LİSE SAKİNLERİ SERİSİ

By zeyneparada

1.4M 164K 50.1K

Romantik Komedi | Dram içeren bir kurgudur. Okurken kahkahalarla gülmek istiyorsan içeriye gir!! Lise Sakinl... More

Tanıtım
1.Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
Duyuru
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
İkinci Kitap-1. Bölüm
İkici Kitap-2. Bölüm
İkinci Kitap-3 . Bölüm
İkinci Kitap-3 . Bölüm
İkinci Kitap-4 . Bölüm
İkinci Kitap-5 . Bölüm
İkinci Kitap-6. Bölüm
İkinci Kitap-7. Bölüm
İkinci Kitap-8. Bölüm
İkinci Kitap-9. Bölüm
İkinci Kitap-10. Bölüm
İkinci Kitap-11. Bölüm
İkinci Kitap-12. Bölüm
İkinci Kitap-13. Bölüm
İkinci Kitap-14. Bölüm
İkinci Kitap-15. Bölüm
İkinci Kitap-16. Bölüm
İkinci Kitap-17. Bölüm
İkinci Kitap-18. Bölüm
İkinci Kitap-19. Bölüm
İkinci Kitap-20. Bölüm
İkinci Kitap-21. Bölüm
İkinci Kitap-22. Bölüm
İkinci Kitap-23. Bölüm
İkinci Kitap-24. Bölüm
İkinci Kitap-25. Bölüm
İkinci Kitap-26. Bölüm
İkinci Kitap-27. Bölüm
İkinci Kitap-28. Bölüm
İkinci Kitap-29. Bölüm
İkinci Kitap-30. Bölüm
İkinci Kitap-31. Bölüm
İkinci Kitap-32. Bölüm
İkinci Kitap-33. Bölüm
İkinci Kitap-35. Bölüm
İkinci Kitap-36. Bölüm
İkinci Kitap-37. Bölüm
İkinci Kitap-38. Bölüm
İkinci Kitap-39. Bölüm
İkinci Kitap-40. Bölüm
İkinci Kitap-41. Bölüm
İkinci Kitap-42. Bölüm
İkinci Kitap-43. Bölüm
İkinci Kitap-44. Bölüm
İkinci Kitap-45. Bölüm
İkinci Kitap-46. Bölüm
İkinci Kitap-47. Bölüm
İkinci Kitap-48. Bölüm
İkinci Kitap-49. Bölüm
İkinci Kitap-50. Bölüm
İkinci Kitap-51. Bölüm
Üçüncü Kitap - 1. Bölüm
Üçüncü Kitap - 2. Bölüm
Üçüncü Kitap - 3. Bölüm
Üçüncü Kitap - 4. Bölüm
Üçüncü Kitap - 5. Bölüm
Üçüncü Kitap - 6. Bölüm
Üçüncü Kitap - 7. Bölüm
Üçüncü Kitap - 8. Bölüm
Üçüncü Kitap - 9. Bölüm
Üçüncü Kitap - 10. Bölüm
Üçüncü Kitap - 11. Bölüm
Üçüncü Kitap - 12. Bölüm
Üçüncü Kitap - 13. Bölüm
Üçüncü Kitap - 14. Bölüm
Üçüncü Kitap - 15. Bölüm
Üçüncü Kitap - 16. Bölüm
Üçüncü Kitap - 17. Bölüm
Üçüncü Kitap - 18. Bölüm
Üçüncü Kitap - 19. Bölüm
Üçüncü Kitap - 20. Bölüm
Üçüncü Kitap-21. Bölüm
Üçüncü Kitap-22. Bölüm
Üçüncü Kitap-23. Bölüm
Üçüncü Kitap-24. Bölüm
Üçüncü Kitap-25. Bölüm
Üçüncü Kitap-26. Bölüm
Üçüncü Kitap-27. Bölüm
Üçüncü Kitap-28. Bölüm
Üçüncü Kitap-29. Bölüm
Üçüncü Kitap-30. Bölüm
Üçüncü Kitap-31. Bölüm
Üçüncü Kitap-32. Bölüm
Üçüncü Kitap-33. Bölüm
Üçüncü Kitap-34. Bölüm
Üçüncü Kitap-35. Bölüm
Üçüncü Kitap -36. Bölüm
Üçüncü Kitap-37. Bölüm
Üçüncü Kitap-38. Bölüm
Üçüncü Kitap-39. Bölüm
Üçüncü Kitap-40. Bölüm
DUYURU
EMİR BERMA

İkinci Kitap-34. Bölüm

5.7K 730 189
By zeyneparada

Selamünaleyküm!

