Tomurcuk Mahallesi| Tamamland...

Af 1o1Hacker

1.3M 58.3K 14.6K

(Düzenlendi.) (Final.) Dram yok, üzülmek yok! Biz burada sadece gülüyoruz. Çıtır çerez, belki bir tutam da kl... Mere

1.Bölüm: 'Şarkılar ve Kitaplar'
2. Bölüm: 'Sır Dolu Kalp ve Yıllar'
3. Bölüm: 'Maç Günü'
4.Bölüm: 'Kıskançlık'
5.Bölüm, 'Yaşanması Gereken Aşk'
6. Bölüm: 'Gün'
7.Bölüm: 'İlk Kıskançlık Sinyalleri'
8.Bölüm: 'Kaçmak'
9.Bölüm: 'Tatlı Hisler ve Kabullenişler'
10. Bölüm: 'Güvenmek'
11. Bölüm: 'Yaralar'
12. Bölüm: 'Şah ve Mat'
13.Bölüm: 'Namuslu VS Hıyar Ağası'
14.Bölüm: 'Oyun'
15.Bölüm: 'Dosya Meselesi'
16.Bölüm: 'Mezarlık'
17.Bölüm: 'İddia'
18.Bölüm: 'Farketmek'
19.Bölüm: 'Koku'
20.Bölüm: 'Acı'
21.Bölüm: 'Mutluluk'
22.Bölüm: 'Hastane'
23.Bölüm: 'Aptal Aşık Irmak'
24.Bölüm: 'Yeni Kiracı'
25.Bölüm: 'Bir Aşk Yolculuğu'
26.Bölüm, 'Bir Takım Konuşmalar'
27.Bölüm, 'Tayfa ve tatil'
28.Bölüm: 'Aşıklar Cenneti'
29.Bölüm: 'Bahçe'
30.Bölüm: 'Yeni Aşk Sinyalleri'
31.Bölüm: 'Tanışma'
32.Bölüm: 'Yuvadan Uçan İlk Kuşlar'
33.Bölüm: 'İlk'
34.Bölüm: 'İsteme'
35.Bölüm: 'Ayrılık Rüzgarı'
36.Bölüm: 'Geçmişin İzleri'
37.Bölüm: 'Tatlı Tesadüfler'
38.Bölüm: 'Hasret Gidermek'
39.Bölüm: 'Seher ve Demir'
40.Bölüm: 'Yiğit ve Afife'
41.Bölüm: 'Irmak ve Aras'
42.Bölüm: 'Piknik'
43.Bölüm: 'Piknik 2'
44.Bölüm: 'Mektup'
45.Bölüm: 'Acıyla Yaşamak'
46.Bölüm: 'Misafir'
47.Bölüm: 'Hasret Bitti'
48.Bölüm: 'Hakan ve Tuğçe'
49.Bölüm: 'Oraya Bakma'
50.Bölüm: 'Hıyar Ağası & Namuslu vs Adalet'
51.Bölüm: 'Irmak ve Ders'
52.Bölüm: 'İsabetli Atışlar'
53.Bölüm: 'Kıskançlık ve Kafa Karışıklıkları'
54.Bölüm: 'Geçmişten Biri'
55.Bölüm: 'Tomurcuk Usulü Misafirperverlik'
56.Bölüm: 'T-shirt Meselesi'
57.Bölüm: 'Mahsur Kalmak'
58.Bölüm: 'Kaçak Savaşçılar A. ve Y.'
59.Bölüm: 'Balık'
60.Bölüm: 'Kaliteli Bir Gün'
61.Bölüm: 'Plaj'
62.Bölüm: 'Delikanlı Afife ve Prenses Yiğit'
63.Bölüm: 'Tomurcuk Çiftleri'
Parodilerden (1)
64.Bölüm: 'Acemi Aşık Afife'
65.Bölüm: 'Konser Çıkışı'
66.Bölüm: 'Zaman'
67.Bölüm: 'İlaçlar'
68. Bölüm: 'Yanlış Zaman, Doğru İnsan'
Özel Bölüm
70. Bölüm: 'Gizli Kapaklı İşler'
71. Bölüm: 'Ateş Bacayı Sardı'
72. Bölüm: 'İsteme'
73. Bölüm: 'İkinci Şans, İkinci Bahar'
74. Bölüm: 'Mutluluk'
75. Bölüm 'En Güzen Final'
Tribün Bekçisi •22 Numara•

69. Bölüm: 'Düğün'

8.3K 377 145
Af 1o1Hacker

🎶Gece Yolcuları/Affedecek misin?🎶

♡♡♡

Bir takvim ve bir şişe rakı yeter bana. Takvim, senin geleceğin günleri saymaya, Rakı gelmediğin günleri kurtarmaya.

