LİSE SAKİNLERİ SERİSİ

zeyneparada द्वारा

1.4M 165K 50.4K

Romantik Komedi | Dram içeren bir kurgudur. Okurken kahkahalarla gülmek istiyorsan içeriye gir!! Lise Sakinl... अधिक

Tanıtım
1.Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
Duyuru
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
İkinci Kitap-1. Bölüm
İkici Kitap-2. Bölüm
İkinci Kitap-3 . Bölüm
İkinci Kitap-3 . Bölüm
İkinci Kitap-4 . Bölüm
İkinci Kitap-5 . Bölüm
İkinci Kitap-6. Bölüm
İkinci Kitap-7. Bölüm
İkinci Kitap-8. Bölüm
İkinci Kitap-9. Bölüm
İkinci Kitap-10. Bölüm
İkinci Kitap-11. Bölüm
İkinci Kitap-12. Bölüm
İkinci Kitap-13. Bölüm
İkinci Kitap-14. Bölüm
İkinci Kitap-15. Bölüm
İkinci Kitap-16. Bölüm
İkinci Kitap-17. Bölüm
İkinci Kitap-18. Bölüm
İkinci Kitap-19. Bölüm
İkinci Kitap-20. Bölüm
İkinci Kitap-21. Bölüm
İkinci Kitap-22. Bölüm
İkinci Kitap-23. Bölüm
İkinci Kitap-24. Bölüm
İkinci Kitap-25. Bölüm
İkinci Kitap-26. Bölüm
İkinci Kitap-27. Bölüm
İkinci Kitap-28. Bölüm
İkinci Kitap-29. Bölüm
İkinci Kitap-30. Bölüm
İkinci Kitap-31. Bölüm
İkinci Kitap-32. Bölüm
İkinci Kitap-33. Bölüm
İkinci Kitap-34. Bölüm
İkinci Kitap-35. Bölüm
İkinci Kitap-36. Bölüm
İkinci Kitap-37. Bölüm
İkinci Kitap-38. Bölüm
İkinci Kitap-39. Bölüm
İkinci Kitap-40. Bölüm
İkinci Kitap-41. Bölüm
İkinci Kitap-42. Bölüm
İkinci Kitap-43. Bölüm
İkinci Kitap-44. Bölüm
İkinci Kitap-45. Bölüm
İkinci Kitap-46. Bölüm
İkinci Kitap-47. Bölüm
İkinci Kitap-48. Bölüm
İkinci Kitap-49. Bölüm
İkinci Kitap-50. Bölüm
İkinci Kitap-51. Bölüm
Üçüncü Kitap - 1. Bölüm
Üçüncü Kitap - 2. Bölüm
Üçüncü Kitap - 3. Bölüm
Üçüncü Kitap - 4. Bölüm
Üçüncü Kitap - 5. Bölüm
Üçüncü Kitap - 6. Bölüm
Üçüncü Kitap - 7. Bölüm
Üçüncü Kitap - 8. Bölüm
Üçüncü Kitap - 9. Bölüm
Üçüncü Kitap - 10. Bölüm
Üçüncü Kitap - 11. Bölüm
Üçüncü Kitap - 12. Bölüm
Üçüncü Kitap - 13. Bölüm
Üçüncü Kitap - 14. Bölüm
Üçüncü Kitap - 15. Bölüm
Üçüncü Kitap - 16. Bölüm
Üçüncü Kitap - 17. Bölüm
Üçüncü Kitap - 18. Bölüm
Üçüncü Kitap - 19. Bölüm
Üçüncü Kitap - 20. Bölüm
Üçüncü Kitap-21. Bölüm
Üçüncü Kitap-23. Bölüm
Üçüncü Kitap-24. Bölüm
Üçüncü Kitap-25. Bölüm
Üçüncü Kitap-26. Bölüm
Üçüncü Kitap-27. Bölüm
Üçüncü Kitap-28. Bölüm
Üçüncü Kitap-29. Bölüm
Üçüncü Kitap-30. Bölüm
Üçüncü Kitap-31. Bölüm
Üçüncü Kitap-32. Bölüm
Üçüncü Kitap-33. Bölüm
Üçüncü Kitap-34. Bölüm
Üçüncü Kitap-35. Bölüm
Üçüncü Kitap -36. Bölüm
Üçüncü Kitap-37. Bölüm
Üçüncü Kitap-38. Bölüm
Üçüncü Kitap-39. Bölüm
Üçüncü Kitap-40. Bölüm
DUYURU
EMİR BERMA

Üçüncü Kitap-22. Bölüm

4.1K 382 93
zeyneparada द्वारा

Herkese Merhaba!

Bölümü söylediğim gün atmadığım için mahcubum ama geçerli sebeplerim var. Bildiğiniz üzere okul açılıyor ve hiç hesapta yok iken bir anda alış veriş çıktı başıma. O yüzden sonunu tamamlayamadım.

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın.

Instagram'dan hem kitabım için açtığım hesabı hem orijinal hesabımı, wattpaden de beni takip etmeyi unutmayın.

Keyifli okumalar....

^^^^^

Birkaç kişi kantine giderken geri kalanımızda spor salonuna inmiştik. 12/B'nin beden dersi vardı. "Voleybol oynayalım mı?" diye sordu, Selin.