Naber gençlik?

Oylamayı unutmayın.

Instagram linkim biyomda var. Takip ederseniz sevinirim 💙💛

Keyifle okuyun...

^^^^^^^

Bir süre Sefa ve Irmak'a baktım. Sefa mı onu çağırmıştı? Yoksa Irmak mı? Konuşacakları şeyleri dinlemeli miydim? Geri çekildim ve sessizce odama girip yatağıma uzandım.

Sefa'ya güveniyordum. Sabah, gece Irmak ile buluştuğunu bana söyleyecekti. Bundan emindim. Gözlerim ağır ağır kapanırken kendimi uykunun kollarına bıraktım.

------

Sabah herkes uyanmıştı ve kızlarla yemek yemek için evden çıkmıştık. Çok açtım ve bir an önce kahvaltı etmek istiyordum. Kahvaltılıklarımızı alıp masalardan birine yerleştik ve yemeye başladık. Sefa, karşıma geçip oturunca aklıma dün gece geldi.

Dün ne konuştuklarını o kadar çok merak ediyordum ki, çatlayacaktım resmen.

"Pırıl?" dedi Serpil hoca. Hepimiz ona bakmaya başladık. "Kahvaltıdan sonra konuşalım."

Pırıl üzgünce kafasını salladı ve kahvaltısına devam etti. Gözleri yavaşça beni buldu. Benim ona baktığımı görünce hemen gözlerini kaçırdı.

Kahvaltı bittikten sonra hepimiz olduğumuz yerden çıkıp gezmeye başladık.

"Selin." diyerek konuştum. "İyi misin?"

Gözlerime baktı ve bir süre bekledi. Gözleri yavaş yavaş dolmaya başlarken, Ceylin hemen ona sarıldı. "Ağlama lütfen." dedi Ceylin.

"Neden ağladığımı inanın bende bilmiyorum ama gözlerime hakim olamıyorum. Bir insan hiç mi değişmez?"

"Bırakacaktınız onu dövecektim." dedi Sefa, sinirle.

"Daha önce Ayberk ile dövmüşsünüz zaten. Emrah da çok güzel küfür etmiş maşallah." dedi Selin.

"Ayberk mi?" dedi şaşkınca, Duygu. 

"He beraber dövdük." dedi Sefa. Telefonuma mesaj gelmesiyle tüm dikkatimi oraya verdim. Kaydetmediğim bir numaraydı.

Evin arkasına gelir misin?

Kimdi ki bu?

Barış mıydı yoksa? Şu stajyer olan?

Sanmıyordum.

Ayberk mi acaba?

"Geleceğim hemen." dedim ve evlere doğru ilerledim. İçeri girmiş gibi yaparken dönüp bizimkilere baktım ve benden taraf bakmadıklarını fark ettiğim an hızla arka tarafa ilerledim. 

Elinde sigarayla duvara yaslanmış olan Ayberk'i görünce kaşlarımı çatıp yanına yaklaştım. "Hocalar görecek!"

"Umrundaymışım gibi konuşma." dedi ve sigarayı yere atıp ezdi. "Sefa'dan günlüğü aldın mı?"

"Sana inandığımı kim söyledi?" dediğimde üzgünce bana bakmaya başladı. Doğru söyleyip söylemediğini bilmiyordum ama doğruları öğrenmek için söylediğini yapıp günlüğü alacaktım. 

"Şirin bana inanman laz-"

"Sana inanmadım ama inanmak için doğruları bulacağım, Ayberk."

Gözlerinde bir anda neşe oluştu ve bana gülümseyerek bakmaya başladı. "Bana yardım et. Onları çok özledim." Ayberk'e üzülürken kastettiği kişilerin bizimkiler olduğunu anlamıştım.

"Ya madem kötü bir şeyin içine düştün neden baştan gelip anlatmadın ki kimseye?"

"Yaşadıklarımı en baştan Duygu'ya anlatacaktım ama beni dinlemedi. Diğerleri içinde çok denedim ama kimse umursamadı beni. Sonra bu taciz olayı oldu. Ondan sonra kendimi nasıl açıklayabilirdim ki?"

