LİSE SAKİNLERİ SERİSİ

By zeyneparada

1.4M 166K 50.4K

Romantik Komedi | Dram içeren bir kurgudur. Okurken kahkahalarla gülmek istiyorsan içeriye gir!! Lise Sakinl... More

Tanıtım
1.Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
Duyuru
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
İkinci Kitap-1. Bölüm
İkici Kitap-2. Bölüm
İkinci Kitap-3 . Bölüm
İkinci Kitap-3 . Bölüm
İkinci Kitap-4 . Bölüm
İkinci Kitap-5 . Bölüm
İkinci Kitap-6. Bölüm
İkinci Kitap-7. Bölüm
İkinci Kitap-8. Bölüm
İkinci Kitap-9. Bölüm
İkinci Kitap-10. Bölüm
İkinci Kitap-11. Bölüm
İkinci Kitap-12. Bölüm
İkinci Kitap-13. Bölüm
İkinci Kitap-14. Bölüm
İkinci Kitap-15. Bölüm
İkinci Kitap-16. Bölüm
İkinci Kitap-17. Bölüm
İkinci Kitap-18. Bölüm
İkinci Kitap-19. Bölüm
İkinci Kitap-20. Bölüm
İkinci Kitap-21. Bölüm
İkinci Kitap-22. Bölüm
İkinci Kitap-23. Bölüm
İkinci Kitap-24. Bölüm
İkinci Kitap-25. Bölüm
İkinci Kitap-26. Bölüm
İkinci Kitap-27. Bölüm
İkinci Kitap-28. Bölüm
İkinci Kitap-29. Bölüm
İkinci Kitap-30. Bölüm
İkinci Kitap-31. Bölüm
İkinci Kitap-32. Bölüm
İkinci Kitap-33. Bölüm
İkinci Kitap-34. Bölüm
İkinci Kitap-35. Bölüm
İkinci Kitap-36. Bölüm
İkinci Kitap-37. Bölüm
İkinci Kitap-38. Bölüm
İkinci Kitap-39. Bölüm
İkinci Kitap-40. Bölüm
İkinci Kitap-41. Bölüm
İkinci Kitap-42. Bölüm
İkinci Kitap-43. Bölüm
İkinci Kitap-44. Bölüm
İkinci Kitap-45. Bölüm
İkinci Kitap-46. Bölüm
İkinci Kitap-47. Bölüm
İkinci Kitap-48. Bölüm
İkinci Kitap-49. Bölüm
İkinci Kitap-50. Bölüm
İkinci Kitap-51. Bölüm
Üçüncü Kitap - 1. Bölüm
Üçüncü Kitap - 2. Bölüm
Üçüncü Kitap - 3. Bölüm
Üçüncü Kitap - 4. Bölüm
Üçüncü Kitap - 5. Bölüm
Üçüncü Kitap - 6. Bölüm
Üçüncü Kitap - 7. Bölüm
Üçüncü Kitap - 8. Bölüm
Üçüncü Kitap - 9. Bölüm
Üçüncü Kitap - 10. Bölüm
Üçüncü Kitap - 11. Bölüm
Üçüncü Kitap - 12. Bölüm
Üçüncü Kitap - 13. Bölüm
Üçüncü Kitap - 14. Bölüm
Üçüncü Kitap - 15. Bölüm
Üçüncü Kitap - 16. Bölüm
Üçüncü Kitap - 17. Bölüm
Üçüncü Kitap - 18. Bölüm
Üçüncü Kitap - 19. Bölüm
Üçüncü Kitap - 20. Bölüm
Üçüncü Kitap-21. Bölüm
Üçüncü Kitap-22. Bölüm
Üçüncü Kitap-23. Bölüm
Üçüncü Kitap-24. Bölüm
Üçüncü Kitap-25. Bölüm
Üçüncü Kitap-26. Bölüm
Üçüncü Kitap-27. Bölüm
Üçüncü Kitap-28. Bölüm
Üçüncü Kitap-29. Bölüm
Üçüncü Kitap-30. Bölüm
Üçüncü Kitap-31. Bölüm
Üçüncü Kitap-32. Bölüm
Üçüncü Kitap-33. Bölüm
Üçüncü Kitap-34. Bölüm
Üçüncü Kitap-35. Bölüm
Üçüncü Kitap -36. Bölüm
Üçüncü Kitap-37. Bölüm
Üçüncü Kitap-38. Bölüm
Üçüncü Kitap-40. Bölüm
DUYURU
EMİR BERMA

