• yirmi dört

36.2K 2.5K 9K
                                    

- - -

24| Çok kirli savaşıyorsun ama aşkın çok tatlı

Yüksek sesli müzik, çarşamba sabahı ve temizlik günleri. 

Gözümü açar açmaz düşündüğüm ilk şey bu oldu. Jungkook eğer temizlik için gelen kadına denk düşerse sabahları hep böyle uyanırdım çünkü başak burcu bir stilistimin olmasını ben seçmemiştim. Geri zekalı herif temizliğe karşı koyamıyordu. Bazen çarşamba günleri özellikle erken geldiğini falan düşünüyordum. Açtığı müzikleri hoparlöre verip deli gibi toz alır, gelen kadınla şakalaşarak eğlenirdi. 

Tuhaf birisiydi. Ve şu an onun yüzünden beynimin içinde bir pop rock grubunun şarkısı bangır bangır çalıyordu. 

Derin bir nefes alıp kendime gelmeye, uyanmaya çalıştım. Yanımdaki boşluğun farkındalığı ile bir süre sadece tavanı izleyerek şarkıyı dinledim. Ben banyodan çıktığımda Jimin çoktan uyumuştu. Yorganın üzerinde, bacaklarını kendine çekip sarılmış vaziyette uyuyordu. Bense her şey normalmiş gibi onun üstünü örtüp yanına kıvrılmıştım. 

Ne olduğunu, neyin değiştiğini kavrayamadığım için sinirlerim bozuluyordu çünkü tüm bunlar böyle olmamalıymış gibi hissediyordum. Sanki bir şeyler farklı gelişmeliydi. Sanki bu konuma gelmemeliydik. 

Dudaklarımı içe kıvırıp sağa döndüm. Onun yattığı yastığa bakarak nefesimi verdim. Dün savunmasızdı. Karşımda tamamen savunmasızdı ve ben ona istediğimi yapabilirdim. Onu kırabilirdim. Onu yıkabilirdim. Eğer yapsaydım kolay kolay toparlanamazdı. Onu mahvederdim, benden korkacağı kadar üzerine giderdim. Ama yapamamıştım. Bana engel olan duygularla ona zarar vermek yerine onun yaralarını sarmak için adım atmıştım. 

Bir nedenim yoktu. 

Neden bir nedenim yoktu?

Gözlerimi sımsıkı kapatıp onun yastığını aldığım gibi yüzüme kapatıp garip bir çabayla kendimi boğmaya çalışırken "Aptalsın çünkü." dedim ama sesim çıkmadı bile. "Kovacaktın evinden, siktir olup gidecekti. Şimdi öylece gitti işte." Öksürerek yastığı yüzümden çektim. Benim şampuanım kokuyordu. Çünkü benim banyomda yıkanmış, burada uyumuştu.

Zar zor yerimden kalkıp etrafa baktım. Fırlattığım tişört hala aynı yerindeydi, geri kalan kısımlar aynı düzenini koruyordu. Başımı iki yana salladım. "Teşekkür bile etmedi." dedim aklıma gelen şeyle. "Sikik." Kaşlarım çatıldı. Odaya yeniden baktım. 

Her şey aynı düzenini koruyordu. 

Kaşlarım biraz daha çatıldı. 

"Garip." dedim ani bir sinirle yerimden kalkarken. "Tek bir küfür dahi etmedi." Etmiş miydi? "Etmedi." dedim karşımdaki aynaya bakarak. "Konuşmadık ki. Çok saçma."

Park Jimin'le düzüşmüş ama tek kelime etmemiştik. Bu yeterince garipti. Düşünmek bile istemiyordum çünkü düşünmeye devam edersem çıldıracağımı çok iyi biliyordum. 

Gelmişti, yaralarını sardırmış sonra da gitmişti. Kabullenmek bu kadar zor olmamalıydı. Park Jimin her zamanki gibi yine kendi çıkarları için koşturuyordu. Beni de buna çok güzel alet etmeyi başarıyordu. Belki de Seokjin haklıydı. Belki de benim bir şeyleri görmem gerekiyordu. 

Belki de cidden o mezara gitmem gerekiyordu. 

Yine de kendime güvenemiyordum. 

Dalgınlıkla banyoya girip yerde atılı duran kıyafetlere bakıp üstlerine basarak geçtim. Lavabo ihtiyaçlarımı kısa sürede halledip yüzümü yıkamaya geçtiğimde bir an önce odadan kurtulup temizlik için gelen kadını bu kata göndermeyi düşünüyordum çünkü bu yerdekilerden kurtulmalıydı. Onları kirliye değil çöpe atacağına dair uyarmayı aklımın bir köşesine not ederken banyodan çıktım. Sadece şortlu olmamı önemsemeden odadan ayrıldım ve merdivenleri inerken karnımı kaşıyarak etrafa bakındım. 

cruel : yoonmin ✓Donde viven las historias. Descúbrelo ahora