"Olur." dedim ve Semra, Selin ve Şeyma ile voleybol oynayan kızların yanına yaklaştık.

"Biz de oynayabilir miyiz?!" diyerek konuştum.

Topu tutan Irmak sırıtarak konuştu. "Bu alanda iyi misin ki?"

"Voleybol oynamak için iyi mi olmam gerekiyor?"

"Yani bence öyle."

"O sence!" dedi Selin.

"Sende bi' iyi bi' kötü davranıyorsun. Anlamıyorum." dedim.

"Canım nasıl isterse." dediğinde gözlerimi devirdim.

"Oynamıyorum ya!" dedim sinirle.

"Ha bilmiyorsun sanki!"

"Biliyorum." dedim ve elindeki topu alıp karşı tarafa yolladım. Topu kurtaramamıştım ve tam yere değmek üzereyken Sefa ayağına alıp sektirmeye başladı. Daha sonra kafasıyla topu bana attığı anda vurup karşı tarafa gönderdim.

"Haksızlık!" dedi karşıdaki kız.

"Bizde böyle!" dedim ve Sefa'nın yanına gidip aldığı bisküviden bir tane aldım. Telefonumu çıkarıp oturduğum anda annemden gelen mesajları gördüm.

Annem;

Şirin, dolabını toparlarken eski okul formalarını buldum. Odanda poşete koydum. Eve gelince, Emir'le eski okuluna götür.

Şirin;

Tamam, anne.

"Ne diyor?" dedi ekrana bakan, Sefa.

"Eski okuluma gideceğim!"

"Ne?!!"

Kükremesiyle sesi burada yankı yaparken herkes bize doğru dönmüştü. "Sussana." dedim omzuna vurarak. "Öyle değil. Eski formamı götüreceğim."

"Ha, öyle desene!" dedi sinirle. "Beraber gideriz."

"Olur."

------

Eve gelmiştim ama Emir halı sahaya gittiğini söylemişti. Sanırım yine okul formasıyla maç yapacaktı ve akşama evde mevzu çıkacaktı. Üzerimi değiştirip hemen evden çıktım ve parkta Sefa'yı beklemeye başladım. Sonunda o da yanıma geldiğinde beklentiyle bana baktı.

"Motorunu getirmedin mi?" diye sordum.

"Ana! Ben ne bilem? Söylemedin ki!"

"Neyse, otobüse bineriz!"

"Akbilim yok."

"Benim var." dedim yürümeye başlamışken. "Sana basarım."

"Bana mı basarsın?"

"Yani senin için basarım!"

"Kime?!"

"Zıkkımın köküne." dedim, dirseğimle ona vurmaya çalışırken. Durağa geldiğimizde, dört numaraya binip ayakta beklemeye başladık.

Otobüs hareket ettiği anda Sefa dengesini kaybedince onu sıkıca tutup dik tutmaya çalıştım. "Bu sahne farklıydı ama eyvallah yavru!" dediğinde güldüm. Elimdeki poşeti alıp bana bakmaya başladı. "Poşeti ben tutayım, beni sen tut."

"Deli ya."

"Bir günde pazara gidelim." dediğinde, kafamı salladım. "Sonra alış verişe çıkarız. Sonra yemeğe gideriz. Piknik yaparız. Sonra-"

"Ne sonra? Sonrası mı var daha?!"

"Sonra düğün salonuna gideriz."

"Niye?"

"Dayımla babam evleniyor diye." dedikten sonra, sabır çeker gibi kafasını yana yatırıp tekrar bana baktı. "Bizim için."

"Ha anladım." dedim. "Evet, evet, evet!"

"Onun yeri burası değil." dediğinde gözlerimi devirdim.

Okulun önünde inip içeriye doğru yürümeye başladık. Çoğu kişi okulda kalmış, futbol ve voleybol oynuyordu. "Sen iki dakika bekle içeri verip geleyim."

Hemen içeri girdim ve gördüğüm hizmetliye açıklama yapıp elimdeki poşeti verdim. Dışarı çıktığımda Sefa'yı göremeyince etrafa bakmaya başladım. Sahada futbol oynadığını görünce oraya doğru yaklaştım. O anda voleybol oynayan kızların arasında bana bulaşan kızların olduğunu fark ettim. Hepsi durup bana bakarak konuşurken biri bana yaklaşmaya başladı.

"Sen okulunu değiştirmemiş miydin, ne işin var burada?"

"Formamı getirdim." dediğimde kafasını salladı.

"Oynamak ister misin?"

Bir süre onlara baktım ve daha sonra kafamı sallayıp kızla beraber oraya doğru ilerledik. Voleybol oynarken aynı zamanda konuşuyorlardı da.

"O çocuk sevgilin mi?"

"Evet." diyerek onayladım.

"Onun için mi zayıfladın?"

"Hayır."

"Ha, o zaman bizim laflarımız yüzünden?"

Topu sertçe karşıya gönderip kızın yüzüne çarpmasını sağladım. "Hayır!"

"Ne yapıyorsun sen ya?" diye bağırdı ve filenin altından çıkıp bana doğru gelmeye başladı. Saçımı tuttuğu an sinirle güldüm.

