Bölüm 32: Saatler

2.2K 216 22
                                    


Bölüm şarkısı: Güneşimi Kaybettim - Zakkum (Dinlemeyen kalmasın derim, güzel şarkılardan biridir.)

Bölüm 32: Saatler

Asya'yı saatler önce hastaneye bıraktığımda yatış işlemlerini halledene kadar bir dakika olsun yanından ayrılmasam bile resmi olarak tedavisi başladığı andan itibaren anne ve babası hariç herkesi biraz rica biraz uyarı göndermişlerdi. Başta gitmek gibi bir düşüncem yoktu. Ondan bir kat uzak olmayı kilometrelere tercih ederdim. Fikrim hastanenin kafeteryasında ve bahçesinde oyalanmak olsa da annemin iknasıyla peşlerine takılmış ve hastaneden ayrılmıştım. Kendimi yarın ameliyata girmeden önce onu göreceğimle avutsam bile bu huzursuzluğumu yok etmiyordu. O hastanedeyken, ben evimin koltuğunda rahatça oturuyordum.

Annem mutfaktan çıktığında elindeki tepside dumanı tüten üç fincanı gördüm. Benim ne kadar gergin olduğumu bildikleri gibi bire bir bu acıları deneyimlemiş iki insan olarak yalancı avuntu cümleleri bile kurmuyorlardı.

Annem "Papatya çayı yaptım. Sinirlerimize iyi gelir." dediği sırada tepsiyi orta sehpaya bırakıp içinden aldığı iki fincandan birini baba uzatmıştı, babam fincanı alınca ise bu defa bana döndü ve yanıma oturarak fincanı önüme doğru uzattı.

"İstemiyorum anne." dedim. Benim gerginliğimi ne bu çay ne de başka bir şey alabilirdi. Asya'ya sarılmadan sanırım iyi hissedemeyecektim.

"Dünyanın sonu gibi davranma." dedi babam usulca. Başımı ondan tarafa çevirdiğimde direkt bana baktığını gördüm. "Şu tavırların gün boyu Asya'yı nasıl gerdi farkında değil misin oğlum sen? Kadını yordun... Zaten yorgundu. Şimdi de iş işten geçmiş gibi davranıyorsun. Daha ameliyata girmedi, endişeni saklamayı ve sabretmeyi öğren."

"Bu katlanabileceğim bir şey değil baba." dedim usulca. Annemin hala almam için direttiği fincanı alarak sırf alınmasın diye bir yudum içtim ve ardından bana en yakın olan sehpaya bıraktım.

"İnsan sevmediğine katlanır, sevdiğine sabır gösterirmiş Demir." dedi bu defa. "Onu her zaman koruyamazsın. Her an yanında olamazsın. Ölümün ne zaman kapınızı çalacağını bilemezsin. Dünya hali bu, hissetsen de engelleyemezsin. Bu yüzden de hayatı, onu kaybetmekten korkarak geçiremezsin. Onu korumak için yaptığın altın kafese girer mi sanıyorsun? Seviyorsun... Sevdiğin kadın için endişelenmenden, korkmandan daha doğal bir şey yoktur fakat korkun yüzünden karşısında olacağına, onun elini tutup korkunu unutmaya çalış ve yanında ol. Çünkü seninle tartışmaya değil, sana anlatmaya ihtiyacı var."

Sustum. Bakışlarımı suçlulukla çekerken annem usulca kolumu sıvazladı. Bunca zaman onun karşısında olduğumu her vakit dile getirdiğimi düşününce yalnız kalmış olma ihtimali yüreğimi sıkıştırdı. Daha bu sabah yanına oturduğumda bile ne kadar gerilmişti halbuki... Sırf ona yine aynı şeyleri söyleyeceğimi bildiği için daha da yalnız kalmıştı.

Gözlerimi yumdum. Başım gittikçe ağrırken sitemle "Bu şimdi mi söylenir?" diye sormaktan kendimi alamadım.

"Yüzünü gördüğümüz mü var eşek sıpası?"

Babamın serzenişiyle ayağa kalktım ve "Ben biraz hava alacağım." dedim. "Evde oturdukça duvarlar üstüme üstüme geliyor sanki. Dolaşmak istiyorum."

"Nasıl istersen." dedi annem. "Fakat telefonun açık olsun, bugün de burada kal. Ne dersin?"

Omuz silktim. Nerede kaldığımın ne önemi vardı?

"Haber veririm ben size." dedikten sonra salondan çıktım ve girişteki küçük odadan ayakkabılarımı çıkarıp giydim. Savsak adımlarla evden çıktığımda bahçenin içindeki arabama doğru yöneldim. Garaja konmadığına sevinmiştim.

Kör Duygular Where stories live. Discover now