Bölüm 11: Sol Yanım

3.7K 298 22
                                    


Bölüm şarkısı: Gel - Mabel Matiz (Aklıma ÖSYM sınavı geliyor, bir daha düşüyorum.)

Bölüm 11: Sol Yanım

Telefonu kapattığımdan emin olduktan sonra Handan'a doğru döndüm ve "Sen iyi misin?" diye sordum. Bugün ona dün akşam olanları anlatmak için evlerine geldiğimde sinirli sinirli sabahki sınavının güzel geçmediğini, hala ağrıyan bileğinin de şiştiğinden bahsetmişti. Canı tatlı arkadaşım küçükken de dizini sehpaya vursa, elini kağıt kesse ağıt yakan bir insandı. Sabahki ufak kaza için ona biraz kızmıştım fakat üstüne gitmemiştim daha fazla ağlamaması için. Onu avutmamın üstüne biraz çekinerek dün akşam olanları sormuştu.

Kabul ettiğimi söylediğimde oldukça şaşırmıştı fakat daha fazla şaşırdığı bir şey varsa o da bana görücü gelen kişinin Demir olmasıydı. İlk şaşırsa da sonrasında çığlık çığlığa sevinmiş, bu adam sana ilk görüşte abayı yakmış diyip durmuştu. Tabii biraz da alay konusu olmuştum. Onca zaman görücü istemiyorum diyip gelince gitsinler diye reddedeceğim diyip durunca Demir'i kabul etmem onu iyi eğlendirmişti.

Demir bir başkaydı... Belki de bana gizliden yardım etmesiydi hoşuma giden, sessizce yanımda olması ama beni rahatsız etmemesiydi. Bana ilk gözlerimin rengini sormuştu. Elimde bir sopa gören kör müsün derken o bana dünyamın rengini sormuştu. Karanlık olduğunu söylememe rağmen ısrarla istemişti. Beni tanımak istiyordu. Bana acıdığını düşünmüyordum çünkü onun sesinden bu zamana kadar saf endişe ve merak duymuştum o kadar. Bir kere olsun acımamıştı, hatta belki hayrandı ama asla acıma yoktu.

Handan'la uzun uzun konuştum. Ne hissettiğimi ne zaman hissetmeye başladığımı, dökmüştüm bir nevi içimi ona. Beni dinlemiş, istisnasız destek olmuştu. Arada da alay etmiş, gülmüş eğlenmiştik.

Dün akşam Demir, ayaküstü telefonumu aldığında odaya girmek yerine salona geri dönmüştük. Kolundan çıkmama izin vermeden beni babamın yanına tekrardan oturttuğunda herkesin aklında tek bir soru vardı belki de benim yüzümdeki bastıramadığım gülümseme, onun mutlu sesi zaten cevabımı ortaya sermişti. Onlar çaylarını içip hoş sohbetleriyle birlikte kalktıklarında babama bir şey diyemesem de anneme söylemiştim. Tek cevabı bana sıkı sıkı sarılmak olmuştu. Hatta belki biraz da ağlamak.

Şimdi ise tanımadığım bir numaranın aramasıyla ilk önce benden daha heyecanlı olan arkadaşımı sakinleştirmiş sonra da oturduğum yerden kalkmadan telefonu cevaplamıştım.

Handan'ın telefona kulağını dayayıp bizi dinlediğini söylememe gerek var mıydı?

Bir saate kadar beni alacağını söylediğinde Handan bir şeyleri devirmişti ki Demir'e bir şey sezdirmeden telefonu kapattıktan sonra ilk işim ne devirdiğini sormak olmuştu.

"Ay ayağım koptu!" diyerek inlediğinde başımı iki yana salladım. "Heyecandan elim dolandı, abajuru düşürdüm."

"Dur ben alırım." diyerek yataktan kalktığımda ellerime yapıştı ve sinirle "Ay tabii ki hayır!" diye çıkıştı. "Adam bir saate geleceğim dedi. Sen anca hazırlanırsın. Hadi doğruca eve git."

Kaşlarım havalandı. "Çay bahçesine gidiyoruz Handan." dedim anlaması için. "Akşam yemeğine çıkmayacağız farkındaysan. Neye hazırlanacağım?"

Sesli bir şekilde ofladı. Yataktan kalktığını çıkan seslerden anladım. Eski yatak gıcırdadı ve omzuma kolunu atarak benden destek aldı. "Yürü size gidiyoruz." dediğinde deliliğinin tuttuğunu anladım. Şaşkınlıkla "Kızım ben kör sen sakat nereye bu halde?" dediğimde sinirle "Bırak bu işleri Asya." dedi. "Sen benden daha iyi biliyorsun buraları. İşine gelince körüm, yok öyle dünya! Yürü gidiyoruz."

Kör Duygular Where stories live. Discover now