LİSE SAKİNLERİ SERİSİ

By zeyneparada

1.4M 164K 50.1K

Romantik Komedi | Dram içeren bir kurgudur. Okurken kahkahalarla gülmek istiyorsan içeriye gir!! Lise Sakinl... More

Tanıtım
1.Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
Duyuru
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
İkinci Kitap-1. Bölüm
İkici Kitap-2. Bölüm
İkinci Kitap-3 . Bölüm
İkinci Kitap-3 . Bölüm
İkinci Kitap-4 . Bölüm
İkinci Kitap-5 . Bölüm
İkinci Kitap-6. Bölüm
İkinci Kitap-7. Bölüm
İkinci Kitap-8. Bölüm
İkinci Kitap-9. Bölüm
İkinci Kitap-10. Bölüm
İkinci Kitap-11. Bölüm
İkinci Kitap-12. Bölüm
İkinci Kitap-13. Bölüm
İkinci Kitap-14. Bölüm
İkinci Kitap-15. Bölüm
İkinci Kitap-16. Bölüm
İkinci Kitap-17. Bölüm
İkinci Kitap-18. Bölüm
İkinci Kitap-19. Bölüm
İkinci Kitap-20. Bölüm
İkinci Kitap-21. Bölüm
İkinci Kitap-22. Bölüm
İkinci Kitap-23. Bölüm
İkinci Kitap-24. Bölüm
İkinci Kitap-25. Bölüm
İkinci Kitap-26. Bölüm
İkinci Kitap-27. Bölüm
İkinci Kitap-28. Bölüm
İkinci Kitap-29. Bölüm
İkinci Kitap-30. Bölüm
İkinci Kitap-31. Bölüm
İkinci Kitap-32. Bölüm
İkinci Kitap-33. Bölüm
İkinci Kitap-34. Bölüm
İkinci Kitap-35. Bölüm
İkinci Kitap-36. Bölüm
İkinci Kitap-37. Bölüm
İkinci Kitap-38. Bölüm
İkinci Kitap-39. Bölüm
İkinci Kitap-40. Bölüm
İkinci Kitap-41. Bölüm
İkinci Kitap-42. Bölüm
İkinci Kitap-43. Bölüm
İkinci Kitap-44. Bölüm
İkinci Kitap-45. Bölüm
İkinci Kitap-46. Bölüm
İkinci Kitap-47. Bölüm
İkinci Kitap-48. Bölüm
İkinci Kitap-49. Bölüm
İkinci Kitap-50. Bölüm
İkinci Kitap-51. Bölüm
Üçüncü Kitap - 1. Bölüm
Üçüncü Kitap - 2. Bölüm
Üçüncü Kitap - 3. Bölüm
Üçüncü Kitap - 4. Bölüm
Üçüncü Kitap - 5. Bölüm
Üçüncü Kitap - 6. Bölüm
Üçüncü Kitap - 7. Bölüm
Üçüncü Kitap - 8. Bölüm
Üçüncü Kitap - 9. Bölüm
Üçüncü Kitap - 10. Bölüm
Üçüncü Kitap - 11. Bölüm
Üçüncü Kitap - 12. Bölüm
Üçüncü Kitap - 13. Bölüm
Üçüncü Kitap - 14. Bölüm
Üçüncü Kitap - 15. Bölüm
Üçüncü Kitap - 16. Bölüm
Üçüncü Kitap - 17. Bölüm
Üçüncü Kitap - 18. Bölüm
Üçüncü Kitap - 19. Bölüm
Üçüncü Kitap - 20. Bölüm
Üçüncü Kitap-21. Bölüm
Üçüncü Kitap-22. Bölüm
Üçüncü Kitap-23. Bölüm
Üçüncü Kitap-24. Bölüm
Üçüncü Kitap-25. Bölüm
Üçüncü Kitap-26. Bölüm
Üçüncü Kitap-27. Bölüm
Üçüncü Kitap-28. Bölüm
Üçüncü Kitap-29. Bölüm
Üçüncü Kitap-30. Bölüm
Üçüncü Kitap-31. Bölüm
Üçüncü Kitap-32. Bölüm
Üçüncü Kitap-33. Bölüm
Üçüncü Kitap-35. Bölüm
Üçüncü Kitap -36. Bölüm
Üçüncü Kitap-37. Bölüm
Üçüncü Kitap-38. Bölüm
Üçüncü Kitap-39. Bölüm
Üçüncü Kitap-40. Bölüm
DUYURU
EMİR BERMA

Üçüncü Kitap-34. Bölüm

2.4K 255 43
By zeyneparada

Selaaammm!

