-23
<H.K.D.-24>
H.K.D.-25/Alıntı
<H.K.D.-25>
~H.K.D. 26/Alıntı~
<H.K.D.-26>
H.K.D.~27
H.K.D.-28-
-H.K.D.29-
-H.K.D. 30/Alıntı-
-H.K.D.30-
*H.K.D./31
H.K.D./32
H.K.D.-33-
H.K.D./34
H.K.D.-35-♡
H.K.D.*36*
H.K.D./37
H.K.D./38-ALINTI
H.K.D./38
MUTLU BAYRAMLAR...
H.K.D./39
H.K.D./40
H.K.D./41
H.K.D.\42
H.K.D./43
H.K.D./44
H.K.D./45
H.K.D./46
HKD/47
HKD/48
HKD/49
HKD/50
HKD/51
HKD\52
HKD/53
HKD/Alıntı
HKD/54~I
HKD/54~II
HKD/55
HKD/ 56
HKD/57/1.part
HKD/57/2. Part Alıntı
BİR DAKİKA BAKAR MISINIZ😉
HKD/57/2
HKD/58/Alıntı
SİZE BİR HABERİM VAR👀✋
HKD/58/ 1.part
Bir saniye toplaşabilir miyiz?
HKD/58/ 2.part
❗SAADET ÇIKMAZI'ndan Haber Getirdim❤🌼
GİZEM VE DEVRAN...❤
59.Bölüm/Alıntı...
59/1 Bölüm
59/2 Alıntı ve Bölüm Bilgisi
HKD/59/2
Gizem ve Devran Severler Toplaşın😂💙
HKD/60/ Alıntı
HKD/60/1.Part
HKD/ 60-2 /ALINTI
Mutlu Bayramlar
HKD 60/2. Part
AŞKLAMBAÇ Severler Burada mı?
HKD 61. Bölüm(Final) Alıntı
HKD/ 61/ ALINTI ~II~
HKD/61. Bölüm/ Final
💕Açıklama ve Teşekkür💕
🔔AŞKLAMBAÇ'TAN HABER VAR🔔
🐣BİR DAKİKANIZI ALABİLİR MİYİM?🐣
🍄Aşklambaç Günleri...🍄
🍁HKD KAPAK FOTOĞRAFI 🍁
⭐Sizleri AŞKLAMBAÇ Okumaya Davet Ediyorum⭐
🌺Sonradan Okuyanlar İçin NOT🌺

«H.K.D.~8

9.1K 519 33
By lazKizi_61_

Yazar:Meh-Pare
Bölüm: 8 (...)
# # #
Öncelikle selamun aleykum sevgili okuyucularım... Yanımda olan herkese çok teşekkür ederim. Umarım bölümü beğenirsiniz. Yorum ve voteleri eksik etmeyin..
Media: Yiğit Zümra'ya bakarken... :D
Öpüldünüz.. :*
# # #

Günün ağırlığı üzerine çökmüş bir şekilde eşyalarını toplayıp sınıftan çıktı genç kız. Bugün bayağı yoğun geçmişti, normalden daha fazla derse girmiş artık not almaktan parmakları ağrımaya başlamıştı. Okulun kapısından yavaş adımlarla çıktığında esen rüzgar iliklerine kadar titremesine neden oldu. Çantasını omzuna asıp hırkasının iki yakasını çekiştirerek önünde birleştirdi. Kollarını bedenine dolayıp hızlı adımlarla okuldan durağa kadar geldi. Okuldan bir çift ve kendisinden başka kimse yoktu durakta. Otobüsün gelmesine 25 dakika olduğunu görünce kendini oturaklardan birine bıraktı. Bir süre yeri ve çevreyi izleyerek zaman geçirmeye çalıştı. Daha sonra yanındaki çifte kaydı bakışları. Genç kız sevgilisinin kolları arasında ne kadar da mutlu görünüyordu. Sevgilisi de onu her şeyden ve herkesten korumak ister gibi kollarına almıştı. Bir an kendisini ve Yiğit'i düşündü. 'Acaba o da bana bir gün böyle aşkla sarılıp, gözlerimin içine özlemle bakacak mı ' Sonra burukça tebessüm etti. Kulaklarına dolan melodiyle kendine gelip telefonu cevapladı.


