22. BÖLÜM - Böyle Gitme

42 12 42
                                    


Canlarım yine yeni yeniden ben geldim. Hemen bölüme geçelim. Keyifli okumalar...

.
Müzik:

Kendimden Hallice / Böyle Gitme

Kaan Boşnak / Sen Olmazsan
.

Yavaş yavaş kış aylarının geldiği bu dönemde soğuk, gökyüzünü esir almıştı ve rüzgârda ona eşlik ediyordu ama o bunu umursamadan durmuş gece vakti yurdumun camına taş atıyordu. Bunu bir kez daha yapmıştı ve yaptığı günü hatırladığımda kalbimden soluk boruma doğru sıcak lavlar yükseldi. Bu benim nefesimi kesiyordu.

Daha fazla beklemeden üzerime siyah hırkamı geçirdim ve aşağıya indim. İner inmez göz göze geldik. Onunla gözlerimiz her buluştuğunda kavga ediyorduk ama bu şu an umurumda değildi.

Gözlerinin içi kıpkırmızıydı, yüzünde yer yer kızarıklar vardı. Kalbim ağrıdı.

Onu affetmemek için her ne kadar çabalasam da onunla gözlerimi birleştirip içimdeki hasreti söndürmeye çalışıyordum ve bunu seferinde yapıyordum.
Güçsüz biriydim, insanların hataları sevgimin altında eziliyordu. Oysa ben kimseye güven olmayacağını en yakınımdan öğrenmiştim. Peki ya şimdi neden bu yenilgi? Ruhum neden kalbime ihanet ediyor? Kalbim neden onu affedebilmem için bana bir şans vermiyor?

Adımlarım beni ona götürdüğünde hiç beklemeden konuşmaya başladı.

“Elis, ben... Yapamıyorum, dayanamıyorum. Sensiz olmuyor. Yine söylemiştim. Şimdi de söylüyorum, ben bana ne yaptın bilmiyorum ama yokluğun beni mahvetti. Dudaklarının esir aldığı kahkahalar gözlerimin önünden gitmiyor çünkü şimdi benim yüzümden güzel yüzünden o minik damlalar süzülüyor.”

Evet, ağlıyordum çünkü onun gibi bende artık dayanamıyordum. Hayatla verdiğim bu mücadele de bir anda yapayalnız bırakılmak beni yormuştu, yorulmuştum. Dermanım yoktu. “O zaman bana en başından anlatsaydın her şeyi. Söyleseydin. Baban böyle bir teklif sundu ben de sana tutunacağımı bilemedim ve kabul ettim ama pişmanım diyebilirdin.”
Ardından çok kısık bir sesle ekledim. “Belki de bana tutunmadın.” Bunu duyup duymadığını bilmiyordum ama duysa da bir şey değişmeyecekti.

“Yapma böyle...” O an gözlerindeki acıyım gördüm, bunu kaldıramıyordum...

“Dudaklarından dök ismimi. Bana yabancıymışım gibi davranma. Bu canımı yakıyor.” Kafamı olumsuz anlamda salladım, yutkundum. Bunu yapmak istemiyordum.
Hani size demiştim ya affedilebilir ama izi kalır diye. O izle başa çıkabilir miydim ki? “Bak, bunu ben kendime defalarca hatırlatıyorum. Sana da söyleyeceğim.”

“Yapılan hata affedilebilir ama onun bıraktığı his ileride her şeyi daha fazla mahvedebilir çünkü bilmiyorum. O izle nasıl yaşarım, bir daha gözlerine sonsuz bir güvenle nasıl bakarım, bilmiyorum. Bunu aşabilir miyiz? Yine bilmiyorum.”

Ağlamam şiddetlendi hatta hıçkırıklara dönüştü. Ellerini omuzlarıma uzattı, bir adım geriledim.

Sanki onu affetsem kalbime ihanet edecekmişim ve onu ruhuma küstürecekmişim gibi hissediyorum ama bir yanımda affetmem için deliriyordu...

“Aşabiliriz. O izi unutabiliriz. Lütfen...” Sol gözünden bir damla yaş aktı ve bu diğer göz yaşlarına da vesile oldu. “Sana yemin ediyorum, seni bir daha asla ama asla üzmeyeceğim. Senin için dünyayı yakarım, herkesi, her şeyi karşıma alırım. Sen yeter ki affet beni. Deniz mavisi gözlerini benim okyanus mavilerime hasret bırakma. Sana ihtiyacım var. Beni affet...”

FİKOTRA: Zihin SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin