LİSE SAKİNLERİ SERİSİ

By zeyneparada

1.4M 164K 50.1K

Romantik Komedi | Dram içeren bir kurgudur. Okurken kahkahalarla gülmek istiyorsan içeriye gir!! Lise Sakinl... More

Tanıtım
1.Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
Duyuru
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
İkinci Kitap-1. Bölüm
İkici Kitap-2. Bölüm
İkinci Kitap-3 . Bölüm
İkinci Kitap-3 . Bölüm
İkinci Kitap-4 . Bölüm
İkinci Kitap-5 . Bölüm
İkinci Kitap-6. Bölüm
İkinci Kitap-7. Bölüm
İkinci Kitap-8. Bölüm
İkinci Kitap-9. Bölüm
İkinci Kitap-10. Bölüm
İkinci Kitap-11. Bölüm
İkinci Kitap-12. Bölüm
İkinci Kitap-13. Bölüm
İkinci Kitap-14. Bölüm
İkinci Kitap-15. Bölüm
İkinci Kitap-16. Bölüm
İkinci Kitap-17. Bölüm
İkinci Kitap-18. Bölüm
İkinci Kitap-19. Bölüm
İkinci Kitap-20. Bölüm
İkinci Kitap-21. Bölüm
İkinci Kitap-22. Bölüm
İkinci Kitap-23. Bölüm
İkinci Kitap-24. Bölüm
İkinci Kitap-25. Bölüm
İkinci Kitap-26. Bölüm
İkinci Kitap-27. Bölüm
İkinci Kitap-28. Bölüm
İkinci Kitap-29. Bölüm
İkinci Kitap-30. Bölüm
İkinci Kitap-31. Bölüm
İkinci Kitap-32. Bölüm
İkinci Kitap-33. Bölüm
İkinci Kitap-34. Bölüm
İkinci Kitap-35. Bölüm
İkinci Kitap-36. Bölüm
İkinci Kitap-37. Bölüm
İkinci Kitap-38. Bölüm
İkinci Kitap-39. Bölüm
İkinci Kitap-40. Bölüm
İkinci Kitap-41. Bölüm
İkinci Kitap-42. Bölüm
İkinci Kitap-43. Bölüm
İkinci Kitap-44. Bölüm
İkinci Kitap-45. Bölüm
İkinci Kitap-46. Bölüm
İkinci Kitap-47. Bölüm
İkinci Kitap-48. Bölüm
İkinci Kitap-49. Bölüm
İkinci Kitap-50. Bölüm
İkinci Kitap-51. Bölüm
Üçüncü Kitap - 1. Bölüm
Üçüncü Kitap - 2. Bölüm
Üçüncü Kitap - 3. Bölüm
Üçüncü Kitap - 4. Bölüm
Üçüncü Kitap - 5. Bölüm
Üçüncü Kitap - 6. Bölüm
Üçüncü Kitap - 7. Bölüm
Üçüncü Kitap - 8. Bölüm
Üçüncü Kitap - 9. Bölüm
Üçüncü Kitap - 10. Bölüm
Üçüncü Kitap - 11. Bölüm
Üçüncü Kitap - 12. Bölüm
Üçüncü Kitap - 13. Bölüm
Üçüncü Kitap - 14. Bölüm
Üçüncü Kitap - 15. Bölüm
Üçüncü Kitap - 16. Bölüm
Üçüncü Kitap - 17. Bölüm
Üçüncü Kitap - 19. Bölüm
Üçüncü Kitap - 20. Bölüm
Üçüncü Kitap-21. Bölüm
Üçüncü Kitap-22. Bölüm
Üçüncü Kitap-23. Bölüm
Üçüncü Kitap-24. Bölüm
Üçüncü Kitap-25. Bölüm
Üçüncü Kitap-26. Bölüm
Üçüncü Kitap-27. Bölüm
Üçüncü Kitap-28. Bölüm
Üçüncü Kitap-29. Bölüm
Üçüncü Kitap-30. Bölüm
Üçüncü Kitap-31. Bölüm
Üçüncü Kitap-32. Bölüm
Üçüncü Kitap-33. Bölüm
Üçüncü Kitap-34. Bölüm
Üçüncü Kitap-35. Bölüm
Üçüncü Kitap -36. Bölüm
Üçüncü Kitap-37. Bölüm
Üçüncü Kitap-38. Bölüm
Üçüncü Kitap-39. Bölüm
Üçüncü Kitap-40. Bölüm
DUYURU
EMİR BERMA

Üçüncü Kitap - 18. Bölüm

4.9K 477 291
By zeyneparada

Selaaaam! Biz geldik!