-Efendim


-Neredesin kızım sen saat kaç oldu herkesi topladık, Samet'ler de film gecesi yapıyoruz bir tek sen eksiksin.


-Rana ne yapayım dersim yeni bitti. Durakta otobüs bekliyorum ama gelmedi hala.


-Gelip alalım seni, Buğra da gelirim ben diyor bekle istiyorsan... Kimseyi zahmete sokmak istemediğini belli eden bir mırıltıyla cevap verdi;


-Gerek yok gelir şimdi zat...


-Saçmalama saat on olmuş bir yere kıpırdama 15 dakikaya geliyoruz. Bıkkınca nefesini dışarı verdi biliyordu ki ne kadar itiraz etse de Rana'ya söz dinletemezdi.


-Tamam bekliyorum. Telefonun kapandığını belirten sinyalle telefonunu kulağından ayırdı. Tam tekrar çantasına atacaktı ki ekrandaki mesaj uyarısı dikkatini çekti. Hemen mesajı açtı. Yiğit'ten olduğunu görünce gözleri ve ağzı aynı anda şaşkınlıkla açıldı. Derin bir nefes alıp mesajı okuyunca sinirden dişlerini dudaklarına geçirdi. Bu aptal resmen dalga geçiyordu. Telefonu çantasına atıp ayağa kalktı. Durağı birkaç kez adımladı ancak hala siniri dinmemişti. Telefonunu tekrar eline alıp numarayı tuşladıktan sonra kulağına götürdü. Birkaç çalıştan sonra telefon açıldı ve karşıdan gelen sesle genç kızın bedenine bir elektrik yayılmış gibi titredi.


-Ne var kölecik, dalga geçer tınısı genç kızın kalbinde yankılandı. Üzerine çöken hüznü atıp öfkesini harladı.


-Ne demek oluyor o mesaj. Sen benimle dalga mı geçiyorsun. Kafa...


Genç adamın sesiyle susturuldu.


-Sadece köleme yeni emrimi verdim dalga geçtiğim falan yok. Hem unuttun mu iddiayı kaybettin ne dersem yapmak zorundasın. İtiraz hakkın yok kölecik.


- O dediklerini yapması için git kendine bir hizmetçi bul yada aptal sevgililerine niye yaptırmıyorsun. En azından bir işine yararlar.


-Senden akıl isteyen olmadı. Sen sadece sana söyleneni yap. Ev adresini mesaj atarım anahtar kapının yanındaki posta kutusunun arkasında var. Sabah yedide kalkmam lazım.


-Yok ya. Sen kendini bu kölelik efendilik oyununa çok kaptırdın. Bence saçmalamayı bırak ve kendine gel.


-Sen sadece sana söyleneni yap. Yarın yediden önce evimde ol. Bekliyorum.


-Çok beklersin, diye tıslayarak telefonu genç adamın suratına kapattı. Siniri hala yatışmadığı için gözleri dolmaya başladı. Başını gökyüzüne kaldırıp göz yaşlarını geri gönderdi. Korna sesiyle başını yola çevirdi. Hızlı adımlarla arabaya yaklaşıp arkaya oturdu. Selamlaşma harici sessiz geçen kısa yolculukla eve gelmişlerdi. Zümra arabadan inince diğerlerine döndü;


-Siz gidin ben eşyalarımı eve bırakıp gelirim, dedikten sonra kendi oturduğu apartmana girdi. Zaten Samet ve Mehmet hemen karşı apartmanda oturuyordu. Eve girip eşyalarını bıraktı. Üzerindeki kıyafetlerle rahat edemeyeceğine karar verip dolabının karşısına geçti. Üzerine Miki mause resimli beyaz bir kazak giydi. Altına da siyah taytını giyinip saç örgüsünü bozup hafif yandan bir at kuyruğu yaptı. Telefonunu ve anahtarını alarak evden çıktı. Merdivenlerle aşağı indi. Oldu olası asansöre binmeyi sevmezdi zaten. Karşı binaya geçip açık kapıdan içeri girdi. Yine merdivenle altıncı kata çıktığından kendisiyle eş zamanlı asansör kapısı da açıldı. İçinden çıkanları gördüğünde yüzünü ifadesiz bir şekle sokmayı başardığı için kendini tebrik etmeyi aklına not etti. Karşı karşıya geldiği bakışlarla başını çevirip zile bastı. Kapıyı açan Samet'e samimi bir tebessüm gönderip içeri geçti. Hemen arkasından içeri Yiğit, Seyit ve Yeşim girdi. Salonda kısa selamlaşmayla herkes yerdeki minderlere kuruldu. Sadece Mehmet ve Samet tekli koltuklara Zümra ise ikili koltuğa oturmuştu. Sessizlik sağlandığında Mehmet filmi başlattı.