Üçüncü Kitap-39. Bölüm

2.5K 260 120
By zeyneparada

Selaaammm!

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın!

^^^^^^

Bugün cumaydı ve haftaya sınavlarımiz başlıyordu. Ayrıca Ramazan'ın son haftasıydı. Çok çabuk gelip geçmişti. Emir ile beraber sessiz sessiz yürürken okula yaklaşmıştık. Emir resmen ayakta uyuyordu.

Sahura kadar uyumayıp oyun oynadığı için sadece üç saat yatabiliyordu. Ben ise rahat sekiz saat yatıyordum ama yine de uykusuz hissediyordum.

Okula girdiğimizde Emir beni ikinci katta terk edip sınıfına gidince bir süre merdivenler ile bakıştım. Oruçlu oruçlu en üst kata çıkmak berbat bir şeydi.

Yavaş yavaş merdivenleri çıkarken bir çocuk elleri cebinde aşağıya iniyordu. "Yukarı beraber çıkmaya başladık, ben geri aşağıya iniyorum sen buradasın!" dedi şaşkınca.

Şaşırmasına sırıtırken konuştum. "Ne yapayım, ağzım kuruyor sonra."

"Yapacak bir şey yok, oruç tutuyoruz diye tüm gün yatalım mı yani?" dedi çocuk. "Çoğu insan aç, susuz ama yine de her şeyi yapıyorlar. Mesela okuldan sonra babamın yanına gidip fırında çalışıyorum. Sen gör fırını o sıcakta saatlerdir ekmek, yemek yapıyorlar oruç oruç. Babamın şikayet ettiğini duymadım hiçbir gün. Mesela dayım inşaatçı, sabahın köründe binaların üstünde, güneşin alnında, akşama kadar. Yine de hep orucunu tutar. Bizim yaptığımız ne ki?"

Konuşması bitince gülümseyip aşağıya inmeye devam edince arkasından sadece baktım. "Çocuk on saniyede hayat dersi verdi bana!"

Bakışlarımı üst merdivenlere çevirdim ve normal hızla yukarı çıkıp sınıfıma girdim.

Bizimkilerin çoğu gelmişti. Selin, sınıfa getirdiği ipi atlarken Hazar da atlamak için sıra bekliyordu.

Öğretmenler masasına oturup onları izlemeye başladığımda ipi Hazar aldı ve atlamaya başladı.

Okul yıkılacakmış gibi olunca hızla masadan indim ve aynı anda Selin ile onu tuttuk. "Yok, sen sınıfta atlama!" dedim ipi çekiştirerek.

Sınıfa uykulu uykulu giren Duygu anlamayarak bize baktı. "Az önce deprem mi oldu yoksa ben uyku sersemiyim diye öyle mi hissettim?"

Hazar ona gözlerini büyüterek bakmaya başladı. "Yok artık!"

"Allah korusun!" dedim telaşla. "Deprem olmasın."

Hazar, tuttuğum ipi çekiştirmeye başlayınca bırakmayıp ben de çekmeye başladım. Bir anda ip çekme müsabakası başlamıştı aramızda. Sınıfa giren herkes etrafımıza toplanıp tezahürata başlamışken Hazar'ın ani çekmesi ile öne doğru savruldum ama Duygu bana destek olarak hemen ipi kavradı.