Sonudan bölümü bitirebildim oamaosksoskks

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın.

Keyifli okumalar...

^^^^^

Emir Berma...

Birkaç saniye önce...

Araba yoldan çıkınca kaza yapacağımızı anlamıştım ve hızlı davranarak kemerimi açıp aynı anda kapıyı da açmıştım. "Saçmalamayı kes-" dememe kalmadan araba çarpmak üzereyken hemen kendimi aşağıya atmıştım.

Yolun sonuna doğru yuvarlanırken arabanın sertçe bir ağaca çarptığını gördüm ve büyük bir gürültü koptuğunu duydum.

Bir süre sesli nefesler alıp verdikten sonra ayağa kalkıp arabaya doğru ilerlemeye başladım. Kolum çok ağrıyordu ve yüzümden bir şeyin aktığını hissediyordum.

Arabanın yanına geldiğimde Helin, kafasını direksiyona yaslamıştı. "Helin!" diyerek konuştum ama sesini çıkarmadığında bilincinin kapanmış olduğunu anladım.

Yolun başında siyah bir araba görünce yolun yan tarafına inip bir ağacın arkasına saklandım. Siyah araba, Helin'in arabasının yanında durup, içindeki adamlar aşağıya indiklerinde, o adamın telefonumu alan kişi olduğunu gördüm. Onlar Helin ile ilgilenirken sessizce arabanın yanına gittim ve telefonumu aramaya başladım. Arka koltukta gördüğüm telefonumu elime alıp yine aynı ağacın arkasına saklandım.

Helin'i arabadan çıkarıp kendi arabalarına koyduktan sonra uzaklaşmaya başladılar. Hemen yola çıkıp ablamı aradım.

Şirin Berma...

Bizimkiler motorlarıyla karakolun önünde polislerin yola çıkmasını beklerken, Selin bir anda hızla koluma dokunup göğsünü tutunca telaşla ona baktım. "Ne oldu?!" dedim korkuyla.

Birkaç saniye daha aynı şekilde durup elini indirdi ve sesli bir nefes aldı. "İçime sanki bir şey oturdu!"

"Öküzdür o!" dedi Mert.

"Peki şimdi?" dedim telaşla.

"Bir anda geçti." dediğinde kafamı salladım. Polisler karakoldan çıkıp arabalara yönelince bizimkilerde hemen motorlarını çalıştırdılar.

O anda telefonumun çalmasıyla ekranı açtım ve Emir'in aradığını görünce yanımda motoruyla duran Sefa'ya gösterdim. "Aç çabuk!"

"Emir!" diyerek telaşla kulağıma götürdüm.

"Abla ben onların ellerinden kurtuldum. Beni gelin alın buradan!"

"Neredesin sen?!"

"Bilmiyorum." dedi. "Konum atayım."

Telefonu kapattı. "Kurtulmuş! Konum atacak. Gidip alalım."

"Polislere haber verelim!" dedi Salih ve yanımızdan ayrıldı. Konum bana değil, Sefa'ya gidince onun gelmesini istediğini anladım.

"Siz okula dönün." dedi ve saçlarıma dokundu. "Onu alıp geleceğim."

Hepimiz kafamızı salladıktan sonra Sefa yanımızdan ayrılıp gidince bizde okula doğru ilerlemeye başladık.

"Mert!" diyerek konuştu, Melih. "Motor sürmediğin için üzülüyor musun lan?!"

"Evet!" dedi üzgünce, Mert.

"Artık yalnız değilsin kardeşim. Benimde motor yok." dedi Melih, kolunu onun omzuna atarak.

Aklıma Melih'le geçirdiğimiz kaza gelince bir anda irkilmiştim. Bunu fark eden Melih diğer kolunu omzuma atıp beni sarstı. "Kendine gel vırre!"