Ellerim belimde gülmeye devam ederken kızlar şaşkınca bana bakarken kız ellerini saçımdan çekmiş bana bakıyordu.

"Neye gülüyorsun salak?!"

"Organ mafyasının adamlarını alt etmiş insanın saçına yapışman ne kadar doğru?"

"Ne organ mafyası? Ne diyorsun kızım?"

Gülmeyi bırakıp kıza sertçe tokat attım. Bir hamle daha yapacağım sırada biri belimi kavradı ve beni geriye doğru çekti. Sefa, belimi bırakıp yanıma geçtiğinde kızlar ona bakmaya başladı.

"O çocuğuda mı vura vura kendine aşık ettin?"

"Sana bakması imkansız da."

Sefa güldü. "O beni kalbimden vurdu." dediğinde gülümsedim. "Ama sizi başka bir yerlerinizden vurmadan ben, benimkini götüreyim."

Kolunu omzuma atıp çıkışa doğru ilerleyince bende ona ayak uyduruyordum. Okuldan çıkıp durakta oturmaya başladık. "Yine mi otobüsle gidiyoruz ya?" diye sordu.

"Evet."

"Keşke motorumu alsaydım."

"Keşke."

-----

Eve geldiğimde Emir'in banyoda olduğunu fark edip lambayı açıp kapattım. "Lan!" diye kükredi. "Oynamayın lambayla!"

Onu dinlemeden yapmaya devam ettim. Bir anda kapı açılınca hızla gözlerimi kapattım. Başımdan aşağıya su dökülünce çığlık attım.

"Senin Allah belanı vermesin!" dedim sinirle. "Yeri sen sileceksin! Ben silmem!"

"Kes lan!"

"Sen kes!" dedim ve kapıya vurdum. "Zaten bu aralar bi' havalardasın! Döverim seni!"

"Dövsene!"

"Allah'ım sevgilisi oldu diye, bana nasıl davranıyor ya?! Rezil!"

"Kes!"

"On sekizine girince evlenirsiniz artık!"

"He, evleneceğim!"

"Çocuğun adınıda düşündünüz mü?"

"He, düşündük. Ebubekir Sıddık!"

Lambayı kapatıp odama kaçtım ve hemen kapıyı kilitledim. Şu çocukla uğraşmayı çok seviyordum ama kendisi bu aralar benimle hiç ilgilenmiyordu. Tamam, bende çok yanına gitmiyordum ama yine konuşmaya çalışıyordum.

Yatağıma uzandığım sırada kapıma yumruklarla vurup konuşmaya başladı. "Sen Semra'yı mı kıskandın?"

"Hayır."

"Yalan söyleme." deyip gülmeye başladı.

"Kıskanacağım tek kişi sensin."

"Şerefsizim çok duygulandım."

"Evet, öylesin."

"Aç kapıyı! Saçına yapışmam gereken konular var!"

"İşine bak kardeşim!"

Kapıma vurup söylenerek uzaklaştığını duymuştum. Telefonumu elime alıp sınıf grubuna gelen mesajları okumaya başladım.

Serpil Hoca;

Çocuklar Elazığ'da, okullar arası düzenlenen bir şarkı yarışması var. Sesi güzel olanlar katılıyor. Aranızdan katılmak isteyen var mı?

Melih;

Var hocam.

Serpil Hoca;

Tamam, Melih. İsmini soy ismini ve okul numaranı bana gönder.

Melih;

Ben değil hocam. Umut katılacak.

Umut;

Benim niye haberim yok?

Semra;

Şimdi oldu işte.

Serpil Hoca;

Umut, katılmak istiyor musun?

Berfin;

Katıl ya.

Umut;

O kadar ısrar ettiniz katılayım bari.

Mesajları okuduktan sonra uzandığım yatağımdan kalkıp kıyafetlerimi değiştirdim. O anda kapım yumruklanmaya başladı.

"Kızım açsana şu kapıyı!"

"Niye?"

"Bir şey alacağım!"

"Ne alabilirsin ki benim odamdan?"

"İç çamaşırlarını denemeyi düşünüyorum. Tövbe tövbe!"

"Terbiyesiz!"

"Aç diyorum!"

"Ne alacağını söyle ona göre?"

"Geçen sene çıkardığın ders notlarını alacağım!"

Kapıyı açıp geri çekildim ve üzerimden çıkardığım ıslak kıyafetleri kirlilerin içine koydum. "Yatağın niye ıslak?"

"Az önce beni ıslattın diye olabilir mi?"

"Sende ıslak ıslak buraya mı uzandın?" dedi. "Beynine hayranım."

"Eyvallah."

-----

"Kim attı lan bu kağıdı?"

"Kurşun atmışız gibi davranma!"

"Uyuyoruz şurada!"

"Senin uykun içine tüküreler!"

"Of ya! Ne tez pazartesi geldi?"

"Haftaya bir daha gelecek!"

"Yemin et, inanacağım!"

"Yemin ederim!"

"İnandım."

"Kendime bayılıyorum ya!"

"Aman bayıl ve bir daha uyanma!"

"Semra nerede ya?!"

"Emir ile kantindeler."

"Ben cidden çıldıracağım ya!"

