HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI (Tamam...

By lazKizi_61_

789K 40K 6.2K

01.06.17* Romantizm #36 * Aşk, edep ile güzeldir... ***** Uzun yıllardır sürüp giden bir arkadaşlık. Bu arkad... More

«HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI~Tanıtım
«H.K.D.~2
«H.K.D.~3
«H.K.D.~4
«DUYURU...»
H.K. D.-5
<H.K.D.-6
<<H.K.D.-7
ALINTI...
«H.K.D.~8
«H.K.D.~9
«H.K.D.~10
«H.K.D.~11
12~Alıntı
«H.K.D.~12
H.K.D.-13
Alıntı~14. bölümden
«H.K.D.~14
«H.K.D.~15
«H.K.D~16/Alıntı
«H.K.D.~16
«H.K.D~16/2
«H.K.D.~17/1
H.K.D.-17/2
«H.K.D. ~18
«H.K.D.~19 ALINTI
«H.K.D.~19
H.K.D.-19/2-ALINTI
H.K.D. 19-2
H.K.D. 20-Alıntı
H.K.D.-20
H.K.D.-21/ALINTI
H.D.K. 21-ALINTI/2
«H.K.D. ~21»
°H.K.D.~22~
<H.K.D.-23 Alıntı
H.K.D.-23
<H.K.D.-24>
H.K.D.-25/Alıntı
<H.K.D.-25>
~H.K.D. 26/Alıntı~
<H.K.D.-26>
H.K.D.~27
H.K.D.-28-
-H.K.D.29-
-H.K.D. 30/Alıntı-
-H.K.D.30-
*H.K.D./31
H.K.D./32
H.K.D.-33-
H.K.D./34
H.K.D.-35-♡
H.K.D.*36*
H.K.D./37
H.K.D./38-ALINTI
H.K.D./38
MUTLU BAYRAMLAR...
H.K.D./39
H.K.D./40
H.K.D./41
H.K.D.\42
H.K.D./43
H.K.D./44
H.K.D./45
H.K.D./46
HKD/47
HKD/48
HKD/49
HKD/50
HKD/51
HKD\52
HKD/53
HKD/Alıntı
HKD/54~I
HKD/54~II
HKD/55
HKD/ 56
HKD/57/1.part
HKD/57/2. Part Alıntı
BİR DAKİKA BAKAR MISINIZ😉
HKD/57/2
HKD/58/Alıntı
SİZE BİR HABERİM VAR👀✋
HKD/58/ 1.part
Bir saniye toplaşabilir miyiz?
HKD/58/ 2.part
❗SAADET ÇIKMAZI'ndan Haber Getirdim❤🌼
GİZEM VE DEVRAN...❤
59.Bölüm/Alıntı...
59/1 Bölüm
59/2 Alıntı ve Bölüm Bilgisi
HKD/59/2
Gizem ve Devran Severler Toplaşın😂💙
HKD/60/ Alıntı
HKD/60/1.Part
HKD/ 60-2 /ALINTI
Mutlu Bayramlar
HKD 60/2. Part
AŞKLAMBAÇ Severler Burada mı?
HKD 61. Bölüm(Final) Alıntı
HKD/ 61/ ALINTI ~II~
HKD/61. Bölüm/ Final
💕Açıklama ve Teşekkür💕
🔔AŞKLAMBAÇ'TAN HABER VAR🔔
🐣BİR DAKİKANIZI ALABİLİR MİYİM?🐣
🍄Aşklambaç Günleri...🍄
🍁HKD KAPAK FOTOĞRAFI 🍁
⭐Sizleri AŞKLAMBAÇ Okumaya Davet Ediyorum⭐
🌺Sonradan Okuyanlar İçin NOT🌺

«H.K.D.~1

31.4K 1.1K 105
By lazKizi_61_

YAZAR: Meh-Pare


BÖLÜM:1(Kalp Sancıları...)

İki yanı ağaçlar ile çevrili yolda ilerliyordu genç kız. Ancak adımları tedirgindi. Etrafındaki çiçeklere kayıyordu ara ara hayranlık dolu bakışları.

