LİSE SAKİNLERİ SERİSİ

By zeyneparada

1.4M 165K 50.1K

Romantik Komedi | Dram içeren bir kurgudur. Okurken kahkahalarla gülmek istiyorsan içeriye gir!! Lise Sakinl... More

Tanıtım
1.Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
Duyuru
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
İkinci Kitap-1. Bölüm
İkici Kitap-2. Bölüm
İkinci Kitap-3 . Bölüm
İkinci Kitap-3 . Bölüm
İkinci Kitap-4 . Bölüm
İkinci Kitap-5 . Bölüm
İkinci Kitap-6. Bölüm
İkinci Kitap-7. Bölüm
İkinci Kitap-8. Bölüm
İkinci Kitap-9. Bölüm
İkinci Kitap-10. Bölüm
İkinci Kitap-12. Bölüm
İkinci Kitap-13. Bölüm
İkinci Kitap-14. Bölüm
İkinci Kitap-15. Bölüm
İkinci Kitap-16. Bölüm
İkinci Kitap-17. Bölüm
İkinci Kitap-18. Bölüm
İkinci Kitap-19. Bölüm
İkinci Kitap-20. Bölüm
İkinci Kitap-21. Bölüm
İkinci Kitap-22. Bölüm
İkinci Kitap-23. Bölüm
İkinci Kitap-24. Bölüm
İkinci Kitap-25. Bölüm
İkinci Kitap-26. Bölüm
İkinci Kitap-27. Bölüm
İkinci Kitap-28. Bölüm
İkinci Kitap-29. Bölüm
İkinci Kitap-30. Bölüm
İkinci Kitap-31. Bölüm
İkinci Kitap-32. Bölüm
İkinci Kitap-33. Bölüm
İkinci Kitap-34. Bölüm
İkinci Kitap-35. Bölüm
İkinci Kitap-36. Bölüm
İkinci Kitap-37. Bölüm
İkinci Kitap-38. Bölüm
İkinci Kitap-39. Bölüm
İkinci Kitap-40. Bölüm
İkinci Kitap-41. Bölüm
İkinci Kitap-42. Bölüm
İkinci Kitap-43. Bölüm
İkinci Kitap-44. Bölüm
İkinci Kitap-45. Bölüm
İkinci Kitap-46. Bölüm
İkinci Kitap-47. Bölüm
İkinci Kitap-48. Bölüm
İkinci Kitap-49. Bölüm
İkinci Kitap-50. Bölüm
İkinci Kitap-51. Bölüm
Üçüncü Kitap - 1. Bölüm
Üçüncü Kitap - 2. Bölüm
Üçüncü Kitap - 3. Bölüm
Üçüncü Kitap - 4. Bölüm
Üçüncü Kitap - 5. Bölüm
Üçüncü Kitap - 6. Bölüm
Üçüncü Kitap - 7. Bölüm
Üçüncü Kitap - 8. Bölüm
Üçüncü Kitap - 9. Bölüm
Üçüncü Kitap - 10. Bölüm
Üçüncü Kitap - 11. Bölüm
Üçüncü Kitap - 12. Bölüm
Üçüncü Kitap - 13. Bölüm
Üçüncü Kitap - 14. Bölüm
Üçüncü Kitap - 15. Bölüm
Üçüncü Kitap - 16. Bölüm
Üçüncü Kitap - 17. Bölüm
Üçüncü Kitap - 18. Bölüm
Üçüncü Kitap - 19. Bölüm
Üçüncü Kitap - 20. Bölüm
Üçüncü Kitap-21. Bölüm
Üçüncü Kitap-22. Bölüm
Üçüncü Kitap-23. Bölüm
Üçüncü Kitap-24. Bölüm
Üçüncü Kitap-25. Bölüm
Üçüncü Kitap-26. Bölüm
Üçüncü Kitap-27. Bölüm
Üçüncü Kitap-28. Bölüm
Üçüncü Kitap-29. Bölüm
Üçüncü Kitap-30. Bölüm
Üçüncü Kitap-31. Bölüm
Üçüncü Kitap-32. Bölüm
Üçüncü Kitap-33. Bölüm
Üçüncü Kitap-34. Bölüm
Üçüncü Kitap-35. Bölüm
Üçüncü Kitap -36. Bölüm
Üçüncü Kitap-37. Bölüm
Üçüncü Kitap-38. Bölüm
Üçüncü Kitap-39. Bölüm
Üçüncü Kitap-40. Bölüm
DUYURU
EMİR BERMA

İkinci Kitap-11. Bölüm

8.4K 1K 185
By zeyneparada

Umut yavaş yavaş önüne döndü ve ayağa kalktı. "Ben bir şey yapmadım ki." dedi kendini savunarak.