Cemal Süreya~

♡♡♡

İyi okumalar...

69.Bölüm, 'Düğün'

≈Asuman'dan≈

~DÜĞÜN GÜNÜ~

Benim kardeşim olmadığı için, kardeş kuşağını Aras bağlayacaktı. Kapı açıldığında, gelinliğimin eteklerinden tutup arkama döndüm.

Aras elinde kırmızı, uzun bir şeritle pişmiş kelle gibi sırıtarak yanıma geldi. Kuşağı, sonra belime bağlamak üzere boynuna astı. İnsan kuzenim evleniyor diye azıcık üzülürdü ama bunun bir boğaz eksiliyor diye sevindiğine yemin edebilirdim. Yediğimiz, içtiğimiz ayrı gitmiyordu zaten.

"Naber lan sümüklü?" Ne kadar gülmek istesemde, yapmacık bir şekilde somurttum.

"Bugünümde yapma bari ya..."

"Beni, bugünün senin için taşıyan önemi alakadar etmez, benim için hala Sümüklü Asusun." Şakayla harmanlanmış bu duygusal ve hoş cümleye içten bir şekilde gülümsedim.

Ne çabuk büyümüştük? Daha dün, tek derdimiz evcilik oyunarken ki geçim derdimizdi. Saklanbaç oykarken, kimsenin bizi bulamayacağı saklanacak iyi bir köşe bulmaktı. Körebe oynarken, kimseye çaktırmadan gözümüzü aralayıp, birini sobelemekti ve ebelikten kurtulmaktı. Tek derdimiz eğlenebilmekti.

"Ne o lan? Daldın gittin?"

Aras alnıma fiske vurduktan sonra kaşlarını çatı. Elini adeta bir cam silercesine alnıma sürüp, eline baktı.

"Filli boya reklamımı çekiyorsun kızım bu ne?"

"İnsan kardeşim evleniyor diye üzülür, biraz kıskanır bu ne ya? Irmak, senin hakkında tekrar bir düşünmeli bence. Her şey geç olmadan."

"Hani, senin için söylüyorum. Daha evlenmeden, boşanmayın falan diye. Senin mutluluğun için kızım, abilik iç güdülerime dayanarak söylüyorum bunları."

"Abilik iç güdüsüymüş... Hadi oradan öküz." Aras birkaç  dakika daha beni sinir etmek için gevşek bir davranış sergiledi ve sonunda yüzüne ciddi bir ifade kondurdu.

Ben de konuşmayı tahmin ettiğim için derin bir nefes aldım.

"Şaka bir yana, birlikte büyüdük. Seninle, kardeş eksikliği hissetmedim. Kardeş, sırdaş, arkadaş, bazen de bir abla oldun benim için. Sen üzülürsen, ben de üzülürüm ve inanıyorum ki Faruk seni üzmemeye çalışacak." Derin bir nefes aldi ve devam etti. Evet... Harika. Yavaştan burnumun direği sızlama ve gözlerim dolmaya başlamıştı.

"Şu hayatta duyduğum en saçma cümleler, 'O seni üzerse, ben de onu üzerim. Seni asla üzmeyecek. Üzerse karşısında beni bulur. Bla bla bla...' Gibi cümleler sanırım. Hayatın, ne getireceğini bilemeyiz sonuçta. Yeri gelecek üzüleceksiniz, yeri gelecek mutlu olacaksınız ama birlikte olduğunuz sürece hissettiğiniz her duygu değerlidir. Üzüntü ve acı bile gerekli duygulardır bazı şeyler için. Yani... Mutluluklar dilerim falan filan."