Söylediği şeye güldüm ve Selin'e döndüm. "Özel güçlerin mi var cidden?!" diye sordum. "Hani, varsa söyle! Harcanıyorsun burada!"

"Tövbe tövbe." dedi gülerek.

Sefa Ayves...

Konumun gösterdiği yere sonunda geldiğimde yavaşlamıştım ve etrafıma bakarak Emir'i arıyordum. Bir anda yolun kenarından bir şey çıkıp motorun önüne atlayınca aniden durduğum için motordan düşmüştüm. Yerde uzananın, motorun önüne atlayan o şeyin, aslında Emir, olduğunu gördüğümde hızla ayağa kalkıp yanına yaklaştım.

"Emir!" diye bağırdım. Sırt üstü uzanmıştı ve gözleri kapalıydı. Çarpmadığıma emindim. "Lan Emir!"

"Ne bağırıyorsun kulağımın dibinde?!" diye bağırıp, hızla doğrulunca korkup geri çekildim.

"Döverim seni çocuk!" dedim sinirle ve onu kendime çekip sıkıca sarıldım.

"Aşkım bende seni çok özledim!" diyerek, alay edip, bana sarılınca gözlerimi devirip onu ittim.

"Aşkına osurayım!" dediğimde, yüzünü buruşturarak ayağa kalktı.

"Ablamda sende osuruktan insanlarsınız!" dediğinde gülerek onu kendime çektim ve kafasını öptüm.

"Başın yaralanmış! Hastahaneye gidelim." dediğimde kafasını salladı. Motorumu düzeltip oturduğumda o da arkama geçip oturdu. Motoru hızla sürüp bulunduğumuz yerden uzaklaştığım sırada Emir, adamlara karşı yaptıklarını anlatıyordu.

"İşte geçtim karşılarına 'Allah'tan başka kimseden korkmam' dedim. Sonra hepsini üç-beş tur dövdüm. Helin de bana aşık olmuş. Senden hemen nasıl vazgeçtiğini anlamadığımı söyledim, senden zaten vazgeçmiş olduğunu, ondan başkasını, daha çok sevmeni yedirememiş. Daha yalan-gerçek ben bilmem. Allah bilir. Sonra kaza yaptık. Bunun bilinci falan kapandı, adamlar geldi götürdü. Sanırım benimle olduğunu anladılar. Bu yüzden bizi çabuk buldular."

"Aslan yegom benim!" dedim onu överek. "Allah'an gurban!"

"Mahalle baba diyor!" diye bağırınca, güldüm. Çok seviyordum lan bu çocuğu!

"Sonra, bana ne kadar hayran olduğunu anlattım, ona."

"Güzel senaryo yazıyorsun! Gelecekteki mesleğin olabilir!" diyerek dalga geçtiğimde omzumu dişledi. "Golden, oğlum sakin ol!"

"Tövbe yarabbim!" dedi sabırla. Güldüm. Hastahanenin acil kısmında durdum ve beraber inip içeriye girdik.

Emir'in yarasına pansuman yapılırken, bende yanından biraz uzaklaşıp Şirinem'i aradım. "Ne oldu? Ne yaptınız?" diyerek hızla konuşunca sırıttım.

"Emir'i bulamıyorum. Sanırım ben gidene kadar adamlar onu yakalamış olmalı." diyerek konuştum.

"Ciddi misin Sefa?"

"Kızım bu konuda şaka yapmam! Yok işte Emir!"

"Of!" diyerek söylendiği anda sesinin boğuk çıktığını duymuştum. Telefonu kapatmayıp, sessizce gülerek Emir'e yaklaştım ve telefonu ona uzattım. Elimden alıp konuşmaya başlayınca kulağımı telefona yasladım.

"Abla!"

"Emir!"

"Ne bağırıyorsun kızım? Kendine gel!"

"E hani Sefa seni bulamamıştı?" dedi şaşkınca. Emir'in bakışları bana dönünce gülmeden edemedim.

"Sefa mı? Hangi Sefa? Bana hayran olan Sefa mı?" Kafasına hafifçe vurdum. "İdolünü kurtardı ya! Aslan gencim benim!"

"Allah'ım yarabbim ya!" diyerek sabırla konuştu, Şirin.

"Ee Semra'm nerede?"