"Taciz ettirdiğinde bayağı zevkli görünüyordun!" diyerek çıkıştım.

"Mecbur..." diye fısıldadı. "Günlüğü okursan beni anlayacaksın. Lütfen onu hemen oku."

"Okuyacağım Ayberk." dediğimde mutlu olmuş bir şekilde heyecanla bana baktı ve omzuma dokunup gitti. Sesli bir nefes alıp bizimkilerin yanına ilerledim. 

"Gezelim mi?" diye sordu Sefa.

"Olur." dediğimde bizimkilerden ayrılıp yürümeye başladık.

İnşallah dün gece buluştuğunuzu söylersin.

"Kafan acıyor mu?"

"Sadece başım ağrıyor. Sızı yok." dedim. Kolunu omzuma attı. Yavaşça yürümeye başladık. Hava çok soğuk değildi ama yinede üşüyordum. "Şirinem?"

"Efendim." dedim.

"Bana güveniyor musun?" diye sordu.

'Güveniyorum.'

"Bilmem." diyerek yanıtladım.

"Nasıl bilmem? Güvensene kızım bana!"

"Güvenmiyorum demedim ki!" dediğimde kısa bir sessizlik oluştu. Aklıma gizlice Ayberk ile konuşmalarım gelince Sefa'nın bana karşı olan güvenini sorgulamam gerekirdi. "Sen bana güveniyor musun?"

"Güveniyorum tabii!"

"He he." dedim. "Geçen Ayberk ile beni gördün diye hemen ayrılık şarkısı bile söyledin!"

"Ya gelmeden önce onu dinliyordum zaten. Sizi öyle görünce de drama bağladım." dedi. "Nikahına beni çağır sevgilim!İstersen şahidin olurum senin! Bu adam kim diye soran olursa! Eski bir tanıdık dersin sevgilim!"

Bağırarak şarkıyı söyleyince hemen ağzını kapattım. "Sesin çok kötü be!"

"Ağzımı kapatmak yerine, kulağını kapatsaydın!" diyerek trip attı.

"Seni susturmak varken?" dedim sorar gibi. Gözlerini devirince güldüm. "Ee bana anlatacak bir şeyin var mı?"

"Nasıl yani?" diye sordu.

"Bilmem, belki benden bir şey saklıyorsundur."

Bir süre durdu ve konuştu. "Sen harbi harbi bana güvenmiyorsun. Ayıp sana valla ayıp sana." dedi.

"Ne alaka? Sorguluyorum sadece." dedim omuzlarımı silkerek. "Ee var mı? Yok mu?" diyerek tekrarladım.

Bana bakmayı bırakıp önüne baktı ve sesli bir nefes aldıktan sonra konuştu. "Yok." dedi.

"Anladım."

Dün gece...

Irmak ile Sefa'nın konuşması...

Sefa, herkes uyuduktan sonra Irmak'a mesaj atmıştı ve dışarı gelmesini söylemişti. Montunu giyinip evden çıktı ve onu bekleyen Irmak'ın yanına yaklaştı.

"Bir şey mi oldu? Niye bu saatte beni buraya çağırdın?" diye sordu Irmak.

Sefa'nın onu çağırması hoşuna gitmişti. Sonuçta Sefa'yı seviyordu. "Bir şey konuşacağım." dedi Sefa.

"Tabii konuş." dedi heyecanla Irmak.

"Peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle söylemiştir; Bir kalbi kırmak, kâbeyi yıkmak gibidir." dedi Sefa. "O kâbeyi yıkmak istemediğim için seni buraya çağırdım Irmak."

"Anlamıyorum." dedi Irmak.

"Irmak, kusura bakma ben seni sevmiyorum. Tek taraflı aşkın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Sevdiğim biri var biliyorsun ve o da benim onu sevdiğim kadar çok seviyor beni. Evet, beni seviyorsun ve beni kız arkadaşımla görmen seni üzüyor olabilir ama saygılı olmak zorundasın. Şirin ile benim ilişkime saygılı olmak zorundasın. Üzmek istemem gerçekten seni."

"Vazgeçmek kolay mı sanıyorsun sen?" diyerek konuştu Irmak. "Vazgeçmek, sevmekten daha zor. Sen biliyor musun bunu?"

"Biliyorum." diye mırıldandı Sefa. "Bende çok vazgeçtim Irmak. Ne kadar zor olduğunu da biliyorum. Ama sen şimdi benden vazgeçmez isen senin için daha zor olacak."