"Tamam be! Boya akarsa, reklam bir işe yaramaz bilmiyor musun?" Aras, sadece gülümsemekle yetindi ve kollarını omuzlarıma doladı. Ben de tuttuğum göz yaşlarıma daha fazla engel olamadım ve kollarımı Aras'ın beline dolayıp, başımı göğsüne koydum.

"Yaaa... Gerizekali, niye ağlatıyorsun ki ya?"

"Hadi hadi, herkes bizi bekliyor. Kuşağını bağlayalım."

Bir süre daha Aras ile konuşup, şakaya vurarak içimizi döktukten sonra asıl olaya gelmişti sıra. Kuşak bağlama geleneğine. Aras, kuşağımı bağlayacaktı. Boynuna astığı kuşağı eline aldı.

Aras, kuşağı bir şeyler mırıldanarak iki kez belimin etrafından geçirdi ve üçüncü kez de belimin etrafından geçirip, kuşağı belime bağladı.

Kuşagı bağladıktan sonra, gözlerini bana çevirdi. Onun da gözleri hafiften sulanmıştı. Onun bu galini görünce ufak bir şaşkınlık geçirip, kahkaha attım. Basbayağı ağlıyordu. Gözlerini kacırdığında yanağına hafifçe vurdum.

"Yaaa... Kıyamam lan. Ağlamasana dümdük." Elimi ittirip, yüzünü buruşturdu.

"Ne ağlayacağım? O kadar çok boya badana yapmışsın ki, gözüme kaçtı."

"Yav he he, yedim say." Kapı aniden açıldığında, ikimizde gözlerimizi oraya çevirdik. Annem, babam ve kızlar içeri doluşup, kapıyı kapattı. Herkesin gözü bizi bulmuştu şimdi.

Aras ellerini omuzlarıma koyup, alnımdan öptü ve tekrar sarıldı. Aras'ın değerini ve benim için ne ifade ettiğini şu son zamanlarda çok iyi anlamıştım.

"Yeni hayatın sana mutluluk, huzur, sağlık getirsin. Hayırlara vesile olsun inşallah kardeşim." Ben de ona sarıldım, bir süre öyle durduktan sonra Aras geri çekildi ve bana kısa bir bakış atıp, bizi ağlayarak çaktırmadan izleyen Irmak'ın yanına gitti.

Aras, kolunu Irmak'ın omuzuna atıp, başından öptü. Bana da göz kırpıp, baş parmağını havaya kaldırdı.

Yanımda, hıçkırık sesi duyduğumda, gözlerimi onlardan çektim ve yanımdaki sesin sahibine çevirdim.

Annem, elinde bir mendille ağlayarak baştan aşağı beni süzüyordu. Onun bu haline güldüm ama gözlerimden yaşlar süzülüyordu.

"Anne... Nasıl olmuşum?"

"Güzel olmuşsun. Ne ara bu kadar büyüdün sen?" Sadece omuz silkmekle yetindim. Benim de sürekli kendime sorup, cevap alamadığım bir soruydu bu.

Annem kollarını açtığında, ben de kollarımı açıp, beline sarıldım ve başımı boynuna gömdüm. Hiçbir şey söylemeden, öylece durduk bir süre.

"Annem, ağlama." Annem yanaklarımdan öpüp, daha sıkı sarıldı. Boyum annemden uzun olduğu için, biraz eğilmem gerekiyordu.

"Biraz da bize bırak hanım." Babamın sesini duyduğumda, başımı annemin boynundan kaldırdım. Babamla göz göze geldiğimde, onun da ağlıyor olduğunu gördüm.

Annem tekrar yanaklarımdan öpüp, geri çekildi ve ben babamla karşı karşıya kaldım.

"Çok güzel olmuşsun canım kızım." Gülümsedim. Babam da takım elbisesiyle ve emanet duran onu sıktığını belli eden kıravatıyla çok yakışıklı olmuştu.

"Bana bilmediğim bir şey söyle baba." Bana gülmek ve ağlamak arasında o tuhaf ifadeyle baktı.

Babam kollarını açtığında, kollarımı beline doladım ve başımı güven veren göğsüne dayadım.