Tam yeniyorduk ta ki Sefa sınıfa girip dikkatimi dağıtana kadar. İlk defa bu kadar enerjik girmişti ve girer girmez Hazar'ın sırtına atlamıştı. Normalde ipi Hazar'ın bırakması gerekirken ben bırakmıştım ve maalesef kaybetmiştik.

"Kaybettik senin yüzünden!" dedim Sefa'ya.

"Ben ne yaptım?"

"Dikkatimi dağıttın."

"Allah'tan ilk defa, uykulu değilde enerjik gireyim, dedim, onda da halt yedim!" diyerek sırasına oturdu.

Hoca sınıfa girip günaydın faslını yaptıktan sonra yerlerimize oturduk. Hoca ders anlatırken arkamı dönüp Sefa'ya baktım. Uyumuyordu ve hatta elinde kalemiyle not almayı bekliyor gibiydi.

Bana bakıp defterinin kenarından bir parça kopardı ve üzerine bir şey yazıp bana fırlattı. Kağıdı tutup önüme dönünce kaşlarını kaldırıp indirerek bana sırıtan Melih'i gördüm. Gözlerimi devirip yazdığı notu açtım.

'Önüne dön, dikkatimi dağıtıyorsu. Seni hocaya şikayet ederim.'

Bir süre kağıtla bakıştım. Ciddi miydi bu çocuk? Sahurda ne yemişti kim bilir? Ya da kaç saat uykusuz kalmıştı acaba?

Hâlâ bana sırıtarak bakan Melih'e, elimdeki kağıdı katlayıp attım. Melih kağıdı tutunca önümde oturan Umut anlamayarak bize baktı. Bakışları daha sonra Melih'e dönerken kaşları çatılmıştı. Melih kağıda gözlerini devirdikten sonra ona dik dik bakan Umut'a attı.

Umut yakalayıp okuduktan sonra dönüp arkasını bana baktı. Daha sonra önüne dönüp bizi merakla izleyen Semra'ya doğru attı. Semra kağıdı okuyunca ters ters bize baktı.

"Ne oluyor?" diyerek sessizce konuşunca, Feyza, Semra kağıdı ona yolladı bu sefer.

"O ne?" diyerek merakla konuştu, Emrah, Feyza'ya bakarak.

Feyza, yazıyı okuduktan sonra Emrah'a baktı ve hemen parmağını kaldırıp, "Hocam Emrah dikkatimi dağıtıyor." dedi.

"Ne alaka ya?" diye sordu, Ece.

"E burada öyle yazıyor!" dedi Feyza.

"Lan o kağıt benim!" diyerek ayağa kalktı Sefa. "Ne ara oraya gitti?"

"Sen bana, ben Melih'e, Melih Umut'a, Umut Semra'ya, Semra Feyza'ya yolladı." diyerek konuştum.

"Bir saattir bana gelmesini bekliyorum." dedi Murat.

"Yine ne oluyor?" diye sordu bıkkınca hoca. "Her seferinde konuşacak ne buluyorsunuz bu kadar?"

"Hocam ben helal etmiyorum hakkımı!" diyerek ayağa kalktı, Emrah.

"O niye?"

"Sessiz sessiz oturuyordum, beni şikayet ettiler."

"Kağıtta yazıyordu kanka." dedi Feyza. "Yoksa niye seni şikayet edeyim?"

"Emrah ağlayacak mısın?" diye sordu, Hazar.

"Ne alaka oğlum?"

"Ağlayacaksın gibi geldi." dedi gülerek, Hazar.

"Tamam, sessiz olun." dedi hoca. "Ne yazıyor o kağıtta?"

Feyza kağıdı hocaya verdi ve hoca okuyup garip garip bize baktıktan sonra sabır çekerek kağıdı çöpe attı.

Zil çaldığında çantalarımızı alıp aşağıya indik. Kızlarla soyunma odasına girip üzerimizi değiştirdik. "Selin ipini de al, atlarız." dediğimde kafasını salladı.

