• on sekiz

30.4K 2.5K 5.7K
                                    

- - -

18| Jimin istediğini almış çoktan

"Yer düzenlemesi de tam olarak buna göre yapıldı. Benim demek istediğim kırmızı halıya beraber katılıp katılmayacakları çünkü yan yana oturmaları ve kırmızı halıya beraber çıkmaları aynı şey değil." 

Adam öyle heyecanlı ve hızlı konuşuyordu ki, ona bakarken ben yoruluyordum. Zaten beni toplantıdan tamamen soyutlayacak asıl neden yanımdayken onun bu şekilde konuşuyor olması bendeki tüm isteği söndürüyordu. 

"Sadece kıyafet hakkında bilgi almak istiyorum." dedi Jimin'in stilisti tam karşımdaki sandalyede, yan bir şekilde oturmuş, kısa şortuyla bacak bacak üstüne atmış bir vaziyette ayaktaki adama bakarken. "Sanatçımın gecenin en önemli ismi olması benim için önemli."

Ve yanımda oturan Jungkook kulağıma eğildi: "Bu adama cidden hayranım."

Onu yanıtlamadım. Sadece gülümseyerek arkama yaslandım ve tamamen masayla bütünleşmiş şekilde oturan Park Jimin'e döndüm. 

Onu anlamak zordu. Onu anlamak o kadar zordu ki düşünürken bile yorulduğumu hissediyordum. Günlerce ona dönüş yapmamıştım. Çünkü bu ilişkinin, aramızdaki bu saçma şeyin beni yorduğunu düşünüyordum. Çünkü gözlerimi onun yatağında, onun kokusuyla açmıştım. 

Çünkü ona sarılarak uyumak gibi bir aptallık yapmıştım. 

Bundan o kadar pişmandım ki zamanı geri alamayacağımın bilincinde ondan uzaklaşmaya çalışıyordum. Ondan kurtulmak istiyordum. Eski halimiz çok güzeldi. Aramızda olan o çekişme. Birbirimizi tanımazdık ama hep rakip halinde olurduk. Yalandan gülücüklerle basit selamlar. O ödül aldığında iki kere alkışlamam ve kameralara oynamam. Ve aynısı onun için de geçerliydi. 

Gözümde kırılgan bir kaleydi. Gözümde incinmesi kolay bir çocuktan başkası değildi. 

Şimdi ise ne kadar yanıldığımı iliklerime kadar hissediyordum. Park Jimin dev bir duvar örmüştü kendine. Kimsenin yardımı olmadan, her bir tuğlayı kendi koyarak. Ve öyle güçlüydü ki, onu yıkamayacağımı biliyordum. Elimde en zayıf noktaları varken bile onu yıkamayacağımı biliyordum. 

Çünkü zayıf noktamdı. 

Günler sonunda, yaklaşık iki hafta gibi bir sürede zar zor kabullenmiştim bunu. Wheein beni gelip onun evinden aldığında, karakola götürerek ifade için beni beklettiğinde onu düşünmüştüm. Neden bile bile düşmanımı aradığımı sormuştum kendime.

Neden onunla uyuduğumu. 

Cevap yoktu. Cevabı kendime veremiyordum. 

O bendi. Ben de o. Tüm sorun burada başlıyordu. 

Derin bir nefes alıp kumandayla oynamak için ellerimi aşağı indirdiğimde Hoseok denen adamın hararetli bir şekilde kıyafet hakkında olan tartışmasını dinliyordu herkes. Çoktan yerinden kalkmış, odanın baş kısmında kalan beyaz tahtanın önüne geçerek birkaç şey çizmeye başlamıştı. Fikirler veriyordu. Jungkook ise sanki senelerce bunun için okumamış, işinde yeniymiş gibi tam bir oppacı kız edasıyla onun her fikrini destekliyordu.

Kumandanın ilk seviyesine gelirken Jungkook'a eğilip "İşinden olmak istemiyorsan," dedim. "Benim çalışanım olduğunu unutma Jungkook. O boktan takımı üzerimde görmen imkansız."

Jungkook dudaklarını yalayarak bana ve hemen ardından arkamdaki bir noktaya baktı. "Elin nerede senin?" dedi anlamak ister gibi. Ve hemen ardından gözleri kollarıma takıldı. Sonra yeniden arkama baktı. "Sınır tanımıyorsunuz cidden."

cruel : yoonmin ✓Where stories live. Discover now