"Yanımda. Vereyim mi telefonu?"

"Gerek yok. Gelince konuşuruz." dedi ve ablasının yüzüne kapatıp bana verdi. "Bu arada senin telefonu kullanınca istemsizce telefonu kapatası geliyor insanın!"

"Canım telefonum!" dedim ve öpüp sarıldım.

Yaklaşık bir saat sonra hastahaneden çıktık. Emir beyimizin kolu incinmişti, bu yüzden alçıya almışlardı. "Tüh ya!" diyerek söylendi. "Keşke sağ alçıya alınsaydı!"

"Niye lan?!"

"Sağ elle yazı yazıyorum ya ben!" dediğinde güldüm ve motoruma bindim.

"Eve mi? Okula mı?" diye sordum.

"Okula gidelim. Kolum sargıda ya, millet imza atsın!"

"Ne salak bir çocuksun?" dediğimde, omzumu sıktı. "Tamam lan bırak!"

"Ha şöyle yola gel!"

"Emir, kolun iyileşsin, boğuşalım!"

"Olur."

Okula geldiğimizde binanın yan tarafına motorumu bırakıp, Emir'e taktığım kaskı çıkarıp, motorun üzerine koydum ve beraber okula doğru ilerlemeye başladık. "Nereden geliyorsunuz?!" diye sordu, okuldan çıkan Erkan hoca.

"Hastahaneden!" dedi Emir. "Kolumun üzerine düştüm. Sefa'da beni hemen hastahaneye yetiştirdi. Kahramanım benim! Sonrada alçıya aldılar. Şimdi de buradayız!"

Hoca alkış çaldı. "Çok güzel anlattın. En ince detayına kadar. Bize haber vermeniz gerekmiyor muydu?"

"Kan kaybından ölürdüm diye beni hemen hastahaneye götürdü." dediğinde Emir, hoca onun bant takılmış başına baktı.

"Tamam, geçin hadi!"

Okula girdiğimizde Emir kendi sınıfına girerken bende bizim kattaki lavaboya girdim. Yüzümü yıkadığım sırada kabinlerin birinden Hazar çıktı. "Emir nerede?" diye sordu hemen.

"Öldü." dediğimde omzuma vurdu.

"Tövbe tövbe! Düzgün konuş lan!"

"Az önce yamuk mu konuştum?" dedim ona su fırlatırken. Elleriyle kendini korumaya çalışırken, bu hâline güldüm.

"Yaptığın espriye tüküreyim! Emir nasıl oldu?"

"Kolunu incitmiş! Ama sağ kolunu incitmediği için üzülüyor." dedim.

"Niye?"

"Sağ ile yazı yazıyormuş." dediğimde gülüp, ellerini yıkamaya başladı.

"Bu arada osurdun mu?" diye sordu.

"Abdestim var lan!" dedim kaşlarımı çatarken.

"Tamam, o zaman abdestin bozuldu!"

Emir Berma...

Kapıyı çalıp açtıktan sonra içeriye girmemle hoca da dahil herkes bana bakmaya başladı. "Ne oldu sana?!" dedi hoca şaşkınlıkla.

"Kaza hocam." dedim.

"Nerede oldu?"

"Konum veremiyorum ne yazık ki!" dedim dudaklarımı birbirine bastırarak.

"Emir, cidden ne oldu sana oğlum? Sabah okulda görmüşler seni!" dedi hoca, telaşla.

"Hocam, kaza dedim ya. Ciddi bir şey yok." dedim ve yerine oturdum.

"Keşke eve gitseydin."

"E hocam beni bilirsiniz! Derslerime düşkün bir insan olarak burada bulunuyorum!"

"E çıkar yaz o zaman bunları." dedi hoca, tahtayı göstererek.

"Hocam kolum alçıda!"

"Emir, sen sağ elinle yazıyorsun!" dedi Yağmur. Anlamayarak dönüp ona baktığımda sınıfta herkes 'ooo' diye bağırmaya başlamıştı bile.

"Sağ ile yazıyormuşsun!" dedi hoca.

"Ya şimdi hocam, sol kolumun ağrısı sağa da geliyor. O yüzden yazamıyorum yani!"

"O zaman dinle sadece!"

"Dinlemesem de olmuyor mu?"

"O niye?"