Spor salonuna girip sıraya geçtikten sonra hocanın gelmesini bekledik. Ozan ve Murat'ın kovalama oyununu yarıdan kesen beden hocası, daha ilk girişte iğreniyor gibi bize bakmaya başladı.

Değişik bir hocaydı. "Yine döndük dolaştık, sizinle derse geldik." dedi hoca. "Hem de bu mübarek cuma günü! Her geceyi kara gece, diye ilan ediyorum."

"Hocam." dedi Buse ve baş parmağı ile işaret parmağının arasında az boşluk bırakarak konuşmaya devam etti. "Biraz abartmıyor musunuz?"

"Gel gel." dedi hoca, Buse'yi yanına çağırarak. Buse hocanın yanına gitti ve bize bakmaya başladı. "Tek tek hepsine bak! Aynı şeyleri düşünüyor olacağız!"

Buse teker teker hepimizi inceledikten sonra tekrar hocaya döndü. "Haklıymışsınız!" dedi ve eski yerine geldi.

"İki dakika da insan satan rekorunu kırdın!" dedi Umut. "Ayıp sahan valla ayıp sahan!"

"Geç bir de sen bak oradan." dedi Buse.

Umut hemen karşımıza geçip sadece Buse'ye baktıktan sonra yüzünü buruşturup yerine geçti. "Haklıymışsın!"

"Ooo çaktı doksana!" diye bağırdı Selin. "Muti parti yapsana!"

Buse, Umut'a gözlerini devirirken Umut arkadan gelip Buse'yi kollarından tutup kaldırdı. "Şaka yaptım!"

"Komik değildi."

"Sen gülmedin diye öyle geliyor sana." dedi Umut ve onun yanağından makas alıp yerine geçti.

"Günlük espri anlayışınız bittiyse devam edelim mi derse?" diye sordu hoca.

"Emret komutanım!" diye bağırdık hepimiz.

"Sağ baştan say!" diyerek bizim gibi bağırdı hoca. Baştan saymaya başladık. En son Semra öne çıkıp, "Son!" dedikten sonra hoca kafasını salladı.

"Hocam espri anlayışımıza laf ettiniz ya, siz de bize bir espri yapar mısınız?" dedi Murat.

"Hangi et yenmez?" diye sordu hoca.

"Hayret!" diyerek hemen cevap verdim.

"Yanlış!"

"Farz et!"

"Hayır!"

"Emret!"

"No!"

"Ne ya?"

"Fikret!" diyerek cevap verdi hoca ve hepimize teker teker baktı.

Murat yapmacık bir şekilde gülüp alkış çaldı. "Bayağı iyiydi." dedi.

"Öyle zaten." dedi hoca. "Ne yapacaksınız şimdi?"

"İp atlayacağız!" dedi elindeki ipi sallayarak Selin.

"Tamam." dedi hoca ve bizi salonda yalnız bırakarak yanımızdan ayrıldı.

İplerin ucunu birleştirip bir ucuna Ozan'ı diğer ucuna Sefa'yı koyup atlamaya başladık. Kadir hepimizi ittirip tek başına ipin üzerinde zıplarken ne kadar güzel atladığını fark etmiştim.

"Çok güzel atlıyor." dedi Ceylin.

"Her zaman mahallede kızlarla ip atlardı zaten." dedi Ayberk.

Ceylin ve ben kahkahalarla gülerken Kadir atlamayı bırakıp ellerini beline koydu ve sinirle Ayberk'e bakmaya başladı. "Hadi kızlarla ip atlamaya gidelim diyerek ısrar eden de ben miydim?" dediğinde Kadir, Ceylin kaşlarını kaldırarak Ayberk'e bakmaya başladı.

"Kadir'e ona güzel bakacak bir eş, çocuklarına anne, evine sultan arıyordum sadece!" dedi ellerini kaldırarak Ayberk.

