• yirmi sekiz

32.6K 2.4K 8.6K
                                    

- - -

28| Katliam günü

"Dalgın görünüyorsun, neyin var?" Jungkook önüme bir kupa kahve koyduğunda bardağın içinden belirgin bir duman yükseliyordu. Yeni yaptığı açıkça belliydi. Bunun için ona ufak bir tebessüm sunmaya çalıştım. Yine de başarabildiğimden pek emin değildim.

"Düşünüyorum." dedim basitçe.

Cuma günüydü. Her şeyin karmaşıklaştığı bir öğleden sonraydı. Gittikçe daha farklı hissettiğim anlardan birine tıkılı kalmıştım. Ben, gibi hissettirmiyordu ya da çok fazla ben içerdiği için buna yabancı kalıyordum. Çözmek zordu ve ne düşüneceğimi de şaşıracak hale getiriyordu. Ya iyi bir yola sapmıştım ya da kendi ellerimle kendi sonumu yazıyordum. Tamamen emin değildim. 

"Ne hakkında?"

Ona döndüm. Oldukça ilgili görünüyordu ama günlerdir ortalıkta yoktu. Çarşamba günü sabah erkenden müzik sesi duyulmamıştı ve temizlik için gelen kadına eşlik eden bir manyak yoktu. Ya da Netflix hesabımdan geçinmek ister gibi geç saatlere kadar televizyonumun başında kalan çocuk da yoktu. Bana kahvaltı hazırlamıyordu. Onu evimde dolaşırken görmüyordum. 

"Neden geldin?" dedim konuyu değiştirmek ister gibi onu süzerken. Üzerinde onun tarzını yansıtacak kadar sadece ve oldukça dikkat çeken bir takım vardı. Bunu başarmak biraz zor olurdu ama Jungkook bir şekilde sırrı çözmüştü. "Günlerdir yoksun. Yine ağabeyinle ilgili bir dönem miydi?"

"Ha?" Gözleri hafifçe büyüdü. Dudakları aralanır gibi oldu ama bu çok uzun sürmeden "Hayır." diyerek netçe cevapladı beni. "Ağabeyimin ölüm yıldönümü onuncu ayda."

"Anladım." Basitçe başımı sallayıp büzülüp kaldığım yerde etrafa bakındım. Ev hiç olmadığı kadar sessizdi. Nasıl bir ruh halinde olduğumu çözemiyordum. Üzerinde durulması gereken çok şey olmasına rağmen sanki tek yapmam gereken öylece oturmakmış gibi davranıyordum. "Benimle mezarlığa geldiğin için pişman mısın?"

"Ne?" Yüzünde ani bir şaşkınlık belirdi. "Elbette ki hayır! Bugün neden böylesin?" Sorum onu gerçekten şoka uğratmış gibi davranıyordu. 

"Nasılım?"

"Alıngan?" dedi sorar gibi bana dönerken. "Bilmiyorum, farklısın." Başını hafifçe eğip gözlerime bakmak istedi ama buna izin vermedim. Gözlere karşı tuhaf bir hassasiyet içerisine girdiğim için nasıl davranacağımı henüz çözümleyebilmiş sayılmazdım. "Sana bir şey olduğu çok açık." dedi. "Buraya uğramama sebebim Taehyung'du. Onu avlamaya çalışıyordum ama anlaşılan yokluğuma üzülmüşsün."

"Avlamak nasıl bir kelime?"

"Üzgünüm, benim hatam: Onun tarafından avlanılmaya çalışıyordum, demeliydim." dedi basitçe gülerek. "Kendisi tam bir kaplan ve karşısında küçük bir tavşanı oynayarak beni yemesini bekledim ama kolay birisi değil tamam mı? Üzerinde uğraşmam gerekti. Ve..." Kolunu kaldırıp bana saatini gösterdi. "Bunu bana o aldı."

Kaşlarımı kaldırıp pahalı duran saati inceledim. "Öylece mi?"

"İlginçti. Dilersen sana maceramı anlatabilirim." Tek kaşını kaldırdı. "Ama garip bir şekilde senin anlatacağın daha ilgi çekici bir şeyler varmış gibi hissediyorum." diyerek mırıldandı. "Kitty Gang ile mi ilgili?"

"Sanırım."

"Sana ağabey tavsiyesi verebilirim?"

"Ben senden büyüğüm Jungkook."

"Yine de sana ağabey tavsiyesi verebilirim." diyerek açıkça göğsünü kabarttı ve egosal bir duruş sergiledi. "Senden daha deneyimliyim."

"Eğer düzgün bir ilişki içerisinde olsaydın sana inanabilirim." diyerek gözlerimi kıstım ama bu gülmemi engelleyemedi ve benim gülüşüm anında Jungkook'un odağına yerleşti. Hızla kaşlarını kaldırırken dudaklarımı süzüyordu. 

cruel : yoonmin ✓Where stories live. Discover now