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın.

^^^^^^

Sefa kolumdan tutmuş heyecanlı heyecanlı bizim eve doğru giderken ona gülmeden edemiyordum. Babam izin vermezse hayal kırıklığına uğrayacaktı ve bunu biliyordu ama yine de heyecanlanmadan edemiyordu.

Binanın önüne geldiğimizde beni içeri ittirip arkamdan gelmeye başladı. Annemlerin kapıyı açmasını beklerken kendi kendine dans etmeyi de ihmal etmiyordu.

Samet'in bir anda kapıyı açması ile Sefa 'u' dönüşü yapıp ellerini arkasında bağladı ve Samet'e gülerek bakmaya başladı. "Baban yok mu?"

"Babam var." dedi Samet.

"İçeri geçelim." dedim ve ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim. Sefa da arkamdan girince beraber salona ilerledik.

"Hoş geldiniz." dedi babam.

"Hoş bulduk." dedi Sefa ve babamın işareti ile kanepeye oturdu. Aramıza mesafe koyarak bende oturdum.

"Bu saatte hayırdır inşallah?" dedi annem.

"Vallahi hayır hayır!" dedi Sefa, heyecanla.

"Ablamı istemeye mi geldin?" dedi koluma sarılan, Samet.

Gözlerimi büyütüp şaşkınca Samet'e bakarken Sefa hâlâ sırıtıyordu. "Ona daha zaman var." diye fısıldadı ve babama döndü. "Bildiğiniz üzere babam şehir dışında yaşıyor ve ben yarın onun yanına gidip birkaç gün kalacağım." dedi ve sesli nefes alarak devam etti. "Şirin de benimle gelse olur mu acaba?"

Annemle babam gözlerini büyütüp Sefa'ya bakmaya başladıklarında bende kafamı eğip gitmek istediğime dair dudaklarımı büzdüm.

"Sen babanın yanına gidiyorsun. Şirin'i götürsen ayıp olur." dedi babam.

"Hayır, vallahi ayıp olmaz. Hem ben sizinle tanıştım." dedi Sefa. "Şirin ile babamı da tanıştırmak istiyorum."

"Bir gün baban buraya gelince tanışırlar."

"Gelmiyor işte." dedi üzgünce, Sefa. "Zaten o buraya gelse ben gider miyim hiç?"

Annem ile babam bir süre birbirlerine bakıp daha sonra tekrar bize döndüler. "Şirin nerede kalacak?"

"Bizimle kalacak. Zaten kız kardeşim de var orada. Hiç sıkıntı olmaz."

Babam sesli bir nefes alıp bana dönünce kafamı salladım. "Bir şartla!"

"Emir'in okulu var." diyerek karşı çıktım hemen. "Devamsızlığı fazla zaten."

Babam kaşlarını kaldırıp, "O zaman-" demişti ki Sefa konuştu hemen.

"Gelebilir." dedi. "Sıkıntı yok."

"Kaç gün kalacaksınız?" diye sordu annem.

"Dört gün." dedi Sefa. "Zaten sonra okula gideceğiz. Bu yüzden fazla kalamayız."

"Neyle gideceksiniz?"

"Araba." dedi Sefa. "Amcam götürecek."

"Yarın kaçta?"

"Öğlen yola çıkacağız." dedi.

"Peki, tamam." dedi babam. "Hazırlanmaya başlayın o zaman."

Sefa kalkıp babamın ve annemin elini öpüp teşekkür ettikten sonra beraber odadan çıktık. Ayakkabılarını giyindikten sonra oynaya oynaya aşağıya indi. Gülüp kapıyı kapattım ve direkt odama gidip Emir'i aradım.

"Efendim, hayatım." diyerek cevaplandırdı.

"Çabuk koş gel!" diye çığlık attım.

"Bismillah! Ne oluyor lan?"

"Koş koş!" dedim. "Şehir dışına çıkıyoruz, koş."

"Koşarak mı çıkıyoruz?"

Yüzümdeki heyecan silinip yerini boş bakışlar doldururken sesli bir nefes aldım. "Boş ver, sen gelme!" dedim ve telefonu kapatıp yatağımda zıplamaya başladım.