"Hoca başımı da vurdum ya! Ağrıyor biraz!"

"Emir, gelmeseydin evladım!"

"Hocam, burada bulunmak bile bir şeref!" dedim ve tahtayı gösterdim. "Lütfen, siz devam edin!"

Şirin Berma...

Hazar ve Sefa girince olduğum yerde dikleşerek bakışlarımı Sefa'nın üzerine diktim. Göz kırpıp yerine oturunca sesli bir nefes aldım ve omzularımı indirdim.

"Hocam sınavda nerelerden sorumluyuz?" diye sordu, Salih.

"İşlediğimiz yerlerden."

"Onca konudan sorumlu muyuz?" dedi şaşkınca, Selin.

"Onca konuyu dinleseydiniz o zaman!"

"Onca konuyu, şahsen ben dinledim." dedi Melih.

"Yazarları sorsam bilemezsin bile!" dedi hoca.

"Yo, biliyorum. Namık Kemal!" dedi Melih. "Onu da şeyden biliyorum, Kadir yalan söylediğinde genelde ona hitaben kullanıyorum!"

"Ben yalan söylemem!"

"Derken bile yalan söyledi!" dedi Buse.

"Bu iftiradan başka bir şey değildi? Adli işlemler başlatılsın derhal!" Kadir'in sitemine güldüm.

"Bende bir acıkmışım, bir acıkmışım hiç sormayın yani!"

"Mertço, sormadık zaten." dedi Sefa. "Sormaya da niyetimiz yok!"

"Sıla olsa hemen sorarsınız ama!" diyerek isyan etti.

"Yok anam yok! Aynı kaderi yaşıyoruz!" dedi Sıla, ona öpücük atarken.

"Neyse ne?!" dedi hoca. "Sınavınız şıklı olacak ama kolay değil. Ona göre çalışın."

"Hocam sınav kolay dediğinizde bile çalışsam yapamıyordum, zor olduğu için hiç çalışmam." dedi Emrah.

"Emrah sınıfta kalacaksın lan!" dedi Hazar. "Bir şeyler yapman lazım!"

"Valla Ece'ye söyleyin, beni ilgilendirmez." dedi Emrah.

"Ne alaka Ece?"

"O kopya veriyor bana!"

"Ece'nin de notları yüksek olsa bari!" dedi Semra.

"Yüksek bir kere!"

"Edebiyatın kaç?"

Ece, sınıfa göz gezdirdikten sonra bakışlarını camdan dışarıya çevirdi. "Kırk dokuz." dedi ve hocaya döndü. "Hocam bir puanımı neden vermediniz?"

"Ece, ortada koskocaman elli bir puanın yok iken bir puanını mı soruyorsun?"

Hocanın söylediği şey ile hepimiz güldük. "O bir puan hayatımı kurtaracaktı ama." dedi Ece.

"Çok çalışın! Anladınız mı?"

"Tek anladığım bu zaten." dedi Sefa. Güldüm.

"Yarabbim sabır ver!" dedi hoca. "Hiçbir hoca sizi bırakmaz, merak etmeyin!"

"Biz kalırız diye düşünüyorduk!"

"Aman Allah korusun! Seneye aynı şeyleri yaşamayı hangi hoca ister?"

"Hocaları bilmem ama ben yine aynı şeyleri yaşamayı isterim!" dedi Ozan.

"İyi, sen istemeye devam et."

"Bu arada öğle arası bu teneffüs mü?" diye sordu, Berfin.

"Hâlâ dersteyiz farkındaysanız!" dedi hoca.

"Pardon hocam." dedi Berfin ve tekrar bizlere doğru döndü. "Öğle arası?"

"Bu zil çalınca öğle arası, Berfin." dedi hoca.

"Teşekkür ederim, hocam."

"Zilin çalmasına kaç dakika var?" diye sordu, Şeyma.

"On beş dakika var daha."

"Murat, saldın mı kanka?"

"Ya niye her koku geldiğinde benden biliyorsunuz?"

"Sürekli sen salıyorsun da, ondan!"

"Ne yapayım, bağırsaklarım çalışıyor!"

"Senin o bağırsaklarını alıp, gere gere boynuna dolayıp, sidikle nefesini keserim çocuk!" Emrah, ettiği küfürden sonra burnunu kapatarak kalkıp camı açtı.

