LİSE SAKİNLERİ SERİSİ

By zeyneparada

1.4M 165K 50.4K

Romantik Komedi | Dram içeren bir kurgudur. Okurken kahkahalarla gülmek istiyorsan içeriye gir!! Lise Sakinl... More

Tanıtım
1.Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
Duyuru
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
İkinci Kitap-1. Bölüm
İkici Kitap-2. Bölüm
İkinci Kitap-3 . Bölüm
İkinci Kitap-3 . Bölüm
İkinci Kitap-4 . Bölüm
İkinci Kitap-5 . Bölüm
İkinci Kitap-6. Bölüm
İkinci Kitap-7. Bölüm
İkinci Kitap-8. Bölüm
İkinci Kitap-9. Bölüm
İkinci Kitap-10. Bölüm
İkinci Kitap-11. Bölüm
İkinci Kitap-12. Bölüm
İkinci Kitap-13. Bölüm
İkinci Kitap-14. Bölüm
İkinci Kitap-15. Bölüm
İkinci Kitap-16. Bölüm
İkinci Kitap-17. Bölüm
İkinci Kitap-18. Bölüm
İkinci Kitap-19. Bölüm
İkinci Kitap-20. Bölüm
İkinci Kitap-21. Bölüm
İkinci Kitap-22. Bölüm
İkinci Kitap-23. Bölüm
İkinci Kitap-24. Bölüm
İkinci Kitap-25. Bölüm
İkinci Kitap-26. Bölüm
İkinci Kitap-27. Bölüm
İkinci Kitap-28. Bölüm
İkinci Kitap-29. Bölüm
İkinci Kitap-30. Bölüm
İkinci Kitap-31. Bölüm
İkinci Kitap-32. Bölüm
İkinci Kitap-33. Bölüm
İkinci Kitap-34. Bölüm
İkinci Kitap-35. Bölüm
İkinci Kitap-36. Bölüm
İkinci Kitap-37. Bölüm
İkinci Kitap-38. Bölüm
İkinci Kitap-39. Bölüm
İkinci Kitap-40. Bölüm
İkinci Kitap-41. Bölüm
İkinci Kitap-42. Bölüm
İkinci Kitap-43. Bölüm
İkinci Kitap-44. Bölüm
İkinci Kitap-45. Bölüm
İkinci Kitap-46. Bölüm
İkinci Kitap-47. Bölüm
İkinci Kitap-48. Bölüm
İkinci Kitap-49. Bölüm
İkinci Kitap-50. Bölüm
İkinci Kitap-51. Bölüm
Üçüncü Kitap - 1. Bölüm
Üçüncü Kitap - 2. Bölüm
Üçüncü Kitap - 3. Bölüm
Üçüncü Kitap - 4. Bölüm
Üçüncü Kitap - 5. Bölüm
Üçüncü Kitap - 6. Bölüm
Üçüncü Kitap - 7. Bölüm
Üçüncü Kitap - 8. Bölüm
Üçüncü Kitap - 9. Bölüm
Üçüncü Kitap - 10. Bölüm
Üçüncü Kitap - 11. Bölüm
Üçüncü Kitap - 12. Bölüm
Üçüncü Kitap - 13. Bölüm
Üçüncü Kitap - 14. Bölüm
Üçüncü Kitap - 15. Bölüm
Üçüncü Kitap - 16. Bölüm
Üçüncü Kitap - 17. Bölüm
Üçüncü Kitap - 18. Bölüm
Üçüncü Kitap - 19. Bölüm
Üçüncü Kitap - 20. Bölüm
Üçüncü Kitap-21. Bölüm
Üçüncü Kitap-22. Bölüm
Üçüncü Kitap-23. Bölüm
Üçüncü Kitap-24. Bölüm
Üçüncü Kitap-25. Bölüm
Üçüncü Kitap-26. Bölüm
Üçüncü Kitap-27. Bölüm
Üçüncü Kitap-28. Bölüm
Üçüncü Kitap-29. Bölüm
Üçüncü Kitap-30. Bölüm
Üçüncü Kitap-31. Bölüm
Üçüncü Kitap-32. Bölüm
Üçüncü Kitap-33. Bölüm
Üçüncü Kitap-34. Bölüm
Üçüncü Kitap-35. Bölüm
Üçüncü Kitap -36. Bölüm
Üçüncü Kitap-37. Bölüm
Üçüncü Kitap-38. Bölüm
Üçüncü Kitap-39. Bölüm
Üçüncü Kitap-40. Bölüm
DUYURU
EMİR BERMA

36. Bölüm

11.4K 1.3K 228
By zeyneparada

Şirin Berma...