"Ben bir ömür yeterim sana vazgeçmek istersen." Babam, bunu ciddi söylememişti. Alayla kulağıma söylediği şeye kıkırdadım. Babam saçlarımla oynamaya başladığında ve derin nefesler aldığındao ciddi konuşmayı yapacağıni anladım.

"Güzel kızım, büyüdün. Annen ve ben de seninle büyüdük. Kendi hayatına yelken açıyorsun, koskoca bir ömürlük anlaşma imzalayacaksın. Tek temennim, mutlu ve huzurlu olman. Birbirinizi üzmeyin. Belki aşk denen şey sizin için bir gün bitecek ama bittiği yerde sadakat, güven, saygı, sevgi başlayacak. Belki de hiç bitmeden, daha da büyüyecek. Dediğim gibi, sadece mutlu olun güzel kızım."

Babama daha sıkı sarıldım bu sözlerinden sonra. Babalar, kızlarının ilk aşklarıdır diye boşa dememişlerdi. Benim ilk aşkım babamdı.

Babamla da, bir süre hiç bir şey demeden öylece durduk ve sonunds geri çekildiğinde, kendimi tuhaf bkr boşlukta hissettim. İyi ile kötü hisler arasındaki o araftaydım.

...

Kızlarla da görüşüp, sarılmıştım. Hepsinin omzunda da gözyaşları dökmüştüm. Onların da hakkını ödeyemezdim. Bu kısacık sürede dost, kardeş, sırdaş olmuşlardı bana.

Seher, kapıyı hafifçe açıp, elini aralık olan yerden uzattı. Kapının arkasından uğultular ve Faruk'un sesi de geliyordu. Faruk'un sesini o uğultunun içinde seçebiliyordum.

Seher, elini içeri sokup kapıyı kapattı ve Faruk'un verdiği bahşişe baktı. Parayı görünce yüzünü buruşturup, parayı yanında ki Eylem'e verdi ve tekrar kapıyı aralayıp, elini aradan abisine uzattı. "Çocuk mu kandırıyorsun sen? Ben bununla ayakkabımı bile alamam be."

"Ulan Seher... Ulan Seher... Ömrümü yedin lan vallahi!" Burnumdan tuhaf bir ses çıkararak güldüm.

"Kes! Bugün senin değil, benim sözüm geçerli. Şimdi, çık bahşişi. Yoksa, Asumancığımı vazgeçiririm bu işten."

Seher, birkaç dakikalık diretme ve şantajdan sonra elini tekrar kapıdan içeri sokup, kapıyı kapattı. Faruk'un verdiği parayı sayıp, muzip bir şekilde gülümsedi ve Faruk'un duyabileceği şekilde, mırıldandı.

"Heh... Aferin. Adam ol." Seher, abisinin verdiği bahşişi cüzdanına koyup, cüzdanını Afife'ye verdi. Elini, kapıya koyup, bana döndüğünde. Hiç bitmek tükenmek bilmeyen heyecanım, daha da arttı ve kalbim hızlandı.

"Açayım mı?" Herhangi bir cevap gelmedi.

"Açıyorum bak." Seher'e küfürler saydırdığına emindim. Seher, kapının koluna hafifçe bastırmaya başladığında, elimde olduğunu unuttuğum çiçeğimi daha sıkı tuttum.

"Aç-tım!" Kapı açıldığında, karşımda Faruk'u görmenin verdiği heyecanla kalbim daha da hızlandı.

Saçı her zamanki  dağınık halinin aksine, taramıştı. Damatlık da çok yakışmıştı ayrıca. Duvağımda olsa onu görebiliyordum. O da aynı hayranlıkla bana bakıyordu. İkimiz de bir süre öylece durduk, herkes çıkmaya başladığında Faruk'da yaklaşmaya başladı.

Her adımımda kalbim daha da hızlandı.

Resmen, müstakbel kocam duruyordu karşımda. Geldiğim  gün kavga ettiğim, gram anlaşamadığım adam... Ey âşk! Nelere kâdirsin sen?