Uzun Hikaye...


ZÜMRA...


Bu benim çok sevdiğim bir kitabın filmiydi. İlgiyle filmi izlerken hemen çaprazımda yer minderinde oturan Yeşim'in Yiğit'in kulağına fısıltısıyla gözlerim dehşetle ardına kadar açıldı. Ses çıkarmadan gözlerimi ekrana sabitleyip onları dinlemeye başladım. Evet yanlış olduğunu farkındaydım ancak kulağıma gelen seslere kayıtsız kalamadım.


-Aşkım keşke gelmeseydik, hem baş başa daha eğlenceli vakit geçirebilirdik.


Bunları söylerken elini Yiğit'in sağ bacağına koyarak hafifçe sürttü. Gördüklerim ve duyduklarımla midemin bulanması bir oldu. Yanımda duran sodadan biraz içip midemin bulantısını önlemeye çalıştım. Bu kız nasıl gurursuz, şuursuz, yüreksiz ve mide bulandırıcı bir varlıktı. Kendini nasıl pazarlar gibi hareketler sergileyebiliyordu. Midemdeki bulantı hissi gittikçe artmaya başladığında daha fazla dayanamayarak yerimden fırlayıp koşar adım banyoya gittim. Dünden beri rahatsız olduğum için midemde ne var ne yok çıkardım. Ayağa kalkmaya çalışırken tam yanımda uzatılan elle başımı yukarı kaldırdığımda onun karanlık pırıltılarıyla karşılaştım. Yüzümü buruşturup ayağa kalktım. Ona arkamı dönüp elimi yüzümü soğuk suyla yıkadım. Suyu kapattığımda bu sefer burnumun dibine havlu dayadı. Ona ters bir bakış atıp havluyu aldım. Yüzümü kurulayıp yerine bıraktım tekrar. Gitmek için harekete geçtiğim de parmakları bileğime yapıştı. Önce kolumdaki eline sonra da yüzüne baktım. Temasıyla titrememek için kendimi zor tuttum. Bakışları hiç olmadığı kadar kararmış şekilde yüzümü inceliyordu. Kolumu çektim ancak ellerini daha çok sıkılaştırdı ve ondan kurtulmama engel oldu. Anlamayan ifademle yüzüne bakmaya devam ettim. Hala konuşmayınca;


-Bırak kolumu ne yapıştın sakız gibi, sesim benden beklenmeyecek kadar sert çıkmıştı. Tepkime karşılık kaşları havalandı.


-Ne o kölecik, yırtıcı bir kediye mi dönüştün şimdi de.


-Ne saçmalıyorsun çekil hadi.


-Saçmalamıyorum, sadece merak ettim neyin var. Mideni mi üşüttün? Sorusuna alaylı ifadeyle karşılık verdim. Saçmalık resmen merak etmiş miş. Midemi mi üşütmüşüm. Hayır efendim sizin seviyesiz konuşmalarınızdan midem kalktı. Bunu söylemeyi gerçekten çok isterdim ancak onunla içinde bulunduğum durum buna hiç elverişli değildi. Hele de yalnızken hiç hiç değildi. Aramızdaki duvar daha çok kalınlaşırdı bunları ona söylersem. En iyisi umursamıyor gibi yapmaktı. İfadesiz bakışlarımı yüzüne diktim.


-Bir şeyim yok iyiyim. Hem olsa da sana ne seni ilgilendiren insanlarla muhatap ol. Benimle değil. Söylediklerimle kaşları çatıldı. Bozulduğu bariz belli oluyordu.