Kavgadan dolayı alnımda olan yarayı temizleyip bant vurduktan sonra banyodan çıktım ve odama girip rahat bir şeyler giyindim. Daha sonra odadan çıkıp mutfağa girdim ve dolabı açıp içine bakmaya başladım ama yemek kalmamıştı. Şu an çok yorgundum, yemek yapacak hâlim yoktu. Annem de olmadığı için bayağı zorlanıyorduk. Oflayıp dolabın kapağını kapatıp ve ellerim belimde bir süre mutfağın ortasında durdum. 

Yaklaşık kırk beş dakika önce gelmiştim eve. Sefa ve Hazar'ı yan yana görmek pek alışık olduğum şeyler değildi. Ayrıca ikisi arasında kalmak beni deli ediyordu. Hazar, odaya gelmeden önce Sefa'dan hoşlandığımı düşünecektim ama Hazar odaya girince o duygulardan uzaklaşmıştım.

Mutfağa Samet'in girmesiyle ona bakmaya başladım. "Ben acıktım." dedi çekinerek.

Ellerimi belimden indirip ona doğru yaklaştım ve yüzünün hizasına gelerek gülümsedim. "Bende acıktım." dediğimde güldü. "O zaman ben bize yemek yapayım."

Saçını karıştırdıktan sonra doğrulup tezgâha doğru döndüm ve bir şeyler hazırlamaya koyuldum. "Bizi istemiyor musunuz?" diye sorunca Samet, dönüp ona bakmaya başladım. Sandalyeye oturmuştu ve ayaklarını sallayarak masumca bana bakıyordu.

"Nereden çıktı şimdi bu?" diye sordum.

"Babam sizin konuşmanızı duydu ve ağladı." dediğinde sessiz kaldım ve işime tekrar döndüm. "Emir abi, babamı sevmiyor mu?"

Sesli bir nefes aldım. "Seviyor. Neden sevmesin?" dedim.

"Beni seviyor musun?"

Tekrar ona doğru döndüm ve gülümsedim. "Evet seviyorum." dedim. "Ama sen niye böyle sorular soruyorsun ki şimdi?"

"Eğer sevmiyorsan gidebilirim." dediğinde gözlerim ister istemez doldu. Ona doğru yaklaştım ve kaşlarımı çattım.

"Hayır, hiçbir yere gidemezsin." dedim yapay bir sinirle.

"Tamam, gitmeyeceğim." dedi neşeyle. "Emir abi de seviyor mu sence?"

"Hmm." diyerek bir süre düşünüyormuş gibi yaptım. "Seviyordur bence."

"Ben Emir abiyi çok sevdim."

"Peki beni?"

"Senide." dediğinde burnunu sıkıp yanağından bir öpücük aldım ve işimi yapmaya devam ettim.

"O zaman, yemekten sonra parka gitmeye hak kazandınız." dediğimde sevinçle ellerini çırptı.

"Kafana ne oldu?" diye sordu yanıma gelip ellerini tezgâha koyarak.

"Duvara çarptım. Çizildi." dediğimde kafasını salladı.

İkimizin de tostlarını yapıp masaya koydum ve beraber oturup yemeye başladık. Emir, morali bozuk olunca yemek yemezdi. Babamın da ağladığını söylemişti Samet ve belki onu öyle görmemi istemez diye yanına gidip onu çağırmamıştım.

Normalde hiç evden dışarı çıkasım yoktu ama belki babam ve Emir evde yalnız kalınca konuşurlar diye düşünmüştüm. Belki konuşsalar her şey daha güzel olabilirdi. Nedense babamın cidden pişman olduğunu ve yurt dışına gitmek için sebepleri olduğunu düşünüyordum. Öyle hissediyordum...

Tostlar bitince ellerimizi yıkadık ve mutfaktan çıktık. Samet'i giydirdikten sonra bende eşofmanlarımı giyinip, kabanlarımızı da aldıktan sonra evden çıktık. Yavaşça parka doğru ilerlemeye başladık.