Dört gün bana yetebilecek eşyalarımı sonunda hazırlayabildiğimde odama Emir girmişti. "Evin yolunu buldun sonunda." dedim.

Arkasında sakladığı pamuk şekeri çıkarıp kafama vurduktan sonra bana öpücük attı. Pamuk şekeri elinden alıp yanağından bir makas aldım. "Eyvallah yego!"

"Ne demek aslan gencim." dedi yatağıma oturarak. "Nereye gidiyorsun?"

"Gidiyoruz." diyerek düzelttim onu. "Kalk hazırlan."

"Nereye nereye?"

"Sefa'nın babasının yanına."

"Sefa'nın babasının yanına, Sefa niye gitmiyor da biz gidiyoruz?"

"Sefa ile beraber gidiyoruz." dedim gözlerimi devirerek. "Normalde ben tek gidecektim ama babam seninde gelmeni istedi."

"Ha sen istemiyorsun yani?" dedi ayaklanarak. "Gelmem o zaman."

"Öyle mi dedim?!" diyerek kolunu tuttum. "Devamsızlığın var diye önce gelmeni istemedim ama babam gelsin dedi. Hem Sefa'ya ayıp olur diye öyle düşündüm ama Sefa sıkıntı olmayacağını söyledi."

"İstemiyor musun beni?!" dedi dudaklarını büzerek.

"Ay sana geliyorum yarabbim!" dedim ona sarılırken. "Niye seni istemeyeyim?"

"Ben de sana soruyorum ya!"

Geri çekilip ona tersçe baktım. "Gidip hazırlanır mısın?" dedim.

"Kaç gün kalacağız?"

"Dört gün."

Odadan çıkıp gidince hazırladığım çantayı odamda bir kenara koyup yatağıma uzandım ve Sefa'yı aradım.

"Efendim beboli!"

"Ne yapıyorsun?" diye sordum.

"Poğaça yiyordum."

"Yine mi?"

"Kaç kere poğaça yediğimi duydun?"

"Hiç duymadım." dedim alayla. "Pardon!"

"Hazırlandın mı?"

"Evet." dedim. "Şimdi de Emir hazırlanıyor."

"Ben de hazırlanacağım inşallah ya."

"Ne kadar heveslisin gitmek için(!)"

"Değil mi ya?" dedi ağzı doluyken.

"Bana da ayır!" dedim.

"Tam sonuncuyu ağzıma attım öyle söyledin." dediğinde yüzümü buruşturdum. "Şansına küs."

"Kesinlikle sana değil, şansıma küseceğim."

"Aynen öyle yap." dedi. "Sahurunu iyi yap! Acıkmayasın sonra!"

"Tamam, sende." dedim.

Telefonu yüzüme kapatınca gözlerimi sabırla kapatıp tekrar açtım. Alışamayacaktım galiba bu olaya ben. Hani kendi dakikası da bitmiyor, ben arıyorum.

-----

Sırtımdaki çantayı çıkarıp bagaja koyduktan sonra arka koltuğa geçip oturdum. Emir de yanıma oturmuşken Sefa öne geçmişti. Sonunda amcası da şoför koltuğuna binince yola çıkmıştık.

Her zamanki sokakta bizimkilerin oturduğunu gören Sefa, hemen kornaya basıp bize bakmalarını sağladı. Emir camdan çıkıp, "Geldiğimde mahallede değişiklik görürsem mevzu çıkar!" diye bağırdı.

"Sen gittin diye mahalle nefes alacak!" diye seslendi, Emrah.

Biz kahkaha atarken Emir somurtarak yerine oturdu. "Bu Emrah'ın ağzı da iyi laf yapıyor ha!" dedi amcası.

"He, o yüzden iki sene önce konuşmayı kestik." dedi Sefa, dalga geçerek.

Güldüm. "Emrah iyidir ya!" dedim.

"Tabii, o küfürleri siz yemeyince iyidir." dedi Emir.

"Çocuk haklı." dedi Sefa, onu onaylayarak.

"Bu arada hangi şehire gidiyoruz?" diye sordu, Emir.

"Yola çıktıktan sonra mı soruyorsun bunu?" dedi Amcası.

"Aklıma şimdi geldi."

"Kayseri'ye gidiyoruz." dedi Sefa.

"Vay anam. Şimdi yedi saat yol çekilmez." dedi Emir.

"İftara yetişir miyiz?" dedim.

"Yetişemezsek yolda yeriz, sorun değil." dedi amcası.