"Gece gündüz birlikteler."

"Görmemişin oğlu olmuş çükünü koparmış!" dedim, gözlerimi devirerek.

"Vallaha billaha ya!"

"Semra yakında adımı unutacak!"

"Uf karışmayın şunlara!"

"Karıştık mı sanki?"

"Lan Umo, senin yarışma ne oldu?"

"Hoca daha bir şey demedi!"

"Niye güzellik yarışması yok ya?"

"Anladık, Mert! Çok yakışıklısın!"

"Bunu duymak artık bir etki oluşturmuyor bende! Alıştım!"

"Hoca nerede kaldı ya?"

"Of hoca gelmiyorsa sigara içmeye gideceğim!"

Bıkkınlıkla ona baktım. "Ayberk, geçen seferde öyle dedin. Hoca geldi!"

"Hoca gelsin diye dedim zaten!"

"Derslerine de pek düşkün!" diyerek alay etti, Ceylin.

"Öyleyim!"

"O da inandı!"

"Kim?"

"Namık Kemal!"

"Kadir İnanır!"

"Ben mi?"

"Sizin yapacağınız espriyi ızgaraya koyup, yakarak gırtlağınızdan geçireyim e mi? Allah belanızı vermesin!"

"Emrah, hayatım yine çok yaratıcısın!"

"Buna sebep olduğunuz için gururlanın!"

"Harbi hoca nerede kaldı?"

"Hoca gelmediğine göre yaramazları yazayım!" diyerek tahtaya kalktı, Mert.

"Ya sen başkan falan değilsin! Sana ne oluyor?"

"Kendi kendimi başkan ilan ettim problem mi var?"

"Evet var!"

"Salih'e sor o zaman. Problemlerle arası iyi!"

"Şakacı çocuk!"

"Yeminle şimdiye iki sigara içmiştim!"

"Dert içesin inşallah!" dedim sinirle. Herkes bu söylediğim şeye şaşırmış ve dönüp bana bakmaya başlamışlardı.

"Dertten içiyoruz zaten." dedi Melih.

"Dert içesiz, ne lan?" diye sordu, Sefa.

"Valla annem sigara içenleri görünce hep öyle derdi!"

"Emir'e de diyor mu?"

"Emir sigara içmiyor."

Ayberk ve Melih güldü. "Lan geçen beraber içtik!"

"Yemin et!"

"Yemin etmesem inanmıyor musun?"

"Evet!"

"Ee Emir'i mi vuracağız?"

"Sigara içti diye insan mı dövülür?"

"Benim haberim yoktu diye döveceğim!"

"Zekan mükemmel lan!"

"Çünkü kendisi benim hayatımın anlamısı olur!"

"Uyuyor musun bizimle mi konuşuyorsun, belli değil!"

"Özel yeteneklerim var! Hem uyuyorum hem sizinle konuşuyorum!"

"Benimde özel yeteneğim var!"

"Neymiş o?"

"İstemediğim hâlde mükemmel olabiliyorum!"

"Yav Mert! Bizi uğraştırma at kendini şuradan aşağıya!"

"Arkamdan yasin okuyacaksan olur!"

"Tamam, söz!"

"Nasıl bilirdik?" Kendi sorduğu soruya daha sonra kendisi cevap verdi. "Yakışıklı bilirdik."

-----

Çıkış zamanı gelmişti ve bahçe kapısının önünde yine Emir'i bekliyordum. Bir kere o beklesene beni, ne olur sanki? Okul neredeyse boşalmıştı ve bu çocuk hâlâ ortalıkta yoktu. Ya sabır çekerek eve doğru yürümeye başladım. Arkadan gelen motor sesleri ile bizimkilerin olduğunu düşünerek arkama bakmaya başladım. Ozan ve Salih motorlarıyla yanımda durduklarında gülümsedim.

"Bırakalım mı?" diye sordu, Salih.

"Olur." dedim ve ikisine de sırayla baktığımda. Hangisine binecektim?

"Oo piti piti, yap!" dediğinde Ozan, dediği gibi yaptım.

Parmağımı dudaklarımın arasına götürüp, "Oo," dedikten sonra iki motoruda teker teker işaret ederken söylemeye başladım. "Piti piti karamela sepeti, terazi lastik jimnastik, biz size geldik bitlendik, hamama gittik temizlendik-"

"Tövbe yarabbim!" diyerek kolumu tutup, kendi motoruna doğru çekti beni Salih. "Şaka mısınız siz ya?"

Kaskını bana verdikten sonra arkasına oturup Ozan'a el salladım. "Lan kim çıkacaktı acaba?" diye bağırdı, Ozan arkamızdan.

Güldüm. Beş dakikaya kadar bizim evin önüne gelmiştik. Motordan inip kaskı ona uzattım. "Teşekkür ederim."

"Rica ederim, Şirinem!"

Gülümsedim ve motorla sokaktan çıkışını izledim. İçeri gireceğim sırada diğer taraftan Sefa'nın geldiğini gördüm. İçeri girmeyip ona doğru adımladım. "Ne oldu?"

"Lan sen okulda unuttuğumu sandım!" dediğinde güldüm.

"Mükemmel bir ilişkimiz var!" dedim.