"Seni Allah kahretmesin, Murat!"

"Gül gibi kokuyor, oh mis!" dedi Murat, kendi kokusunu içine çekerken.

"Allah'an ben kusacağım şimdi buraya!" dedi Feyza ve burnunu kapatarak hızla ayağa kalktı. Hepimiz onun gibi ayağa kalkıp sınıftan çıkarken bir tek içeride Murat ve hoca kalmıştı. Kafamı uzatıp içeri baktığım sırada hoca Murat'a, sinirle bakıyordu.

"Dersi kaynatman için bir gaz bile yetiyormuş be, Murat!"

Gülerek geri çekildim ve diğerlerine katılarak aşağıya indim. Zilin çalmasına on dakika varken hepimiz kantine girdik. "Pislikler istila etti!" dedi kantinci abi.

Bizimkiler güldüler. Abiyle iyi anlaşıyorlardı. Özellikle Mert! Gidip kendime bir tane tavuk döner ve ayran alıp bir masaya geçtim. Sıla, Mert, Duygu ve Sefa da bana katılırken bir kısım bir şeyler alıyordu, bir kısım ise bu soğukta bahçeye çıkıyordu.

"Gakgo, Emir nasıldı?" diye sordu, Mert.

"Kafasını çarpmıştı. Oraya pansuman yapıldı. Sol koluda alçıya alındı. Doktor on gün sonra çıkarabileceğimizi söyledi!"

"Ya!" dedim üzülerek.

"Üzülme." dedi Sefa. "Onun keyfi yerinde."

"Niye?" diye sordu, Duygu.

"Aslında sol kolu alçıda diye üzgün, keşke sağ olsa, diyordu." dedi Sefa, gülerek.

"Manyak mıdır nedir?" dedim.

Yemeğini alıp yanımıza Semra geldi. "Seninkinin durumu ağır." dedi Sıla.

"Şirin iyi dedi ama!" dedi telaşla, Semra.

"Doktor durumu ağır demiş ama Sefa söylemek istememiş." dedi Mert.

"Sizin yazacağınız senaryoya osurayım." dedi Sefa.

"Allah'ın sevisen osurma!" dedim elimle burnumu kapatırken. "Daha fazla dayanmaz bu beden."

Güldüler. "Tamam, tüküreyim o zaman. Ölmüş desenize!" Gözlerimi büyütüp şaşkınca ona baktım. "Yavrum, senaryo dediğin böyle olur. Ne yapayım?"

"Asıl ben senin yazacağın senaryoya-" demişti ki Semra, ağzına yemek tıkarak onu susturdu, Duygu.

"Emir'den alıp veremediğiniz ne var sizin?" dedi Duygu.

"Alıp verecek bir şeyimiz yok diye uğraşıyoruz!" dedi Sefa. "Bu arada o benim kaynım, onunla bir tek benim alacak vereceğim olur!"

"He tamam." dedi elini savururken, Sıla.

Sefa, onun elini tutup ısırınca, Sıla hızla ayağa kalkıp diğer eliyle ona vurmaya başladı. "Oha!" dedi Sefa ve hemen geri çekildi.

"İz çıktı elimde!" dedi Sıla, isyanla yerine otururken.

"Tadı nasıldı bu arada?" diye sordu, Mert.

"Neyin?" dedim anlamayarak.

"Sıla'nın elinin." dediğinde Mert, güldüm. Sıla ise onun kafasına vurup yemeğini yemeye devam etti.

"Bakın, pazartesi sınavlar başlıyor. Bunlara ciddi anlamda çalışmamız gerekiyor." dedim.

"Evet ya!" dedi Duygu. "İlk dönemin bitmesine bir ay kalıyor sonra."

"Sınavlardan sonra okula gelmiyoruz değil mi?" diye sordu, Semra.

"Niye?"

"On ikinci sınıflar sınavlar bitince, üniversite sınavına rahat çalışmak için okula gelmiyorlar. Yok yazılmıyorlar yani!" dedi Sıla.

"Son bir ayda da bayağı ders çalışalım ki, bari ara tatilde biraz gezeriz."

"Nereyi gezeceksin bu kışta?!" dedi Sefa.