Sefa, şarkı açıp kafasını koltuğa yaslayınca uyuyacağını anladım. Erkek arkadaşınızla yol ancak bu kadar sıkıcı geçebilirdi.

İftara yetişemediğimiz için bir et lokantasının önünde durup hemen içeriye girdik. Siparişlerimizi verip beklemeye başladık. Sefa yeni uyandığı için uyku sersemiydi hâlâ ve baygın gözlerle beni izliyordu.

Amcası yanındaydı diye utanıyordum ve bir şey de diyemiyordum. Gözlerim sürekli ona kayıyordu ama kaçırmaktan başka bir şey yapamıyordum.

Yemeklerimiz önümüze gelince ezanın okunmasını bekledik. Kayseri'ye girmiştik ama merkeze ulaşmamıştık daha.

Sonunda ezan okununca hemen ellerimi açıp dua ettim ve suyumu içtim. "Hadi Allah kabul etsin." dedi amcası ve yemeğe başladı.

Biz yavaşça yemeğe başlamışken Sefa o uyku sersemliğiyle hızlı hızlı yiyordu. Ona gülerek baktıktan sonra yemeğime döndüm.

Lokantadan çıkıp yola devam ettikten kırk beş dakika sonra evlerine varmıştık. Üzerimde bir çekingenlik vardı. Kapıyı bir kadın açtı. Önce amcası girdi. Sefa bize yol vereceği sırada koşarak kapıya gelen Dalga hemen Sefa'nın boynuna sarılmıştı.

Onlara gülümseyerek bakarken Emir bana sırıtarak bakıyordu. "Kız kardeşini de kıskanmamı beklemiyorsun, değil mi?" diye sordum, koluna vurarak.

"Ben bilmem." dedi gülerek. Gözlerimi kısarak ona baktıktan sonra üzerime atlayan şey ile yere düştüm.

Dalga, düştüğümüz için gülerken altta kaldığım için yüzümü buruşturmuştum. "Keşke bi' haber verseydin." dedim gülerek.

Üzerimden kalkıp beni de kaldırdıktan sonra tekrar adam akıllı sarıldık. Dalga elini Emir'e uzatıp, "Hoş geldin." deyince Emir de ona karşılık verdin.

"Bana sarılmadı!" dedi Emir.

"Samimiyetimiz pek yok diye sarılmadım. Yanlış anlarsın diye hani." dedi mahcupça, Dalga.

"Yok kız, şaka yaptım." dedi Emir gülerek.

Hepimiz içeri geçtiğimiz sırada Dalga'nın annesi bize sarılıp, nasıl olduğumuzu sordu. Kadın çok tatlıydı ama Sefa pek hoşnut değildi bu durumdan. Kadınla güzelce konuşuyordu, saygısını bozmuyordu ama hissediliyordu zaten.

Sonuçta babasının karısı. Nasıl hissetmesi gerekiyor ki?

Bu evde de Sefa'nın bir odası vardı. Sefa direkt oraya yönelirken Emir'i de oraya yerleştirmişlerdi. Ben misafir odasında kalacaktım ama Dalga kendi odasında kalmamı istediği için oraya yerleşmiştim.

Dalga, heyecanlı heyecanlı benim eşyalarımı düzenlerken gülerek onu izliyordum. "Sefa son dakika sizin de geleceğinizi söyledi ya!" dedi bağırarak. "Dünyalar benim oldu! Çok mutluyum şu an! Geçireceğim en iyi dört gün olacak! Daha fazla kalamaz mısınız?"

"Maalesef, okulumuz var." dedim. "Yoksa emin ol kalmak isterim."

Gelip bana sarıldı. "Seni de çok özlemişim." dedi ve geri çekildi. "Lütfen buraya sık sık gel, olur mu? Sefa pek gelmiyor. Annem de beni çok göndermek istemiyor, Elazığ'a."

"İnşallah bir gün yine nasip olursa, geleceğim elbette." dedim yanağını sıkarak.

"Of benimde okulum var diye sizi sadece öğlenden sonra göreceğim." dedi üzgünce. "Zaten Sefa tamamen uyur ama siz?"

"Dert etme, bayağı vakit geçireceğimize inanıyorum." dedim gülümseyerek.

Eşyalarımı hallettikten sonra odadan çıkıp salona girdik. Sefa'nın babasına ne kadar çok benzediğini yakından görünce anlamıştım. Bir insan babasına ancak bu kadar benzerdi.