"İlişkinin içinde ben varsam, tabii ki!"

Söylediği şeye güldüğüm sırada iç çekip sessizce bana bakmaya başladı. "Ne oldu?"

"Sen gülme!" Anlamayarak ona bakmaya başladım. "Sinekler uçuşuyor, midemde!"

"Sinek mi?"

"Evet!"

"Niye kelebek değil?"

"Kızım kelebeğin ömrü bir gün. Sana baktığımda içimde oluşan heyecan bir günlük değil!"

Söylediği şeylerle gülümserken bende bir şeyler söylemek istedim. "Bende diyorum midem neden kaşınıyor? Meğerse bir günlük kelebekler değilmiş. Sinekmiş o, sinek!"

"Senin romantizimine tezek koysunlar!"

Gözlerimi devirdim. "Poğaça yapıp, içine yüzük mü koyayım?"

Bir anda elleriyle dizlerine vurdu. "Al işte!" diye bağırdı. "Bana yapacağın süprizden haberim oldu!"

"Şaka mısın sen ya?"

Eliyle göğsüne vurdu. "Genelde Sefa derler!" Hareketlerine güldüğüm sırada bir eliyle çenemi tutup, diğeriyle karnını tuttu. "Kızım gülme demedim mi?"

Gülerek elini ittirdim. "Manyak ya!"

"Açım ben ya!"

"Bende."

"Paran varsa bir yere gidelim! Şahsen bende, bana göre var."

Omzuna vurdum ve çantamdan cüzdanımı çıkarıp paramı kontrol ettim. "Var!" dedim. "Ne yiyeceğiz?"

"Yiyeceğimiz yerde, paraya gerek yok!"

"E niye paran var mı diyorsun?" dedim. "Ayrıca ne yiyeceğiz?"

Gözleri parıldarken sırıtıp elimi tuttu ve hızla yürümeye başlayınca bende ona ayak uydurmak zorunda kalmıştım.

Bir süre sonra dayısının dükkanının önünde durunca, kolunu çekiştirdim. "Parasını ödemeyeceksek girmeyelim."

"Kızım dayımın dükkanı, boş ver!"

"O adamda para kazanıyor. Geçen seferde gelip yedik ama ödemedik."

"Tamam, sen öde. Ben ödemem."

Beni içeri çekiştirirken gözlerimi devirdim. Bir masaya oturduğumuz sırada, o tanıdık yüz bıkkınca bize yaklaşıyordu. Adam gelip Sefa'nın ensesine vurunca Sefa iki büklüm olup kafasını dayısına çevirdi.

"Dayı, ayı olma." diye fısıldadı. "Kızın yanında bir de!"

"Tamam lan!" dedi adam ve gülümseyerek bana bakmaya başladı. "Hoş geldin!"

"Hoş buldum."

"Dayı bize beşer tane lahmacun!"

"Tamam!"

Adam ona gözlerini devirip, bana da gülümsedikten sonra yanımızdan ayrıldı. "Ödeyeceğiz değil mi?" diye sordum.

"Kızım, dedem benim yerime veriyor buna zaten! O yüzden rahatım herhalde!"

"E söylesene o zaman!" dedim, masanın üzerinde duran eline vururken.

"Elime niye vuruyorsun?" dedi kendine doğru çekerek.

"Başka nerene vurayım?!"

"Sen iyice terbiyesizleştin a!"

"Yav he he!"

Lahmacunlarımız gelince arasına soğan koyup sardıktan sonra birbirimize baktım.

"İlk bitiren kazanır!"

"İlk bitiren kazanır!"

------

Emir Berma...

Eve gelip kıyafetlerim değiştirdikten sonra Umut'un mesaj atmasıyla aşağıya indim. Motoruyla beni beklediğini görünce hızla ona yaklaşıp arkasına oturdum.

"Hangi sahaya gidiyoruz?"

"Fırat Halı Sahaya!"

"Yav orası uzak değil mi?"

"Gardaş yürüyerek mi gidiyorsun sanki? Motorla götürüyorum ya!"

"İyi be!" dedim. "Kim kim oynayacağız?"

"Sen ve ben!"

"Lan başka kimse yok mu?"

"Konuşmayı kes be, gardaş!"

"Ne pis bir arkadaşsın sen?"

"Bundan sonra artık bir tanıdıksın!"

"Nereden geliyor bu dram?" dedim, gözlerimi devirerek. Homurdanmaya başlayınca daha da sesimi çıkarmadım.

Sahaya geldiğimizde elimdeki poşeti sallayarak bizimkilerin yanına ilerlemeye başladım. "Sefa nerede?" diye sordum.

"En son Şirin'i okulda unuttum galiba diyerek sizin eve gitmişti!" dedi Hazar.

"Lan bunların nasıl ilişkisi var?" dedim. "Birbirlerini unutuyorlar!"

"Ne bilek biz?"

"Neyse hadi takımları oluşturun."

Onlar takımları oluştururken bende kramponlarımı giyiniyordum. Sonunda takımlar oluştuğunda Melih'in gelmeyeceğine dair bir mesaj alınca Emrah ona sövmeye başladı.