"Hazarbaba'ya gideriz hep beraber işte." dedi heyecanla, Duygu.

"Tamam siz gidin. Ben uyuyacağım."

"Hay senin uykun içine edeler." dedi sinirle, Mert. "Uykudan bizi görmüyorsun!"

"Seni zaten görmeyem, Mert!" dedi Sefa.

"Ya harbiden güzel olur. Sefa, sende geleceksin!" dedim kolumla onu dürterken.

"Gelirim." dedi kafasını sallarken.

Zil çalmıştı ve öğrenciler kantine akın etmeye başlamışlardı bile. "Acaba sınıftan koku çıkmış mıdır?" diye sordum.

"Çıkmıştır ya." dedi Semra.

"Sınıfa gidelim o zaman." dedi ayağa kalkarak, Duygu.

"Ben bir tane daha alıp geliyorum." dedi Mert ve Sıla da onu takip etti.

Duygu ve Sefa, bizim sınıfa çıkarken ben ve Semra, Emir'in sınıfına girdik. Emir'in yanına Yağmur denen o kız oturmuştu ve gülerek onunla konuşuyordu. Semra, sinirle onlara doğru giderken bende peşinden gittim. Emir, Semra'yı görünce hızla ayağa kalkıp ona gülümseyerek baktı.

"Sen neden sürekli benim erkek arkadaşımın dibindesin?" dedi Semra, Yağmur'a bakarken.

"Erkek arkadaşın mı?!" dedi şaşkınca, Emir. "Kız vallah mı?"

Yağmur, gözlerini devirip kendi sırasına giderken Semra gülerek hemen Emir'in yanına oturdu. "Acıyor mu?"

"Yok kız ne acıması? İki Felak üç nas okudum! Hiçbir şeycik olmadı!"

Söylediğine güldüm. Emir, beni görmeyip, sevdiği kızla konuşmaya dalmışken, daha sonra konuşurum diyerekten sınıftan çıkarak kendi sınıfıma gittim. Sefa yine uyku moduna geçmişken, Duygu yemeğini hâlâ bitirmemişti ve defterine göz gezdiriyordu. Ozan, öğretmenler masasına oturmuş kraker yerken, Melih de gizlice telefonuyla oynuyordu. Bende elimdeki ayranı ve tavuğa sarılan kağıdı çöpe atıp camdan dışarı bakmaya gittim.

Ozan, krakerinden bana uzatınca içinden üç tane alıp, dışarı bakmaya başladım. Çardakda, Hazar, Feyza, Berfin, Umut, Kadir oturuyordu. Gözlerimi başka yöne çevirdiğimde bir bankta çay içen Ece ve Emrah'ı gördüm.

Camdan bakmayı bırakıp son krakeri de ağzıma attıktan sonra peteğe yaslandım. Elleri ıslak bir şekilde sınıfa Murat girdi. "Bombanız geldi, bebişlerim!"

"Senin Allah belanı vermesin!" diye bağırdı uyuduğu yerden, Sefa.

----

Hafta sonu hepimiz toplanıp ders çalışmaya çalışmıştık. Arada yine çalışmamız kaynamıştı ama birkaç konuya en azından göz gezdirmiştik. Bugün son sınavımızı olacaktık ve bugünden sonra bir ay okula gelmeyecektik.

Bu bir ay içerisinde de bayağı ders çalışmam gerekecekti. Sonuçta ikinci dönem yine bu dönem gibi geçecekti ve üniversite sınavı yaklaşıyordu. Mezuna kalacağımı düşünüyordum ama yinede çalışıp sınava girecektim. Olmazsa seneye bir daha denerdim.

"Şirin, o notları da versene bakayım bir kere." diyen Şeyma'ya, elimdeki notları uzattım.

"Ece, kopya ver ha!" dedi Emrah.

"Hele önce kendime yapabileyim, Allah büyüktür!" dedi Ece.

"Allah zaten büyük kızım! Sen yeterki iki üç şey söyle!"

"O kadar çalıştık be, Emrah." dedim isyanla.

"Kapasitem yetmiyorsa, benim suçum mu?"

Kadir, alkış çaldı. "Kapasitenin olmadığını kabul ettin." Hepimiz alkış çaldık.