"Tamam. Hadi çık sınıftan." dedi hoca sabırla. Umut, kafasını sallayıp sınıf kapısına ilerledi ve çıkmadan önce dönüp bana baktı.

"Şirinem dersi iyi dinle. Sonra bana anlat." dedi ve sınıftan çıktı. Gülümsedim ve daha sonra hocayı dinlemeye başladım. O anda zil çalınca kapıyı açıp Umut içeriye girdi.

"Beni sınıftan attınız ama Allah'ın işini görüyor musunuz?" dedi Umut. "Çok kısa sürdü."

Hoca, Umut'a ters ters bakıp sınıftan çıkınca gülmeden edemedim. Kafama gelen kalem ile arkamı döndüm. Sefa bana sırıtarak bakıyordu. "Çok güzel gülüyorsun kız." dedi sessizce. Daha sonra ciddi hâline bürünüp geriye yaslandı ve esnedi.

Gülümsedim ve önüme döndüm. Kitabımı kapatıp, masaya güzelce koydum. Daha sonra başımda dikilen Selin'e baktım. "Kantine gidelim." dediğinde kafamı salladım ve paramı aldıktan sonra beraber sınıftan çıktık.

"Ee Sefa ile nasıl gidiyor?" diye sordu gülerek.

"Her zaman ki gibi." dedim.

"Her zaman nasılsınız ki?" diye sordu.

"Bilmiyorum." dedim gülerek. "Ama sevgili gibi değiliz."

"Bizim sınıfta kimse öyle değil. Emrah ve Ece günde mutlaka bir kere bilek güreşi yaparlar. Berfin ve Ozan'ın birbirlerine seslenme şekilleri zaten ortada. Bir tek Hazar ve Duygu utangaçlar." dediğinde kafamı salladım ve gülümsedim.

Kantine girip sıraya girdik. Selin kendine simit alırken bende aldım ve daha sonra bir masaya oturarak yemeye başladık. O anda beni izleyen Irmak'ı gördüğümde ona bakmayı sürdürdüm. Başını eğip yanımdan geçti ve kantinden çıktı.

"Ne oldu?" diye sordu Selin.

"Hiç. Bir tuhaf geldi Irmak." dedim.

"O normalde de böyleydi. Kendini beğenmiş biriydi. Hazar ve Sefa'nın arasını bozup defolup gitti."

"Ha siz daha bilmiyorsunuz." dedim şaşkınca.

"Neyi?" dedi kaşlarını çatarak.

Omuzlarımı silktim. "Hazar ve Sefa olayı tam olarak ne? Irmak konusu?" diye sordum.

"Ya bak şöyle oldu." dedi Selin. "Irmak, Hazar'a aşık oldu ve ona açıldı. Daha sonra Hazar ile vakit geçirmeye başladılar. Hazar da bunu sevmeye başlayınca sevgili oldular. Aradan bir ay geçti Irmak, Hazar'a soğuk davranmaya başladı. Bunlar biraz tartıştılar falan. Irmak gizlice gidip Sefa'ya açılmış. Hazar ile sevgili olduktan bir süre sonra Sefa'ya aşık olmuş. Hazar da bunları baş başa görünce sevgili sandı. Irmak ile ayrıldılar ve Sefa ile de aralarına mesafe girdi. Biz tüm küslüklerini bundan dolayı sanıyoruz. Ama bence başka şeyler var. Mesela geçen gün Ayberk'i dövdükten sonra neden ona sarılıp özür diledi?"