"Hepsi kendi içindi." dediğinde Kadir, Ceylin Ayberk'i kovalamaya başlamıştı.

"Bulamadı bu tiple zaten!" dedi Kadir. "Kendini yorma Ceylin!"

Ceylin bir anda durup geri yanımıza döndü. Ayberk ise yönünü değiştirip Kadir'e doğru koşunca Kadir de hiç vakit kaybetmeden koşmaya başladı.

"Hangi böcek kötü kokar?" diye sordu Emrah.

"Osuruk böceği." dedim.

"Evet yani Murat." dedi Emrah ve burnunu kapatarak kaçtı.

"Lan yaptı mı?"

"Yapsam söylerim oğlum, yapmadım."

"Atma lan."

"Lan yapsam söylerim."

"Ya git işine!"

"Döverim lan sizi!"

"Kanka gaz yapmak ayıp değil, yaptıysan yaptım de."

-----

Haftanın ilk günüydü ve sınavlarımız başlamıştı. Ayrıca ramazanın son haftasıydı. "Hocam!" diyerek parmak kaldırdı, Ece. "Sınavları haftaya erteleyemiyor muyuz?"

"Niye?" diye sordu hoca.

"Haftaya oruçta bitiyor. O yüzden şey ettim."

"Şey etme ve dersine çalış." dedi hoca. "Diğer ders sınav var."

"Hocam biz zaten bunu biliyoruz. Niye yüzümüze vurmakta ısrarcısınız?" dedi Duygu.

"Sanki evlatlık olduğunu söyledim." dedi hoca gözlerini büyüterek.

"Evlatlık mıyım?" diye sordu Duygu.

Hoca bir süre Duygu'ya baktı. "Bunu söylemek hiç istemezdim ama aklın hakkın rahmetine kavuştu."

Hepimiz hocanın söylediğine gülerken Duygu hâlâ anlamayarak hocaya bakıyordu. Hepimiz ders çalışmaya geri dönerken Umut yerinden kalkıp arkaya doğru giderken Sefa gelip önüme oturmuştu.

"Niye geldin?" diye sordum.

"Ders çalıştır bana." dediğinde gülümseyip not kağıtlarını ona çevirdim.

Notlara bakarak ona sessizce anlatmaya devam ederken kafamı kaldırıp ona baktım. Beni dinlemiyordu.

Hayır beni de izlemiyordu.

Elini çenesinin altına koymuş, gözlerini kapatmıştı.

Kolunu hızla tutup çektiğimde neye uğradığını şaşırıp gözlerini açtı. "Ne oldu?"

"Geldik." dedim kaşlarımı çatarak.

"İnelim o zaman." diyerek alay edince gözlerimi devirdim.

"Niye dinlemiyorsun?"

"Sesinde uyumakta güzelmiş." dedi ve esnedi. Geri doğru yatarak kendini gevşetirken ben ona sırıtarak bakıyordum.

"Salak." dedim ve kolundan tutup öne doğru çektim. Bana anlamayarak bakarken notları gösterdim.

"Ben çalıştım zaten."

"Niye çalıştır, diyorsun o zaman."

"Benimle ilgilen deseydim hayır, derdin."

"Doğru. Çünkü çalışmam gereken bir sınav." dediğimde kafasını salladı. "Hem cidden çalıştın mı?"

"Yalan borcum mu var sana?"

"Bana var." dedi Melih.

"Sen niye hep bizi izliyorsun?" diye sordum sitemle.

Elindeki kalemi bana fırlattı ve gözlerini devirdi. "Cringe damarın patlasın diye!" dediğinde benim konuşmama izin vermeden Ceylin konuştu.

"Sürekli verdiğim kalemleri bir yere fırlatıyorsun, sonra da çalmışlar deyip yenisini istiyorsun!" dedi sinirle Ceylin.

"Pardon." diyerek hemen yere eğildi, Melih ve ayağımın ucunda ki kalemi almaya çalıştı.