Faruk yanıma geldiģinde, hiç bir şey demedim ve duvağımı kapatıp koluna girdim. Faruk, koluna girdiğim elimin üzerine elini koydu ve diğer eliyle de hem içinde mutlu hissedip, hem de bana zorluk çıkartan gelinliģimin eteğinden tuttu. Deli gibi titriyordum. Heyecandan, mutluluktan, azıcık hüzünden... Kalbim de çok hızlı atıyordu. Öyle ki etrafımda ki gürültüyü bile bastırıyordu, kalbimin gümbürtüsü.

Duvağım nedeniyle önümü doğru dürüst göremiyordum. Bu yüzden, Faruk'un koluna sıkıca sarılmıştım ve yürümeme o yardım ediyordu.

Dışarı çıktığımızda, büyük bir alkış tufanı koptu ve bizim kızlar tarafından konfetiler  patlatıldı.

Alkışlar ve tebrikler eşliğinde, arabanın yanına gelmeyi başarmıştık. Faruk arabanın arka kapısını açıp, gelinliğimin eteklerinden  tutarak binmeme yardım etti. Ben bindikten sonra kapıyı kapatıp, birkaç saniye sonra da kendisi yanıma bindi.

Arabayı Demir kullanacaktı. Bir kaç dakika araba da öylece bekledikten sonra, ön kapı açıldı ve Seher  arabaya bindi. Arkaya dönüp, bize kısa bir bakış attıktan sonra tekrar önüne döndü.

"Gidebiliriz."

"Gidelim bakalım..."  Demir iç çekip, kontağı çevirdi ve Seher'e bir bakış attı. Seher kaşlarını çatarak, merakla ona bakmaya başladı.

"Hayırdır?"

"Kendim dışında herkese bir hayrım dokunuyor, maşallah. İzdivaç, programında, çöp çatan  gibiyim." Seher, avuç içini alnına vurdu ve sabırsızlığını belli edercesine derin nefesler aldı.

"Boş yapıyorsun, yapma." Faruj bile bir şey demiyordu, Demir'in Seher'e yaptığı imaya. O da en az venim kadar heyecanlıydı. Onların  diyaloğuna gülüp, kendi kafamın içindeki seslere verdim kulağımı.

Faruk'un elini elimde hissettiğimde, derin bir nefes aldım ve ben de onun elini sıkarak, tutuşuna karşılık verdim. Başımı omzuna koydum ve gözlerimi kapattım. O da benim başımın üzerine, başını koydu.

Faruk ile bir saniye bile anlaşamadığımız günler aklıma geliyordu. Her şey film şeridi gibi geçiyordu gözlerimin önünden.

Buraya geldiğim ve onu gördüğüm ilk günden, bu raddeye geldiğimiz zamana kadar her şey...

Hâlâ inanması çok güçtü benim için. Zaman ve kaderin harmanlandığı bu döngü ne kadar tuhaftı. Olmaz dediğimiz, her şeyin bir anda tam merkezinde bulabiliyorduk kendimizi.

Bir zamanlar günahımı bile vermem dediğim adamla bugün hayatımı birleştirecektim. Büyük bir adım atacaktık. Evlenmeyi bile düşünmüyordum, sıcak bakmıyordum pek. O günki Asuman ve bugün ki Asuman arasında dağlar kadar fark vardı.

Bugün ki Asuman, aşık olmuştu ve aşık olduğu insanla yeni bir hayat inşa ediyordu. Üstelik bu adam, olup olabilecek en alakasız insandı.

Demek ki ne oldum dememeli, ne olacağım demeliymiş.
...

Faruk kapımı açıp, elini uzattığında ben de elini tuttum ve onun da yardımıyla arabadan indim. Kapıyı kapattı ve yanıma gelip, kolunu uzattı. Heyecandan titrememi görmezden gelerek, koluna girdim.

"Hazır mısın Gökyüzüm?" Faruk'a kısa ama anlamlı bir bakış atıp, artık farklı bir soyadla çıkacağım düğün salonuna baktım.

"Hazırım."

≈Afife'den≈

Kitabı biraz daha indirdim ve üstünden dikkatlice, görünmeyeceğim bir şekilde fakültesinin etrafında boş boş yürüyen hıyarı kesmeye başladım. Bir günlüğüne Sherlock Afifeydim ve sevgilimi izleyecektim.