"Vay be." diyerek tepkimi gösterdim. "Bu Irmak'ta da ne gönül varmış be? Herkese konuyormuş."

"Ya işte." dedi Selin ve simitini ağzına tıktı.

Berfin Şimşek...

Ozan ile kantinde oturmuş yemek yerken yanımıza Ece ve Emrah gelmişti. Ece'ye tostumdan bir parça verirken, Emrah, Ozan'a içli içli bakıyordu. "Ya sen ne pis insansın? Versene sende ucundan!"

Ozan, tostunu parçalarken aynı zamanda söyleniyordu da. "Madem bir şeylerde gözün kalacak, girme kantine be kardeşim!"

Emrah, Ozan'ın uzattığı parçayı alıp yerken ona ters ters baktı. "Sana söylediğim onca güzel söz haram olsun!"

Güldüm. "Allah'tan güzel söz söylemiyordun, Emrah!" dediğimde gözlerini devirdi.


"Benim ağzım çok güzel laf yapar!" dedi Emrah.

"Mertço geliyor!" diyen Ece'yi duyduğumuzda hepimiz elimizdeki tostları görünmeyecek şekilde masanın altına sakladık.

"Selam! Güzel Türkiye'min, güzel vatandaşları!"

"Aleykümselam!"

"Yemek kokusu alıyorum." dedi Mert.

"Kantindeyiz, normal!" dediğimde gözlerini devirip, kolumu çekince tostum gün yüzüne çıkmış oldu.

"Benden yemek mi saklıyorsunuz?"

"Hayır, sadece yiyemedim, o yüzden kaldırdım yani." diyerek açıklama yapıyordum ki, omzularını silkip yanımızdan gitti.

"Ya ölürüm ama!" dedi Ece ve ayağa kalktı.

"Bana ölsene kız!" dedi Ece.

"Yav senin ağzından hiç mi güzel kelime çıkmaz?" dedi Ozan, onun kafasına vururken.

"Ölüm kötü bir şey değil ki. Onun için ölüyorsam onu çok seviyorum demektir."

"Ölmeden de sevilmiyor mu?" dedim.

"Seninde bir Ece'n olsa, sende sevmekten ölürdün!" dediğinde, Ozan ile 'ooo' dedik sessizce.

"Emrah iki dakika dur be!" dedi Ece. "Kalbime indireceksin! Sonra harbiden öleceğim!"

"Tamam durdum." dedi Emrah.

Ece, gidip bir çikolata aldı ve daha sonra Mert'in gönlünü almak için kantinden çıktı. "Bende meyve suyu alayım bari!" dedim ve bir meyve suyu alıp kantinden çıktım.

Mert Can...

Sinir ve üzüntü karışmıyla kantinden çıkarak sahte(!) dostlarımı ardımda bıraktım. Sırf yanlarına gidiyorum diye yemeklerini saklıyorlardı. Bu affedilemez bir şeydi. Yediremezdim bunu kendime! Aslında yedirirdim! Yemek benim işim sonuçta!

Merdivenlerden çıkacağım sırada üzerime doğru Kadir atlayınca dengemi kaybedip düştüm. O da benim üzerime düşmüştü. Herkes bize bakarken ben acıyla inliyordum sadece.

"Lan mal mısın?" diye bağırdım, belimi tutarken. "Kalk lan ezildim!"

"Kes! Senden sadece üç kilo fazlayım!" diyerek üzerimden kalktı ve omzunu tuttu.

"Lan Kadir!" dedim telaşla. "Kalkamıyorum lan! Felç kaldım korkam!"

"Yok ya!" dedi telaşla. "Ambulans çağıralım mı?!"

"Kalkamıyorum, diyorum!"

Nöbetçi hoca bize doğru gelirken yavaşça doğrulmaya çalıştım. "Ne oluyor burada?!"

"Arkadaş felç kalıyor galiba hocam!" dedi Kadir.

"İyi misin oğlum?!"

"Biraz." dedim ve ayağa kalkmaya çalıştım.