"Nasılsın Şirin?" dedi babası.

"İyiyim, teşekkürler. Siz nasılsınız?"

"Ben de iyiyim, çok şükür." dedi. "Demek ki, şu meşhur Şirin sensin."

Güldüm.

"Ablam diye demiyorum." diyerek konuşmaya başlayınca, Emir içimi korku kapladı. Bu çocuk her konuştuğunda korkuyordum yeminle. "Gerçekten çok meşhur. Mutlaka her ortamda övülecek bir özelliği oluyor."

Gülümseyerek Emir'e dokundum. "Kardeşim diye demiyorum mutlaka beni her ortamda över." dedim.

"Emir'i bayağı sevdim ben ya." dedi annesi. "Harika bir çocuk bence."

"Ne olmak istiyorsun Emir?"

"Kaderde ne yazıyorsa, onu!"

"Çok da zeki." diye fısıldadım. Dalga beni duymuş olacak ki, gülmeye başladı.

"Kaderini bir nevi kendin yazıyorsun, biliyorsun değil mi?" dedi amcası.

Emir kafasını salladı. "Bunlar işin makarası." dedi Emir. "Futbol da çok iyiyim. Oradan ilerlerim."

"Oğlumun üstüne tanımam." dedi babası, gülerek.

Sefa gülerek babasına baktı. "Bizimkilere bunu söyle ama Emir'e söyleme. Çocukta bir sol ayak var." dedi alt dudağını ısırarak. "Felaket oynuyor."

"Öyle mi?" dedi babası. "E bir maç yaparız o zaman."

"Yenilmeye hazırsanız olur." dedi Emir.

"Çok iddialı." dedi gülerek amcası.

"Her zaman."

Erkekler maç için dışarı çıkarken biz kıza kıza kalmış çay içiyorduk. "Ee Şirin." dedi Öznur abla. "Sefa ile ilişkin nasıl gidiyor?"

"Çok iyi gidiyor."

"Allah bozmasın." dedi Dalga.

"Amin."

"Sefa biraz değişik-"

"Ruh hastası." diyerek onu böldüğüm sırada hepimiz güldük.

"Çözmüş valla." dedi Öznur abla.

"Şirin'in de farkı yok." dedi Dalga. "Öyle anlatıldı bana."

"Ah Sefa, ah." dedim gülerek.

"Arıyorum onu sormak için." dedi Dalga. "Başlıyor seni anlatmaya. Hani anlatsın sıkıntı değil ama bir insan hiç mi sormaz beni ya?"

"Ya kıyamam." dedim koluna dokunarak. "Ayıp ediyor valla."

"Şu an Dalga da abartıyor." dedi Öznur abla. "Çocuk her gece sana iyi geceler mesajı atıyor."

"E onu da atsın bir zahmet anne." dedi Dalga. "Günaydın mesajı atmıyor ama."

"Uyanmıyor ki!" dedim gülerek.

"He valla."

Saat gece bir olmuşken erkekler eve gelmişti. Herkes sırayla duşa girerken Dalga ile ben odaya geçmiş oturuyorduk.

"Ee senin nasıl gidiyor?" dedim.

"İyi gibi."

"Bir sıkıntı var gibi."

"Aslında var." dedi. "Hatta uzun zamandır Sefa'nın gelmesini bekliyordum ama bunu ona anlatamam. Biliyorsun aşırı öfkeleniyor ve başı belaya girmesin diye söylemeyeceğimi."

"Ne oldu?" diye sordum. "Bana anlat."

"Sefa'ya söylemek yok ama." Kafamı salladım. "Okulda bir çocuk var. Uzun zamandır bundan hoşlanıyordum. Hatta benim en yakın arkadaşımla akrabalar. Ben arkadaşıma onu anlattım ama o söz vermesine rağmen gidip çocuğa anlatmış. Çocuğunda kız arkadaşı varmış meğerse. Neyse önce kızın haberi yoktu benden. Bunlar bir sebepten dolayı ayrılıyor ve sonradan biri dedikodu çıkartıp benim yüzümden ayrıldıklarını söylüyor. Sonra kız benim üstüme falan geldi. Ben onunla başa çıkabildim ama kız erkek kankalarını resmen üzerime saldı. Erkekler diye muhatap olmuyorum ama çok fazla olmaya başladılar."

"Sana dokunmuyorlar değil mi?" dedim hızla.