"Lan kaç saat önce okulda konuştuk, anlaştık! Niye böyle yaptı şimdi bu? Sonra Emrah neden küfür ediyor? Dilime kezzap döküp tat alma duyusunu yok ettiğim!"

"Yav tamam! Boş ver!"

"Sefa'yı çağıralım!"

"Uyanık mıdır ki o?"

"Uyandıralım!"

Şirin Berma...

Sefa ile lahmacuncudan çıkmış eve doğru yürüyorduk. O elindeki kürdanla dişleriyle oynarken ben, telefonuma bakıyordum. Annem bugün arkadaşlarıyla yemeğe gideceğine dair mesaj atmıştı.

"Dişlerini kanatacaksın!" dedim telefonu cebime koyarak.

Kafasını 'bir şey olmaz' der gibi kaldırdı. Telefonu çaldığında kürdanı dudaklarının arasında bırakıp çağrıyı cevaplandırdı. "Efendim! Şirinenim yanındayım! Nereye? Oha, oğlum! Orada ne işiniz var? Tamam geliyorum."

"Ne oldu?"

"Bizimkiler, Emir dahil, Fırat Halı Sahaya gitmişler."

"Sende mi gideceksin?"

"Sende gel!"

"Olur."

Beraber onların evine geldiğimizde o yukarı çıkıp üzerini değiştirdi ve motorunun anahtarını alıp yanıma geldi.

Akgüne yakındı, saha. Sefa ile birlikte sahaya girdiğimizde Emir güldü. "Birbirini bir yerlerde unutan çiftimiz de geldi sonunda!"

"Biz Allah'tan birbirimizi unutuyoruz!" dedim. "Sen kendi kendini unutursun bir yerde!" Herkes gülerken Emir gözlerini devirmişti.

"Melih ve Ayberk nerede?"

"Ayberk, annesini hastahaneye götürecekmiş!"

"E bir şeye ihtiyacı falan var mıymış?"

"Gitmek istedik ama halledeceğini söyledi."

"Melih?"

"Gelemeyeceğim, diye mesaj attı."

"Sebebini yazmış mı?"

"Hayır."

"Neyse, maça başlayalım."

Emir, Umut, Ozan, Hazar ve Kadir bir takım olmuştu. Sefa, Emrah, Mert, Murat ve Salih de bir takım olmuştu. "Kaleci?" diye sordum.

"Benim!" diyerek kaleci eldivenlerini sallayarak, Süleyman girdi sahaya.

"E bir kaleci daha olması lazım!" dedim.

"Burada vardır biri." dedi Sefa. "Sülo, önce kimin takımına geçeceğini seç."

"O piti piti, yap." dediğimde, Ozan beni desteklerken diğerleri 'saçmalama' der gibi baktılar. "Ne?! Çok mantıklı!"

Süleyman bana gülerken Ozan çoktan 'o piti piti' yapmaya başlamıştı bile. "Dur ben yapacağım!" dedi Süleyman, Ozan'ın havadaki eline vururken.

"İyi be, yap o zaman."

Süleyman, o piti piti yaptıktan sonra hangi takıma gideceği belli olmuştu. Emirlerin takımına gitmişti. "Bizim kaleci yok?"

"Dur, şuradan birini çağıralım." dedi Kadir ve yanımızdan ayrıldı.

"Ben nerede duracağım?"

"Orada dur işte!"

"Ya top gelirse?"

"Biz nazikçe oynuyoruz(!)"

"Tabiri caizse hayvan gibi demek istedi!"

"Kızım saha büyük zaten! Yirmi iki kişi oynamıyoruz! On kişi oynuyoruz. Bir köşede dur!"

"Tamam." dedim ve çantamı çıkarıp yere oturdum. Kadir, yanında kaleci eldivenlerini takan biriyle gelince elime bir düdük tutuşturdu.

"Maç izledin mi hiç?"

"Milli maç, evet!"

"Mert Müldür'e de orada aşık oldu işte!" dedi Emir.

"Neyse, düdük sana emanet! Nefesine kuvvet! Arada bir üfür!"

"Tamam."

Herkes yerini alınca dudaklarımın arasındaki düdüğü çaldım ve maç başladı. Telefonumdaki saate baktığımda saatin dört buçuk olduğunu gördüm.

Topa Emir vurarak başlatı ve orta sahada bir süre kendi ayağında oynadıktan sonra Umut'a pas attı. Umut, karşısına geçen Emrah'a çalım atıp onu atlattıktan sonra Hazar'a pas verip kaleye yaklaşmasını sağladı. Salih, ondan topu almaya çalışırken Hazar ona çalım atmıştı ve Salih'in göğsüne dirseğiyle vurmuştu.

Hemen düdüğü çalıp maçın durmasını sağladım. Hazar iki eliyle dizlerine vurup ofladıktan sonra topu orada bırakıp kendi yerine döndü. Salih, serbest vuruşu kullanıp Sefa'ya pas attığında karşısına hemen Ozan geçti. Sefa, Ozan'ı atlatıp Mert'e pas attığı sırada araya Kadir girdi ve hemen topu aldı. Bir anda arkasından gelen Emrah, topu aldı ve yönü değiştirip rakip kaleye ilerlemeye başladı. Kaleye yakın duran Murat'a pas attı. Murat, topla ayağında bir süre oynadıktan sonra kaleye şut çekti. Süleyman'ın elleri arasından kaçan top kaleye girdikten sonra düdüğü çalıp golü verdim.