Hava bayağı serindi ve umarım biz hasta olmazdık. Parka geldiğimizde Samet bir salıncağa oturdu ve bende onu sallamaya başladım. Acaba babam ve Emir konuşmaya başlamışlar mıydı? Ya da bu yaptığım iyi bir şey miydi? Hiçbirini bilmiyordum...

Yaklaşık yarım saat sonra yağmur yağmaya başlayınca hızla eve doğru gitmeye başladık. Apartmana girip eve çıktık. Anahtarla kapıyı açtığımda Samet koşarak banyoya giderken ben içeriye girmiştim. Emir ve babam karşı karşıya oturmuşlardı ama birbirlerinin yüzüne bakmıyorlardı. Emir ağlamıştı.

"Ne oldu?" diyerek konuştuğumda, varlığımdan yeni haberdar olmuş gibi ikisi de irkilerek bana baktılar.

"Emir ile konuşmaya çalıştım ama beni dinlemek istemiyor." dedi babam.

"Yalan söylemenden korkuyorum çünkü!" diye bağırdı Emir. "İnanırsam dünyanın en aptal insanı olacağım!"

"Emir sakin ol!" diyerek omzuna dokundum.

"Yalan söylemiyorum!" diyerek babam konuştu. "Gerçekten doğruları söylüyorum! Anneniz size ne dedi bilmiyorum ama sanırım yanlış şeyler anlatmış!"

"Annem neden bize yanlış şeyler anlatsın?!" Emir hâlâ bağırarak konuşmaya devam ederken odaya Samet girdi. Korkuyla hepimize bakınca elinden tuttum ve onu odadan çıkardım.

Sefa Ayves... 

Hazar'ın yatağında uzanmış onun yer yatağını hazırlamasını izliyordum. Bir süre sonra odanın kapısı açıldı ve içeriye Ozan girdi. "Sen niye geldin lan?" dediğimde ayak ucuma oturup bana göz devirdi.

"Peder evden kovdu kanka." dedi sıkıntıyla.

"Harbi mi?" dedim yatakta doğrulurken. "Niye?"

"Annem kavga ettiğimizi yanlışlıkla ağzından kaçırdı. E benim pederi de biliyorsunuz, indirdi tokatı yanağıma sonra defol git dedi. Bende buradayım işte." dedi Ozan.

Alkış çalan Hazar'a baktık ikimizde. "Ne güzel olmuş benim aşkıma." dedi Hazar alayla. "Gel benimle yat sen."

"Kanka niye dalga geçiyorsun?" dedi Ozan.

"Hiç öyle." dedi Hazar gülerek. "Bıcı bıcı da yapacak mısın?"

"Hazar!" diyerek uyarırcasına konuştu Ozan. Daha sonra eline bir yastık alarak Hazar'ın üzerine atladı ve ona yastıkla vurmaya başladı.

"Anne!" diye bağırdı Hazar. "Oğlunu taciz ediyorlar!"

"Lan sus!" dedi son kez vurup yerden kalkan, Ozan. "Şşt Sefa bu yılki maçlara katılacak mıyız?"

"Ölmezsem katılırız kanka." dediğimde yine gözlerini devirdi.

"Kanka Allah gecinden versin." dedi Ozan.

"Oksijen israfısın." dedi Hazar, yere hazırladığı yatağa uzanırken.

"Eyvallah." dedim gözlerimi devirerek. "Yalnız odaya salgıladığım oksijeni içine çekme, mazallah israf yaparsın."

"Laf mı çarptın sen?" dedi kafasını kaldırıp bana bakarken.

"Nasıl anladıysan artık, orası da sana kalmış." dediğimde sesli bir nefes alıp geri uzandı.

"Ben nerede yatacağım?" diye sordu Ozan.

"Benimle yatma, yaralıyım ben." dedim.

"Sanki dersin ne olmuş ha?" dedi Hazar. Daha sonra Ozan, Hazar'ın yere hazırladığı yatağın üzerine atlayıp gelişi güzel uzandı.

"Oğlum toplansana, yayıldın hayvan gibi!" dedi Hazar, sinirle.

"Lan uf!" 

"Kay be!"

"Sus lan!"

"Vurmasana oğlum!"

"Popom sıkıştı Ozan!"

"Bu kimin ayağı?"