İlerledikçe artan aydınlığa doğru yürümeye devam etti. Orad kendisini neyin beklediğini bilmese de içindeki merak ve hissettiği umut ile yürümeye devam ediyordu. Yanından geçmekte olduğu ağacın kovuğundan akan suyu görünce şaşırdı. Durup o tarafa ilerledi. Ellerini altına soktuğunda serin su ile ferahladığını hissetti.

Avucuna doldurduğu sudan birkaç yudum içti. Birkaç kez de yüzüne çarptı. Tekrar yola döndüğünde önünden geçen mavi bir kelebeğe baktı ku kez hayranlıkla. İçinde doğan istek ile onu takip etmeye başladı. İlerideki papatyalardan birine konduğunda yaklaştı ve yere eğilerek daha yakından inceledi. Üzerindeki simlere vuran ışık parlamasına neden oluyordu.
-Sen ne güzel şeysin, diye mırıldandı.

Tekrar uçmaya başlayan kelebek ile eğildiği yerden doğrulup ayağa kalktı. O sırada yüzüne vuran ışık ile gözleri kamaştı. Elini gözlerine siper edip bir süre öylece durdu. Eline değen başka bir elin varlığını hissetti önce. Sonra eli çekildi gözlerinin önünden. Genç kız gözlerini yavaşça araladığında karşısında gördüğü adam ile affalladı.

Genç adamın yüzündeki kocaman gülümseme ile kendisine bakması görülmüş şey değildi.
-Yiğit... Diye mırıldandı. Ancak devamını getiremedi. Şaşkınlığı o kadar büyüktü ki doğru kelimeleri bulup konuşamıyordu.

Kalbi heyecanla atıyordu. Neredeyse göğsünü delip dışarı fırlayacak kadar şiddetliydi atışı...

-Burası senin diyarın. Sen beni burada, bu güzellikler ile yaşatıyorsun, dedi sesi ilahi bir tınıyla çıkıyordu. Konuşmak için ağzını aralayan kızın dudaklarına parmağını koyarak konuşmasını engelledi.

-Ben senin diyarını gördüm. Şimdi sıra sende... Sende benim diyarımı göreceksin, dedikten sonra genç kızın elini tutarak ilerideki aydınlığın tam tersi yönüne yürümeye başladı. Gittikçe aydınlık azalıyor. Etraftaki kuş sesleri sanki yok oluyordu. Çiçeklerin kokularını artık duyumsayamadığını fark etti genç kız.

-Dur, dedi. Genç adam onun komutuyla yürümeyi bıraktı.
-Burası karanlık! Ben karanlıktan korkarım, dedi titreyen sesiyle. Genç adamın bakışlarındaki koyuluk onu korkutuyordu.
-Ben karanlığın ta kendisiyim, diyen adam kızı kendisine çekip kolunu beline sardı.
-Karanlığımda yok olmaya hazır mısın Melek?
-Hayır dur, dediği sırada az olan ışık tamamen yok oldu. Belindeki kol onu sıkmaya başladı ve genç kız korku dolu bir çığlık attı.
* * *


Genç kız korkuyla yerinden sıçradı. Gözlerinin ışığa alışması için birkaç kez kırptı. Çalan alarmı kapatıp yüzüne dağılan saçları geriye attı.
-Oh rüyaymış, diye mırıldandı. Gözü tekrar saate kaldığında,
-Mükemmel daha ilk günden okula geç kalıyorum, diye mırıldandı. Aceleyle elini yüzünü yıkayıp üzerine dolaptan eline geçen beyaz bir gömlek ve siyah kotunu giyindi. Saçlarını da sıkı bir at kuyruğu yaparak çantasını alıp odasından çıktı. Hülya Zümra'nın kurtarıcı meleği.. kahvaltıyı çoktan hazırlamış oturup yemeğe başlamıştı bile..


-Sabah şerifleriniz hayır olsun hülya sultan..


