Bölüm 13: Dudakları Elimde

3.1K 270 35
                                    


Bölüm şarkısı: Sende Başını Alıp Gitme - Cem Karaca (Medyadaki sözde şarkıdan)

Bölüm 13: Dudakları Elimde

"Sen benim öyle dediğime bakma." diyerek pazar kalabağının o yoğun gürültüsü altında poşetine domates dolduran Handan'ı duymak için ona dikkat kesilmeme rağmen bir türlü sesini net olarak anlamıyordum. "Mutlu görünüyorum ama 38 almışım Asya ya! Ben nasıl düzelteceğim o notu. Finaller kol gibi giriyor sonra, Bütünlemeler gözüktü bana."

Son iki gündür adeta çıldıran bir Handan'la uğraşıyordum. Sınav notunu öğrendiğinden bu yana çarptığı arabaya ve sahibine durmadan sövüyordu. Öyleki hıncını alamamış birebir arabaya benzeyen bir arabayı çizmişti. En azından bana böyle söylemişti ki duyunca korkmuştum. Eğer yarın bir gün evine mahkeme kağıdı gelirse geçmiş olsundu hepimize. Dediğine göre araba son modeldi. Bir de onun yaptığını anlaması için not bırakmıştı deli manyak! Yani yakında mahkeme yolları gözüküyordu bütünleme yollarından önce.

"Şimdi de patlıcan alacağım. Patlıcan oturtma yaparım." diyen Handan söylenmeye ara vermeden pazarcının elinden kaptığı bir poşete de bu defa patlıcan doldurmaya başlamıştı. Ben sabırla onu dinliyor ve aynı zamanda tüm bu baş ağrıtan kalabalığın içinde ona odaklanmaya çalışıyordum. "Şu genç yaşımda başıma gelmeyen kalmadı. Hikmet'te bu ara imkansız bir aşkın içine düşmüş. Öyle söylüyor."

Kaşlarım çatıldı. Son zamanlarda Handan'ın yanına gidip gelmeme rağmen evde hiç ona rastlayamamıştım ki onlara gittiğim zaman muhakkak benimle sohbet eder, olmadı iki laf atardı. Bunu bile kendine çok görecek kadar ağır bir depresyona tutulmasına bir anlam verememiştim açıkçası.

"Kız kimmiş?" diye ilgiyle sorduğum sırada pazarcının on lira istediğini işittim ama Handan parayı duyunca "Bak fırsatçıya bak!" dedi. Pazarcıya itafen konuştuğunu anladığımda adama ayıp olmasın diye tutunduğum çantasını çekiştirdim. "Şurada aldığımız bir kilo patlıcan, iki kilo domates. Tarım ülkesindeki fiyatlara bak hele ya!"

"Ablacım biz hale gelen maldan alıp buraya tezgah kuruyoruz. Mal kendimizin değil. Akdeniz'den, Ege'den geliyor bunlar. Onca yola çok görme üç kilosu on lirayı sende."

"Duydun mu dediğini Asya?" dedi Handan. Arkadaşımın sataşacak yer aradığını gayet iyi biliyordum ama suçsuz bir pazar satıcısının ne günahı vardı? Bu yüzden daha fazla mahcup olmamak adına "Hadi al da gidelim Handan." dedim. "Bak ben burada nefes alamaz gibi oluyorum sonra."

Handan beni biraz olsun umursamadan adama döndü. "Halden alıyorsunuz kasasını üç kuruşa, burada satıyorsunuz beş kuruşa."

"Yahu abla ben de kazanmayayım mı ondan iki kuruş? Evimde çoluğum çocuğum var."

Handan bir süre susunca anlamıştım, arkadaşım daha yeni anlamıştı eşeklik ettiğini. Öyleki "Kusura bakma abicim, ben biraz dalgınım bu ara. Sen bana bakma, haklısın tabii! Herkes ekmeğinin peşinde bu devirde." dedikten sonra birkaç hırıştı duydu. Handan belli ki elindekileri pazar arabasına koymakla meşguldu. En sonunda "Hadi kolay gelsin!" dediği adamla beraber benim koluma girdi ve adımlamaya başladık.

"Dedim ben sakinleşelim ilk önce diye."

"Ay ne bileyim ben! Adama da boşuna yükseldik iyi mi? Üç kilo şey aldım, on lira az bile." dedi bu defa da kendini suçlu çıkarmaya uğraşıyordu. Pazarın kalabalığından çıkıpta ara sokağa girdiğimizi ezberimden anladım. Handan gittiğimiz her yeri bana anlatırdı normalde ama şu an sağlıklı düşünemiyordu bile. Bir tek o adama takmıştı.

"Sen bana Hikmet'ten bahsediyordun." dedim bir an sonra asıl meseleden uzalaşmamak için. Duraksadı ve "Ha evet!" dedi. İçli bir nefes aldı ve omuzlarını düşürdü. Koluma giren kolu düşmüş başını omzuma yaslamıştı. "İmkansızmış. Öyle diyor."

Kör Duygular Onde as histórias ganham vida. Descobre agora