Bölüm 38: Acımak

2.2K 217 13
                                    


Bölüm şarkısı: Rüyamda Buluttum - Can Bonomo (Bu sıra sadece bu şarkıyı dinliyorum, bölümü de tamamen bu şarkının etkisinde yazdım. Dinlemediyseniz öneririm.)

Bölüm 38: Acımak

Bir insan bana kalırsa içinde sayısız kişilik taşır. Her durumda farklı bir tepki vermek, her olay karşısında farklı bir duygu hissetsek bile kimi zaman acımasız oluşumuz, kimi zaman düşmanca tutumumuz, kimi zaman da gülümser yüzümüz aynı kişiliğin etkisi altında meydana gelmez.

En azından ben, artık kendim için birden fazla kişilik taşıdığımı söyleyebilirim. Zira o gün Esra'ya nispet yaparcasına nişan mevzusunu açmam, ardından da o yoğun öfkem altında Demir'e doğrulayıp nişanı yapmak istediğimi söylemem benim bildiğim kişiliğimin ürünü olmadığından eminim. İçimde yatan ikinci birisinin takındığı tavır sanki tüm zihnimi ele geçirmişti de o an sırf bu yüzden nişan istemiştim.

Fakat bana göre ruhsal bozukluk olan ikinci kişilik, Handan'a göre bizzat kıskançlık ve sahiplenme duygusuydu ki bu beni biraz şaşırtmıştı. Elbette bu da aklıma gelmişti. Yine de hayatı boyunca kıskançlığını bastırabilmiş bir insan olarak Demir'i sahiplenme ihtimalimi yadırgamıştım. Benim için bu çok çok çok küçük bir ihtimaldi.

Ama yine de ihtimal dahilindeydi.

Demir o gün bu mesele üstünde çok durmamıştı. Hatta şaşkınlığını attıktan sonra hafifçe gülmüş ve beni kolunun altına çekerek arabaya kadar tek kelime etmemişti. Araba da ise bu meseleyi aceleye getirmememiz gerektiğini, pişman olacağım bir şey yapmama izin vermeyeceğini söyleyerek konuyu kapatmıştı.

Rahatlamam lazımdı fakat o andan beridir içimde çok büyük bir huzursuzluk vardı. Henüz erken olduğunun bende bilincindeydim fakat yine de istememesi, beni engellemesi büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı yüreğimi.

O günün üzerinden tam tamına beş gün geçmişti. Demir benim tedavim yüzünden aksattığı işinin başına dönmüş, bir hayli yoğun çalışıyordu. Öyleki öğle arasındaki aramaları haricinde neredeyse hiç görüşemiyorduk. O görüşmeler de bir şekilde bölünüyor ve birkaç dakika ile sınırlı kalıyordu.

Kendime itiraf etmiştim. Ben onu bu beş günde aşırı özlemiştim.

Aldığım ilaçlar sayesinde günden güne iyileşiyordum. Zihnimde toparlanıp bu yeni sürece ayak uydurmamda bana eşlik ediyordu ve kimi zaman ben hayalimsi sesler duyuyor, bir şeyler hissediyordum.

Bunlar çoğunlukla ailemle geçirdiğim vakitler oluyordu. Örneğin babamla uzun uzun konuşurken bir sözü bana unuttuğum bir başka sohbeti hatırlatır gibi oluyordu. Fakat bunların beş sene öncesine mi yoksa hatırlayamadığım o beş seneye mi ait olduğunu anlayamıyordum.

Hastaneden çıktığımdan bu yana unutmaya yüz tuttuğum okumalarıma adapte olmuştum. İlkokul seviyesinde kalan hecelemem zamanla düzeliyor daha akıcı okumaya başlıyordum. Babamın benim için hazırlattığı tüm kör alfabesiyle yazılmış eserleri ise toparlamış ve kolilemiştim. Atmayacaktım, bana yirmi senedir kim olduğumdan çok yeni şeyler öğreten bu kitapları belki ihtiyacı olan birini bulana kadar yanımda tutmaya devam edecektim.

Yazın son güzel günlerinde evde oturmaktan sıkıldığım bir an da ise Handan'ı aramaya karar verdim. Bunca zamandır annemin ve Handan'ın aldığı kıyafetlerle dolu dolabıma göz gezdirirken telefondan Handan'ı aramış ve açmasını beklemeye başlamıştım.

"Efendim canım?" diyerek telefonu açtığında yatağımın ucuna oturdum ve "Müsait miydin?" diye sordum. Dışarı çıkmak istiyordum fakat onu da peşimden sürüklemem lazımdı.

Kör Duygular Where stories live. Discover now