Diyerek yanağına bir öpücük kondurdu. Mutfaktan kendine de bir bardak çay doldurup tekrar masaya döndü. Tam oturacağı sırada kapı çalmıştı. Kalkıp ağır adımlarla kapıya yürüdü. Açtığında karşısında iki çift gülen göz gördü, Rabia ve Mücahid.. İçeri buyur edip mutfaktan onlara bardak almaya gitti.. Çay onların ortamının en sevilen içeceğiydi.. 6 yıllık arkadaşlıkları boyunca çaysız hiçbir sohbete girmemişlerdi.. Rabia'nın sabırsız sesiyle düşüncelerinin arasından çıkıp yüzünde o güzel gülümsemesiyle yanlarına döneceği sırada tekrar kapı çalınca adımlarını kapıya çevirdi. Açtığında bu sefer karşısında Rana Hale ve Selin'i buldu. Onlara da masaya geçmelerini söyleyip tekrar mutfağa girdi. Ne güzel arkadaşlara sahipti. Ev arkadaşı olan Hülya, Rabia ve Mücahid ya da Rana, Hale veya Selin ve de diğerleri hepsinin ayrı birer anlamı ayrı bir değeri vardı kalbinde.. Bu sefer düşüncelerini bölen Rana'nın sesi oldu;


- Zümra güzelim hadi ama biri yer biri bakar kıyamet bundan kopar. Mutfak aşkını bırak da gel artık diyorum, dedi. Onun söyledikleri yüzündeki gülümsemenin daha da büyümesine sebep oldu. O kocaman gülüşüyle arkadaşlarının yanına döndü. Onun gülümsediğini gören arkadaşları birbirlerinden habersiz aynı duayı ettiler..


'' İnşallah o gülümsemen yüzünden hiç eksik olmaz..''


Sessiz geçen bir kahvaltı sonrası hep birlikte evden ayrıldılar.. Rana, Hale ve Selin üçlüsünü almaya Buğra gelmişti. Onlar Buğra'yla yola çıkınca Zümra ve hülya da Mücahid ve Rabia'nın arabasına bindiler.Okul yolu boyunca arabada sadece Hülya ve Rabia'nın sesi çıkmıştı tatilde ne yaptıklarını birbirlerine anlatıp durmuşlardı. Arada bir lafa karışan Mücahid'in Rabiayı kızdırmasına sadece usulca tebessüm etmişti Zümra.. Çünkü şu an kendini okulda göreceği manzaraya hazırlamaya çalışıyordu.. Yiğit'in tüm yakışıklılığıyla gülümseyen yüzü ve koluna yapışmış bir sakız, yeşim.. İlk defa bir kızla bu kadar uzun süre birlikteydi. 6 aydır çıkıyorlardı ve yakın zaman içinde bir ayrılık olmazsa eğer işte o zaman her şey Zümra için daha zor olacaktı. Okula geldiklerini Hülya'nın ona inmesini söylemesinden anladı ve yavaşça arabadan indi.. Aslında hiç istemiyordu inmeyi, ne kadar alışmış olsa da Yiğit'in yanında o kızı görmeye, yinede içten içe canı yanıyordu işte.. Ve dakika bir gol bir! Okulun otoparkında Yiğit'te motorundan iniyordu. Gerçekten ilk gördüğü şey bu olmak zorunda mıydı.. Daha ilk dakikadan bu adam nasıl nefesinin kesilmesini sağlamayı başarmıştı. Nasıl olacak tabi ki o kaskı başından çıkarıp ellerini saçlarının içinden geçirerek.. O kadar güzel bir manzaraydı ki Zümra orada durup sonsuza kadar bunu izleyebileceğini düşündü. Sonra bir anda gözlerinin önündeki görsel şölen kabusa dönüştü. Neden mi? Çünkü sakız ortaya çıkıp Yiğit'in koluna yapıştı. Uzanıp öpmek istedi daha yeni çıkmaya başlamış sakallı yanaklarından ancak Yiğit karşısında gözlerini ona dikmiş bakan takımı görünce yeşimi durdurmuştu. Yavaş adımlarla yanlarına geldi kolundaki sakız parçasıyla.


-Günaydın.