-Ne..ne saçmalıyorsun sen. Sende beni ilgilendiriyorsun. Abuk subuk konuşma o yüzden.


-Abuk subuk konuşmayayım demek. Hem merak etme abuk subuk konuşmakta sevgilini geçemem. O bu konuda master yapmış ne de olsa, söylediklerimden sonra ufak bir kahkaha attım.


-Zümra kızım senin kafan mı iyi ya ne diyorsun? Hem tabi ki de beni ilgilendiriyorsun.


-Aa doğru unutmuşum. Ben senin kölenim. Sende sahibim olarak bana sahip çıkıyorsun. Haklısın tabi.


Ağzı şaşkınlıkla aralandı. Bu dediklerimi beklemiyordu demek ki. Hemen sonra dişlerini birbirine bastırıp yüzüme yaklaştı. Kolumu sıkıp sıktı. Evet kölemsin ne dersem yapmak zorundasın. Bu yüzden yarın mesaj attığım yere gel. Kölecik, diye yüzüme doğru tısladı. Kolumu savurarak bıraktı ve hızlı adımlarla kapıyı çekip çıktı. Dengesiz özürlü ne olacak. Resmen canımı sıkmak için var olmuş gibi. Bakışlarımı aynaya çevirdim. Bir süre kendimi inceledim. Resmen eline düşmüştüm. Onu karşısında ne kadar da aciz görünüyordum ben böyle. Bu düşüncemle gözlerim yanmaya başladı. Göz yaşlarımı geri itmek için başımı geri atıp derin nefesler aldım. Suyu açıp birkaç kez yüzüme sertçe çarptım. Soğuk şu iyi geldiğinden biraz olsun moralim düzeldi. Yüzümü tekrar havluyla kurulayıp banyodan çıktım. Koridordan gelen seslerle duraksadım.


-Yiğit hadi ama sıkıldım. Gidelim bak söz güzel vakit geçiririz sevgilim hadi ama. Arkadaş ortamın çok bayık. Sıkılıyorum beni sıkıyorlar.


-Arkadaşlarım hakkında ileri geri konuşma bu bir, eğer sıkılıyorsan gelmeseydin seni zorla getirmedim kendin takıldın peşime bu iki, istemiyorsan kapı orada çık git bu da üç.


-Ama Yiğ.. Onun sert sesiyle yeşimin lafları ağzından çıkamadan geri içeriye tıkıldı.


- Çık git lan seninle mi uğraşacağım ben burada. Hemen sonra koridorun başından hızlı adımlarla Yiğit geçti ve salona girdi. Birkaç saniye sonra da kapı sesi duyuldu. İçimdeki gülme isteğini bastırarak adımlarımı salona çevirdim. İçeri girdiğimde film bittiği için ışığı yakmış sohbet etmeye başlamışlardı. İkili koltuğa tekrar oturduğumda Yiğit yer minderinden kalkıp yanıma oturdu. Şaşkın bakışlarımı ona değdirip geri çektim. Bana gülümsedi. Fazlasıyla uyuzluk belirten bir gülümsemeydi. Telefonunu çıkarıp bir şeyler yazdı ve cebine attı. Yanımda telefonumun titremesiyle gözlerim büyüdü. Elime alıp mesajı açtım, okudum. Ev adresini yazmış. Dişlerimi sıkarak telefonu kapatıp yanıma bıraktım. Aptal, aptal ben. Iııhh..