"Neden?" diye sordu Irmak.

"Çünkü..." diyerek konuştu Sefa. "Çünkü ben seni sevemiyorum."

Irmak'ın üzüntüyle Sefa'ya bakmaya başladı. "Anladım." dedi Irmak. "Yinede gelip bana bunları söylemen beni sevindirdi. En azından her gece 'belki beni sever' diyerek uyumayacağım. En azından bir umutla beni seveceğini düşünmeyeceğim. En azından beni hiç sevmeyeceğini öğrendim. En azından boş hayallere dalmayacağım artık. En azından senden vazgeçmeye çalışacağım. En azından kalbimi kırmak istemiyorsun. Seni sevdiğime pişman değilim. Teşekkürler."

Irmak konuşmasını bitirip eve girmek üzereyken Sefa onun kolunu tutup durdurdu. "Şirin'e konuştuğumuzu söylemezsen sevinirim." dedi Sefa. "İyi geceler."

Sefa onun kolunu bırakıp hızla eve girdi. Irmak onun arkasından bakarken gözünden akan yaşı sildi ve o andan itibaren vazgeçenler gemisine bindi.

Şimdiki Zaman...

Şirin Berma...

Sefa ile beraber yürümeye devam ederken hâlâ bana dün geceyi anlatmıyordu. Gerçekten kalbim kırılıyordu. Ama bir yandan da Ayberk ile olan konuşmalarım aklıma geliyordu ve kırılan kalbim eski hâline geliyordu.

Ben zaten Sefa'nın beni sevdiğine, Irmak ile yanlış bir şey konuşmadığını biliyordum. En azından buna inanıyordum ama yinede bana anlatmasını istiyordum.

Sefa'nın telefonu çalınca ikimizde durduk. Sefa telefonu cebinden çıkarıp ekrana baktı. "Selin'in annesi arıyor." dedi.

"Hoparlöre al." dedim merakla.

Cevaplandırdı ve hoparlöre aldı. "Sefa?" diyerek konuştu kadın.

"Efendim Burcu teyze." dedi Sefa.

"Nasılsın oğlum?" diye sordu Burcu abla.

"İyiyim, sen nasılsın?" dedi Sefa.

"Selin arayana kadar iyiydim." dedi Burcu abla.

"Ne oldu? Bir sorun mu var?" dedi Sefa.

"Lisenin ilk yıllarında takıntılı olduğu bir çocuğu görmüş dün. Sevmemesine rağmen üzgündü. Kızım hak etmiyor, biliyorsun. Salih'i aradım ama ulaşamadım."

"Şarjı yoktu onun." dedi araya girerek Sefa.

"Sen ya da herhangi biriniz konuşup onu ikna edin. Eve döndüğünde onu o hâlde görmek istemiyorum. Üzgün görünce babası da kızıyor sonra!"

"Ben hâlledeceğim Burcu teyze. Sen merak etme. Aklın kalmasın." 

"Allah razı olsun, kuzum benim. Hadi Allah'a emanet olun."

"Sağ ol teyzem, sende."

Sefa, sıkıntıyla telefonu kapatıp cebine koydu. Selin, için çok üzülmüştü. Diğerleri ve bende öyle. Neden, bu kadar temiz ve saf seven insanlar üzülüyordu? 

"Ne yapacağız şimdi?" diye sordum.

"Selin ile konuşalım." dedi Sefa.

"Burcu abla özellikle Salih'i aramışsa bence o konuşsun." dedim.

"Bence Semra'yı da koyalım yanına." dediğinde kafamı salladım ve evlere doğru ilerlemeye başladık.

Beraber evlerin önünde geldiğimizde dışarıda 12/B erkeklerinin oturduğunu gördük. "Oğlum siz nasıl sevgilisiniz?" dedi bir çocuk. "El ele bile tutuşmamışlar."

"Nasıl Kur'an'a abdestsiz dokunamıyorsan, sevdiğine de nikahsız dokunmayacaksın." diyerek konuştu Sefa. Daha sonra dönüp bana baktı. "Dokundum ama Allah affetsin." Daha sonra kulağıma eğilip konuştu. "Az önce söylediğim sözle bir alakam olmadığını anladım. Çünkü az önce kolum omzundaydı."