Ayağımla kaleme basıp kaşlarımı kaldırarak Melih'e baktım. Kafasını kaldırıp bana bıkkınca baktıktan sonra bileğimi tutup ayağımı kaldırarak kalemi aldı ve yerine otururken bana dil çıkardı.

Sinirle ona bakarken Sefa konuşmaya başladı. "Lavaboda sıkıştırırım ben onu, dersine dön sen." dediğinde sırıtıp notlarımı okumaya devam ettim.

"Kopya çekecek misin?" diye sordum.

"Hayır." dedi sitemle. "Çalıştım dedim ya!"

"Tamam tamam." dedim dudaklarımı birbirine bastırarak.

"Doksan üstü alırsam beni nereye götüreceksin veya ne alacaksın?" diye sorduğunda bir süre düşündüm.

"Bilmem, düşünmem lazım." dedim aklıma bir şey gelmeyince.

"Az önce düşünüyor gibiydin zaten."

"Aklıma bir şey gelmedi." dedim. "Peki doksanın altında alırsan sen bana ne alacaksın?"

Bir süre düşünüyormuş gibi yaptı. "Bilmem, düşünmem gerek."

"Az önce düşünüyor gibiydin zaten." dedim ben de onun gibi.

"Evet düşünüyor gibi yaptım, çünkü düşünmeme gerek yok."

"Ne yani? Ne alacağın aklında daha önceden var mıydı?" dedim merakla.

"Hayır, doksanın üzerinde alacağım için sana ne almam gerektiğini düşünmedim." Söylediği şey ile gözlerimi kısarak ona baktım ve omzuna vurdum.

Bana sırıtarak bakmaya devam edince ben de gülümsedim. "İnşallah alırsın." dedim. Kafasını eğip dudaklarını büzdü. "Manyak!"

"Patladı bu sefer!" dedi Melih. Konuştuğu anda zil çalınca ellerimi sıraya vurup hızla kalkınca o da aynı hızla kalkıp sınıftan kaçtı. "İmama haber verin!" dedim sınıftan çıkmadan önce, Emrah gibi.

Ben de peşinden koşarken kimseye çarpmamaya dikkat ediyordum. Merdivenlerden aşağıya inince arkasına doğru atlayınca ikimizde yeri boylamış olduk.

"Allah!" diye bağırdı Melih.

Ben ise onun yan tarafında durmuş kolumu tutuyordum. "Beğendin mi yaptığını?" diye sordum, doğrulmaya çalışırken.

"Lan üzerime sen atladın!" dedi hâlâ yerde yatmaya devam ederken.

Ayağa kalkıp kolundan tuttum ve onu çekiştirerek kaldırmaya çalıştım. "Cringe damarına da sana da başlarım." dedim sinirle. "Çok pis patlatırım, görürsün!"

"Az önce patladı zaten!" dediğinde kolunu aniden bırakıp tekrar yere yapışmasına sebep oldum. Onu orada bırakıp merdivenlerden yukarı çıkmaya başlamışken Kadir ve Ozan'ın indiğini gördüm.

"Şirinem, Melih'i katletmiş!" dedi Ozan ve elini kaldırıp vurmamı bekledi.

Sırıtarak eline vurdum ve arkamı dönüp baktığımda Melih'in merdivenleri hızla çıktığını gördüm. Koşarak sınıfa girdiğimde Sefa bir anda beni tutup arkasına alınca Melih ile çarpışmış oldular.

Sefa, Melih'i tutup lavaboya çekiştirirken ikisi hem şakalaşıyor hem de tepiniyorlardı.

"İmama haber verdiniz mi?" diye sordum sırama giderek.

"İmam bayıldı kanka." dediğinde Selin, söylediği şeye hepimiz kahkaha attık.

Notlarımla çalışmaya devam ederken Salih notlarımın üzerine ellerini koyunca kafamı kaldırıp ona baktım. "Bu kadar çok çalışma, bildiklerini de unutacaksın!" dedi ve kağıtları alıp arkaya ilerledi.