"Hocam merdivenden iniyordum, baktım bu arkadaş düşmüş. Dedim, yardım edeyim bari, siz geldiniz işte. Tanımıyorum şahsen!" Kadir konuşmasını bitirip hiçbir şey olmamış gibi yanımdan geçip giderken, nasılsa fişini sınıfta çekerim, diyerek belimi tuta tuta yukarı çıkmaya başladım.

"Ne oldu lan?" dedi aşağıya inen Umut. Tam açıklama yapacağım sırada yine kendisi konuştu. "Neyse, sonra söyle. Yemek yiyeceğim!"

Yanımdan geçip giderken, sabır dileyerek, sonunda, sınıfa varmıştım. Yerime geçip oturduğum sırada elinde çikolatayla Ece girdi ve bana yaklaştı. Kafamı hemen başka yöne çevirdim.

"Sana çikolata aldım!" dedi, çikolatayı gözüme sokarken. Ona bakmadan elindekini aldım. "Barıştık mı?"

"Yo ne münasebet!" dediğimde saçlarıma yapışınca hızla ellerini tuttum. "Tamam! Barıştık!"

Ellerini hemen çekip gülümsedi. "İyi o zaman!"

"Cani!" dedim çikolatayı yerken. Sınıfa Berfin girip bana meyve suyu uzatınca gülümsemeden edemedim. "Bana mı aldın?"

"Hayır ama sana uzatmak geldi içimden!" diyerek alay edince gözlerimi devirip meyve suyunu aldım.

"İlk ne zaman yemek yemeyi bu kadar sevdim biliyor musunuz?" İkisi de merakla bana bakarken konuşmaya devam ettim. "Kazık yediğim zaman! Tadı çok ağır ve eşsizdi!"

"Kurumuş boğazım bek-"

Sefa'nın konuşmasını keserek ben konuştum. "He valla kurumuş boğazım!" diyerek meyve suyunu içmeye başladım.

Şirin Berma...

Çıkış zamanı gelmişti ve bende kitaplarımı çantama yerleştirip montumu giyiniyordum. Telefonumu elime alıp baktığımda annemden mesaj olduğunu gördüm.

Annem: 

Oyalanmadan eve gel. Misafir gelecek.

Telefonu cebime attım ve çantamı sırtıma geçirdim. Sanırım Samet'in bana söylediği misafirler gelecekti. Babamın arkadaşı.

"Şirinem?" diyerek bana yaklaştı Sefa. "Bugün müsaitsen benimle camiye gelir misin?"

"Cami de ne yapacaksın?" diye sordum, sınıftan çıkarken.

"Seccadelerimi koyacağım." dediğinde gülümsedim.

"Nasıl vazgeçebildin?" dedim gülerek.

"Hiç sorma. İçim yanıyor." dediğinde hafifçe koluna vurdum.

"Gelemem." dedim.

"E niye sabahtan beri soru sorup beni engelliyorsun? Bende, geleceksin diye soruyorsun zannettim!" dedi Sefa sinirle.

"Merak ettim." dedim.

"Niye gelemezsin?" diye sordu.

"Misafir gelecekmiş." dedim.

"Ooo yemekte ne var?" dedi heyecanla Sefa.

"Bilmiyorum valla." dedim.

"Poğaça varsa bana da ayır." dediğinde kafamı salladım. Daha sonra beni kapıda bekleyen Emir'in yanına gittim.

"Görüşürüz." dedim, Sefa'ya el sallayarak.

"Abim benim!" diye bağırdı Emir. "Görüşürüz inşallah!"

"Seninle görüşmeyelim. Şirinem görüşürüz." dediğinde Sefa, güldüm.

Eve doğru hızlı hızlı yürüyorduk. "Nereye yetişiyorsun?" dedi alayla Emir.

"Misafir gelecekmiş." dediğimde Emir, koşarak ilerlemeye başlayınca bende koşmaya başladım.

Emir ve ben evimize misafir gelmesini çok seviyorduk. Bazen kadınlar falan gelince Emir kalmak istiyordu ama annem onu zorla dışarı gönderiyordu.

Eve geldiğimizde yukarı çıktık ve kapıyı çaldık. Annem kapıyı açınca içeri girdik. Hemen odama girip çantamı bıraktım ve montumu çıkardım. Daha sonra banyoya girip ellerimi yıkadım.