Dedi hafifçe kıvrılmış dudaklarının arasından ve herkesin üzerinde gözlerini tek tek gezdirdi. En sonunda aradığı o bal rengi hareleri bulunca durdu bir süre, Zümra başını eğip gözlerini o karanlıklardan ayırdı. Neden hep bunu yapmak zorundaydı ki, onun hayatından mı olmasını istiyordu yani. Çünkü her gözleri kesiştiğinde o karanlıklarla kalbi neredeyse ağzında atıyordu genç kızın. Daha fazla orada kalamayacağını fark eden Zümra Hülya'ya dönüp;


- Hadi geç kalıyoruz gidelim artık dersim başlamak üzere.


Dedi ve onu da kolundan çekiştirerek oradan uzaklaştı. Hülya arkadaşının neden böyle yaptığını bildiği için ona zorluk çıkarmadan onunla birlikte okula girdi.


Bir süre onların peşinden bakan Yiğit genç kızın bu kaçışlarından sıkılmaya başladığını hissetti. Bıkkın bir nefes verdi. Daha sonra yanındakilere dönüp;


-Ne duruyoruz hadi bizde girelim.


Dedi. Ders programına bakan herkes sınıfına dağılınca yeşimden bir sürede olsa kurtulduğu için rahat bir nefes aldı Yiğit. Yeşim biraz tuhaf bir kızdı onu sevmiyordu ama kendisini eğlendirdiği için ondan hoşlandığını düşünüyordu. Ama yinede onun bile dolduramadığı bir boşluk bir soğukluk hissediyordu içinde bir yerlerde. Neyse diyerek düşüncelerinin arasından sıyrıldı, hızlı adımlarla sınıfına gitti evet mükemmel prof. william derse girmişti bile. Bu adamı oldu olası eğlenceli bulmuştu Yiğit, başıyla selam vererek oyalanmadan boş bir yer aradı. Harika Zümra'nın yanı. Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluştu. Zaten öğrendiği kadarıyla bu yıl iki dersleri ortaktı ve o derslerden birinin bu olduğu için şükür etti. Bu kez yüzündeki gülümsemeyi silip genç kızın yanına yaklaştı.


''selam'' diyerek oturdu. Gelişiyle yerinde huzursuzca kıpırdandığını hissetti Zümra'nın. Ama kendisinden kaçması canını iyiden iyiye sıkmaya başlamıştı. 2 buçuk yıldır onun kendisini sevdiğinden haberdardı. Ama bu süre zarfında onun duygularına karşılık verebilecek bir his düşmemişti yüreğine. Yiğit hayatı sallayan öylesine yaşayan biriydi, hiç kimseyi ve hiç bir şeyi ciddiye almazdı ki o hiçbir zaman. Hatta şu an takıldığı yeşim ve ondan önceki bir çok kızda. Çünkü hepsi basitti o kızların, bir göz kırpışında kucağına atlayacaklarını farkındaydı. Ama Zümra.. O öyle değildi. O farklıydı. Onu çok önceden beri tanıyordu. Çokta sevdiğini farkındaydı ama onun gibi değil arkadaşça. İlk kez kendisine olan aşkını Mücahid ve Elif vasıtasıyla öğrendiğinde lise 3 'deydi. O zamanlar geçer diye düşünmüştü. Çünkü kendisininde sevip vazgeçtiği kızlar olmuştu. Hem Zümra ve o çok yakın arkadaştılar. Nasıl olacaktı ki, asla olmazdı böyle bir şey.


Ne kadar süredir bu düşüncelerle Zümra'ya dalıp gittiğini bilmiyordu ama prof. William'ın dersin bittiğini söylemesiyle kendine geldi. Zümra yanında eşyalarını toplamaya başlamıştı bile.. Bu kızın kendisinden bir hayaletmiş gibi kaçması, çoğu zaman arkadaş ortamında kendisi hariç herkesle muhatap olması sinirlerinin bozulmasına sebep oluyordu, artık cidden canına tak etmişti. Tam ağzını açıp bir şey diyeceği sırada omuzuna inen yumrukla sarsılıp hışımla arkasını döndü. Doğanı görünce gülümseyerek kalkıp tokalaştı.


-Vay vay doğan beyimiz okulun yolunu bilir miydi ya? Diyerek arkadaşına takıldı.