Telaşla yüzüme bakıp bizim eve ilerleyince arkasından güldüm. Bana bakan çocuklara döndüm. "Sevgiliniz olunca illa dokunmak zorunda mısınız? Siz aşkı ne sanıyorsunuz? Üst üste olmak falan mı?" Yüzümü buruşturdum. "Çok yanlış anlamışsınız."

Bizim eve yaklaştığımda Sefa botlarının bağcıklarını açmaya çalışıyordu. Beraber bizim eve girdik ve montumuzu çıkardık. "Hoş geldiniz." dedi Feyza.

"Hoş bulduk." dedi Sefa. "Selin nerede?"

"Odasında." dedi Duygu.

"Çağırsanıza onu." dedi Sefa ve koltuğa oturdu. Şeyma gidip Selin'i çağırdı. Burnunu sile sile yanımıza geldi.

"Gel." dedi Sefa ve kolunu tutup yanına oturtturdu.

"Ne oldu?" diye sordu Selin, boğuk sesiyle.

"Önce ağlama." dedi Sefa ve Selin'in elinde ki peçeteyi alıp onun burnunu sildi. "Şimdi beni doğru düzgün dinle ikincisi için nefesimi harcayamam." dedi Sefa. "Salih ve Semra seninle konuşacaklar. Eğer onlar seninle konuşup ağlarsan boşanırız. E benden de ayrılamayacağına göre başka şansın yok."

Selin hafiften gülünce bende güldüm.

"Lan çatlatma adamı hadi anlat. Başlatma Salih'inden Semra'sından! O dinlemezse ben dinlerim." dedi Sıla. "Buse çekirdek de getir."

Sefa, Sıla'ya gözlerini devirdi. "Sen bana mı gözlerini devirdin?" dedi Sıla yastığı ona fırlatırken.

"Sıla!" dedi, yüzüne gelen yastığı tutan Sefa.

"Bana bağırma bacağımı ağzına sokarım." dedi Sıla.

"Ya dur da Semra Ve Salih konuşsun!" dedi Duygu.

"Bir adet Salih'imiz eksik."

Kapı çalınca Feyza açmaya gitti ve içeriye Salih girdi. "Aha iyi insan lafın üstüne gelir dedikleri budur diyeceğim ama," dedi Sıla. "Salih iyi insan değil."

"Ha ha ha!" dedi yapmacık bir gülüşle Salih.

"Mevzu nedir?" dedi Salih.

"Dün anlatım ya!" dedim. 

O anda Buse elinde çekirdekle geldi. Sıla hemen bir avuç aldı. "Konuşun dinliyoruz."

"Yalnız konuşsak üçümüz." dedi Salih, yağa kalkarak.

Sıla hemen gidip, Salih'in bacağına yapıştı. "Abesi gitme! Susacağım! Yeminime! Hadi otur gakgo! Allah'ın sevisen otur!" dedi Sıla.

Salih, eğilip Sıla'nın kafasını tuttu ve parmağını dudağına dayadı. "Susacaksın ama?"

"Allah'ıma kitabıma susacağım!" dedi Sıla.

"Tamam." deyince Salih, Sıla onun bacağını bırakarak eski yerine oturdu.

Bu hâllerine gülüp, kendime su almak için mutfak kısmına gittim. O anda da Salih ve Semra, Selin ile düzgünce konuşmaya başlamışlardı.

Yanıma Irmak gelince durup ona baktım. O ise bizimkilerin olduğu kısma bakıyordu. "Şirin?" diyerek bana döndü.

"Efendim." diyerek konuştum.

"Gel otur, konuşalım." dedi ve kendine bir sandalye çekip oturdu.  Bir süre ona baktım ve bende sandalye çekip oturdum.

"Ne konuşacağız?" diye sordum.

"Ben senden özür dilerim." dediğinde şaşkınca ona baktım. "Yaptığım her hata için. Dün anladım ki yaptıklarım yanlıştı. Ama aşk işte, gözünü döndürüyor insanın. Sefa'yı sevmiyorum."

"Hemen mi vazgeçtin?" dedim şaşkınca.

"Vazgeçtim." dedi omuzlarını silkerek. "Olmayacak bir hayalin peşinden koşmak yorucu. Gerçekten özür dilerim."

Sözlerinde samimi görünüyordu. "Herkes hata yapar." dedim ve omzuna dokunarak gülümsedim.

O da bana gülümseyerek karşılık verdi. Irmak yanımdan kalkarken o da dün gece hakkında bana hiçbir şey söylememişti. Yoksa Sefa söylememesi için onu tembihlemiş miydi?