"Şirin!" diyerek bana seslenince annem, mutfağa girdim. "Üstünü değişmemişsin."

"Şimdi değiştireceğim." dedim.

"Tamam. Değiştir gel." dediğinde kafamı salladım ve odama girdim. Gri eşofmanımı ve siyah uzun sweetimi giyindikten sonra odadan çıkıp mutfağa girdim.

"Kızım ellerini yıka, her zaman ki kurabiyeden yap." dediğinde annem kafamı salladım.

O anda Emir mutfağa girdi ve aynı benim gibi giyinmişti. Gülümsedim ve kurabiyeyi yapmaya yöneldim. Annem Emir'i markete göndermişken bende kurabiyeleri tepsiye diziyordum. "Kim gelecek?" diye sordum.

"Babanın arkadaşıymış." dedi annem.

"Galiba bir de oğlu varmış."

"Samet öyle dedi ama daha bilmiyorum." dediğinde annem kafamı salladım.

"Karısı yok mu?" diye sordum.

"Bilmiyorum valla." dedi annem.

-----

Kapı çalmıştı ve sanırım misafirler gelmişti. Ama ben kapıyı açmak yerine ocakta yemeğe bakıyordum. "Samet büyümüşsün lan!" diyen Melih'in sesini duyduğumda hızla mutfaktan çıktım.

"Melih?!" dedim şaşkınca. Herkes dönüp bana bakınca Melih gülümsedi.

"Şirinem." dedi Melih.

"Sen biliyor muydun bize geleceğini?" diye sordum.

"Evet." dediğinde gözlerimi kısarak baktım ona.

"Soy isminizi babama sordum. Berma deyince anladım aslında. Bir de babam, Samet dışında bir kız bir de oğlu var dedi." diyerek konuştu Melih.

"İçeri geçelim." dedi babam, bizim konuşmamızı keserek. Melih'in babası ile babam içeri geçerken, annem mutfağa geçti. Ben, Emir ve Melih ise kapının önünde dikiliyorduk.

"Anan yok mu abi?" diye sordu Emir.

"Anam yok ama babamın eşi var." dediğinde kafamı salladım ve beraber içeri girdik.

O anda Melih durdu ve bana doğru döndü. "Odanı merak ediyorum. Pembe mi?" diye sorduğunda güldüm.

Ben arkamı dönüp içeriden çıkınca o da benim peşimden geldi. "Pembe değil." dedim ve odama girdim.

"Şimdi burası senin odan mı?" diye sordu.

"Evet benim odam." dedim.

"Yav boş ver bunun odasını. Gel benim odama bak." dedi Emir ve bu sefer onun odasına ilerledik.

Melih odaya girer girmez gülmeye başladı. "Lan bunun senin odanda olması gerekmiyor muydu?" dedi Sefa'nın fotoğrafını gösterip bana bakarken.

"Emir, hayranı olmuş." dedim gülümseyerek.

Melih telefonunu çıkardı ve Sefa'nın fotoğrafının önünde selfie yapmaya başladı. Gülerek odadan çıktım ve mutfağa girdim.

Bir süre sonra Melih evden çıkıp üvey annesini almaya gitti. Üvey annesi çalışıyormuş ve üvey kardeşi de kreşe gidiyormuş. Malum annesi evi bilmiyordu.

Kapı çaldığında kapıyı açtım ve gelen Melih ile diğerlerini içeriye davet ettim. "Hoş geldiniz." diye mırıldandım.

"Hoş bulduk." dedi kadın gülümseyerek. Annem de yanımıza gelip kadın ile konuşurken Melih'in odama girdiğini gördüm.

"Ne yapıyorsun?" diye sordum peşinden giderken.

"Sana hediye aldım." dedi elinde ki büyük kağıdı sallarken. "Ama sen, biz gittikten sonra bak."

"Tamam." dedim gülerek ve kapıyı kapatıp önünde bekledim. O da çıktıktan sonra içeriye girdik.

"Şirin artık sofrayı hazırlayalım." dediğinde annem kafamı salladım ve beraber mutfağa girdik. Ben masayı kurarken Emir, çorbaları doldurup masaya koyuyordu.