-Tabi oğlum ben sen miyim ki okul yolu unutacağım. Yalnız az daha dayak yiyecektim sandım bana öyle bir döndün ki.


Arkadaşından da cevap gecikmemişti. Gülümseyerek yüzüne baktığında onu arkasında olan Zümra'ya göz kırptığını fark etti. Dönüp baktığında onunda dostuna o mükemmel gülümsemesiyle karşılık verdiğini gördü. Bir anda sinirlendiğini hissetti Yiğit. Bu kızın kendisiyle zoru neydi Allah aşkına. Bu sinirinin yüzüne yansımasını engelleyemedi. Zümra'da görmüş olacak ki gülümsemesi yüzünde solmuş başını önüne eğip telefonuyla uğraşmaya başlamıştı. Tekrar Doğan'a döndü. Kısa bir sohbetin ardından Doğan veda ederek yanından ayrıldı, İşte şimdi diye düşündü genç adam onunla konuşabileceği uygun bir zaman. Derin bir nefes alıp arkasını döndüğünde Zümra'nın orada olmamasıyla bir an afalladı genç adam. Amfinin kapısına baktığında onun hızlı adımlarla dışarı çıktığını gördü.


Ne yapacaktı ki bu kızla. Kendisinden bir dönem üstte okuyordu bu ortak derslerde olmasa arkadaş ortamı dışında yan yana gelemeyeceklerdi. Hatta Zümra kendisinden önce liseden mezun olduğunda içinde oluşan boşluğu düşündü. Zümra onun çok güvendiği ve anlam veremediği bir sadakatle bağlı olduğu biriydi. Bir şey yapacağı zaman ya da bir karar vereceği zaman mutlaka ona danışıp fikrini alırdı. Bir nevi Zümra Yiğit'in pusulasıydı. Her zaman doğru yolu bulmasını sağlıyordu. Ama şimdi Yiğit o pusulayı kaybetmenin eşiğindeydi. Ama kararlıydı onunla arasındaki bağı yeniden düzeltecekti. Bu kararı bir yıl sonra onunla aynı üniversiteyi kazanınca vermişti. Onun kendisine olan duygularının bitmesini sağlayacak ve tekrar eskisi gibi arkadaş olacaklardı. 'Evet' dedi genç adam içinden, en mantıklı yol buydu. Yanağına kondurulan sulu öpücükle kendine geldi,yeşim tabi ki başka kim olacaktı.


-Hayatım ne yapıyorsun burada hadi bir şeyler yemeye gidelim. Dedi kız o incecik tiz sesiyle. Yiğit Zümra üzerindeki planlarını aklının bir köşesine atıp her zamanki umursamaz tavrıyla olduğu yerden çıkışa doğru hareket etti. Hızlı adımlarla dışarı çıkarken yeşim peşinden adeta ciyaklıyordu;


-Beni beklesene yiğit, Beraber gidelim.


Okulun karşısındaki kafede toplanacaklarını haber veren mesajla ayaklarını oraya yönlendirdi. Yeşimle birlikte kafeden içeri girince bir süre etrafı taradı. Burayı severdi. Genellikle sakin olurdu çünkü. Biraz bakındı arkadaşlarını bulmak için. Her zamanki gibi arka tarafta bahçe duvarının önündeki minderlere yayılmışlardı. Gidip aralarına katıldı. Herkesle tek tek selamlaştı, Seyit, Bora, Efil ve Doğan. Doğanın kendisine yanında yer açmasıyla oraya oturdu. Yeşimde mecburen Yiğit'in biraz uzağında bir yere oturdu. Bu tavırları için arkadaşlarına minnettardı. Çünkü yeşim onu bazen aşırı bunaltabiliyordu.