"Hayır." dedi. "Susup cevap vermiyorum ki artık bıraksınlar peşimi ama sustukça başıma çıkıyorlar."

Sessiz kalıp bir süre düşündüm. "Yarın okul çıkışına mı gelsem acaba?" dedim.

"Senin de tek başına halledebileceğini sanmıyorum." Dalga'nın söylediği şeye gülüp ettiğim kavgalar aklıma geldi. "Hem tek gelemezsin ki. Sefa da gelir seninle."

"Doğru." dedim. "Ama bir şey yapmadan da duramam. Halledeceğim."

"Nasıl?" diye sordu.

"O da bende kalsın."

-----

Saat on bir buçuk olmuştu ve ben Emir'in beni dürtmesiyle uyanmıştım. "Kış uykusundan uyan." dediğini duydum. "Sefa bile uyandı lan."

"Kıyaslama beni şu çocukla." dedim. "O hep böyle. Ben şu an böyleyim."

"Şu çocuk mu oldum şimdi?" dedi Sefa. Gözlerimi hızla açıp doğruldum.

"Sen de mi buradaydın yego?"

"Olmasa mıydım?"

"Ol ol." dedim gözlerimi ovuşturarak. Herkes odadan çıkınca üzerimi değiştirip banyoya girdim ve yüzümü yıkadım. Abdest alıp odaya geri döndüm.

Ezan okunduktan sonra namazımı kılıp çıktım ve salona girdim. Evde sanırım kimse yoktu. Emir ve Sefa karşılıklı koltuklara oturmuş telefondan oyuna girmişlerdi.

"Of Sefa yav!" diye bağırdı, Emir. "Seninle olmuyor. Ozan'ı arayacağım, o girsin."

"Ara lan." dedi Sefa sinirle. "Sanki sen çok iyi oynuyorsun."

"Çok iyi oynuyorum bir kere." dedi Emir. "Kıskanma."

"Hı, çok kıskandım." dedi Sefa ona yastık fırlatırken.

Yastık savaşı çıkmasın diye yastığı hemen havada tutup bana bakmalarını sağladım. "Hadi gidiyoruz." dedim. "Kalkın."

"Nereye?" diye sordu, Sefa.

"Dalga'nın okulunu basmaya."

"Oo basmak mı, en sevdiğim!" dedi Emir.

"Dalga'nın okulunu neden basıyoruz?" diye sordu, Sefa.

"Ya işte gidelim diyorum. Abartarak söyledim Sefa. Bu kadar geri zekalı olma, cidden zoruma gidiyor." dedim elimdeki yastığı ona fırlatırken.

"Zoruna gitmemesi için ileri zekalı olacağım."

"Çok sağ ol." dedim.

Evden çıkıp Dalga'nın okuluna doğru ilerlemeye başladık. "Çok uzak mı?" diye sordum.

"Hayır değil ama çıkışa daha iki ders var." dedi Sefa. "Niye bu kadar erken gidiyoruz?"

"Ya evde oturup ne yapacaktın?"

"Uyuyacaktım." dediğinde tersçe ona baktım.

"Kalktım buralara kadar seninle geldim ve sen uyuyacak mıydın?"

"Bizim doğamız bu usta."

Okulun karşısında kafe vardı ve bahçedeki masalardan birine kurulup oturduk. Sefa masaya kafasını dayarken Emir, Ozan'ı aramış oyuna girmesini söylüyordu.

"Lavaboya gidip geliyorum hemen." diyerek yanlarından ayrıldım.

Onlara gözükmeden kafeden çıkıp okula doğru koştum. Kapıdaki güvenlik beni tutup sorguya çekmeye başladı.

"Hanım kız, ne için geldin?"

"Kardeşim için geldim."

"Sebep?"

"Özel bir şeye ihtiyacı vardı. Onu getirdim."

"Ha, anladım. Tamam, geç." dediğinde bahçeye girdim.

Telefonumu çıkarıp Dalga'yı aradım ama meşgule atıp mesaj yazmaya başladı.

Dalga:

Dersteyim.

Ben:

Okul bahçesindeyim şu an.

Dalga:

Ne?
Sen ciddi misin?
Neden geldin?

Ben:

Sadece onların isimlerini ve sınıfını ver.