"Aha benim ayağım yok?"

"Şu an benim ayağımı tutuyorsun." dedim Ozan'ın elini iterek.

"Ha tamam pardon."

"Susun artık."

"Sen sus."

"Çocuk muyuz?"

"Hayır."

"Çok boş yapıyoruz."

"Yalnız kendine de hakaret ettin."

"Kanka bu gibi cümleler bize göre iltifat, hakaret değil."

"Dedi boş işler müdürü."

"Eyvallah."

"Ulan ne güzeliz biz be."

"Ozan sakın geçmişi açma."

"Açsa ne olur?"

"Senin ile bir geçmişim olduğu için pişmanım."

Sessizlik.

Sessizlik.

Ve yine sessizlik....

Şirin Berma...

Okula girdiğimde çok erken geldiğimi fark ettim. Gece babamın dedikleri yüzünden pek uyuyamamıştım. Annemin bize yanlış şeyler anlatığını söylemişti. Ya doğru söylüyordu ya da kendini affettirmek için böyle bir yalana başvuruyordu. En iyisi annemle konuşmaktı. Şimdi ise bahçede ki banklardan birine oturmuş, kulaklığımı takmıştım ve müzik dinliyordum.

Yanıma oturan birini gördüğümde kafamı yana çevirip çocuğa baktım. Bu Duygu ile konuşmak isteyen, Sefa'nın eski sevgilisine asılan çocuktu. Ayberk. Bana baktığını fark edip kulaklığımı çıkardım. "Selam." dediğinde bir süre sustum.

"Selam." dedim fısıltı gibi çıkan sesimle.

"Tanışamadık bir türlü. Alıştın mı sınıfa?"

"Evet."

"Sanırım beni sana kötü anlatmışlar."

"Olduğun gibi anlatıklarına eminim." dediğimde, sadece kafasını salladı. "Neden Duygu ile konuşmak istiyordun ki?"

"Bir tek Duygu bana ön yargılı davranmamıştı. Olayı sonradan o öğrendi ve bende en mantıklı o düşün diye onunla konuşmak istedim."

"Peki sen neden böyle bir şey yaptın?"

"Sanırım sen ondan da mantıklısın." dediğinde sessizce bakmaya devam ettim. "Hiç kimse sormadı çünkü."

"Ben insanları yargılamam."

"Az önce bana ne yaptın peki?"

"Seni yargılamadım." dedim. "Bana seni kötü olarak anlattılar ama ben buna rağmen seninle konuşup neden böyle bir şey yaptığını soruyorum."

Kafasını salladı. "Her şey göründüğü gibi değildir. Helin'in nasıl biri olduğunu bilmiyorsun?"

"Seninde nasıl biri olduğunu bilmiyorum."

"Helin'in nasıl biri olduğunu abisi bile bilmiyor." deyip güldüğünde kaşlarımı çattım.

"Yalan söylemediğini nereden bileceğim?"

"Beni yargılamak yerine sorgulayan sensin. İster inan ister inanma. Keyfimden değil, sorduğun için söylüyorum."

"Söyleme." diyerek yanımızda belirdi, Emrah.

"Hayırdır Emrah?" dedi Ayberk ayağa kalkarak. "Ece seni kabul etmeyince moralin bozulmuş."

"Bana bak! Ece'nin ismini ağzına alma." dedi sinirle Emrah ama Ayberk onu gıcık etmek için gülüyordu.

Hemen ayağa kalkıp Emrah'ın yanına geçtim. "Hem Ece, Emrah'ı seviyor. Duygu ile konuşmak isterken seni kaç kere reddettiğine bak sen." dediğimde Ayberk'in yüzü farklı bir hâl almaya başladı. Emrah'ın koluna girip arkamı döndüm ve yürümeye başladım.

"Şirinem, Ece gerçekten beni seviyor mu?" diye sordu şaşkınca Emrah.

"Yok canım, öylesine söyledim." dedim sırıtarak. Ece onu kudurtmamızı söylemişti. "Hem Ece'nin sevdiği çocuk çok yakışıklı görmen lazım."

"Sen beni mi sınıyorsun?"

"Hayır canım ne münasebet." dedim sırıtmaya devam ederken.

Bahçede dolaşırken bize doğru gelen Ece ve Salih'i gördüğümde hemen Emrah'ı dürtüp kolundan çıktım. "Günaydın." dediler ikisi de aynı anda.