Gülümseyerek Doğan'a dönmüştü ki arkadaşlarında bir hareketlenme hissetti, başını çevirip baktığında Zümra ve tayfasını gördü. 'Bakalım şimdi nereye kaçacaksın Zümra Hanım' diye geçirmişti içinden çünkü bu iki grup her zaman beraber takılırdı. Yanında oturan doğan ayaklandı. Tabi durur mu Selini gelmişti sonuçta, Doğanın kalbinin sahibi ama kızın bu hükümdarlıktan haberi bile yoktu. Ve sevgili dostu yaptı yapacağını.. Zümra'yı kolundan tuttuğu gibi Yiğit'in yanına oturttu kendi de Selini alıp diğer yanına geçip oturdu. Bu yaptığı için ondan daha sonra yemek üzere deftere bir porsiyon dayak yazdırmış oldu. Herkes oturduğunda yanında yine huzursuzca kıpraşan Zümra oldu Yiğit'in dikkatini çeken. Onun bu tavırlarını Yığit'le birlikte Mücahid'te fark etmiş olacak ki konuşmak istediğini söyleyip Yiğit'i dışarıya çağırdı.


ZÜMRA...


Ne olduğunu anlamadan kendimi birden onun yanında oturuyor şekilde bulunca soluğum kesildi.Bu kadar yakınlığı kalbimin kaldırabileceğini sanmıyorum.Bu yüzden Rabia'ya attığım yardım edin bakışlarını görmüş olacaklar ki- biraz geçte olsa, çünkü nişanlısı Mücahid'ten gözlerini bir saniye ayıramıyor- Mücahid Yiğit'i dışarıya çağırdı. O kalkıp gittikten sonra tuttuğumu o zaman fark ettiğim nefesimi bıraktım sıkıntıyla.. Bakışlarımı etrafımdaki insanlar üzerinde gezdirdim. Herkes kendi halindeydi. Bora ve Rana yine tartışıp duruyor,Hale, Buğra ve Efil bir şeyler konuşup gülüyorlardı. Seyit yaptığı eşeklikten dolayı Hülya'ya özürlerini sıralayıp, aşkını tekrardan kazanmak için ona dil dökmeye başlamıştı bile. Rabia da Doğan ve Selin'le tatil hakkında konuşuyordu. Bu Rabia'nın gezme merakı yok mu. Doğan ve Selinde artık gayet açık şekilde flört etmeye başlamışlardı. O anda yeşimin gözleriyle karşılaştım, öylece kaldım. Bana düşman mışım gibi bakıyordu. Tabi neden bakmasın ki bu iki gruptan hiç kimse onu sevmiyor ve Yiğitle aralarına hep beni sokuyorlardı. Bu düşüncelerle gözlerimde hissettiğim yanmaya daha fazla dayanamadım ve hızla kalkarak cafeden çıktım. Mantıklı olanda buydu ben oraya fazlaydım. Çok fazla.. Çıktığımda kapının önünde Mücahid ve Yiğitle karşılatım. Mücahid bana


-Hayırdır nereye? Diye sordu.


-İşim çıktı gitmem lazım, diye bir bahane uydurdum. Ne soru sormalarına ne de dolan gözlerimi görmelerine fırsat vermeden hızla yanlarından ayrıldım. Okulun arkasındaki parka gidip ilk bulduğum banka çöktüm. Neden hayat benim için bu kadar zordu? Onun beni sevmesi neden bu kadar imkansızdı? O beni sevmiyorsa ben neden hala onu seviyorum ? Sanki içimi sürekli harlanan bir ateş varda beni yakıp kül ediyordu.


Artık bu sevgi kalbimi yormaya başladı. Nefes alamadığımı hissederek başımı gökyüzüne kaldırdım ve gözlerimi kapattım. Ne kadar süre öyle kaldım bilmiyorum ama parkın sessizliği, arkamdaki derenin şırıltısı,kuşların cıvıltıları derken artık sakinleşmiştim.. Keşke hep böyle huzurlu olabilsem, şu an olduğu gibi her  şeye gözlerimi kapatabilsem.. Çok mu şey istiyorum yani. Sadece biraz huzur.