Dalga:

11/B. Birinci kat. İsimlerini bilmiyorum.
*Fotoğraf*

Çocukların resimlerini atmıştı. Görüldü atıp içeriye girdim. Koridorun başındaki ilk sınıfın önünde beklerken bir hocanın bana seslenmesi ile ona döndüm.

"Neyi bekliyorsunuz?"

"Kardeşimi. Bir eşyasını getirdim de."

"Birazdan zil çalar."

Kafamı sallayıp gülümsedim. Bir süre sonra zil çalınca sınıfın kapısı açıldı. Birçoğu anlamayarak bana bakarken bir kısmı da hiç umursamadan geçiyordu.

Fotoğrafta ki çocuğu gördüğüm sırada omzundan tutup sınıfa ittirdim. Anlamayarak bana bakarken arkadaşları yanımıza geldi.

"Sınıfı boşaltmalarını söyle." dedim, sinirli sesimle.

"Sen kimsin?"

Cevap vermeyip dediğimi yapmasını bekledim. Arkadaşlarından başka kimse kalmayınca sıranın üzerine çıkıp onlara baktım.

"Burası neresi?" diye sorduğumda, baygın bakışlarla bana bakmaya başladılar.

"Okul."

"O zaman okulda nasıl davranılması gerekiyorsa öyle davranacaksın!" dedim ve omzuna tekme attım.

"Ne yapıyorsun lan sen?!" diyerek kolumu tutup çekiştiren çocuğun yüzüne tokat attıktan sonra kolumu kurtardım ondan.

"Kardeşimi rahatsız ettiğinizi duydum." dediğim sırada sınıfa Dalga girdi.

"Senin mi ablan?" dedi çocuk. "Bizi ablana mı şikayet ettin?"

Sıradan üzerine doğru atlayıp onunla beraber yere düşerken ben dengemi sağlamıştım ama o çoktan yeri boylamıştı bile. Boğazını tutup konuştum.

"Aramızda yaş farkı yok ama bu sana ders vermeme engel değil. Her şeyden önce bir kızla nasıl konuşup, bir kıza nasıl davranacağını bilmen lazım! Sonrasında buranın okul olduğunu madem çok iyi biliyorsunuz ona göre davranacaksınız!"

Birinin beni tutup sertçe geri çekmesiyle yere düştüm. Hayatının hatasını yapıyordu farkında değildi. Yerden kalkıp yüzüne yumruğu geçirmem ile Dalga da dahil herkes şoka girmiş şekilde bana bakıyordu.

Acıyan elimi tutup diğerlerine baktım. "Uyarıdan daha fazlasını istemiyorsanız adam gibi davranın. Zor olacak sizin için ama deneyin."

"Şikayet ettiğimizde de böyle konuşabilecek misin?" dedi bir çocuk.

Güldüm. "Kralına şikayet et diyeceğim ama tanıdığım tek kral Sefa Ayves." Sırıtarak sınıftan çıkarken onlar konuşmaya başlamışlardı bile.

"Sefa Ayves kim lan!"

"Hass-" dedi biri. "Dalga'nın abisi lan! Buraya mı gelmiş?"

Dalga ile beraber çıkıp bahçeye indiğimizde bana sarıldı hemen. "O yumruk neydi öyle ya?"

"Bir anda geliyor bunlar." dedim gülerek.

"Sefalar neredeler?" diye sordu.

"Karşı kafedeler. Haberleri yok. Ben hemen gitsem iyi olacak."

"Tamam."

Okuldan koşarak çıkıp görünmeden kafeye girip yanlarına ilerlemeye başladım. "Bir saat lavaboyu mu aradın?" diye sordu, Sefa başını masadan kaldırmadan.

"Annem aradı. Samet'le falan konuştuk." dedim.

Dalga'nın çıkış zamanı gelmişti. "Arayalım Dalga gelsin buraya." dedi Sefa.

"Yok yok. Gidip ben alayım."

"Sebep?"

"Ya şimdi bir sürü akranım var orada. Bizim okulun öğrencisinden farklı öğrenciler göreceğim."

"Tamam, yürü git."

Emir Berma...

Kafeden çıkıp okula doğru ilerlerken aynı zamanda Dalga'yı arıyordum. "Efendim Emir." diyerek cevaplandırdı.

"Okulun önündeyim."

"Tamam, geliyorum birazdan."

Telefonu kapatıp onun gelmesini beklerken çoğu gözün benim üzerimde olduğunu fark ettim. Dalga yanıma gelip çantasını bana uzatınca ona anlamayarak baktım.

