• iki

47.5K 4K 10.3K
                                    

- - -

2| Önümde diz çök

J I M I N

"Bizi delirtmek için uğraşıyorsun, başka açılması yok bunun, kesinlikle bizi delirtmeye çalışıyorsun sen."

Pazar günü, hava kış ayı olmasına rağmen bir hayli güzel, daha dün kendime parlak rugan botlar aldım, boynumda en sevdiğim inci kolyem var ama tahmin edin ne yapıyorum?

Evet, şirketin toplantı odasında oturmuş medyaya sızan fotoğrafların azarını yiyorum. Sanki üç yaşındaymışım gibi, sanki kendi hür irademle kimseyi öpemezmişim gibi. 

Harika değil mi? Bence de öyle. 

"Ne geçiyordu ki aklından? En büyük rakibin o senin. Birbirinizi yumruklamanız bile daha az dikkat çekerdi. Üstelik erkek!" dedi Taehyung tam karşımda oturmuş, sırtını sandalyesine yaslamışken. "Neden öptün onu?"

Çünkü öpmek istedim. Bu kadar basitti her şey. O an onu öpmek geldi içimden ve dudaklarının benim kusursuz dudaklarımla buluşmasını arzuladım. Eğer öpmeseydim hala onu düşünüyor ve çıldırıyor olurdum. Kendime eziyet etmekten başka bir şey olmazdı.

Omuz silktim. Beni kimse anlayamıyordu zaten.

"Ben öpmedim," dedim basitçe. "O beni öptü." Bakışlarım masanın üzerine dağılmış, aynı zamanda duvara yansıtığımız projeksiyonda açık kareye takıldı. Birisi koridorun ucundaki duvarın arkasına saklanıp çekmişti. Bu açıkça belli oluyordu. Görüntü tam net değildi ve biraz puslu olduğumuz için yüzümüz de tam seçilmiyordu. Yine de elimin onun çenesinde olduğu, dudaklarımızında birbirine değdiği kolayca anlaşılıyordu. 

"Agust D seni öpecek kadar aptal birisi değil." dedi Hoseok konuya dahil olurken. Bir bakıma onun bu odada olması bile saçmaydı ama çıkışımdan bu yana stilistliğimi yaptığı için olsa gerek sanırım aramızda arkadaşlık gibi bir bağ oluşmuştu. Bu tarz şeylerden çok anladığım söylenemezdi o yüzden fazla emin olamıyordum.

"Neden?" dedim umursamaz bir tavırın altında tek kaşımı kaldırırken. "Tanıyor musun ki onu? Öptü işte."

"Sevgilim yıllardır onun menajeri!" diye çemkirdi aniden. "O herif asla kendisini riske atacak bir şey yapmaz. Agust D kelimenin tam anlamıyla başarıya tapıyor. Anlıyor musun? Senin kadar aptal değil o."

Eh, başarıya taptığını dün açıkça anlamıştım zaten. Kendi kazandığım ödülü ona verdiğimde reddetmemişti bile, alıp gitmişti. Hala bu açıdan şaşkındım.

"O yüzden mi buradasın?" dedim dümdüz bir ifadeyle Hoseok'a bakarken. Siyah saçlarına özenle şekil verip alnını açığa çıkartmıştı ve üzerinde siyah düz bir tişört vardı. Bugün onu karışık desenlerle görmemek sahiden şaşırtıcı duruyordu. "Muhbirliğimizi yapmak için mi? Sevgilinin onun menajeri olduğunu bilmiyordum çünkü."

Hoseok stresle bacaklarını sallarken gözlerini kapattı. Bu tavırlarıma tamamen alışamayan belki de bir o vardı. Sonunda derin sessizliğin içinde tekerlekli sandalyesini geriye iterek yerinden kalktığında masaya fırlattığı çantasını almış bana bakıyordu. "Her seferinde sana yardım etme gafletine düştüğüm için kendimi boğazlayasım geliyor Park." dedi. "Cidden, sen minnet duygusundan bir haber yaşıyorsun."

"Sen de hayatın zevklerini kaçırıyorsun." dedim anlamsızca ona bakarken. Burada oluşunun bana artı hiçbir yanı yoktu. Sahneye çıkmayacaktım, kıyafet konusunda fikir vermesi gereken an değildi. Şu an bu odada olması her açıdan saçmaydı. "Sevgilinden ayrıl. Onun yüzünden kendini bu kadar geriye çekiyor olmalısın yoksa şimdiye kadar seninle güzel bir gece geçirmiş olurduk. Kaybettiklerinin farkında değilsin."

cruel : yoonmin ✓Where stories live. Discover now