Haklı olabilirdi!

Arkama baktığımda benim notlarımla çalıştığını görünce kaşlarımı kaldırarak ona baktım.

"Rakip eliyor." dedi Duygu mağdur bir şekilde. "Benimkileri de aldı."

"Adam fark ettirmeden bizi gasp etti!" dedim.

"Operasyon düzenlemeliyiz." dediğinde Duygu kafamı salladım. "Bugünkü sınavlar bitsin, halledelim."

"Tamam." dedim ve gözlerimi kısarak Salih'e kısa bir bakış atıp önüme döndüm.

Zil çaldığında herkes içeri girdi ve ardından hoca hızlıca içeri girip hemen kağıtları dağıtmaya başladı. Ağzım dilim kurumuştu resmen. Sinirle Melih'e baktım, sınav öncesi susatmıştı beni.

Hocanın verdiği kağıda hemen ismimi yazıp çözmeye başlamıştım ki Emrah konuştu. "Hocam kopya serbest mi?"

Hepimiz aynı anda ona döndük ama o bize bakmadı bile. "Serbest." dedi hoca.

"Arkadaşlar isteyene verebilirim!" dedi Emrah.

"Ama yakalarsam çok kötü olur."

"E hani serbestti!"

"Kopya serbest yakalanmak yasak!" diyerek açıklama yaptı Buse.

"Bu zekâdan kopya almayacak kimse, o yüzden sana başarılar." dedi Ozan.

"Sonuçlar açıklanınca konuşuruz bunu." dedi Emrah ve göz kırparak kağıdına döndü.

Kağıdı doldurduktan sonra hocaya verip arkamı döndüm ve Sefa'ya baktım. Hararetli şekilde kağıda bir şeyler yazarken kafasını kaldırıp bana baktı ve göz kırpıp tekrar kağıda baktı.

"Şirin önüne dön." dediğinde hoca hemen önüme döndüm.

Melih'in bakışları direkt bana dönerken, boynunu kesip ölüyormuş gibi yapınca kafamı aşağı yukarı sallayıp önüme döndüm. Bu çocuk sağ çıkmayacaktı buradan!

"Hocam Melih özürlü gibi hareketler yapıyor." dedi Duygu.

Duygu'ya baktığımda bana göz kırpıp tekrar Melih'e baktı. Hoca onu uyardıktan sonra Melih tekrar bize döndü ve hafiften tükürdü.

Güldüğümde hoca yanıma gelip kafamı sıraya bastırdı. "Uyu ve kımıldama." dediğinde kollarımı başımın etrafına sarıp gözlerimi kapattım.

-----

Çıkış zili çalınca çantamı sırtıma takıp sınıftan çıkarken Duygu hemen yanıma gelip önde giden Salih'i işaret edince ikimizde ona doğru yaklaştık. Salih bize bakıp gülümsedikten sonra tekrar önüne döndü.

Okuldan çıkıp ilerlerken ses çıkarmadan Salih'in arkasından ilerliyorduk. Salih yolun ortasında durup arkasını dönünce sırıtarak bakmaya başladım.

"Hayırdır?" diye sordu.

"Eve gidiyoruz." dedi Duygu.

"Sen tamam da Şirin'in evi diğer sokakta." dedi Salih.

"Bize geliyor." dedi Duygu.

"O zaman beni takip ediyormuşsunuz gibi davranmayın!" dedi Salih ve arkamıza geçip sırtımızdan hafifçe ittirip yürümemizi sağladı.

"Ne yapacağız?" diye fısıldadım.

"Çantasını kaçıralım."

"Kapkaççı mıyız biz?" dedim.

"O gaspçı ama." dediğinde kafamı salladım ve aniden arkamı dönüp Salih'in omzundaki çantayı kapıp kaçtım. Duygu da peşimden koşarken arkadan bize bağıran Salih'in sesini duydum.