* * *


Sabah alarm sesiyle uyandı. onun evine gidecekti. 'Mecbur başa gelen çekilir' diye geçirdi içinden. Kendini odasındaki banyoya atıp kısa duş aldı. Saçlarını kurutup at kuyruğu yaptıktan sonra dolabının başına geçti. Üzerine siyah dar bir kot ve beyaz bir t shirt geçirdi. Siyah deri ceketini de giyince çantasına gerekli eşyalarını koydu. Evden çıkıp otobüs durağına gitti. Çok beklemesine gerek kalmadan gelen otobüse bindi. Üç durak sonra indi. Tekrar telefonundan yazan adrese bakıp apartmanı buldu. Yiğit'in evi teras kattı ve asansöre binmek istemediği için sekiz kat çıkmak zorunda kaldı. Yiğit'in dediği gibi posta kutusunun arkasından anahtarı alıp kapıyı açtı. Ayakları her ne kadar geri geri gitse de içeri girdi. Direk karşısında salon vardı. Sol tarafında mutfak ve sağ tarafında bir koridor uzanıyordu. 'Koridorda bulunan dört kapıdan biri muhtemelen onun odası diğer ikisi de tuvalet-banyo olmalı' diye geçirdi içinden. Çantasını ve ceketini salondaki tekli koltuğa bıraktıktan sonra mutfağa geçti. İlk iş buzdolabına yöneldiğinde üzerinde asılı duran not dikkatini çekti.


"-sabahları Çay olmazsa olmazım.


-mutlaka salatalık,domates, zeytin, peynir ve yumurta beşlisi olmadan güne başlayamam. Elinden gelir mi bilmem ama yumurtam yağda kızarmış olursa daha iyi olur.


-Ayrıca mutlaka ayva reçeli yemem gerek o olmazsa kahvaltımı tam yapmış sayılmam.


-Ekmekleri kızartma makinesinde ısınmadan yiyemem.


Kolay Gelsin KÖLECİK.. ;)" Sinirli mırıltıları eşliğinde ise koyulan Zümra yarım saat içinde her şeyi bitirmiş olmanın verdiği rahatlıkla derin bir nefes verdi. Masada bir eksik var mı diye son kez göz geçirdikten sonra sıra en zor işe gelmişti. Yiğit'i uyandırmak. Bu düşünceyle elleri buz kesti. Yavaş adımlarla mutfaktan çıkıp koridorda ilerledi. Yan yana duran iki kapıya baktı. Tuvalet-Banyo oldukları kesindi. Biraz daha ilerledi. Ancak emin olamadı. Karşıdaki kapı da olabilirdi. Ve diğer kapının hafif aralık olmasından önce oraya bakmaya karar verdi. Sessiz adımlarla ilerledi. Kapıyı hafifçe iterek açtı. Başını ürkek hareketlerle içeri uzattığında baştan aşağı şok olmuş gibi donup kaldı. Çünkü Yiğit tam karşısındaki çift kişilik büyük yatakta yatıyordu. Bir eli yastığının altında diğeri yatağın yanından sarkıyordu. Yüzünün üzerine yatmıştı. Ve.. Üzerinde hiçbir şey yoktu. Ne yapacağını bilemedi. Elleri terlediği için kotuna sildi. Yavaş adımlarla yatağa yaklaşmaya başladı. Hemen baş ucunda durdu. Saçları birbirine karışmış dudaklarını hafif öne doğru büzmüş çatık kaşlarla düzenli nefesler alıp veriyor bu yüzden sırtı inip kalkıyordu. Bu görüntü tipli bir heykel gibi duruyordu. Gözlerini odanın içinde gezdirdi birkaç dakika. Lacivert ve beyaz tülden perdesi içeri güneş ışığı girmesini engelliyordu. Odadaki mobilyalar bile lacivert renkteydi. Yerdeki hali ve duvarlar çok uçuk tonda tatlı bir maviydi. Odadaki tek beyaz ise yatak ve yatak örtüleriydi. Saten yatak örgütlerinin içinde hala uyuyan Yiğit'e baktı tekrar. Sarkan bileğine parmaklarıyla dokunup dürttü. Ancak durumu değiştiren bir şey olmadı. Tekrar elini bileğine koyup bu sefer biraz daha şiddetli sarstı. Ancak genç adam biraz mırıldanıp genç kıza yan şekilde arkasını döndü. Bu esnada üzerinden sıyrılan saten örtü Yiğit'in çıplak göğsünü gözler önüne serdi. Bu görüntüyle genç kız yutkunmak zorunda kaldı.


* * *


ZÜMRA..


Allah'ım bir türlü uyanmadığı için sinirlenme başlamıştım. Bide açılan üzeri, gözlerime dolan görüntü sersemleşmeme neden oldu. Sesli şekilde yutkundum. Nefesim hızlanmaya başladı nedensizce. Aşırı derecede gelmiştim. Ondan olsa gerekti. Birkaç derin nefes aldım. Ancak burası o gibi kokuyordu. Tehlikeli ama huzurlu..