Onlar sevinirken Emrah onlara gözlerini devirdi. Düdüğü çaldığım sırada maç tekrar başlamış oldu. Yirmi dakika geçmişti ve ilk yarının bitmesine yirmi beş dakika kalmıştı.

Süleyman, kaleden pas vererek topu Emir'e gönderdi. Emir, topla oyalanmadan hızla Ozan'a atıp ilerlemesini sağladı. Ozan, topu kendi ayağıyla çevire çevire ilerlerken, kayarak müdahele etti Sefa. Ozan yere düştüğü anda hemen düdüğü çaldım. Sefa, gözlerini büyütüp bana bakmaya başladı. "Bana da mı?"

"Tarafsızım!"

"Her ne olursa olsun, benden taraf olman gerekirdi!" dedi, trip atarak.

"Kalbim seninle, yego!"

"Eyvallah, yego!"

Kadir, serbest vuruşu kullanıp maçı tekrar başlattığı sırada Emrah, Kadir'i çekiştirerek topu almaya çalışınca dudaklarımın arasındaki düdüğe üfledim. Herkes durup yine bana bakmaya başlayınca, Emrah topa sinirle vurup, "Yav bu da her şeye faul diyor!" dedi.

"Düzgün oyna o zaman!"

"Tamam, başlat hadi!"

Tekrar düdüğü çaldığımda oyun kaldığı yerden devam etti. Kalenin önündeki Sefa'ya pas atıldı ve Sefa gol atmak için hızla giderken önüne geçen Umut'a sert bir çalım attıktan sonra topu kaleye atınca hızla düdüğü çaldım.

Elimi kaldırıp, 'gol değil' dercesine parmağımı salladığım sırada ellerini beline koyup gözlerini kapattı ve alt dudağını ısırdı. Gözlerini açıp hızla bana doğru yürümeye başlayınca oturduğum yerden kalkıp koşmaya başladım. Koşarken tökezleyip düştüğümde diğerleri gülerken Sefa bana yetişip belimden tuttu ve sırt üstü beni havaya kaldırdı. Yerden beş-altı santim yüksekteyken yerle bakışıyordum.

"Kızım o golü sana armağan edecektim! Niye düdüğü öttürüyorsun?!"

"Faul yaptın ama!" diye bağırdım. Çünkü her an beni yere bırakıp, yüzümün yamulmasına sebep olabilirdi.

Beni bir süre sarsıp doğrulttuğunda omzuna vurdum. "Yav hadi!" dedi, bıkkınca Mert.

"Kaç dakika kaldı maçın bitmesine?"

Telefonumun yanına dönüp saate baktım. Saat beşi çeyrek geçiyordu. Tam kırk beş dakika olmuştu. "Kırk beş dakika dolmuş!"

"İyi tamam. Ara verelim yoruldum." dedi Emrah ve kendini yere atıp uzandı.

Diğerleride onun gibi sahaya uzanınca bende yanlarından oturdum. "Bir-sıfır." dedim.

"Golümü haksız yere saymadın!"

"Kes lan!" dedi Umut. "Beni düşürdün!"

"Harbi acıyor mu bir yerin?"

"Kalbim dışında her yerim sağlam!"

"Nereden geliyor bu dram?"

"Umo, senin yarışma ne oldu?"

"İsmimi falan yazdırdım ama şarkıyı seçip hemen bildirmem gerekiyor."

"Bizim okuldan kaç kişi katılmış?"

"Altı kişi. Hepimizi dinleyip aramızdan birini seçecekler."

"Söyleyeceğin şarkıyı seçtin mi?" diye sordum.

"Hayır. Size danışacaktım bende!"

"Bir anda sorunca da aklıma gelmedi!"

"Hep öyle olur zaten!"

"Aklında şarkı falan var mı?"

"Kara treni mi söylesem?"

"Güzel aslında."

"Karadır kaşlarını söyle!"

"Dargınım söyle, allasen!"

"Dostum dostum da olabilir!"

"Hayır!" dedim. "Ferdi Tayfur'dan bana sor'u söyle!"

"Tamam. Söylediklerinizin arasından bir tane seçeceğim!"

"Ödül falan var mı?"

"Paraymış ama ben beğenmedim."

"Niye? Az mı geldi?"

"Kupa mı versinler?"

"Ne bilem, para sevmiyorum!"

"Millet para için neler yapıyor? Bizimki para beğenmiyor!"

"Kanka bir yarışmaya katılıyorsun ve sana para veriyorlar. Parayı harcadın bitti, ee bunun anısı nerede?"

"Yani haklı bir yandan!"

"Parayı çerçevelettir!"

"Şirin, zekan mükemmel."

"Biliyorum."

"Allah'tan farkındasın yani!" dedi alayla, Emir.

"Tamam, on beş dakika geçti! Kalkın!"

"Sen hakemliğe devam edersen ben oynamam!" dedi Emrah.

"Niye ya?"

"Kızım her şeye düdük çalıyorsun! Ben tekme tokat dalamayacak mıyım bunlara?"

