Bölüm 14: Resmetmek

3K 265 43
                                    


Bölüm şarkısı: Zerdaliler - Ezginin Günlüğü

Bölüm 14: Resmetmek

İnsan doğduğu anda yaşamaya başlasa da bu eylem öylesine sıradan bir eylemdi ki... Bir bakteri de yaşardı, bir kuşta, bir papatya da yaşardı fakat asıl yaşamak nefes almak ve hayatta kalmak için gerekli diğer şeyleri yapmaktan daha farklıydı.

Asıl yaşamak soluduğun her nefesi ciğerlerine hapsedebilmek, her kokuyu duyumsamak, her sesi işitmek ve işittiği her seste anlam aramaktı. Asıl yaşamak kalbinin kuş gibi çarpması, nefesinin heyecandan kesilmesi, gözlerinin mutluluktan dolmasıydı. O gözler acıdan değil mutluluktan dolduğu an insan tamam diyebilirdi ancak. Bundan daha mutlu olamam! Mutluluktan ağlamak son nokta.

Eğer hayatımı yaşamak ve sahiden yaşamak olarak ikiye ayırsam devrim noktam o parka gitmek olurdu. Sorumluluklarım beni boğarken, hayatım boyunca eğlenmek için yaşarken, her şeyden bana yük olacak herkesten kaçarken kendi ayaklarımla gitmiştim köpek seven o kadının yanına. Gitmeyebilirdim, onu görmezden gelebilir daha da beteri fark etmeyebilirdim. Buna rağmen tüm algıladım kapanmışken onu fark etmiştim.

İşte benim devrim noktam buydu...

Eskiden olsa bu romantik sözcükler bana oldukça eğlenceli gelirdi. Aşka da sevgiye de ilk elden tanık olmuş biri olarak elbette inanıyordum. Hatta hayatıma girip benim ruhuma dokunacak o kadını bir yanım da sabırsızlıkla bekliyordu ama Asya olabileceği aklıma gelmezdi. Halbuki o benim için, ben onun için yaşamıştım bunca zaman. Attığım her adım, her isyanım ya da duam ona beni biraz daha yaklaştırmıştı. Tüm yollarım ona çıkacaktı ve ben bunu, onu gördüğüm ilk an kabul ettim. İşleri zorlaştırmadım ilk defa.

Aşkımın peşinden koştum.

Şimdi fark ediyorum ki o gün o parka gitmesem bile yine onu görecektim. Baran'ın evine geldiğim bir zaman ya da o kafeye gittiğim zaman yine çarpacaktı gözüme. Ben yine aşık olacaktım onun o naif ruhuna. Rengarenk dünyasında bulmak isteyecektim kendimi. Herkesten soyutlanıp sadece onunla olmak isteyecektim. Tıpkı tam da şu an olduğu gibi.

Onu ilk defa tanıştığımız bu parka getirdiğimde yüzünde ufak bir gülümseme oluşmuştu. Havanın buz gibi oluşuna rağmen birlikte masalı, tahta bir banka oturmuştuk. Karşısına oturmak yerine yanına oturmuştum. Onunla sayılı geçen dakikalarımı kokusundan uzakta geçireceğime böyle dibinde oturarak geçirirdim daha iyi.

Seyyar bir çaycıdan iki bardak çay ve simit aldığımda memnun olmuştu. Yine yanına oturdum ve dumanı tüten bardağı ellerinin arasına bıraktım. "Simitler taze görünüyordu." dedim adamın kağıda sardığı simiti bir güzel açtım ve susamlarını dökmeden simiti dörde böldüm. "Gerçekten de çıtır çıtırmış."

Sessizce beni dinledi. İnatla çıkarmasını istediğim ama onun çıkarmamakta kararlı olan gözlüklerinin arkasındaki elalara içim giderek baktım. Derin bir nefes aldım ve diğer eline de simiti verdim.

Çayından bir yudum aldı. Bugün her ne düşünüyorsa onu dalgınlaştırmış ve aynı zamanda da heyecanlandırmış gösteriyordu. Ne olduğunu sormadan sabırla bana anlatmasını bekliyordum ki az sonra çayı ve simiti bıraktığında onu izlemeye devam ettim.

Ellerindeki eldiveni çıkardığında kaşlarım çatıldı. Hava buz gibiydi ve eldivenlerini çıkarması üşümesine sebep olacaktı. Tam onu uyarıp eldivenleri tekrar giymesini isteyecektim ki o benden önce davranarak "Senden bir şey isteyebilir miyim?" diye sordu.

Duraksadım. Yüzümde ufak bir gülümseme oluştu. "Her zaman." dediğimde derin bir nefes alıp omuzlarını dikleştirdi. Her ne isteyecekse onun zor için zor olduğunu anlamıştım.

Kör Duygular Where stories live. Discover now