"Günaydın." diyerek karşılık verdik Emrah ve ben.

"Dün kavga etmişsiniz." dedi Ece, Emrah'a bakarken. "Sana vurmadılar öyle değil mi?"

"Vursalar ne olacak?" dedi Emrah. "Ne yapacaksın sanki?"

"Sarılırım."

Sessizlik.

Ece'nin verdiği cevap üzerine sanki herkes susmuş ve donmuş gibiydi. Biz de dahil. Salih yavaşça kolumu tutup beni oradan çekerken gülmeyi de ihmal etmiyorduk. Çünkü Emrah'ın tipi gerçekten şaşkın ve komikti. "E nasılsın Şirin'em?" diye sordu Salih, bir banka önce kendisi oturup sonra beni oturturken.

"İyiyim sen nasılsın?" diye sordum.

"Bende iyiyim." dediğinde gülümsedim. Bize doğru gelen Buse ve Melih'i gördüğümüzde onlara doğru bakmaya başladık. Buse önden gelerek Melih'i umursamıyordu, Melih ise ona bir şeyler anlatıyordu.

"Kızım bir dinlesene." dedi sıkıntıyla Melih, önümüz de dururken. Buse ise yanıma oturmuştu. 

"Önce sen beni dinleyecektin ama dinlemedin." dedi Buse, gözlerini kaçırarak.

"Tamam, özür dilerim." dedi Melih, Buse'nin önüne çökerken. "Vallahi gözüm döndü. Hadi be küsme la!"

Buse bir süre sessiz kaldıktan sonra Melih'in boynuna sarılınca gülümsedim. "Oh kurban olurum ben sana." dedi Melih, onu sıkı sıkıya sararken.

"Ne oldu ki?" diye sordum merakla.

"Ya Melih'in kavga ettiği çocuk Buse'den hoşlandığına dair mesaj atmış. Buse de cevap verdiğini söyleyince Melih kızmış. Buse'yi dinlemediği için o da trip attı. Çocuğun ağzının payını verip reddetmiş."

"Ya çok iyi." dediğim sırada bana şaşkınca bakmaya başladı.

"Ne çok iyi?" dedi Salih.

"Arkadaşlığınız. Görmedin mi nasıl özür diledi?" dediğimde Salih kolunu omzuma atıp güldü.

"Sende arkadaşımızsın." dediğinde gülümsemem daha da genişledi. 

"Ay öldüm vallahi." diyerek kendini yere attı Selin.

"Ne oldu?" diye sordum.

"Geciktiğimi sandım, aceleyle geldim." dedi Selin.

"Yerden kalk üşüteceksin." dedi Salih ve Selin'e yerini verdi.

Kafamı karşıya doğru çevirdiğimde Ozan'ın sırtına binmiş olan Hazar'ı ve onların yanında elleri cebinde yürüyen Sefa'yı gördüm. Bizim yanımıza geldiklerinde Hazar, Ozan'ın sırtından indi. "Selam gencolar." dedi Hazar. "Sabah şerifleriniz hayır olsun."

"Eyvallah kardeşim seninde." dedi Salih.

"Ee niye buradasınız? Sınıfa gidelim çok soğuk." dedi Ozan.

"Beni de bekleyin." diyerek yanımıza geldi Berfin. Ozan ile birbirlerine sarıldıktan sonra okula doğru ilerlemeye başladık. 

Ece Doğan...

Söylediğim şey karşısında Emrah şaşkınca bana bakmaya devam ederken. Şirin ve Salih yanımızdan ayrılmışlardı çoktan. Emrah, hâlâ bana cevap vermezken sıkıntılı bir nefes alıp omzuna dokundum.

"Ya konuşsana." dedim. "Konuşmuyorsan bile tepki versene."

"Bi' dakika." dedi ve sesli bir nefes aldı. "Tepki veriyorum hazır ol."

"Hazırım."

"Eğer şaka yapıp benimle dalga geçiyorsan ben o şakanın, gelmişini geçmişini, evveliyatını, feriştahını, ecmiyetini bulup yeni söndürülmüş ateşin içine atarak közlerin arasında kavrulmasına sebep olurum!" dediğinde hayranlıkla ettiği küfürleri dinliyordum.