Umursamadım ve bakışlarımı Sefa'ya çevirdim. Anlaşılan ilişkimiz için dün gece Irmak ile konuşmuştu. 

Sandalyeden kalkıp onların yanına gittim. Sanırım konuşup hâlletmişlerdi. "Vay be." dedi Sıla. "Ne güzel konuştun Salih, kitap yazsan sayfa yetmez."

"Ya ben?" dedi Semra.

"Sen mümkünse bir daha konuşma." diye dalga geçti Sıla.

"Ne anlarsın be?" dedi Semra, onun dizine vurarak. Daha sonra ikisi de birbirine sarılınc anlık değişimlerine güldüm.

"Hele bana da çiğit ver!" dedim elimi uzatarak.

Sıla avucuma biraz çekirdek doldurunca bende hemen çitlemeye başladım. Bir anda kapı hayvan gibi yumruklanmaya başlayınca yerimden sıçradım. Sefa, bu hâlime gülerken gözlerimi kısarak ona baktım.

Berfin kapıyı açınca Kadir ve Ozan ile karşılaştık. İkisi de aynı anda kapıdan geçmeye çalışıyordu. "Ya çekilsene ben geçeyim!" diye bağırdı Ozan.

"Biraz zayıfla sende!" dedi Kadir.

"Kes lan, sen benden çok yiyorsun!" dedi Ozan.

"Yemin ediyorum ağzına kırk numara bot yersin Ozi! Çekil lan!" diye bağırdı Kadir.

"Çekilin önce ben geçeceğim!" diye bağıran Emrah'ın sesini duyduk.

Emrah arkadan ikisinin üzerine atlayınca üçü de yere düştü. "Vay anam! Böbreğim intihara teşebbüs etmek üzere!" dedi Ozan.

"Bende geleyim mi?" dedi onların başında dikilen Salih.

"Sakın!" diye bağırdılar aynı anda.

Ama çok geçti. Salih onların üzerine atlayınca evin içinde çok yüksek bir bağırış olunca hemen ellerimle kulaklarımı kapattım.

Yukarıdan Serpil hoca indi telaşla. "Ne oldu?!" dedi Serpil hoca.

"Bu kadın bir gün bizim yüzümüzden Allah'ına kavuşacak ama ne zaman?" dedi Sefa.

"Ay ödümü kopardınız çocuklar." dedi hoca.

"Farkındayız hocam." dedi Ece.

"Ne oldu burada?" dedi Melih içeri girerken.

"Katliam." dedi Semra.

"Alo 155!" dedi içeri sitemle giren Mert.

"Emrah kalksana artık üstümüzden." dedi Ozan

"Valla burası çok rahat." dedi Emrah.

"Osururum bak!" dedi Kadir.

Emrah bir anda ayağa kalkınca gülmeye başladık. "Emir nerede?" diye sordum.

"Uğur böceği ile kara kediyi izliyor." dedi gözlerini devirerek Melih.

"Hep bensiz izliyor orangutan." dedi Sefa ve montunu alıp hızla evden çıktı.

Herkes onun bu haline gülerken ben arkasından gülerek baktım. Bir insanın her hareketine aşık olunmazdı, karşınızdaki Sefa Ayves değilse tabii!

^^^^^^^

Kocaman seviliyorsunuz.

Haftaya görüşmek üzere.

Kitapla kalın.

Continue Reading

You'll Also Like

77.9K 8.8K 23
BBYA: Hayatıma nasıl girdiğini bilmiyorum ama, iyi ki girmişsin, karşılıksız olsa da...Seni seviyorum.
136K 9.2K 49
3316gun: 3316 gün hatrına beni tekrar sever misin? *** Bora ve Buket, ortaokuldan beri en yakın arkadaşlardır. En azından Bora için her şey bu kadard...
10.6K 1.5K 15
Kurye Çocuk: Siparişini beş dakika içinde getiriyorum. Kurye Çocuk: Kusura bakma arayamadım dakikam kalmamış. Umay: Hemen kapıya çıkıyorum ✌🏻 Kury...
307K 27K 36
[TAMAMLANDI] Ekin: Ya birader kusura bakma ama Ekin: Ben senin derdini sikeyim derdini Ekin: Saat üç Ekin: Gece gece ne derdin var da vuruyorsun şu d...