Ben bu düşünceler içinde kaybolup giderken omzuma birinin dokunduğunu hissetmemle birden gözlerimi açtım. Gördüğüm bir çift gülümseyen kahverengi gözle benimde yüzümde ister istemez bir tebessüm oluştu.. Mehmet bana bir iki saniye daha bakıp yanıma, bankın boş olan tarafına, adeta çöktü.. Kardeşten öte bildiğim insanlardan biri ve beni o kadar iyi tanır ki nerede nasıl davranacağımı ne söyleyeceğimi ne hissettiğimi bir bakışta anlar. Yalnız anlamadığım bir şey insanları bu kadar iyi analiz eden biri neden kalkıp da edebiyat bölümü okuyor ?Psikoloji üzerine okusa alanının en iyisi olabilirdi. Neyse Mehmet'e akıl sır ermez zaten.. Konuşmaya başlamasıyla düşüncelerimin arasından çıktım.


-Huzurlu dimi ? dedi. Bana yan bir bakış atıp en yakışıklı gülümsemelerinden birini takındı.


Onun sorusuna gülümseyerek cevap verdim..Bende ona bir soru yönelttim;


-Nasıl dayanıyorsun ? dedim.. Dönüp yüzüme baktı sonra neden bahsettiğimi anlamış olacak ki gülümsedi zaten Emine bahsi geçince Mehmet hep gülüp geçerdi.. Emine, Mehmet'in 10 yıllık aşkı..


Cevap vermeyeceğini anladığımda tekrar;


-Hiç mi canın yanmıyor onsuzluktan ? diye devam ettim bakışlarımı ona dikerek. Yine gülümsedi, ama bu seferki daha bir hüzünlü gibiydi. Gözlerinin içinde bir ağırlık , bir yorulmuşluk gördüğüme yemin edebilirim.O da konuşmaya karar verdi ve gözlerini yol kenarına dökülmüş olan sonbaharın habercisi kestane yapraklarına dikerek


-Acısı tarif edilecek gibi değil.. dedi. Bir müddet sustuktan sonra derin bir nefes alıp;


-Onu gülerken uzaktan izlemek bile yetiyor bana ama bazende bencilleşip neden benden başka herkese yakınken bana bu kadar uzak, niye herkese gülümsüyor da beni o melekleri kıskandıracak gülümsemesinden mahrum bırakıyor diyorum. Ama buna rağmen ona olan sevgim azalmak yerine daha çok artıyor. Sanki onu her gördüğümde yeniden aşık oluyorum,dedi.


Sonra gülüp bana döndü. Biliyor ya tabi derdimi


-Yine ne yaptı o it ? diye sordu. Onun yüzüne diktiğim sahte kızgın bakışlarımla bir kahkaha attı..


-Tamam tamam bir şey demedik. Sende hiç laf ettirmiyorsun ama, dedi. Önce omuz silktim bu söylediğine, sonra gözlerimi yere sabitleyip,


-Anlatamam Mehmet o kadar canımı yakıyor ki onu her gördüğümde sanki kalbimi biri avucunun içine alıp sıkıyor. Nefes alamadığımı hissediyorum bazen... En çokta, onu biriyle gördüğümde mahfoluyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum gerçekten. Elim kolum bağlı. O söz konusu olduğunda o kadar acizim ki, dedim. O an yüzümden acı bir tebessüm geçti. Mehmet'te görmüş olacak ki kucağımda duran ellerimi tutup sıktı. Bana gülümseyerek gözlerini gözlerime dikti.


-Sen çok güçlüsün, sakın aciz olduğunu falan düşünme. Bir kere o ahmak hayatı dalgaya almış ama deniz durulduğunda anlayacak neyin ne olduğunu. Sen düşünme onun yanındaki kimmiş neymiş diye. Önce o bir kendine çeki düzen versin, senin yanına yakışacak hale gelsin. Ondan sonra düşünürsün ne yapacağını, dedi ve göz kırptı. Benimle böyle konuşması cidden rahatlatmıştı içimi. Mehmet beni çok iyi anlıyordu. Bunu bir kez daha kanıtlamış oldu. Bir süre sessizce durup parkın huzurunu dinledik birlikte sonra arkamdan gelen sesle döndüğümde bize doğru gelen abimi fark ettim. Abim dediğimde gerçekten değil, ama hep bir eksikliğini yaşamışımdır bunun. Ondan olacak ki liseden bu yana bizim Samet'e abi dedim öylede kaldı. Yanımıza yaklaştığında bizde ayağa kalktık.