Arkama baktığımda peşimizden geldiğini gördüm. "Bu ne saçma bir fikir!" dedim.

"O da notlarımızı aldı!" dedi Duygu.

"E biz niye onun çantasını aldık o zaman!"

"İyi para eder." dedi Duygu. Ciddi mi diye yüzüne baktığımda gözlerini devirdiğini gördüm. "Notlar içinde."

Biraz dinlenmek için durduğumda Salih'in bana çarpması ile yere yapıştım. Ama o beni hızla yerden kaldırıp elimden çantasını aldı.

"Ay oruç oruç!" diyerek kaldırıma oturdu Duygu.

"Deli misiniz siz?" diye sordu.

"Notlarımızı ver Salih." dedi Duygu.

"Geçmiş sınavların notlarını ne yapacaksınız?" diye sordu.

"Henüz geçmedi. Üniversite sınavı için çalışmaya devam ediyoruz." dedim.

"Tamam kopyasını alıp veririm." dedi Salih. "Niye çantamı çalışıyorsunuz?"

Biz daha cevap vermeden sinirle arkasını dönüp gitmeye başladı. "Üzüldü ya." dedi Duygu. "Keşke yapmasaydın Şirin." Şaşkınca ona bakarken konuşmaya devam etti. "Neyse gönlünü alırsın yarın."

Çantamla sırtına vurdum. "Senin fikrindi." Sırtını tutup, "Tamam beraber gönlünü alırız." dedi.

Kafamı salladım ve o kendi evine giderken ben de bizim eve gittim. Eve girdiğimde kapıyı Emir açtı. "Ne ara geldin?" diye sordum.

"Bu ara." dediğinde gözlerimi devirdim ve çantamı bir köşeye koyup içeri girdim.

"Samet nerede?" diye sordum.

"Bilgisayarla oynuyor." dedi ve diğer koltuğa uzanıp televizyonu açtı.

"Sınavlarına çalışıyorsun değil mi?"

"Sınav mı?" diye sordu. "O ne?"

Yastığı ona fırlatıp konuştum. "Sınıfta kalacaksın çocuk. Delirtme beni!"

"Yav kalmıyorum." dedi Emir. "Bir kere hocayı dinlesem yetiyor bana."

"Hocaları bile dinlemiyorsundur ki!" dedim.

"Ne biliyorsun?"

"Belli oluyor halinden."

"Senden zekiyim!"

"Ben sana gerizekalı demedim zaten." dedim gözlerimi devirerek.

"Kendi derslerine bak, beni pas geç." dedi. "Zaten ben futbolcu olacağım."

"Bu yine de okumana engel değil." dedim. Bana cevap vermeyip televizyona bakmaya devam edince diğer tarafa dönüp gözlerimi kapattım.

^^^^^

Ay diğer bölüm final.

Hazır mıyız?

Ben birazcık hazırım.

Sonraki bölümde son kez görüşelim o zaman.

Hoşça kal kitapla kal.

Continue Reading

You'll Also Like

217K 18.4K 55
Siz: Saçların neden her gördüğümde bir önceki halinden kısa? Neden onlara dokunuyorsun? Siz: Sürekli bu 'neden' sorularını kendime sormaktan bıktım a...
7.2M 262K 41
"Ne işin var bu saatte sokakta" dedi. Şaşırmadım bu tepkisine ne zaman geç saatte dışarı da olsam aynı sözleri duyuyordum ama kendisini hiç bu saatte...
8.4M 494K 86
0539*******: Bir inanışa göre, 0539*******: Kağıttan bin tane Turna kuşu katlayan kişiye bir dilek dileme hakkı verilir. 0539*******: Beraber dilek...
72.5K 3.8K 24
Hayatımdaki şanslarını hepsini kullanmış olabilirim.Çünkü bunun bir tek böylece açıklması olabilir!. Sıkıntıdan telefonumdan rastgele numara sallarke...