"Bana mı taşıttırıyorsun?" dedim çantayı tutarak.

"Ceketim sınıfta kaldı. Alıp geleceğim." dedi. "Ayrıca ayıp, hiç centilmen değilsin."

Okula doğru giderken arkasından bağırdım. "Abin çok centilmen ama(!)"

Çantasını sallaya sallaya onu beklerken üç dört genç önümde durup, "Sefa sen misin?" diye sordular.

"Değilim." dedim. "Ayrıca Sefa'yı ne yapacaksınız?"

"Tanıyorsun yani."

"Gencim olur." dedim sırıtarak. "Sıkıntı mı var?"

"Sıkıntı büyük." dedi bir çocuk. "Dalga yerinde durmuyor."

"Sıkıntın Dalga ile mi?" dedim ciddileşerek.

"Evet. Bir iki saat önce ablası okulu bastı."

"Ablası kim yav?"

"Kahküllü bir kız." dedi çocuk. "Kız diye elimizi kaldırmadık ama elim kaşınıyor biliyor musun?"

Alt dudağımı ısırıp hepsini süzdüm. "Elin kaşınıyorsa, kaşırım. Hiç sorun değil."

Çocuk elini uzatıp ilerlemem için işaret verince çantayı sallaya sallaya yürümeye başladım. Bir ara sokağa girip çantalarını yere atarak üzerime gelmeye başladıklarında güldüm.

"Oğlum bakın, tüm hayatınız boyunca işlediğiniz günahların belasını benden bulmayın." diyerek uyarı verdim.

"Oğlum çocuksun lan sen!" dediğinde biri, hepsi gülmeye başladı.

Sırıtarak konuşmaya başladım. "Oğlum senin çocuk dediğin kişi, senden elli tane çocuk çıkarır!" Elimdeki çantayı sertçe boynuna vurarak yere düşmesini sağladım.

Diğerleri üzerime gelmeye başlamıştı. Birinin boynunu kolumun altına alıp boğazını sıkarken bir diğerine tekme atıyordum.

Arkadan birinin beni tutması ile önümde duran çocuktan yumruk yiyecektim ama ayaklarımı kaldırıp ona tekme attım.

"Lan!" diyen Dalga'nın sesini duyduğumda sokağın başına baktım. Koşarak bize yaklaştı ve yerdeki çantasını alıp beni tutan çocuğa vurmaya hazırlanırken hemen kafamı eğdim.

Çocuk bağırarak yere düşerken önümdeki çocuğa yumruk atıp yerde duran perişan hallerine baktım.

"Sen bittin oğlum." dedi inleyerek.

"Ben bitmem. Eğer devamını istiyorsan Elazığ'a uğra." dedim. "Burada olmayacağım ama bu kıza bir şey olduğunu duyarsam buraya çok pis uğrarım!"

Sokakta sesim yankılanırken Dalga'nın kolunu tutup yürümeye başladım. "Helal olsun!" dedi Dalga.

"Eyvallah." dedim. "İftardan sonra bana dondurma alırsan iyi olur. Bayağı susattılar beni."

^^^^

Şirin'in bazen alfalığı tutuyor aoamaoamksns

Nerede olursa olsun Sefa'nın kral olduğunu söyleyen Şirin alfalığı>>>>>

Her konuda noktayı mutlaka koyan Emir adamlığı>>>>>

Berma kardeşler bitiriyor beni yav aoakoakwosksos

Son 5 diyorum ve gidiyorum.

Hoşça kalın kitapla kalın 💗

Continue Reading

You'll Also Like

6.8M 471K 75
Çekirdek ile kolanın tadı, 1.55'lerin yeri ayrı. *** Başlangıç tarihi: 26.03.2019
115K 4.8K 35
KLASİK BİR GERÇEK AİLE/ABİ KİTABI (Küfür yok) Berbat bir hayat yaşayan İlgi başka bir kızla karıştığını öğrenirse ve tek kız olursa ne olur?
1.3K 742 12
Bulundukları bölgeyi paylaşamayan iki güçlü kral. Taht kavgası yapan ve her an birbirlerini öldürebilecek şekilde yetiştirilen taht varisleri. Bölge...
216K 18.3K 55
Siz: Saçların neden her gördüğümde bir önceki halinden kısa? Neden onlara dokunuyorsun? Siz: Sürekli bu 'neden' sorularını kendime sormaktan bıktım a...