"Lan geçen aile hekimine gittim ya ben!" dedi Mert. "Kanım yokmuş lan benim!"

"E bunu bana gelseydin, bende söylerdim!" dedi Sefa.

"Nasıl?" dedim anlamayarak.

"Her toklaştığımızda eli buz gibi!" dedi Sefa.

"Siz toklaşıyor musunuz?" dedi şaşkınca, Hazar. "Sefa, elini neye sürse yumruklaşıyormuş gibi oluyor!"

"Abart!"

Hoca aniden sınıfa girdi ve hızla elindeki kağıtları dağıtmaya başladı. "Hoca bizden heyecanlı!" dedi Ceylin. Güldüm.

"Nasıl sıfır alacaksınız, çok merak ediyorum!"

"Olumsuzluk içerisinde sınav olamam, lütfen kağıdımı alın." dedi Buse ve daha sonra hızla kağıda gömülüp çözmeye başladı.

"İlk sorunun cevabı ne?!" diye sordu, Emrah.

"Yuh Emrah!" dedi hoca. "Yani gerçekten yuh!"

"Emrah bi' dursaydın adımızı yazsaydık!" dedim.

"Tamam, sessizlik!" diye bağırdı hoca ve daha sonra sınıftan ses çıkmadı.

Sonunda sınav bitmişti ve hoca kağıtlarımızı topladıktan sonra sınıftan çıkmıştı. Bizde çantalarımızı alıp aşağıya inmeye başladık. Son ders değildi ama artık sınavlarımız bittiği için eve gidiyorduk. Bir buçuk ay sonra tekrar gelecektik buraya.

"Aga bir buçuk ay gelmeyeceğiz, sessiz sakince gidemeyiz!" dedi Kadir. "Aksiyon lazım!"

"Ne yapacağız-" dememe kalmadan, Kadir, yangın alarmına sertçe vurup kaçınca bizde hemen kaçmaya başladık. Tüm öğrencilerde telaşlanırken biz bahçeye inip hızla okuldan çıktık. Müdür bizim kaçtığımızı görünce öfkeyle arkamızdan baktı.

Hepimiz okul duvarının arkasına saklanıp aşağıda dizilmiş olan öğrenciler açıklama yapan müdürü dinledik.

"Endişelenmeyin! Okulda yangın yok çocuklar! Lisenin en sakin sınıfı ilk döneme böyle veda etti! Sakin olun!"

^^^^^^^^

Kadir de olmasa aksiyon olmayacak a osksosksoskosks

Bu arada diğer bölümde tamamen bir ayda yaşayacakları şeyi anlatıp Helin belasından ve organ mafyasindan kurtulmalarını anlatıp ondan sonraki bölümlerde yine ilk kitaptaki gibi sahneler yazacağım.

Konudan fazla sapmasın kitap

Bu arada yeni bölüm isterken kitabı en baştan duzenledigimi de unutmayın arkadaşlar. 63. Bölüme kadar düzenledim. Bir de bu aralar sürekli hastahaneye gidip geliyorum. Pazartesi de misafir var. Normalde o gün atacaktım ama bugüne nasipmiş yani yazmaya çalışıyorum ama yoğunluk oluyor. Tez zamanda düzenleme bitecek inşallah ❤️

Hoşça kalın kitapla kalın 💞

Continue Reading

You'll Also Like

10.4K 1.2K 40
[tamamlandı] Her yaz olduğu gibi bu yaz da ailesiyle beraber yazlığa giden Bilge, kendini çok kısa süre içinde beklenmedik bir aşkın içinde bulur ve...
77.8K 8.8K 23
BBYA: Hayatıma nasıl girdiğini bilmiyorum ama, iyi ki girmişsin, karşılıksız olsa da...Seni seviyorum.
1.7M 142K 50
Sedef: Allah yamultmuş zaten seni, bir de ben dokunmayayım Demir: Dikkat et de Allah'ın yamulttuğu bu kişiyle konuşurken sen yamulma Demir: Sonra çok...
496K 17.1K 68
Bir insan kaç kez sol tarafından bıçaklanırdı, kaç kez aynı kişinin onu yaralamasina izin verirdi, kaç kez güvenirdi o kişiye, kaç kez ona zarar verm...