"Ya çok tatlısın." dediğimde bana şaşkınca bakmaya başladı.

"Küfür edişim mi?" diye sorduğunda kafamı salladım. "Bir tane daha gelsin mi?"

"Gelsin." dedim ellerimi çırparak.

"Gerçekten o şakayı alıp Melih'in sigara dumanı ile yanıp tutuşan ciğerlerinin arasından geçirip işkence edilmesine sebep olurum." dediğinde kahkaha attım.

"Hastayım şu hâllerine ya."

"Hastahanelik bir durum var mı?" dediğinde gülüp koluna girdim. 

"Şaka değil bu arada." dedim. "Sana hastayım ve bu hastalığın bir tedavisi yok."

"Değil mi ya?" dedi ellerini birbirine vurarak. "Kaçtır aile hekimine gidiyorum 'aşık olmuşsun' deyip eve gönderiyorlar." 

"Manyak." dedim ve omzuna vurup yürümeye başladım.

"Bana hastasın kızım be!" diyerek arkamdan geliyordu.

Şirin Berma...

Sınıfa girdiğimiz de Semra'nın tek başına sırasında oturduğunu gördük. "Sen niye tek buradasın?" dedi Sefa.

Herkes sırasına yerleşirken Sefa, Semra'ya doğru ilerledi. Semra kafasını hiç bizden yöne çevirip bakmadı bile. "Semra?" dedi Sefa, onun çenesini tutarken.

"Dokunma!" diye bağırdı Semra onun elini iterken. Bu tepkisine hepimiz şaşırıp sessiz kaldık.

"Semra?" diye mırıldandı Hazar, ona doğru yaklaşarak.

Semra sesini çıkarmayıp sessiz kaldı. Herkes şu an sus pus durmuş Semra'ya bakıyordu. Sınıfa bir anda neşeyle Umut daldı. "Evvvveeeet arkadaşlar umdunuz geldi!" diye bağırdı Umut. Hiç kimse ona bakmayıp Semra'ya bakmaya devam etti. Umut da bir şey olduğunu fark edip Semra'ya doğru yaklaştı.

"Semra... Ne oldu?" dedi Umut ona doğru yaklaşarak.

"Bir şey olmadı." dedi Semra ayağa kalkıp sınıftan çıkmaya yeltenirken. Ama Sefa buna izin vermeyip kolundan tuttu ve gitmesini engelledi.

"Ne oldu?" diyerek sorusunu yeniledi Sefa.

Semra kolunu çekip Sefa'ya doğru dönünce hepimiz yüzünde ki morluğu fark ettik. "Bir şey yok demiştim." dedi Semra ve kapıdan çıkacakken Kadir ile çarpıştı.

"Bir şey olmuş." dedi Kadir onun morarmış yanağına dokunarak.

Semra hareketsizce durup sadece Kadir'in gövdesiyle bakıştı. Sıramdan kalkıp onlara doğru yaklaştığımda Semra'nın ağladığını fark ettim. "Ağlama." diye mırıldandım ve omzuna dokundum. Gözlerini sıkıca kapatıp ağlamaya devam ederken kollarını Kadir'in beline doladı. Elimi saçlarına doğru götürdüm ve okşadım. Ne olmuştu ona? Yüzündeki morluğun sebebi neydi?

^^^^^

Oylamayı unutmayın.

Hoşça kalın.

Kitapla kalın.

Continue Reading

You'll Also Like

7.2M 261K 41
"Ne işin var bu saatte sokakta" dedi. Şaşırmadım bu tepkisine ne zaman geç saatte dışarı da olsam aynı sözleri duyuyordum ama kendisini hiç bu saatte...
8.4M 494K 86
0539*******: Bir inanışa göre, 0539*******: Kağıttan bin tane Turna kuşu katlayan kişiye bir dilek dileme hakkı verilir. 0539*******: Beraber dilek...
217K 18.4K 55
Siz: Saçların neden her gördüğümde bir önceki halinden kısa? Neden onlara dokunuyorsun? Siz: Sürekli bu 'neden' sorularını kendime sormaktan bıktım a...
2.6K 353 8
Şimdi durun bir saniye lütfen. Gözlerinizi kapatın ve bir kafede olduğunuzu düşünün. Burnunuza vişneli brownie ile kahve kokusu doluyor. Sonra haya...