Uslu uslu, elinde kitapları ile fakültesine doğru ilerliyordu. Kendi kendime gülümseyerek onu izlemeye başladım.

"Aferin... Uslu Hıyar Ağası seni..." Duyduğum kinayeli ses ile gözlerimi uslu sevgilimden çektim.

"Vay a**ına koyayım, kitabı ters tutup, okuyanlar bile var... Biz de kendimize ögrenci diyoruz anasını satayım. " Az daha bağır kertenkele suratlı dememek için zor tuttum kendimi.

"Kitabı ters tutup, okumayan da kendine öğrenciyim demesin zaten kanka." Kendimi kamufule etmek amacı ile kullandığım kitabı indirdim. Bana bakıp, malak malak gülen çocuklara döndüm ve ellerimi belime koyup, kaşlarımı çattım.

"Ne gülüyorsunuz oğlum?"

"Biz mi?" Başımı 'evet' anlamında salladım.

"Sizden başka gülen var mı?"

"Bugünde fakültemizin ve güzide öğrencilerinin ne kadar normal olduğundan bahsediyorduk." Ne boş adamlar vardı cidden... Allah'ım sen bu insanlara akıl, bana da sabır ihsân eyle. Çok amin.

Onları boşverip, tüm dikkattimle boş boş gezinen sevgilimi izlemeye devam ettim. Daha deminki çocuklara kısa bir bakış attıģımda, onların da karşımda ki banka oturduklarını farkettim. Gözlerimi onlardan çektim.

...

O sinir olduğum kız sevgilim olan hıyarın omzuna elini koyduğunda aniden gelen sinir patlaması ile kitabımı dişleyip, yine aynı sinirle ayağa kalktım. Aniden ayağa kalkmamla, bankın üzerinde güneşten korunmak amaçlı yapılan şeye kafamı çarptım.

"Başlayacağım şimdi ama ha!" Başka bir şey olsa, her yerde cücük gibi kalıyordum ama şimdi boyumun bu bankın tepesindeki şemsiye kılıklı şeyden uzun olacağı tutmuştu.

Ey Yüce Rabbim, kudretinden sual olunmaz ama neden ben?

Aklıma Hıyar ve o sinir kız geldiğinde, daha çok sinirlendim. Tamam Yiğit'den böyle bir şey beklemiyordum ama bu kız son zamanlarda Yiğit'in etrafında fazla dolanmaya başlamıştı. Hıyar Yiğidim de, minnoş ve iyilik meleği bir saftirik olduğua için kızın niyetini anlamamıştı büyük bir ihtimalle ya da ben tamamen yanlış anlıyordum.

Zamanında, bir bana işlemiyordu bu iyilik meleği halleri zaten...

"Ah ulan, ah! Ben sana göstermez miyim?" Gözlerimi sinirle oradan çevirdim ve derin bir nefes aldım. Tamam, kız arkadaşları falan olabilirdi ama buraya geldim geleli hazetmiyordum ki o kızdan.

Daha demin tuhaf bir münakaşaya girdiğim çocukları karşı bankta gördüğümde, ters bakışlarımı onlara çevirdim.

"Siz de ne bakıp, duruyorsunuz be sabahtan beri? İşiniz yok mu?"

"Var, boş iş." Diğerine göre daha esmer olan, yanındakini ve kendini işaret parmağıyla gösterip, tekrar bana döndü.

Meslektaşmışız demek ki.

"Hatta, çok şükür kendi işimizin patronuyuz." Başımı salladım ve işaret parmağımla, kafalarıni gösterip ampul çeviriyormuş gibi yaptım.

"Belli belli, bir iki tahta eksik. Hatta, sadece bir iki tahtanız sağlam galiba."

"Hayat işte, insanı ne hallere sokuyor..."
Aklıma gelen şey ile biraz daha onlara döndüm ve merakla baktım yüzlerine.

"Bir şey soracağım, bölümünüz ne sizin?" Esmer olan çocuk cevapladı yine. Bu çocuk gözlükte takıyordu ayrıca.

"Bilgisayar mühendisliği." Oturduğum banktan heyecanla ayağa kalktığımda, kafamı yine o şemsiyemsi yere çarpmıştım ama aklıma gelen mükemmel ötesi fikir buna sinirlenmememe neden oluyordu.