Elimi omzuna koyup ;


-Yiğit uyan saat yedi olmak üzere, dedim ve bu sefer biraz daha şiddetli sarstım. Birden ben daha ne olduğunu anlamadan omzundaki elimi tutup beni yatağa çekti. Ağzımdan kaçak küçük çığlıkla kendimi yatakta onun yanında buldum. Yarı doğrulmuş biçimde üzerine eğilmişti. Kolu kalkmamı engeller biçimde bir baskıyı boğazıma uyguluyordu. Sesimi bulabildiğimde;


-Ne..ne yap-pıyorsun? diyebildim. Kaşları bir anda çatıldı. Sanki beni beklemiyor gibi bir hali vardı. Şiddetle inip kalkan göğsüm onun üstsüz göğsünü temas ediyor ve her temasta ondan yayılan sıcaklık sanki beni yakıyordu. Yine yutkundum. Kafasını sağa sola sallayarak beni bıraktı ve doğruldu. Ellerini saçlarına daldırıp daha karışık bir hale soktu. Yataktan kalkıp bana arkası dönük şekilde;


-Özür dilerim, ben bir anda boş bulundum. Yani.. aniden uyanıp başımda birini bulunca.


Yataktan doğrulup ayağa kalktım. Haya arkası bana dönüktü. Sık sık aldığı nefesler benimkilere eşlik ediyordu. Oda bende gerilmiştik. Titrek de çıksa sesimi bulup oda cevap verdim.


-B..ben s..se..ni uyandır..mak i..için. Mutfak..ta kah..valtı hazırladım.


-T..tamam geliyorum. Onun cevabıyla seri adımlarla çıkmaya çalışırken ayağım yataktan sarkan örtüye takılınca tökezledim. Tam düşecekken arkamdan kolunu belime dolayıp beni tuttu. Göğsüne çarpan sırtımdan ateş çıkıyordu sanki. Nefesimin düzeni yine bozulunca kolunu iterek onu uzaklaştırdım. Kapıdan çıkıp mutfağa geçtim. Bir bardak su doldurup biraz içtim. Arkamdan gelen tıkırtıyla döndüm. Masaya oturmuş bana bakıyordu.


-Sen yemeyecek misin?


-Canım istemiyor. Hem artık gideyim.


-Bekle beni birlikte gideriz.


-Yok ben.. Kapı sesiyle ikimizin de bakışları oraya kaydı. Ayağa kalkıp kapıyı açtı. Tekrar mutfağa geldiğinde yanında Doğan, Selin ve Seyit vardı. Bana şaşkınca bakışlar attılar. Gayet normal tepki verdiler aslında. Beni Yiğit'in evinde görmek en son bekledikleri şey bile değildi. Nasıl bu duruma geldiğime ben bile şaşırıyordum. Tekrar salona yönelip ceketimi üzerime geçirdim. Çantamı alıp kapının önüne geldiğimde Selin'in sesiyle ona döndüm.


-Kuzum nereye gidiyorsun.


-Görevim bitti şimdi de gidiyorum, dedim gülümseyerek. Onlar salona geçtiğinde Yiğit arkalarından ilerliyordu. 'O kadar kahvaltı hazırladım dokunmadı bile. İnsan bari bir teşekkür eder kapıdan geçirir öküz ne olacak.' söylene söylene kapıya dönüp açtığımda karşımda Yeşim'i bulmayı hiç beklemiyordum.

# # #
Bakalım Yeşim Zümra'ya ne tepki verecek.. Yeşim'in tepkisine karşılık Yiğit'in tutumu ne olacak..
# # #

Continue Reading

You'll Also Like

144K 9.3K 42
''Kırık bir kalbi onarmak dünyanın en zor işidir.''
667K 27.8K 45
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
893 69 6
Garipti, ama güvenliydi onun kolları kız için. Sanki dinlenme yeriydi onun kolları, sığınacak limandı sanki. Günlerdir olanlardan çok korkmuştu. Yorg...