Bölüm 9: Zor Kabulleniş

3.7K 351 27
                                    


Bölüm şarkısı: Tac mahal - Buray (Bu hikayeye başlamadan hemen önce de Tac mahal'e sarmıştım.)

Bölüm 9: Zor Kabulleniş

Son zamanlarda evdeki gerginlik dikkatimi çekiyordu fakat ne zaman anneme bunun sebebini sorsam beni itinayla geçiştirecek cümleler kuruyor ve konuyu kapatıyordu. Öyleki benden gizledikleri şey her neyse bu meselenin ciddi ve endişe verici olduğunu düşünmeye başlamıştım. Aklımdan binbir düşünce geçip binbir son yazıyordum. Eczanenin mi başına bir şey gelmişti? Belki de babamın köydeki evinin başına bir iş gelmiş olabilirdi ya da benim bilmediğim bir krediyi ödeyemediklerinden evimize haciz memurları dadanacak, neyimiz var neyimiz yoksa alıp götürecekti.

Ben sordukça ve cevap alamadıkça daha farklı şeyler düşünmeye başlamıştım. Neyi vardı annemlerin de benden saklıyorlardı? Küçüklüğümden beri yapmadığım bir şey yapıp onları kapıdan bile dinlemiştim ama öğrenememiştim. Bu nasıl işti böyle?

Havalar hayli soğuduğundan üstüme bir ceket almıştım. Etrafı göremesem de hissettiğim keskin soğuk annemin günler önceki tahminini doğrular nitelikteydi. Bu soğuk alelade bir soğuk değil kar soğuğuydu. Kapısı dayandı dayanacak olan kışın ilk karı olacaktı belli ki.

Başımı koltuğun sırt kısmına dayamıştım, gözlerimi kapattıktan sonra bir süre sessiz sessiz oturdum orada. Düşüncelerimi bir kenara bırakmak istedim. Biraz da olsa bomboş bir insan olayım, dertsiz tasasız gezineyim istedim. Nitekim bu istediğim annemin evin bir yerlerinden yükselen sesiyle bölümdü. "Asya!" diyerek bana sesleniyor, aynı zamanda da belli ki beni bulmak için odaları geziyor olacak ki sesine eşlik eden kapı sesleri duyuyordum. Onu daha fazla yormamak için "Salondayım anne." diye seslendim. Oturuşumu düzelttiğim sırada eşikten gelen terlik sesi oldukça yakınlaştı ve oturduğum koştuğun boş tarafı ağırlaştı.

Uzun sayılabilecek bir süre boyunca annemin sık aldığı nefesleri dinledim. En sonunda onun konuşmayacağına kaanat getirerek "Anneciğim..." diye mırıldandım. Elini, el yordamıyla bulup avucuma aldım ve "Günlerdir evin içindeki gerginliğin farkındayım, ne oluyor?" diye sordum. Biliyordum ki buraya kadar gelmişken anlatmadan kalkmayacaktı ve eğer anlatmazsa bir daha onları anlatmaları için zorlamayacaktım.

"Kızım kötü mü iyi mi karar veremedim." dedi çaresizce. Ellerimi sanki bıraksam düşecekmiş gibi sıkı sıkı tutarken "Bunu sana nasıl derim bilmiyorum ama en iyisi dolandırmadan anlatıp kurtulmak. Sana görücü var evladım." dediğinde aslında ellerimi sıkı sıkı tutmasının sebebinin onun düşecek olması değil benim düşme ihtimalinin olması olduğunu anladım. Zira o an annemin elini tutmasam hapsolduğum bu karanlıkta dönen başım yüzünden kaybolur giderdim.

"Anne ne diyorsun sen?" dedim emin olmak için. Yüreğimi aniden sıkıştıran bir acı yüzünden eğilip büküldüm biraz. O an aklıma ilk gelen kişinin haftalar önce gördüğüm ve o andan sonra bir daha karşılaşmadığım Demir olması bile korkutmadı beni. Bu halimle... Kim neden isterdi ki beni? Ya görme yetimin olmadığını bilmiyorlardı ya da görücü gelecek kişinin de benden bir farkı yoktu. Belki kör değildi ama bir engeli vardı işte.

Yoksa tam adamın yarım bir kadınla ne işi olurdu ki?

"Babanın eczanesine uğramış oğlanın babası. Bize düşünmemiz için biraz zaman tanımış, baban onları araştırıyordu birkaç gündür. İyi bir ailelermiş. Durumları bizden daha iyiymiş."

Annem anlattıkça ben kulaklarıma inanamıyordum. Ben genelde klasik okurdum ama okuduğum genç kız romanlarına mı dönecekti halim? Durumu bizden iyi olan bir aile oğullarına ders vermek amacıyla beni oğullarına gelin olarak mı seçmişti yani? Aklımdan binbir düşünce, binbir ihtimal geçiyordu ama hepsi de tek bir soruya bağlanıyordu...

Kör Duygular Where stories live. Discover now