Hemen düdüğü çaldım. "Yine faul verdi!" dedi Hazar, gülerek.

"Niye kırmızı ve sarı kartım yok ya?"

"Allah'tan yok! Yoksa sahada kimse kalmazdı!"

"Çok komiksin, Emir!"

"Neyse hadi başlayalım!"

Onlar maça tekrar başlamışken bu sefer yaptıkları faullere düdük çalmamıştım. Yerde ayağını tutup debelenen Emrah bir elini kaldırıp bana baktı.

"Kızım faul yaptı!"

"Her şeye düdük çalınmaz! Kalk ayağa!"

"Oh, iyi oldu!" dedi Ozan, yerde duran Emrah'a. "Hakemi mi beğenmezsin sen?"

"Mert Müldür'ü izlemek daha zevkliydi!"

Sıkılarak söylediğim cümleden sonra elleri belinde nefes nefese duran Sefa, göz ucuyla bana bakmıştı. Bir süre öyle baktıktan sonra gözlerini devirip önüne döndü.

Ondan gözlerimi ayırdım ve maçı tekrar başlattım. Maç boyunca fazla müdahele etmemiştim ve sonunda maç bittiğinde hepsi harap olmuş bir şekilde kendilerini yere attılar. 

Onlara doğru yaklaşıp sesli nefes alış verişlerini dinledim. Telefonumun melodisi ortamda yükselince hemen cevaplandırıp kulağıma götürdüm. "Efendim baba."

"Kızım hiç kimse evde yok. Neredesiniz?"

"Emir ile yan yanayız biz. Annemde arkadaşlarıyla yemeğe gitti."

"Annenden haberim var. Siz haber vermediniz merak ettim."

"Anladım. Samet seninle mi?"

"Evet. Siz neredesiniz?"

"Akgün'e yakınız. Fırat Halı Sahadayız."

"Ne işiniz var orada? Çok uzak. Ben gelip araba ile sizi alayım."

"Olur, tamam."

Telefonu kapatıp Emir'e baktım. "Baba bizi almaya gelecek."

"Tamam."

Emir, ayaklanıp kramponlarını çıkardı ve spor ayakkabılarını giyindi. "Hasta olacaksınız." dedim. "Terlediniz ve hava soğuk."

"Merak etme." dedi Sefa ayağa kalkarak. "Kışın Mert Müldür'de maçlara çıkıyor ama hasta olmuyor." Tersçe bakıp koluyla terini sildi. Ayağa kalkıp çantamın yanına gittim ve sırtıma takıp çıkışa doğru ilerlemeye başladım.

Emir diğerleriyle görüşüp yanıma gelince beraber sahadan çıkıp babamı beklemeye başladık. "Bir şey mi oldu?" diye sordu.

"Hayır."

Bir süre sonra babam gelince arkaya, Samet'in yanına, Emir öne oturdu. "Bu soğukta maç mı oynanır be oğlum? Hasta olacaksın!"

"Bir şey olmaz."

"Ee gününüz nasıl geçti?" diye sordu babam.

"İyiydi." dedim. "Sen ne yaptın Samet?"

"Dünküyle aynı."

Söylediği şeye güldük. "Baba bana yeni bilgisayar alsana!"

"Var zaten."

"O eski, yenisini alalım."

"Çalışıyor zaten yenisine gerek yok."

"Ya baba, lütfen!"

"Hayır, dedim Emir."

Emir, arabanın kapısını yolun ortasında açıp, "Aşağı atarım kendimi"

"Lan kapat kapıyı! Delirdin mi?"

"Alacak mısın?"

"Kapıyı kapat!"

Onlar tartışırlarken Samet ve ben arkada gülüyorduk. Anlamadığım tek şey kapılar niye kilitli değildi?

"Alacak mısın?"

"Yav he alacağım. Kapat şunu!"

Emir, kapıyı kapatıp babama gülümseyerek baktı. Daha sonra hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya başladı. "Ee baba, senin günün nasıl geçti? Var mı hiç aksiyon?"

^^^^^

Emiiiiiirrrr 🥰

Kitap okul açılana kadar biter dedim ama sanırım devam edecek. Bitirmeye çalışacağım diyelim.

Hoşça kalın kitapla kalın 💞

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

AFOTİK (Ara verildi) Nur द्वारा

किशोर उपन्यास

2.5K 353 8
Şimdi durun bir saniye lütfen. Gözlerinizi kapatın ve bir kafede olduğunuzu düşünün. Burnunuza vişneli brownie ile kahve kokusu doluyor. Sonra haya...
ARTİST Jiminsiiii द्वारा

फैनफिक्शन

92.8K 7.9K 32
Dünyaca ünlü oyuncu Jeon Jungkook korumasının küçük kardeşine aşık olur .
310K 27.2K 36
[TAMAMLANDI] Ekin: Ya birader kusura bakma ama Ekin: Ben senin derdini sikeyim derdini Ekin: Saat üç Ekin: Gece gece ne derdin var da vuruyorsun şu d...
8.4M 494K 86
0539*******: Bir inanışa göre, 0539*******: Kağıttan bin tane Turna kuşu katlayan kişiye bir dilek dileme hakkı verilir. 0539*******: Beraber dilek...