• yirmi beş

37.1K 2.5K 11.5K
                                    

- - -

25| O gece benimle seviştin

Gürültüden hoşlanmıyordum. Kalabalık yerlerden, ağzına kadar dolu mekanlardan, herkesin gözünü bana diktiği yerlerden, birileriyle vakit geçirmekten ve daha bir sürü şeyden hoşlanmıyordum.

İnsanlardan nefret ediyordum. Midemi bulandırıyorlardı. Kendi hayatları yokmuş gibi davrandıklarında nevrim dönüyordu.

Sanırım tam da bu yüzden şu an gergindim. Üzerimdeki siyah boğazlı kazak beni bunaltıyordu. Kabanımı çıkartmış olsam da yine de kat kat giyinmişim gibi hissediyordum. Jimin ise benimkiyle hemen hemen aynı olan siyah boğazlı kazağının üzerine geçirdiği kırmızı örgü ceketiyle epey mutlu görünüyordu. Karşısındaki Taehyung ile gülerek konuşurken kahvaltısına kaldığı yerden devam ediyordu.

Beş gündür görüşmüyorduk. Hiçbir iletişim kurmamıştık. Bende kalacağını düşünmüştüm. Düşünmüştüm çünkü korktuğu ve tedirgin olduğu her halinden belliydi. O gün dizlerimde uzanırken birden bire işi sakso boyutuna getirmesinden bile anlaşılıyordu geceyi bende geçirmek istediği ama bir şey fikrini değiştirmişti.

Yaptığım telefon görüşmesinden sonra apar topar gitmişti.

Ve şimdi masada geçen konuşmalardan anladığım kadarıyla geçtiğimiz beş gün boyunca Taehyung'u evinde ağırlamıştı. Benim evimden çıkar çıkmaz onu aradığına adım gibi emindim ama neden yaptığım görüşmeden rahatsız olduğunu çözemiyordum.

"Bu arada." dedi Wheein her zaman takındığı o dominant tavrıyla saçını kulağının arkasına itip elindeki telefonu bırakırken. "Bir teklif geldi. İkinize."

Sabah beni buraya çağıran o olmuştu. Sihyuk ve Namjoon denen adam kendi aralarında konuşup anlaştıktan sonra sabah kahvaltımızı dışarıda ve onların ayarladığı birkaç gazetecinin bize doğrulttuğu kameraların önünde yememizin harika bir fikir olduğuna karar vermişlerdi. Jungkook'un onların muhbirliğini yaptığına emindim çünkü bu zamana kadar Jimin ile aramızın ileri derecede bozuk olduğunu bildiklerinden seslerini çıkartmadan ortalığın durulmasını bekliyorlardı ama şansa bakın ki Jimin'in bende kalmasının üzerinden geçen üçüncü günün ardından burada, kameraların önünde ve dışarıdaydık. Lüks bir mekanın cam kenarında oturmuş kahvemizi içerken kahvaltımıza devam ediyorduk.

"Hm," dedim umursamaz bir tavırla masanın üzerine koyduğum ezik paketi elime alırken. "Ne teklifiymiş?"

Jimin bana döndü. Oyuncu bir tavırla "Sevgilim," dedi. "İçme işte, mal mısın? Kameralar çekiyor."

Elimdeki sigarayı tutup çektiğinde, göz devirmemek için kendimi zor tutarken "Tüm hayranlarım biliyor sigara kullandığımı." dedim. "Ver şunu." Sesimin sertliğinin aksine ben gülümsüyordum. Bence bu yıl Jimin ve bana birer Oscar verseler harika olurdu.

"İçme." dedi benimki kadar sert bir tonda. "Sözümden çıkma ki sıçmayayım ağzına."

"Güzelim." dedim eğilip yanağına dudaklarımı bastırarak kulağına doğru ilerlerken. "Kameralar olmasaydı yumruğumu suratının ortasına geçirirdim, biliyorsun değil mi?"

Eli yanağımı buldu. Hafifçe okşarken çenemde duraklayarak beni kendinden biraz uzaklaştırır gibi yapıp yüz yüze gelmemize neden oldu. O ateş saçan gözlerle gözlerime bakarken dudaklarını dudaklarıma sürttü ve "Tatlı şey." diye mırıldandı. "Hiç akıllanmayacaksın değil mi? Bana yumruk atmak sana pahalıya patlıyor, biliyorsun."

Gözlerinden gözlerimi çekmeden elinde tutmaya devam ettiği dalı çektim ve "Evet." dedim. "Hiç akıllanmayacağım." Bu sırada masaya bakmadan direkt elimi attığım gibi bulduğum çakmağı ona uzattım. "Şimdi sevgilinin sigarasını yak bakalım Kitty Gang."

cruel : yoonmin ✓Where stories live. Discover now