Yemekleri masaya dizdikten sonra herkesi çağırdık ve yemek yemeye başladık. Emir, Melih ve benim arama oturmuştu.

"Foto çekinip, Sefa'ya atalım." diyerek konuştu Melih.

"Olur." dedim.

"Yemekten sonra." dediğinde kafamı salladım.

Yemeklerimizi yedik ve herkes içeri geçerken ben masa ile bakışıyordum. "Ben yine mi tek toplayacağım burayı?" dedim.

O anda yine kurtarıcım olan Samet girdi mutfağa ama elinde ki bardağı bırakıp çıktı. Çünkü Melih'in üvey kardeşi Can ile oyun oynuyorlardı. Ondan sonra Melih girince bana yardım edeceğini düşündüm. Kolumu tutup mutfaktan çıkınca şaşkınca ona baktım.

"Nereye?" diye sordum.

"Fotoğraf çekeceğiz." dediğinde kafamı salladım. Kolunu omzuma atıp telefonu bize doğru tuttu. Fotoğrafı çekip Sefa'ya özelden yolladı.

Sefa mesajı görüp hemen Melih'i aradı. "Seni araması gerekiyordu." dedi Melih. Daha sonra cevaplandırdı ve hoparlöre aldı.

"Efendim aşkım." dedi Melih.

"Bende geleyim mi?" diye sordu Sefa.

"Yok olmaz." dedi Melih. "Biz burada misafiriz."

"Annemi, Şirin'in annesi ile arkadaş yapmam gerek." dedi Sefa. "Ayrıca kolunu hayatımın anlamının üzerinden çek yoksa belinde taşıdığın çakıyı kalbinde bulursun."

Güldüm. Sefa telefonu birden bire kapatınca Melih ile birbirimize baktık. Sonra telefon tekrar çalınca tekrar açıp hoparlöre aldı.

"Kusura bakmayın kulağım deydi." dedi Sefa. "Şaka lan şaka, bilerek kapattım."

Telefonu tekrar kapatınca seslice güldüm. Melih'de hafifçe sırıttı. "Kıskanç." dedi ve bilerek omzuma dokunup geri çekti.

"Bittin sen, Melih." dedim.

"Söylemezsin lan?" dedi sorar gibi.

"Yok canım ya." dedim boynumu eğerek.

Emir'in yatağına oturdu ve bana bakmaya başladı. "Babanız sizi çok seviyor."

"Nereden biliyorsun?"

"Yurt dışında babam ona iş ayarlamıştı." Demek o arkadaş Melih'in babasıydı. "Adam sizin için çırpındı. Benim babam aldığı ayakkabının lafını yapıyor."

Üzülerek omzuna dokundum ve yanına oturdum. "Baban neden böyle yapıyor anlamıyorum."

"Yıllardır ben anlamadım onu. Sen nasıl anlayasın?"

"Üzülme demek gelmiyor içimden çünkü üzülecek bir durum." dedim.

"Teselli denilince de sen yani." dedi alayla.

Yaklaşık bir saat sonra Melihler evlerine dönünce bende odama girdim. O anda duvarım da kocaman bir fotoğraf ile karşılaştım.

Melih'in fotoğrafı...

^^^^^^

Umarım beğenirsiniz.

Oylamayı unutmayın

Hoşça kalın kitapla kalın ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

2.9K 310 25
Tek bölümlük kısa hikâyeler ve şiirler...
1.2M 58.9K 55
Texting SİZ: Kardeşim kargomu getirsenize ne demek kurye vefat etti!? SİZ: Hayır aldığım şey de az buz bir para değil. SİZ: Ben o gitarın parasını...
136K 9.2K 49
3316gun: 3316 gün hatrına beni tekrar sever misin? *** Bora ve Buket, ortaokuldan beri en yakın arkadaşlardır. En azından Bora için her şey bu kadard...
77.9K 8.8K 23
BBYA: Hayatıma nasıl girdiğini bilmiyorum ama, iyi ki girmişsin, karşılıksız olsa da...Seni seviyorum.