Afife... Sen tek kelimeyle, mükemmelsin.

Şimdi görecekti o şıllık.

...

"Peki, bizim çıkarımız ne olacak?" Ciddi bir şekilde ellerimi birnirine kenetleyip, masaya koydum ve aklıma gelen ilk şeyi söyledim. Mükemmel planımı onlara da anlatmıştım ve reddedecek gibi görünmüyorlardı.

"Size, döner ayran ısmarlarım." Eminim daha iyi bir rüşvet bu tarihte görülmemiştir. Rüşvet kelimesi resmen benimle yeni bir anlam bulmuştu. Bu dünyaya göre fazla mükemmeldim ben...

İsmini hala bilmediğim esmer çocuk, ciddi bir tavırla ellerini masaya koydu.

"Sessizliğimizi satılık mı sandın ha?"

"Benimle anlaşma yaparak, iş hayatında önemli bir adım atmış olacaksın... Daha Allah'tan belanı mı istiyorsun kardeşim?" Afife Yıldırım ile anlaşma imzalamak mı? Bunu da reddeden insan evladı değildir yani. Üstelik bir de döner ayran var işin ucunda! Ben olsam bu fırsatı kaçırmazdım.

Evet, gider ayak kendi reklamımı da, kendi içimde, kendime yaptığıma göre asıl meseleye dönebiliriz.

"Önerdiğin ücret, bu işi karşılamaz. Kandıracak başka kerizler bul."

"Artı, benimle kanka olma şerefine nâil olursunuz." Tam kalkacakken önerdiğim teklifle tekrar yerlerine oturdular ve gözlerini kısıp bir süre yüzüme baktılar. Diğerine göre daha açık tenli olan, elini kaldırarak söze girdi.

"Sırf, bu işin sonunu merak ettiğim için ben kabul ediyorum." Memnun bir gülümsemeyle, başımı 'aferin' dercesine salladım.

"İşte, benim gibi mükemmel ve zeka abidesi insanlara senin gibi zeki kankalar gerek." Gülümsedi ve elini uzattı.

"Ben, Arda."

"Menun oldum ortak, ben de Afife. Benimle anlaşma yaparak, iş hayatında büyük bir adım atmış oldun." Tokalaşmak için elimi uzattım.

"Tebrik ediyorum."

"Ee... Arda varsa, ben de varım o zaman. Ben, Mete." Elini gülümseyerek uzattı.

"Hâlâ zeki insanların olduğunu görmek, beni duygulandırdı." Akmayan sahte gözyaşlarımı siliyormuş gibi yaptım ve tokalaşmak için elimi uzattım.

"Kısaca, kâr ve zararlarınızdan bahsedelim. Zarar olamaz, çünkü benimle iş yapıyorsunuz. Söz konusu bile değil. Herneyse... Maaşınız, benimle kanka olmak. Bu iş için ki rüşvetiniz ise, döner ayran. Teşekkürler. Rica ederim. Sevgiler. Saygılar."

"Evet, 23 yaşındayım. Yaşıtlarım şirketlerle anlaşmaya başlamışken, ben ilk anlaşmamı döner ayran karşılığında yapmış bulunuyorum."

"Artı, hayatınızda vermiş olduğunuz en iyi karar." Gözlerimi kısarak ve gülümseyerek baktım onlara. Mükemmeldim ya...

Düzenlendi.

Asuman'ın gelinliği. Farklı  hayal ettiyseniz, bırakın öyle kalsın. :)

Fortsæt med at læse

You'll Also Like

48.2K 5.3K 60
"Söyleyeceğin tek bir kelime, benim gitmemi ya da kalmamı belirleyecek." dedi ve kolyeyi avuçlarıma bıraktı. "Kaderim senin ellerinde." *** Hikayenin...
YUVA Af _twclr

Teenage Fiktion

630K 31.6K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
781 198 5
" Çok tuhaf " dedi genç kız kendi kendine.Karşısındaki genç adamın onu duyduğunu farketmeden.Adamın duymadığını zannetmişti. Fakat yanılmıştı. Çoğu z...
235K 15.5K 21
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...