-Ne yapıyorsunuz bakalım burada? Diye sordu yanımıza gelip Mehmet'le tokalaştıktan sonra kolunu benim omzuma koyarak.


-Biraz dertleştik, diye kısa bir cevap verdikten sonra bana bakıp göz kırptı Mehmet. Abim durumu anlamış olacak ki beni kendine çekip saçlarıma bir öpücük kondurdu, güven verircesine. Daha sonra gülümseyip


-İyi bakalım hadi ben açım yemek yemeğe gidelim, dedi. Hep birlikte bir gidip karnımızı doyurduk güzel sohbetimiz eşliğinde. Oradan çıkınca beni eve bıraktılar.


Kendimi eve attığımda ne kadar yorulduğumu yeni fark ediyordum. Ama şu an için kafam rahatlamıştı. Bu düşünceyle duş alıp birazda bedenimin gevşemesini sağladım işe yaradı da.. Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda yatağıma gömüldüm. Huzurumu bulmuşken günü bitirmek şarttı. Hiçbir şey düşünmeyerek kendimi huzurlu bir uykunun kollarına bıraktım.


Günün yorgunluğuyla eve gelen Hülya holde yanan ışıktan arkadaşının evde olduğunu anladığı gibi hemen Zümra'nın olasına girdi. Ama onu uyuyor olarak beklemiyordu. Başucuna yaklaşıp çok sevdiği arkadaşının yüzüne baktı, melekleri kıskandıracak güzelliğiyle masumca yorganına sarılmış uyuyordu. Sanki hayatının bütün zorluklarından kaçmak ister gibi sığınmıştı yatağına. Hüzünlü bir tebessüm geçti Hülya'nın dudaklarından.. Keşke onun için bir şeyler yapabilseydi. Bugün hiçbir şey söylemeden yanlarından kaçarcasına ayrıldığında çok merak etmişti arkadaşını ama Seyit kendisine yapıştığı için onun peşinden gidememişti daha sonra Mehmet'ten gelen 'Zümra bizimle merak etmeyin onu.' Mesajıyla rahat bir nefes vermişti. Düşüncelerini bir kenara bırakıp odayı aydınlatan gece lambasının izin verdiği kadar yüzüne baktı tekrardan. Zümra korkardı karanlıktan, özellikle de evde kimse yokken gece lambasını hep açık bırakarak uyurdu. Güldü bu masum çocuksu haline.. Eğilip korumacı bir anne edasıyla anlından öpüp lambayı kapattı, sessizce odadan çıktı. İyi ki de kayıtlarını geç yapmıştı kendisi de Zümra gibi. Eğer Zümra erken kayıt yaptırsaydı o zaman onunla ev arkadaşı olma şansı olmazdı. Gün artık onun içinde bitmişti. Yarının endişesine kapılmayacak kadar karmaşık bir zihin ve yorgun bir bedenle o da kendisini derin bir uykunun kollarına bıraktı...


**** Hikayemi okuyan arkadaşlardan ricam lütfen arkadaşlarınıza da önerir misiniz ? :)


B

u arada görüşlerinizi de merak ediyorum. Ve 10 vote sonrası yeni bölüm gelecektir bilginize ;)

Continue Reading

You'll Also Like

796K 31.2K 78
☆ Tüm hakları şahsıma aittir. ☆ Gölgesinde yaşayacağı geçmişi olmayan bir adam, Geçmişin acılarını unutmaya çalışan yaralı bir kadın. Ortaya çıkmay...
6.3K 313 26
Sevipte söyleyemediğim şarkılar var Bir dizesini asla hatırlayamadığım şiirler Keşke,keşke o ben olsaydım dediğim hikaye kadınları Düşlerim var...
1.7K 148 24
Herşeyin spontane bir şekilde geliştiği bir aşk hikayesi.Başlıkda yazdığı gibi onlar mutlu olabilecekler mi?
8.6K 1.6K 100
Çoğu kez kayboluyorum teninde.. Kaptırıyorum kendimi sana.. Engel olamıyorum.. Ne sana ne kendime kıyamıyorum.. Seni görmeden edemiyorum.. Sana her...